“94 bin sözleşme, 20 milyar TL alınmayan vergi…”

K.T Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, hükümetin belediyeler reforumdan önce odaklanması gereken birçok konu olduğunu ifade ederek, “Hükümet kaynak arıyorsa 94 bin sözleşme yapıldı 20 milyar TL alınmayan vergi var” dedi.

Fayka Arseven Kişi

K.T Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, hükümetin belediyeler reforumdan önce odaklanması gereken birçok konu olduğunu ifade ederek, “Hükümet kaynak arıyorsa 94 bin sözleşme yapıldı 20 milyar TL alınmayan vergi var” dedi.  

Gürcafer, “Şu ana kadar Tapu Dairesi’ne yatırılmış, tapusu çıktığı halde tapu devri gerçekleşmemiş, bir nevi tapu gibi işlem gören 94 bin tane sözleşme var” diyerek, “Bu 94 bin sözleşmeden devlet eğer vergisini almayı başarırsa 20 milyar TL’dir. Bunun yüzde 50’sini başarırsa 10 milyar TL. biz 650 milyon TL’yi Türkiye’den alalım diye parçalanıyoruz. Ama burada bizim atıl milyarlarımız var” dedi.

“Hükümet şu anda genel hastalığa yakalandı” diyen Gürcafer, “planlı, programlı belli stratejiler çerçevesinde davranmak yerine günlük sorunların içerisine girip, günlük sorunlarla boğuşuluyor” ifadesinde bulundu.

YENİDÜZEN: Ülkede yaşananları, siyasetteki tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cafer GÜRCAFER: Hükümet şu anda genel hastalığa yakalandı. Planlı, programlı belli stratejiler çerçevesinde davranmak yerine günlük sorunların içerisine girip, günlük sorunlarla boğuşuluyor. Bu yöntem ile biz hiçbir yere varamayız. Şu an yaşanan karmaşada budur.

Örneğin; belediye ‘reformu’, zamlar, elektrik, akaryakıta gelen zam. Zaten küresel bir çalkalanma var. Bir de Türkiye’nin kötü ekonomisinden dolayı bize yansımaları var. Her şey dibe vurdu, darmadağın oldu. Bununla mücadele etmek kolay değildir. Ama bununla mücadele etmek bir akıl yolu, birlik ve beraberlik ister. Dolayısıyla arayış aslında bir şeyleri empoze etmek yerine birlikte çalışmanın yolunu aramak olmalıdır. Bir de öncelikleriniz olmalıdır.

Yani belediyeler reform ister. Nasıl ki kamuda, tarımda reform istedik, belediyelerde de reform istiyoruz. Ama bugün içinde bulunduğumuz duruma baktığımızda öncelliğimiz mi? Bana göre değildir. Ben ekonomik akılla baktığımda şu an bizim paraya ihtiyacımız vardır. Niçin? Esnafa, sanayiciye katkı yapabilmek, turizmin çarklarını döndürebilmek için bir sıcak paraya ihtiyacımız var ki o planlamayı yapalım ve ekonominin çarklarının daha sağlıklı dönmesini sağlayalım.

Sanki memleketin gündeminde tek ve en önemli konu buymuş ve olduğunda da yarın ekonominin çarklarını dönecekmiş gibi bir algı yaratmanın ne anlamı var? Bu bende büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Çünkü biz özellikle Ekonomik Örgütler Platformu içerisindeki pozisyonumuzla yapıcı yaklaşmaya çalışıyoruz. Bırakalım farklılıklarımızı bugün bu durumun içerisinden çıkmak için bunun bir yolunu bulalım.

“Önceliğimiz; açlıkla karşı karşıya olan bir toplum”

YENİDÜZEN: Hükümet ve ilgili çevrelerle böyle bir iletişim kanalınız oldu mu?

Cafer GÜRCAFER: Zaten Ekonomik Koordinasyon Üst Kurulu’nun kurulması bizim talebimiz doğrultusunda oldu. Bunun içerisinde biz Meclis’te grubu olan siyasi partilerin başkanlarının da olmasını istedik.  Aslında birlikte çalışalımın zeminiydi bu. Bunu başardık ama baktım ki biz bir taraftan bununla uğraşırken, diğer taraftan başka şeyler oluyor. Hep söylediğimiz hastalığın içerisine yine gidip düşüyoruz. Gelin burada önceliklerimizi belirleyelim. Önce yapılması gerekenleri yukarıya yazalım. Belediyeler reformu da orta vadede yapılması gerekenlerin içerisindedir. Ama böyle olmamalıdır.

İçeriği, zamanlaması ve yöntemi olmalı. Ama bana göre içerik de tamam değildir. Belediyeler ekonomik gelişim ve hedefler de göz önünde bulundurularak şekillendirilmeli. Mesela cittaslow yaygınlaşmalıdır. Bu belediyelerin kapatılması değil, bu belediyelere sahip çıkılması lazım. Lefke, Yeniboğaziçi, Büyükkonuk, Mehmetçik bunların ekonomik hedeflerle geliştirilip yaşatılması lazım.

