‘AİHM’de, Türkiye’yi hükümet mahkum etti’

Vicdani retçi Murat Kanatlı, AİHM’de Türkiye’ye karşı açtığı ve Türkiye’nin mahkum olduğu davada çıkan kararın, vicdani ret mücadelesi için önemini YENİDÜZEN’e anlattı.

Ödül AŞIK ÜLKER

Vicdani retçi Murat Kanatlı, 2019 yılında, vicdani ret hakkının tanınması için Askerlik Değişiklik Yasası meclis komitesinde konuşulurken, “yasa geçmezse Türkiye mahkum olacak” dediklerini hatırlatarak, uyarılarının dikkate alınmadığını ve kendisinin Türkiye aleyhine açtığı davada, AİHM’in Türkiye’yi mahkum ettiğini söyledi.

“Türkiye’yi, AİHM’de mahkum etmek için UBP, DP ve YDPli vekiller ellerinden geleni yaptı. Başardılar, Türkiye AİHM’de mahkum oldu” diyen Kanatlı, “Vicdani ret bir haktır, AİHM bunu net bir şekilde ortaya koydu. AİHM kararında, zorunlu askerlik uygulamasına karşı vicdani retçiler için alternatif sivil bir hizmet öngörülmemesini hak ihlali olarak kabul etti ve Türkiye’yi mahkum etti. Biz hükümete ‘Türkiye mahkum olmasın diye bu yasayı geçirin’ dedik, geçirmediler” ifadelerini kullandı.

Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi Sözcüsü Kanatlı, AİHM, Anayasa Mahkemesi ve Askeri Yargıtay kararlarında vicdani ret hakkı açıkça tanımasına rağmen, Kıbrıs’ın kuzeyinde vicdani retçilerin yargılanmaya devam ettiğine dikkat çekti.

“Murat Kanatlı vs Türkiye” kararında, AİHM’în ilk defa seferberlik noktasında, yani askerden sonrası için de hak ihlali kararı verdiğinin altını çizen Kanatlı, kararın sadece Türkiye’yi değil, birçok Avrupa Konseyi üyesi ülkeyi ilgilendirdiğini kaydetti.

Murat Kanatlı, meclisin Hukuk, Siyasi İşler ve Dışilişkiler Komitesi’nde bedelli askerlikle ilgili, bedellinin sınırlarını genişletmek, bedelliye af getirmek için yeni bir çalışma yapıldığını ve hükümetin “Paran varsa, ver, terhis belgesini al. Vicdanın varsa, onu kabul etmeyiz” noktasında olduğunu belirtti.

AİHM kararı...

Soru: Kıbrıs’ın kuzeyinde, 1993 yılında Salih Askeroğlu ile başlayan vicdani ret mücadelesi devam ediyor. Sizin Türkiye’ye karşı AİHM’de açtığınız dava sonuçlandı ve Türkiye, Avrupa İnsanları Hakları Sözleşmesi’nin düşünce, vicdan ve inanç hürriyetini düzenleyen 9. maddesini ihlalden mahkum oldu. AİHM vicdani ret konusunda ne diyor?

Kanatlı: AİHM, devletlere “Vicdani ret haktır. Vicdani retle ilgili yasal bir düzenleme yapmak zorundasınız. Yasal düzenleme yapılmadığı, kişiler yasal düzenleme olmamasından dolayı yaptırımlara uğradığı zaman, hak ihlali oluyor” diyor. Benim davamda Türkiye, bir yıllık askeri hizmeti yaparken vicdani retçi olmadığım noktasını ortaya attı ancak AİHM bunu kabul etmedi, “yasa yapacaksınız ve o yasa içerisinde durumu değerlendireceksiniz” dedi. Türkiye, seferberliğin askeri bir görev olmadığını da iddia etti ancak ikna edici sebepler sunamadı.

AİHM, “Mahkeme daha önce, vicdani ret talebinin incelenmesi için hiçbir alternatif hizmet veya herhangi bir etkili ve erişilebilir prosedür sağlamayan bir sistemin, toplumun genel çıkarları ile vicdani retçilerin çıkarları arasında adil bir denge kurduğunun görülemeyeceğine karar vermişti. Hükümet tarafından hiçbir ikna edici argüman ileri sürülmediği için, mahkeme mevcut davada, içtihadından ayrılmak için herhangi bir neden görmemiştir. Sözleşmenin 9uncu maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır” dedi ve Türkiye’nin 9 bin Euro tazminat ödemesine oybirliği ile karar verdi.

