“Bu eser insanın iç barışına, adada özlenen bir barışa ve dünya barışına hizmet ediyor”

Ülkemizden bir sanatçı ilk kez dünya mirası Bellapais Manastırı ile ilgili müzikal bir eser yazdı… Hüseyin Kırmızı, YENİDÜZEN’e konuştu...

Murat OBENLER

800 yıldan daha eski mimarisiyle, ruhani derinliğiyle, büyüleyici atmosferiyle, yaşanmış hikayeleriyle insanlığı her dönemde etkileyen ve etkilemeye devam eden Bellapais Manastırı ile ilgili ülkemizin en yaratıcı müzik insanlarından Hüseyin Kırmızı(Japon) mekanın ihtişamına, gizemine, derinliğine yakışır bir eser yazdı. 14 Mayıs’ta dünya prömiyerini Bellapais Manastırı’nda yapacak eser tüm dünyayı da dolaşmayı hedefliyor…

“Manastıra ilerlerken bana doğru farklı ve güzel bir enerji aktığını hissediyorum. Yapı adeta parlayan bir inci gibi. 900 yıla yakın ruhani bir yer. Bu ibadet yerinin ağırlığına uygun bir eser yaratmak istedim. Manastırda, Manastırı anlatan bir eser olsun istedim”

Ülkemizden ilk kez bir müzisyen Bellapais Manastırı ile ilgili ve/veya ondan ilham alarak bir müzikal eser yazıyor. Bu ilk eserin yaratılış kaynaklarına değinmek isterim. Bellapais Manastırı her müzisyene ilham veren ve çalmaktan büyük bir heyecan duyduğu bir yerdir. Ancak sen diğer müzisyenlerden farklı olarak ortaya bir eser çıkarttın. Ülke klasik müzik tarihinde önemli bir yere sahip olacağını düşündüğüm bu eserin düşünsel ilhamlarını sorarak başlamayı arzularım.

Hüseyin Kırmızı: Bellapais Manastırı çocukluğumdan itibaren gittiğimiz bir yerdir ve oranın farklı bir enerjisi olduğunu düşünüyorum. Köye girişten manastıra doğru ilerlerken bana doğru farklı ve güzel bir enerji aktığını hissediyorum. Bellapais Manastırı çok şahsına münhasır, özel ve adeta parlayan bir inci gibi Akdenize bakan Beşparmakların eteklerinde duruyor. 900 yıla yaklaşan tarihe sahip olan bu yapı Lüzinyanlar, Venedikler, Fransızlar, Osmanlılar,İngilizler’in dokunuşlar yaptığı ruhani bir yer. Burada günümüzde klasik müzik festivalleri yapılmaktadır ve ben de bunların birkaç tanesinde yer aldım. Bu kez bu ibadet yerinin ağırlığına uygun bir eser yaratmak ve bunu tüm dünya ile paylaşmak istedim. Çocukluğumdan itibaren hissettiğim o güzel enerjileri notalara dökebilir miyim?, Bellapais Manastırı’na ithafen bir eser yazabilir miyim? diye yola çıktım. Bunu düşünürken aynı zamanda bestelemeye de başladım. 20 gün önce besteleme çalışmalarına başladım ve 15 gün içinde eseri tamamladım. Şimdi de evdeki stüdyomda 14 Mayıs’taki konser için provalarımı sürdürüyorum. Bellapais Manastırı’nda Bellapais Manastırı’nı anlatan bir eser olsun istedim ve sanıyorum bu konser bu anlamıyla bir ilk olacak. Manastırda bu kez Bach, Beethoven, Chopin, Vivaldi değil Manastırı dinleyeceğiz. Elimden geldiğince oradaki ruhani havayı, taşların bizlere zaman içerisinde saklayarak bizlere sunduğu, havada asılı duran o eski duaları, mekanın bir bütün yapı olarak özel enerjisi ile kendi müzikal bilgi ve tecrübemi birleştirerek bu eseri ortaya çıkardım.

“Manastırın diğer tarihi eserlerde hissetmediğim bir çekimsel enerjisi var. Bana göre bu his huzurdur.”

Bellapais Manastırı’nın mimariden ruhani aleme, tarihten turizme uzanan birçok alana dokunan sağlam bir geçmişi var. Sen be eseri yazarken bir araştırma süreci yaşadın mı yoksa hisler ve tecrübeler üzerinden ilerledin?
Ben tarihi eserlere özel merakı olan birisiyim ve bu konuda geçmişe dayalı çeşitli araştırmalarım var. Efsanelerini, yapıyı, manastırdaki yaşamı araştırdım. Ben Bellapais Manastırı’ndan çok etkileniyorum. Diğer tarihi eserlerde hissetmediğim bir çekimsel enerjisi var. Bana göre bu his huzurdur ve kim giderse gitsin o huzuru hissettiğini düşünüyorum.

