Bir aşk, bir şarap, bir şarkı: Pirosmani

Bir aşk, bir şarap, bir şarkı: Pirosmani

Ulaş Gökçe

Küçücük bir ülke olan Gürcistan, aslında dünyanın merkezlerinden biri olacak kadar derin bir tarihe, edebiyata, sanata, geleneklere sahip. Gürcistan, özellikle son 200 yıldır Avrupa’yı ciddi şekilde etkileyen bir ülke. Kafkasların tüm asaletini, binlerce yıllık geleneğini, vakur duruşunu kendinde toplayan Gürcistan, geleneksel çok sesli müziği, şarabı, sofra adabı, mutfağı yanında edebiyatı, sineması ve çağdaş müziğiyle de dünyaya ilham vermeye devam ediyor. Tüm Kafkas halkları ahirdir ve yeteneklidir. Gürcüler bu bağlamda bir istisna değil, tam tersi örnektirler. Gürcistan’da sıradan bir insan, bir genç, bir kadın, bir erkek iyi şarabı, iyi peyniri, iyi ekmeği, iyi dans etmesini, çok sesli müzik yapmasını bilir, sanatı fark eder ve değer verir. Bu nedenle Nazım’ın “topraktan bilen, kitapsız öğrenendir” lafını Gürcülerin sahip olduğu yüksek genel seviyeyi açıklamak için kullanmak mümkündür. Halk ressamı, primitivist ve animalist ressam Niko Pirosmani (Nikala, Nikolay Pirosmanaşvili) bu genel bilgeliğin güzel bir örneğidir.

‘BİR MİLYON KIZIL GÜL’

Pirosmani, 1862 yılında Gürcistan şarapçılığının kalbi Kaheti’de, Mirzaani isimli bir köyde, fakir bir ailede doğar. Çocukluğunda önce babasını, sonra anne ve ağabeyini kaybeden Niko, Bakülü Ermeni zengini Eprosine Kalantarova’nın evine yerleşir ve bu aileyle neredeyse 15 yıl geçirir, ailenin oğluyla Tiflis’e yerleşir ve hatta ilk kez bu ailenin kızına âşık olur. Cevapsız kalan bu aşkı nedeniyle Kalantarova ailesini ölümüne kadar terk eder. Niko, Tiflis’te Rusça ve Gürcüce okumayı, baskı işlerini ve gezici ressamlardan çizmeyi öğrenir. Uzun yıllar resimle uğraşsa da Pirosmani farklı işler yaparak para kazanır. 1894 yılında demiryollarındaki işini bırakıp süt ürünleri satan bir dükkan açar. Ancak aklı ve kalbi resimdedir. Pirosmani’nin hayatıyla ilgili bilgilerin tümü aslında efsanelerle iç içe geçmiştir. Bilgilerin özü doğrudur ancak nerede efsanenin başladığı ve nerede bittiği bilinmez. Pirosmani’nin dükkanıyla ilgili konu da bu kapsamda değerlendirilebilir. Anlatılanlara göre ressam Tiflis’e gelen Fransız aktris Margarita de Sevres’e âşık olur. Aşkını ifade etmek için de dükkanını, tüm tablolarını, sahip olduğu her şeyi satarak Margarita’ya, 7 araba dolduracak, sonrasında edebiyata “bir milyon kızıl gül” olarak geçecek kadar çiçek alarak yollar. Fransız sanatçının bu güzel jeste parfümlü bir mektupla cevap verdiği ve ressamı oyununa davet ettiği biliniyor. Ancak Pirosmani bu davete icabet etmez. Mektupta ne yazdığını ise hiç kimse bilmiyor. Margarita bir süre sonra oyunlarını tamamlayarak Tiflis’ten ayrılır. Anlatılana göre sanatçı zengin bir adama gönül vermişti.