“Önümüzde uzun bir süreç var”

Soru: Bundan sonra ne olacak?

Kanatlı: Önümüzde yine uzun bir süreç var. Türkiye daha önce, Osman Murat Ülke, Yunus Erçep, Mehmet Tarhan ve Halil Savda davalarında mahkum oldu ama vicdani ret konusunda herhangi bir düzenleme yapmadı. Avrupa Komisyonu Bakanlar Komitesi de, Temmuz 2023’te toplanarak, Türkiye’ye bir yıl süre tanıdı ve Türkiye’nin gereğini yapmaması durumunda yaptırım uygulama konusunda süreci başlattı.

“Oğuzhan Bey, AKPA’da bu dava konu yapıldığında nasıl bir tavır içinde olacak?”

Soru: Yaptırım ne olabilir?

Kanatlı: Bu konu Kavala davası sürecinde de konuşuldu, Avrupa Konseyi üyeliğinin dondurulması veya üyelikten tamamen atma dahil çeşitli yaptırımlar olabilir. Son olarak Azerbaycan’a uygulanan yaptırım, AKPA üyeliğinin askıya alınması idi, hepsi mümkün...

Bu arada, bizden 2 milletvekili AKPA’ya gözlemci olarak gidiyor, 30 saniyelik soru sordu diye Oğuzhan Hasipoğlu övünüyor. Ama AKPA aynı zamanda, AİHM kararlarının düzgün uygulanmasını da takip eden kurumdur, benim esas merak ettiğim, Oğuzhan Bey, bu AİHM kararı sonrası, oraya gittiğinde ve bu dava konu yapıldığında nasıl bir tavır içinde olacak, Sunat Bey’in bizim mecliste söylediklerini mi tekrarlayacak? O zaman kurullarını uygulamayacağın bir karar organı toplantılarına neden gidilir?

“AİHM, ilk defa, askerden sonrası için hak ihlali kararı verdi”

Soru: Sizin dava süreciniz nasıl oldu ve AİHM’in sizin davanızdaki kararının vicdani ret mücadelesi için önemi nedir?

Kanatlı: Vicdani reddimi açıklayıp, 2009 yılından itibaren seferberliğe gitmeyi reddettiğim için, 2011 yılında bana dava açılmıştı ve 2014 yılında mahkeme para cezası verdi. Para cezasını, vicdani reddimin bir parçası olarak ödememiş ve hapis cezasına mahkum olmuştum. Sonrasında yaptığımız istinaf başvurusu da reddedilince, 2015 yılında AİHM’e başvurduk. AİHM zaten, vicdani reddin bir hak olduğunu daha önce de ortaya koymuştu. 2011 yılında, ilk mahkum olan Ermenistan’dı. Sonrasında Türkiye, Yehova şahidi Yunus Erçep’in vicdani ret hakkını reddettiği gerekçesiyle mahkum oldu. 2012 yılında da, Mehmet Tarhan ve Halil Savda davalarında Türkiye, bu defa siyasi olarak düşünce ve vicdan özgürlüğünü ihlalden mahkum oldu.

AİHM, benim davamda, ilk defa seferberlik noktasında, yani askerden sonrası için de hak ihlali kararı verdi. Bu önemliydi. O bakımdan bu karar, sadece Türkiye’yi değil, birçok Avrupa Konseyi üyesi ülkeyi ilgilendiriyor. Bu kararın adadaki süreci de etkileyeceğini ummak istiyoruz. Kıbrıs’ın kuzeyi, mevzuatı gereği AİHM kararlarını tanımaktadır. Ancak AİHM, Anayasa Mahkemesi ve Askeri Yargıtay kararlarında vicdani ret hakkı açıkça tanımasına rağmen, vicdani retçiler yargılanmaya devam ediyor. Bizim yetkili makamların artık, vicdani retle ilgili düzenleme yapmayı akıllarına getirmesini bekliyoruz.

