“Başsavcı seçilememesi krize dönüşebilir”

Barolar Birliği Başkanı Av. Hasan Esendağlı, yeni bir başsavcı seçilmemesi durumunda, vekaleten Başsavcı görevini yürüten Başsavcı Yardımcısı Ölçter’in de emekliliği ile birlikte kurumun görevlerini yerine getiremez duruma geleceğini söyledi

Ödül AŞIK ÜLKER

Barolar Birliği Başkanı Avukat Hasan Esendağlı, vekaleten Başsavcı görevini yürüten Başsavcı Yardımcısı Ersoy Ölçter’in Şubat 2019’da emekli olacağını söyleyerek, yeni bir başsavcı seçilmemesi durumunda, Ölçter’in emekliliği sonrasında başsavcılığın görevlerini yerine getiremez duruma geleceğini söyledi.

Av. Esendağlı, Savcılar Yüksek Kurulu’ndaki oylamada bazı oyların boş çıkması ile gerekli çoğunluğun sağlanamaması neticesinde kilitlenme yaşandığını hatırlatarak, “Bu durumda, Başsavcı seçilememesinin ülke ve yargı için çok büyük bir sıkıntıya dönüşebileceği açıkça ortada. Dolayısı ile Başsavcı seçiminin önünün, kişisel hesaplarla hareket etmeden, sağduyu ve iyi niyetle açılmasını umuyorum” dedi.
Başsavcılık’ın bağımsız bir daire olduğunun altını çizen Av. Esendağlı, “Başsavcı seçimindeki tıkanıklık aşılamazsa, başsavcı vekili emekli olduktan sonra artık başka bir vekalet söz konusu olamaz, dolayısıyla başsavcılığın görevleri yerine getirilemez duruma gelir” diye konuştu.

Yargıya güven...

  • Soru: Yargıya güven nasıl?
  • Esendağlı: Ülkedeki diğer kurumlarla kıyaslandığında yargının içinde bulunduğu durumun her şeye rağmen iyi olduğu neticesine varmamız gerekir. Özellikle yargının olmazsa olmaz iki unsuru olan tarafsızlık ve bağımsızlığın mahkemelerde genel olarak mevcut olduğu gerçeğinden hareketle yargı temel fonksiyonunu yerine getirir durumdadır. Ama yargıya güvenle ilgili azalma var mı sorusuna cevap vermek gerekirse öncelikle yargıya olan güveni sarsmaya, yargıyı sürekli tartışılır hale getirmeye çalışan bir kesimin varlığı dikkat çekmekte.. Bununla ilgili bir çaba olduğunu gözlemliyoruz ve iyi niyetli olmadığını değerlendiriyoruz. Bu ülkede yaşayan herkesin güvenebileceği, bağımsız, tarafsız, müracaat ettiğinde adil bir netice alabileceğine inandığı bir yargı kurumuna ihtiyacı vardır. Her ne kadar hataları, eksikleri olsa da yargıyı bunların ötesinde sürekli olarak tartıştırarak, polemiklere çekerek yıpratmaya çalışmanın iyi niyetle açıklanır bir yönü yoktur.
    Ancak diğer bir açıdan baktığımızda da, yargının öz eleştiri yapma noktasında eksikliği olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar  iyi niyetle hareket ediyor olsanız da zaman değişiyor, ülke, sosyal yapı değişiyor. Dolayısıyla buna uyum sağlamak, ileriye gitmek adına durum tespiti ve özeleştiri yapıp eksikleri gidermek için çaba sarf etmeniz gerekiyor. Yargıda yenilik, revizyon, değişim gibi kavramları benimseme noktasında sıkıntı var. Bunu mevcut yapının muhafazakarlığına bağlayabiliriz sanırım.
    Yargı maalesef şu anda tartışılıyor, bunlar az önce söylediklerim ışığında kısmen haklıdır ama ciddi anlamda amacını aşan ve endişe verici boyutlara gelen söylemler de söz konusudur. Unutulmamalıdır ki günün sonunda herkes bir gün adalete ihtiyaç duyar. Adaletin tesisine ilişkin inancı sarsmak veya mahkemeleri gerçek sorunlarının ötesinde tartışılır hale getirmek, toplumun menfaatine olan bir şey değildir.