BERDUŞ PİROSMANİ

Bu günden itibaren Pirosmani artık tabelalar çizen, şehrin alt, yani avam insanların yaşadığı kısmındaki çok sayıda meyhaneyi süsleyerek para kazanmaya başlar. Bu nedenle günümüze kadar ressam Pirosmani’nin çok yüksek sayıda eseri ulaşmıştır. Ressam artık berduştur, içki parasına, karın tokluğuna resim çizmektedir, doğru dürüst kalacağı bir yer dahi yoktur. Uzun yıllar içki dükkânlarında gezici ressamlık yapan Pirosmani 1914 yılında 1. Dünya Savaşı’nın çıkması ve içki satışının yasaklanmasıyla daha da zor şartlarda yaşamaya başlar. Bu dönemden sonra Pirosmani’yi, akademili ve entelektüel ressamlar keşfetmeye başlar. 1916 yılında ise onu bir Fransız meslektaşıyla birlikte keşfeden, Leh-Gürcü ressam Kirill Zdaneviç Pirosmani’ye kişisel sergi açar. Artık halk ressamı soylu ve entelektüel kesimlerde tanınmaya başlar. Bu sergiden sonra Tiflis basınında Pirosmani’nin eğitimsizliği, berduşluğu ve ilkel eserleri bazı kibirli eleştirmenlerce alay konusu olur. Hatta ressamın karikatürü bile yayınlanır. Bu Pirosmani’nin tamamen içe kapanmasına, yeni aşina olduğu sanat çevrelerinden tamamen kopmasına ve kendini içkiye bırakmasına neden olur. Pirosmani, 1918 yılında Tiflis’te, yaşadığı bodrumda, açlıktan ve sefaletten ölür. Pirosmani 1950’li yıllardan sonra tüm dünyada üne kavuşur. Eserleri önce Moskova ve Paris’ta, sonra tüm dünyada sergilenir. Rivayete ve bazı bulgulara göre aşkı Margarita, Louvre Müzesi’nde açılan sergiye katılır ve Pirosmani tarafından kaleme alınan portresini görür, hatta yanında fotoğraf çektirir.
Pirosmani’nin derin ama belki hayal kırıklığıyla, belki bunun korkusuyla şekillenen aşkı, aşkının masumiyeti, gururu, naif ve çocukluğu, ailesi ve tüm yaşamını yansıttığı eserleri pek çok sanatçıya ilham olur. Pablo Picasso onu resmeder, şairler ona şiirleri adar, yönetmenler onu defalarca filmlerine konu ederler. Picasso’nun Pirosmani eseri kadar bir başka eser de dünya çapında üne kavuşmuştu. Letonyalı Raimonds Pauls, önemli Rus şairlerinden olan Andrey Voznesenskiy’nin 1981 yılında yazdığı “Bir milyon kızıl gül” şiirini besteler. Beste önce SSCB’de, sonra tüm dünyada popüler olur. Bugün Kore’den Japonya’ya Pirosmani’nin Margarita’ya aşkını anlatan bu şarkı hala çok seviliyor. Koreli kızların çok güzel söylediği bu şarkıyı dinlemek için https://www.youtube.com/watch?v=KNckdCLuWXM linkini tıklayabilirsiniz. Bir taraftan bu yazıyı okuyun, diğer yandan bu şarkıyı dinleyin. Voznesenskiy’nin dizeleri, benim çevirimle, şöyle:

Bir ressam yaşamıştı bir zamanlar.
Bir evi ve tuvalleri vardı.
Ancak çiçekleri seven bir aktrisi sevdi.

Sevince kadını evini-barkını, tablolarını sattı.
Satıp tonla çiçek aldı.

Pencerenden bir milyon kızıl gül görüyorsun: Gerçekten âşık olan hayatını çiçeğe çevirir.

Sabah kalkıp pencereden bakınca çıldırdığını sanıyorsun.
Karşında duruyor çiçek dağı devamı gibi bir rüyanın.

Birden kalbin soğuyor ve zenginin birinin işi sanıyorsun.
Ama pencerenin ardından meteliksiz, fakir bir ressam sana bakıyor.

Görüşme kısa sürdü.
Bir tren onu götürdü.
Ama hayatında güllerin çılgın türküsü kaldı.

Ressam yalnız yaşadı.
Pek çok dert yaşadı.
Ama hayatında bir gül dağı vardı.

Dergiler Haberleri