Zamanda yolculuk yapacak olsan Bellapais Manastırı’nın hangi dönemlerine şahitlik etmek isterdin? Müzisyenler zaten kafalarının içinde bu yolculukları hep yaparlar.
Tarih içinde buraya gelen tüm medeniyetler manastıra kültürel birşeyler yerleştirmiştir. Ben açıkçası her döneminde olmak isterdim. Hatta yapılmadan önce o bölgeyi, yapılırken ve yapıldıktan sonra da çeşitli medeniyetlerin egemenliğindeki manastırı deneyimlemek isterdim. Aslında bir şekilde bina bize bunları söylüyor hatta haykırıyor.

“Mekanın yapısı, enerjisi, bana verdiği enerji ve zaman içerisinde oradaki yaşanmışlıklar bana ilham verdi”

Dünyada birçok bilim insanı, sanatçı, araştırmacı Bellapais Manastırı hakkında çeşitli yazılar, araştırmalar, sanatsal üretimler yapmışlardır. Dünyadaki sanatçılar gibi sana da bu anlamda ilham vermesi ve böylesi bir eser ortaya çıkarman çok değerlidir. Bölümleri yaratırken nasıl bir sistematikle çalıştın?

Mekan,zaman ve bana hissettirdikleri üzerinden bir yazım süreci oldu. Mekanın yapısı, enerjisi, bana verdiği enerji ve zaman içerisinde oradaki yaşanmışlıklar bana ilham verdi. Prelude’de Zamanın Fısıltıları, Taşlardan Gelen Fısıltılar bölümlerden ikisi. Ben zamanında o taşların arasında çok şeylerin konuşulduğunu (gizli sırlar, kahkahalar, yapılan planlar, tüm sevinçler ve üzüntüler,aşklar) ve bu konuşmaların taşlarda gömülü durduğunu düşünüyorum. Ben aslında taşların bana fısıldadığını yazdım. Ben taşların içindeki enerjiyi alıp çaldım. Taşlara çokça da dokundum.

“Bu eserle manastırın ihtişamını, görkemini tekrardan yükseltmesi ve barışa bir ses vermesinin güzel olacağını düşündüm. Taşlardaki anıları insanlara aktaran bir aracı görevi gördüm.”

Projenin ismine baktığımızda (Belle Paix: Memory of the Stones) hem manastırı çağrıştırıyor hem de barış ile ilgili başka anlamların da peşinden koştuğunu görüyorum. Tam olarak neler düşünerek projeyi oluşturdun?
Fransızca isminde Güzel Barış olan manastırı ve taşlardaki hafızayı insanlara aktardım. Taşlardaki anıları insanlara aktaran bir aracı görevi gördüm. Bella Paix diyerek de barış bir vurgu yapmak istiyorum. Ülkemizde 50 senedir çözülmeyen problemler, dünyanın genelinde ve yakın coğrafyamızda süren ekonomik ve konvansiyonel savaşlar, ölen sayısını unuttuğumuz insanlar, katlanılması zor acılar, açlık, sefalet, yersizlikle yurtsuzlukla baş başa kalan insanlar, halklar. Bellapais Manastırı da böylesi savaşların olduğu bir ortamda ve bu savaşların son bulması için (Barışa ithafen) inşa edilmeye başladı.  Bu eserle ihtişamını, görkemini tekrardan yükseltmesi ve barışa bir ses vermesinin güzel olacağını düşündüm.

“Manastır bizim için bir umut ışığıdır. Tüm kötülüklere inat barışı ve kardeşliği savunmak için bizlere bir güç veriyor.”

Manastır gerek mimari olarak, gerek yönetimsel olarak gerekse dini olarak değişimlere uğradı. Farklı koloniler, beylikler, imparatorluklar tarafından yönetilen adada birçok kaotik, entrikalı, acılı zamanlardan geçerek bugüne kadar ayakta kaldı. Bana göre hala daha çok görkemli, çekici ve enerjisi çok yüksek.

Tüm yaşananlara, gördüğü savaşlara ve yaşadığı sıkıntılı dönemlere rağmen barışa adanmış bu manastır günümüzde hala daha dimdik ayakta durabiliyorsa bu bizim için de bir umut ışığıdır. Tüm kötülüklere inat barışı ve kardeşliği savunmak için bizlere de bir güç veriyor.

Müzikle hikaye anlatmayı seven bir müzisyenim. Tarihin derinliklerinden gelen hikayeleri başka bir forma çevirip insanlara aktarıyorum. Bir nevi bu derinliğe ve yapıya saygı duruşudur.”