Kuzey sahil yolunda bir gelişim vardır. O belediyeleri geliştirmeliyiz. Ama Mesarya’da belediyeler var. Akdoğan, Paşaköy, Vadili, İnönü, Beyarmudu Belediyesi. Buradaki ekonomik vizyon tarım ve hayvancılık olmalıdır. O ekonomik akıllara değerlendirildiğinde orada birleşme olabilir.

Ama tümünü aynı şekilde düşünmek doğru değildir. Hepsini kendi içinde değerlendirmek lazım.

İkincisi hukukun üstünlüğü sorunu vardır hem ülkede hem belediyeler ve belediyeler yasasında. Belediyelerin keyfi davranışlarının başkandan çalışana kadar önüne geçecek yasal düzenlemeler de konmalıdır.

Güney, AB’ye girdikten sonra belediye başkanları ve meclis üyelerinin hapse girdiğini gördük. Örneğin; otopark katkı payı bizim tarafımızdan yatırılır. Bu para otopark yapmak içindir. Siz o fondaki parayı alıp da seçim kazanasınız diye seçim yatırımı olarak kullanamazsınız. Kullanmanız durumunda hapis cezası almalısınız.

Biz bu detayları yasa içerisinde düşündük mü, düşünmedik.

Belediyelerin ekonomik olarak güçlenmesini yalnızca emlak, su, kanalizasyon vergilerini yükselterek gelirlerini artırmayacaksınız. Belediyelerin, bölgesel kalkınma için ekonomik vizyonları ortaya konmalıdır.

Gerçek anlamda belediyelerin reforma ihtiyacı var. Peki biz ne yaptık? Yapılanların bu söylediklerimizle hiç alakası yok. Bunlardan dolayı ertelenmeli ve bu temellerde değerlendirilmelidir. Ama önceliğimiz de şu an bu değildir.

Önceliğimiz; açlıkla karşı karşıya olan bir toplumuz. Kısa vadede atıl paralarını bakalım bulalım devletin. Var mı acaba? Benim iddiam vardır.

YENİDÜZEN: Bu atıl paralardan kastınız nedir?

Cafer GÜRCAFER: Araştırdım ve utanmamız gereken bir durumla karşı karşıya kaldım. Görüntüde bir devletimiz vardır ama içi tamamen çökmüştür. Yani örneğin; bizim doğru düzgün bir kayıt sistemimiz yoktur. Tapu Dairesi’nden bilgileri aldım. Şu ana kadar Tapu Dairesi’ne yatırılmış, tapusu çıktığı halde tapu devri gerçekleşmemiş, bir nevi tapu gibi işlem gören 94 bin tane sözleşme var.

Bu 94 bin sözleşmeden devlet eğer vergisini almayı başarırsa 20 milyar TL’dir. Bunun yüzde 50’sini başarırsa 10 milyar TL. biz 650 milyon TL’yi Türkiye’den alalım diye parçalanıyoruz. Ama burada bizim atıl milyarlarımız var. Benim söylemeye çalıştığım budur; gelin hep birlikte konsantre olalım kendi atıl kaynaklarımızı bulalım ve onları devreye sokalım.

Biz kendi ayaklarımız üzerinde durma hedefine hizmet edecek birliktelik oluşturmalıyız. Diğer türlü hiçbir yere varamayacağız. Tabi burada esas sorumluluk iktidara düşer. Bu stratejileri siz koyacaksınız ve onun zeminini oluşturmaya çalışacaksınız. Ben inanıyorum bizi biraraya getirecek bir zemin yaratılırsa uzlaşı çıkar. Çünkü doğrunun peşinde koşarsak doğru bir tanedir.

Ama bu yöntemlerle hiçbir yere varamayız.

YENİDÜZEN: Bu 20 milyar TL var ve alınamıyor dediniz. Bunun nedeni nedir? Hiç mi Maliye’nin bu rakamlardan haberi olmadı, bunlar hiç mi incelenmedi?

Cafer GÜRCAGER: İncelenmedi. Devletin çöktüğünün göstergesidir. Bakanlıklarımız, Cumhurbaşkanlığımız, kurumlarımız, tabelalarımız, makam arabalarımız, müsteşarlar, müdürler, özel kalem müdürleri var ama bu yapının altı tamamen çürümüş ve çökmüştür.

Müteahhitler Birliği’nde bir veri bankası kurduk. Çünkü doğru düzgün kayıt istatistik birimimiz yoktur. Ben kendi sektörümün ne noktada olduğunu görmek isterim, stratejiler belirlemek için.