Barolar Birliği Başkanı Av. Hasan Esendağlı, yeni bir başsavcı seçilmemesi durumunda, vekaleten Başsavcı görevini yürüten Başsavcı Yardımcısı Ölçter’in de emekliliği ile birlikte kurumun görevlerini yerine getiremez duruma geleceğini söyledi

 

“Seçiminin önünün sağduyu ve iyi niyetle açılmasını umuyorum”

  • Soru: Bir süredir yeni başsavcı seçilemedi, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Başsavcı olmaması ne tür sıkıntılar doğurur?
  • Esendağlı: Yeni Başsavcı, bu konuda yetkili olan Savcılar Yüksek Kurulu'ndaki oylamada bazı oyların boş çıkması ile gerekli çoğunluğun sağlanamaması ve bir anlamda kilitlenme yaşanması sebebiyle şu ana kadar seçilemedi. Bu durumda, Başsavcı seçilememesinin ülke ve yargı için çok büyük bir sıkıntıya dönüşebileceği açıkça ortada. Dolayısıyla Başsavcı seçiminin önünün, kişisel hesaplarla hareket etmeden, sağduyu ve iyi niyetle açılmasını umuyorum.
    Başsavcılık bağımsız bir dairedir. Oradaki mevcut yasal yapıya baktığımızda  Başsavcılığın yerine getirmekle yükümlü olduğu görevleri, tüm savcıların başsavcı adına yürüttüğünü görürüz. Şu anda bir Başsavcı Vekili vardır ve o olduğu sürece hizmetler devam ediyor. Başsavcı seçimindeki tıkanıklık aşılamazsa, başsavcı vekili emekli olduktan sonra artık başka bir vekalet söz konusu olamaz, dolayısıyla başsavcılığın görevleri yerine getirilemez duruma gelir.
     
  • Soru: Yani ileriye dönük bir tehlike olduğunu söylüyorsunuz...
  • Esendağlı: Evet, ama yakın bir tehlikedir çünkü Başsavcı vekilinin emekliliği çok uzak bir tarihte değil. Yanılmıyorsam Şubat ayı itibarıyla bu emeklilik gerçekleşecek.
     
  • Soru: Yüksek Adliye Kurulu’nun yapısı zaman zaman eleştirilir, keyfi kararlar alındığına dair de iddialar gündeme gelmişti.
  • Esendağlı: Yüksek Adliye Kurulu’nun mevcut yasal düzende gizli oyla ve gerekçesiz olarak karar üretebilmesinin savunulabilir, hukuken arkasında durulabilir olmadığını ve bu uygulamanın değiştirilmesi gerektiğini daha önce de söyledik, şimdi de söylüyoruz. Ancak, şu an benim de üyesi bulunduğum Yüksek Adliye Kurulu, mevcut yasaya göre bu şekilde çalışmaya devam etmektedir ve ne yargı ne de yasama-yürütme kanadında, bu yapıyı değiştirmeye yönelik bir istenç olmadığı görülmektedir.

“Başsavcı seçilememesinin ülke ve yargı için çok büyük bir sıkıntıya dönüşebileceği açıkça ortada. Dolayısı ile Başsavcı seçiminin önünün, kişisel hesaplarla hareket etmeden, sağduyu ve iyi niyetle açılmasını umuyorum”

 

Yolsuzluk...

  • Soru: Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay yolsuzluk konularının üzerine gidilmesini engellemeye çalışanlar olduğunu açıkladı. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir? Engelleyenler kimlerdir?
  • Esendağlı: Bence o söylem bir miktar ima içeriyor. Bence daha açık konuşulmalı. Konuşulan birimler polis ve başsavcılık, o zaman engel olanlar kimdir? Ben polis ve başsavcılığın tam randımanlı çalıştığı, tüm dosyalarla ilgili eşit performans sergilediği inancında değilim ama “spesifik olarak yolsuzluk dosyalarıyla ilgili bir geciktirme var” iddiasında bulunacak bilgiye de sahip değilim. Bu bilgiye sahip olanların bunu paylaşması gerekir veya böyle bir tespit varsa geciktirmeyi yapan kişilerle ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını sağlamaya yönelik adım atılması gerekir.

“Suçun ortaya çıkmasını engellemeye çalışmak lazım”