“‘Yasa geçmezse Türkiye mahkum olacak’ dedik. Başardılar”

Soru: Mecliste bu konuda adım atılmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kanatlı: 2019 yılında, vicdani ret hakkının tanınması için Askerlik Değişiklik Yasası meclis komitesinde konuşulurken anlattık, “yasa geçmezse Türkiye mahkum olacak” dedik. Özellikle, o dönemde komite başkan yardımcısı Yasemi hanım, “bu ülkede ateşkes koşulları var, savaş devam ediyor. Bizim insan kaynağına ihtiyacımız var. Bu bakımdan vicdani ret bir güvenlik sorunu oluşturur, gerekirse kadınları da askere alsınlar” demişti. Kısacası Türkiye’yi, AİHM’de mahkum etmek için UBP, DP ve YDPli vekiller ellerinden geleni yaptı. Başardılar, Türkiye AİHM’de mahkum oldu.

“Savaşta bile oluyor da, ateşkes koşullarında mı olmuyor?”

Savaşın ilan edildiği ilk günden itibaren vicdani ret vardır. 1916’da, 1. Dünya Savaşı’nın tam orta yerinde, İngiltere vicdani ret hakkını tanıdı. 2. Dünya Savaşı’nın içinden geçerken insanlar vicdani retlerini açıkladılar. ABD’de Vietnam Savaşı sürerken toplu olarak savaşa karşı çıkıp orduya katılmayacaklarını açıklayanlar oldu. Şu aşamada, bunun sistematik halini İsrail’de görüyoruz, orda 17-18 yaşında gençler vicdani retlerini açıklıyor. Savaşta bile oluyor da, ateşkes koşullarında mı olmuyor?

Covid döneminde, bir gün bile askere gitmeden, 6 bin pound verenlere terhis belgesi sattılar. Biz, “6 bin poundluk iş verin, vicdani retçi de kamu görevi yapsın” diyoruz. Ateşkes koşullarında, parayla tezkere satılıyor ama vicdani ret olmuyor, bu ne yaman çelişki...

Emekli General Cengaver Cem, geçmişte komite toplantılarında “bedelliyi geçirirken ‘yurtdışında yaşayan insanların bu ülkeyle bağını kurma noktasında, gelip gitme konusuna askerlik engel olmasın’ dediniz, sonra kapsamı sürekli olarak genişlettiniz. Bir zafiyet varsa, bundandır. Bedelliyi yapıyorsanız, vicdani reddi de yapmanız gerekir” demişti.

“Hükümet, ‘Paran varsa, ver, terhis belgesini al. Vicdanın varsa, onu kabul etmeyiz’ noktasında”

Hukuk, Siyasi İşler ve Dışilişkiler Komitesi’nde bedelliyle ilgili yeni bir çalışma yaptı, yine “parasını verirseniz, terhis belgesi satarız” deniyor. Vicdani ret hakkını da içeren değişikliği reddeden Yasemi Öztürk, bu defa komite başkanı olarak, bedellinin sınırlarını genişletmek, bedelliye af getirmek için komiteyi yeniden topladı. Resmiye Eroğlu Canaltay “gençler mağdur oluyor, o yüzden bedelliyi geçirmemiz lazım” diyor. Resmiye Hanım’a soruyoruz, Halil Karapaşaoğlu ve Mustafa Hürben gibi vicdani retçi arkadaşlar mağdur genç değil midir? CTP, vicdani ret konusunda öneri sunmuştu, hükümet kabul etmedi. Şimdi de bedelli ile vicdani ret konusunun birleştirilmesini istedi, onu da kabul etmediler. Hükümet, “Paran varsa, ver, terhis belgesini al. Vicdanın varsa, onu kabul etmeyiz” noktasındadır.

“AİHM’den çıkan sürpriz bir karar yok, mekanizma yoksa ihlal olacak”

Soru: AİHM kararı sonrasında, daha önce de mahkum edilen ve hakkında ikinci kez dava açılan vicdani retçi Halil Karapaşaooğlu’nun Askeri Mahkeme’de davası, vicdani retçi Mustafa Hürben’in davasının da istinafı vardı. AİHM kararının mahkemenin tutumunu etkilemesini bekliyordunuz, ancak davalar, “AİHM kararını incelemek” gerekçesiyle ertelendi. Bu konuda düşünceniz nedir?