Günümüzde manastır turizme ve kültür-sanata hizmet veren bir konumdadır. Zamanında da manastırda dini müzikler yapılıyordu. Şimdi ise klasik ve modern müzisyenlere ev sahipliği yapıyor ve buradan notalar yoluyla dünyaya sevgi, dostluk ve kardeşlik mesajları yayılıyor. Sen de 21.yüzyıla tanıklık eden bir müzisyen olarak bu eserinle bu evrensel sese önemli bir katkı koyuyorsun. Bir nevi saygı duruşu da diyebilir miyiz?

Ben müzikle hikaye anlatmayı seven bir müzisyenim ve bir nesneyi,cismi,olayı,duyguyu,rengi olsun müzikle anlatmayı çok seviyorum. Ben burada yaşanmışlıkları, anıları günümüzdeki insanlara aktarmada bir aracı oldum. Tarihin derinliklerinden gelen bu hikayeleri başka bir forma çevirip insanlara aktarıyorum. Evet bir nevi bu derinliğe ve yapıya saygı duruşudur.

“Biraz Chopin’in noktürnünden de etkilendim”

Bölümler arasında Noktürn(Nocturne) de var. Bu manastırın romantik yanını yansıtıyor olabilir mi?
Nocturne gece müziği olarak bilinir. Burada biraz Chopin’in noktürnlerinden de etkilendim.  Aslında orada duran hikayeyi, masalı aktardım. Ben de etkileniyorum tabi manastırın yaydığı her türlü enerjisinden.

Kalıntılar ve İhtişam bölümü akla eski zamanları ve yaşanan çöküşleri ve yükselişleri getiriyor.
Özellikle Lüzinyan dönemi Kıbrıs’ın altın çağı olarak nitelendirilir ve manastırın inşaatına da o zaman başlandı ve bitti. Şu anda kalıntı durumunda, iyi bakıldığı söylenebilir. Yüzyıllara göğüs geren ihtiyar bir yapı ama oraya gidip onu gördüğünüzde bir zamanlar ne kadar ihtişamlı olduğunu bina size hissettirir.

Zamandan bağımsız, ölümsüz bir yer hissi bana da geçiyor…
O eskimişlik size bir zamanlar ne kadar çok görkemli bir yapı olduğunu hissettiriyor. 

“Ben daha çok kendini bulmuş ve iç huzura erişen bir insanın sessizliğini anlatmak istiyorum. Huzurlu insan kavga etmez, barış arar”

Son bölümün adı Ruhani Sessizlik. Yine anlam çeşitliliği bol bir final oluyor.
Bellapais Manastırı’nın özel bir sessizliği var. Sessizlik çoğu zaman kötü yorumlanır. Ben daha çok kendini bulmuş ve iç huzura erişen bir insanın sessizliğini anlatmak istiyorum. İç huzuru bulmuş insanlar savaşlardan uzak durur, iç huzuru bulmuş insan savaşlara son verebilir. Huzurlu insan barış arar. Huzur bir nevi iç barış anlamında da kullanılabilen bir sessizliktir.

Bu eser senin de iç huzurunun insanlara aktarılması anlamını da taşıyabilir.
Olabilir. Ben orada duran hikayeyi anlattım. Anlatıcının huzur ve iç barış boyutu da önemlidir tabi ki.

“Manastırın bütünleştirici, kapsayıcı, kucaklayıcı misyonu da ortaya çıkıyor”

Ben bu yapının Kıbrıs koktuğunu da düşünürüm. Bu ülke insanının kendisiyle, bu topraklarla özdeşleştirdiği bir yapıdır.
Bu yapı artık bizlerin de benimsediği bir yapıdır, bir enerji yumağıdır. Bu başka inançlara hizmet etmesi için yapılan bir ibadet yeri olmasına rağmen bizim insanımızın bunu özümsediğini ve bu yapı ile barışık olduğunu gösteriyor. Burada da manastır o bütünleştirici, kapsayıcı, kucaklayıcı misyonunu göstermiş oluyor. Bunu yabancı insanlara da anlatmayı çok isterim.  

Eserin dünya prömiyeri 20.Bellapais İlkbahar Müzik Festivali’nde 14 Mayıs Çarşamba saat 20:00’de Bellapais Manastırı’nda yer alacak

Konserden de biraz bahsederek sohbetimizi sonlandırabiliriz.

Konserimiz 20.Bellapais İlkbahar Müzik Festivali kapsamında 14 Mayıs Çarşamba gecesi saat 20:00’de Bellapais Manastırı’nda yer alacak. Benim piyano ve synthesizer kullanarak icra edeceğim projenin dünya prömiyeri olacak konser kayıt altına da alınacak.

Röportaj Haberleri