  • Soru: Suç sayısında ve çeşitliliğinde artış var. Mahkemelerin verdiği kararlar da zaman zaman sorgulanıyor. Son dönemde mahkemelerin verdiği cezalarda da artış var. Cezaların yükselmiş olması suçların engellenmesinde ne kadar etkili olabilir?
  • Esendağlı: Bir hukukçu olarak sadece cezaları yükseltmenin suçu önlemek için yeterli olmadığını yıllardır ifade etmekteyim. Son 7-8 yılda, Ceza Mahkemeleri’nin, özellikle Yargıtay’ın kararları ışığında tüm suçlarda cezaları ciddi şekilde artırdığını ancak suçların azalmadığını tam aksine arttığını görüyoruz. Mahkemelerin yeterli ceza vermediği şeklindeki eleştirilerle hem fikir değilim. Cezalar yüksektir. Ama bu yeterli değildir. Suçun ortaya çıkmasını engellemeye çalışmak lazım. Suçun ortaya çıkmasını engellemek için ülkedeki sosyal, ekonomik yapının analiz edilip denetim altına alınması lazım. Bu ülke, muhaceret anlamında yeterli denetime sahip bir ülke değil. Ben hiçbir şekilde “KKTC vatandaşları suç işlemez, dışarıdan gelenler suç işler” iddiasında değilim. Ama eğer homojen yapıya sahip olan, muhaceret kontrolü sıkı şekilde yapılan, göç alma iddiasında olmayan bir ülkeyseniz alınacak tedbirler farklıdır, “göç alma iddiasında, dışa açık, kozmopolit yapıda bir ülkeyim” diyorsanız alacağınız tedbirler farklıdır. Öncelikle ülkenizin bu anlamdaki karakterini, devletinizin bu anlamdaki politikasını belirleyeceksiniz, ona göre de tedbirler alacaksınız. Ülkeye kolay bir şekilde girip üç- beş gün içinde çok ciddi suçlara bulaşan insanlar var. O kişilerin girmesi denetim altında olursa suçların bir kısmı engellenecek. Bu yönüyle cezalar da caydırıcı olamıyor, çünkü cezayla ibret alması istenen kesim sürekli değişkenlik gösteriyor, birileri yargılanıyor, gönderiliyor, yerine başkaları geliyor. Dolayısıyla yüksek cezayla mahkemelerin verdiği mesaj yerine ulaşmıyor.

“Yeni cezaevi yapılıyor olması, asla övünmemiz gereken bir şey olmamalı”

  • Soru: Cezaevinin koşullarının iyi olmadığını biliyoruz, yeni cezaevi yapılıyor. Cezaevi rehabilitasyon için yeterli donanıma ne kadar sahip?
  • Esendağlı: Hiçbir şekilde mevcut ihtiyacı karşılayabilecek durumda değil. Rehabilitasyon açısından da durum kötüdür. Suçluların suçlarına göre ayrılmamış olması, çocuk suçluları için ayrı bölüm olmaması da önemli sorunlardandır.
    Yeni cezaevi yapılıyor olması, asla övünmemiz gereken bir şey olmamalı. Devlet mensupları yeni ve daha büyük cezaevi yapılıyor diye gurur duymamalıdır. Ama cezaevindeki insanların insan hakları bakımından asgari  koşullara sahip olmaları gerekir ve yapılmakta olan cezaevi bunları sağlayacaksa bu yönüyle elbette ki olumlu bir gelişmedir.  Ama esas olması gereken cezaevlerinin küçültülmesi veya kapatılması, başka bir deyişle suçların önlenmesi hedefine yönelmektir.   

“Bir Başsavcı Vekili vardır ve o olduğu sürece hizmetler devam ediyor. Başsavcı seçimindeki tıkanıklık aşılamazsa, başsavcı vekili emekli olduktan sonra artık başka bir vekalet söz konusu olamaz, dolayısıyla başsavcılığın görevleri yerine getirilemez duruma gelir”

  

  • Soru: Denetimli serbestlik de tartışılan konulardandır. Devlet Laboratuvarı’nda çıkan yangın sonrasında bazı testlerin yapılamadığını da biliyoruz. Bu konudaki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Esendağlı: Denetimli serbestliğin çok güzel bir fikre dayandığını düşünüyorum, bu fikir, uyuşturucu kullanıcısı, bağımlısı olan kişilerin mahkeme tarafından cezalandırılıp cezaevine gönderilmek yerine kendisine bir fırsat verilmesi ve bağımlılığından kurtarılması, rehabilite edilmesidir. Bu savunulması gereken bir fikirdir. Yasa 2015’te geçti ve 2018 yılına değin uygulamada pek çok sıkıntı olduğunu gözlemledik. Bahsettiğiniz şekilde bazı tahlillerin yapılamaması bunlardan biridir. Ama daha da önemlisi kişinin bağımlılıktan kurtulması ve rehabilite edilmesi konusunda devletin yaptığı bir şey yoktur. Bağımlılıktan kurtulmak kişinin kendi inisiyatifine bırakılacak bir şey değildir. Gerçekten rehabilite amacı taşıyorsak, denetimli serbestlik unsurları içerisinde mutlaka rehabilitasyonu devlet eliyle koymak, bunu zorunlu hale getirmek gerekir. Tabii öncelikle bunun altyapısının yapılması gerekir. Şu anda serbestlik var ama denetim yok. Denetimde belirli aralıklarla ispatı vücut var ve laboratuvar koşulları uygun hale geldiğinde uyuşturucu kullanıp kullanmadığına dair tahliller olabilir. Ama bağımlılıktan nasıl kurtulunacağına dair birşey yok. Baro olarak bu konuya verdiğimiz önemi temmuz ayında “Kum Zambakları” adını verdiğimiz projemiz kapsamında ciddi bir çalıştay gerçekleştirerek gösterdik. Konuyla ilgili yetkililerin, uygulayıcıların, uzmanların katıldığı bu çalıştayda yasanın uygulamasıyla ilgili sıkıntılar ortaya kondu, çıkan sonuç raporu da ilgili kesimlerle paylaşıldı. Umut ederim ki kısa sürede hem yasal anlamda eksiklikler giderilir, hem de denetimli serbestliğin tüm unsurlarının altyapısı tamamlanır.