Kanatlı: Vicdani ret konusunda AİHM’de bir sürü karar var, 2011’den sonra hak ihlali verilen kararların hepsi de de birbirine benzer. Bu yönü ile AİHM’den çıkan sürpriz bir karar yok, mekanizma yoksa ihlal olacak. Eğer vicdani retçilerin haklarını değerlendirecek bir mekanizma yoksa, bu bir ihlâldir. Durum açıkça ortada.

Anayasa Mahkemesi, 11 sene önce AİHM’in hak ihlali vereceğini yazmıştı ve “Vicdani retçi statüsünün ve bu statüye kabulle ilgili esas ve usullerin Askerlik Yasası’nda veya başka bir yasada düzenlenmemiş olması, AİHM tarafından bir eksiklik, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf devletin, sözleşme altındaki yükümlülüğünü ihmali olarak görülmekte ve bu eksiklik nedeniyle askerlik hizmetine karşı olan vicdani retçilerin cezalandırılmaları, kişilerin sözleşmenin 9uncu maddesinde yer alan özgürlüklerine müdahale olarak değerlendirilmektedir” demişti. “Murat Kanatlı vs Türkiye” kararında da AİHM tam olarak buna karar verdi. Halil’in ve Mustafa’nın davaları ertelendi. Her şey bu kadar net ve açık şekilde ortadayken bu ertelemeye anlam veremiyoruz. Bekleyip göreceğiz.

“Ne bir gün ne de bir saat, ne askerde ne de cezaevinde olmayı kabul ediyoruz”

Soru: Son olarak ne söylemek isteriniz?

Kanatlı: Vicdani ret bir haktır, AİHM bunu net bir şekilde ortaya koydu. AİHM kararında, zorunlu askerlik uygulamasına karşı vicdani retçiler için alternatif sivil bir hizmet öngörülmemesini hak ihlali olarak kabul etti ve Türkiye’yi mahkum etti. Biz hükümete “Türkiye mahkum olmasın diye bu yasayı geçirin” dedik, geçirmediler. 15 senedir bu hakkın olduğunu söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz. Bu hakkı alana kadar, ne bir gün ne de bir saat, ne askerde ne de cezaevinde olmayı kabul ediyoruz. Direnmeye, mücadele etmeye devam.

Bugün saat 11:00’de, meclis önünde...

Vicdani ret hakkının tanınması ile ilgili Askerlik Yasası değişikliği önerisi CTP milletvekilleri imzası ile 5 Ocak 2024'te ivedilik talebiyle birlikte meclise verilmiş, ancak UBP-YDP-DP milletvekillerinin oyu ve “konjonktürel koşullar” gerekçesiyle ivedi görüşülmesi reddedilmişti.

Vicdani retçiler Halil Karapaşaoğlu ve Mustafa Hürben'in davaları hem AİHM kararının değerlendirilmesi, hem de Askerlik Yasası değişikliği görüşmelerinin de takip edilmesi gerekçeleri ile ertelenmeye devam etmekte olduğu böyle bir zamanda, UBP Milletvekili Resmiye Eroğlu Canaltay’ın önerisi ile başka bir Askerlik Yasası değişikliği, UBP Milletvekili Yasemi Öztürk’ün başkanı olduğu Hukuk, Siyasi İşler ve Dışilişkiler Komitesinde görüşülmeye başlandı. Bu tasarı, gerekçe olarak sundukları “konjonktürel koşullar”ı da geçersiz kılacak şekilde, askerlikten muafiyeti yalnızca ekonomik güç sahiplerine mahsus bir mağduriyet konusu olarak ele alarak, vicdani reddin ve sınıfsal mücadelenin karşısına zümreselciliği, neoliberal kapitalist yaklaşımları yerleştirmekte. 18 Mart Pazartesi günü, bu tasarı meclise taşınıyor. Bildiğiniz gibi Kıbrıs’ın kuzeyinde Anayasa Mahkemesi ve Askeri Yargıtay kararlarında vicdani ret hakkı açıkça tanınmasına rağmen, yasal düzenleme yapılmadığı için, vicdani retçilerin yargılanması sürüyor, yasa değişikliği bu yönü ile çok önemli bir süreç. Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi olarak, siyasi partileri, sendikaları, demokratik kitle örgütlerini, anti-militaristleri ve barış aktivistlerini, 18 Mart Pazartesi (bugün) saat 11.00’de meclis önüne, sürecin aktif takipçisi olmaya bekliyoruz.

Röportaj Haberleri