Ev içi şiddet...

  • Soru: Ev içi şiddet olaylarında da artış var. Basına yansımayan çok sayıda olay olduğu da biliniyor. Bu konuda direnişçiye avukat verilmesi konusunda Barolar Birliği olarak Çalışma Bakanlığı ile bir protokol imzaladınız. Direnişçiye baronun bir avukat tayin ettiği ancak avukat seçme şansı verilmediği yönünde eleştiriler vardı. Bu konuda son durum nedir?
  • Esendağlı: Ev içi şiddet ülkedeki çok önemli ve çok ciddiye alınması gereken sorunlardan biridir. Bizim kanaatimize göre de meydana çıkarılabilenlerden çok daha fazlasını meydana çıkarılamayan vakalar teşkil etmektedir. İlk kez bünyesinde İnsan Hakları Komitesi oluşturan KT Barolar Birliği olarak bu konuda çok hassas bir duruşumuz var. Bahse konu protokol de bu duruşumuzun bir göstergesidir. 2015’te Aile Yasası’nda şiddete uğrayan kadınlarla ilgili adli yardıma ilişkin kurallar getirildi ama bir türlü işlerlik kazanamadı. Çünkü bu hizmeti sunacak olan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi kurulamadı. Çalışma Bakanlığı’ndan bu eksikliği gidermek için Bakanlık ile Barolar Birliği arasında bir işbirliği protokolü yapılması önerisi geldi, biz de kabul ettik. Bu protokol sadece ana hatları belirliyor, yani ekonomik durumu avukat tutmaya elverişli olmayan ve şiddete uğrayan kadını bakanlık tespit edecek, baroya yönlendirecek, baro da ona avukat tayin edecek. Protokolde kadının avukatını seçemeyeceği gibi bir detay yoktur, bu Baronun bu konuda görevlendireceği komitenin çalışma şekliyle alakalıdır. İlk günden itibaren şiddet mağdurunun tercihi avukat tayininde bir kriter olarak dikkate alınıyor ama bu tek kriter değildir çünkü iş yükünün de bölüştürülmesi gerekiyor. O anlamdaki eleştiri mevsimsiz ve erken bir eleştiriydi.

“Fırsat vermek ve takip etmek gerekir”

  • Soru: Başbakanın bir hukukçu olması ülke için ne anlama gelir?
  • Esendağlı: Elbette meclisinde, yönetiminde hukukçuların bulunmasının bir ülke için avantaj olduğunu düşünürüm. Ama bu avantajın topluma ne şekilde yansıyacağı, gösterecekleri performansa bağlıdır. Ülke ne yazık ki çok kötü bir dönemden geçiyor, özellikle ekonomik anlamda. Hükümetin performansı şu an bir birey olarak benim açımdan da tatmin edici değildir ama acımasızca eleştirmek için de erken olduğunu düşünürüm. Fırsat vermek ve takip etmek gerekir.
    Meclis komitelerine sıklıkla katılıyoruz. Meclis komitelerindeki çalışmaların iyi niyetli olduğunu görüyorum. Komitelerde rastladığım tüm milletvekilleri çalışıyor ama şu anda yasa çalışmaları teknik anlamda, hedefe ulaşma anlamında olması gereken yerde değil. Fazla amatörce gider, özellikle çok önemli yasal çalışmaların bence profesyonel hizmet alımlarıyla desteklenmesi, hata yapılmasının önüne geçilmesi gerekir. Neticede ne milletvekilleri, ne de uygulamadaki hukukçular yasa yapma konusunda uzman değildir, bu ayrı bir uzmanlıktır.

 

 

İlgili Haberler

Röportaj Haberleri