Eğer Lefkoşa’da benim stok fazlam varsa, Girne’de daha fazla talep varsa yatırımcımın doğru yönlendirilmesi ne yaptığımın ne sattığımın, neyin yarım kaldığını bilmek için takip etmeliyim. Ama bunu devlet yapmalıdır. Biz bu veri bankasını kurduktan sonra kaymakamlık ve belediyelerden bilgileri toplarız ve o kayda gireriz. Bundan da bütün ülkenin yararlanmasını sağlarız. Bu kaydı kolaylaştırmak için tek tip kayıt sistemi olsun dedik. Şu an kaymakamlıklarda ve belediyelerin birçoğunda olan kayıt sisteminde detay yoktur. Yani dosya sahibinin adı yazar ve devlete ödenecek harç miktarı yazar. Ama dosyanın içerisinde kaç metrekare inşaat var, ev mi, site mi dükkan mı, turizm tesisi mi yazmaz. Dolayısıyla biz kayıt sistemi geliştirdik bunun için de program satın aldık ve devlete verdik. Şu an canımızı yiyoruz kaymakamlıklarda bu kayıt sitemine geçilmesini sağlamak için ama bunu bile başaramıyoruz. Böyle bir devlet yapımız var. Kabul edeceğiz bizim devlet yapımız çürüdü ve çöktü. Adı var ama işlevselliğini tamamen yitirmiş durumdadır. Onun için bu tapudaki söylediğim olay bunun göstergesidir. Ama kimse beni yanlış anlamasın giderim Tapu Dairesi’nde oturan insan görmem. Herkes canla başla çalışıyor. Çok çalışan bir dairedir. Sistem çökmüştür. Ben olsam devletin yerinde bu dairelere ek mesai koyarım ve öderim de. Çünkü burası para makinasıdır.

İnşaat ruhsatlarıyla ilgili bekleyen dosyalar var. Onlar da çok ciddi miktarda. İskele Kaymakamlığı inşaat birimine gittim. Galiba 1 çalışan var. Manzaraya baktığında veresiye satanın dükkanı gibi dosyalar yerlerde atılı. Böyle bir yapımız var. O çalışan da haklı nasıl yetiştirip, yapacak. Ama şudur; ekonomik kaynak arayışımız vardır. Bunlarda bizim ekonomik atıl kaynaklarımızdır. Biz kendimizi toparlarsak, doğru noktalara odaklanırsak bu kaynaklar bizde vardır.

“İç piyasa tamamen öldü”

YENİDÜZEN: İnşaat piyasasında durum nedir? Canlandı mı?

Cafer GÜRCAFER: İç piyasa tamamen ölüdür. Kendi insanımız ev alamıyor. Ama yabancı talep var özellikle coronadan sonra büyük şehirlerden insanlar kaçıyor. Ömrümün geriye kalanını daha sakin ülkede yaşayım diyen insan sayısı çok. Biz de bundan payımızı aldık, bunu planlamamız lazım. Her isteyene ülkemizin kapısını açmamamız lazım. Demografik yapımızı bozmamaya dikkat etmeliyiz. İşte ben belediyeler yasasını ta buraları etkileyecek şekilde önemli görürüm. 

Doğru noktalara odaklanmalıyız. Şu an odaklanan nokta; belediyelerle pazarlıklar yapılır. İlle de bunu yapmak zorunda mıyız? Bir kere daha seçime gidelim sonra birleştirelim ne olacak yani? Belediyeleri şu an kapattığımız zaman ekonomik külfetten kurtulmuyoruz ki… belediye başkanlarını müşavir yapıyoruz, ömür boyu istihdam garantisi veriyoruz. Zaten çalışan personeli de durdurmuyoruz.

YENİDÜZEN: Yabancılara ev satışı ile ilgili de birtakım sıkıntılar, kısıtlamalar var. Sizin talebiniz nedir?  

Cafer GÜRCAFER: Biz 1’in 5’e çıkarılmasını istedik. Ama bu 1, 5’e çıkarılırken gelişi güzel yapalım da isteyen alsın değil. Bir plan çerçevesinde, ekonomik akıl ortaya koyarak hareket edilmeli. Bunu da şu mantıkla söyledik; bir turist her şey dahil otelde tatil yaparsa bunun çarpan etkisi çok düşüktür. Bizim söylediğimiz; yabancı gelir o eve girer kiralık araba alır, bölge halkından alışveriş yapar. Çok daha yüksektir etkisi.

Kişi başına verilen para piyasaya düşer. 20 bin konutla ilgili projemizi devlete sunduk. Evi alan kişiye ‘kendi ülkende kirala aldığın evleri’ yönünde teşvik ederek bizim ülkemize turist gelmesini sağlama düşüncesiyle ülkemize fazladan 1 milyon turistin gelebileceği bir projedir. Bunun için 1, 5’e çıkarılsın dedik. Yani düşünün 4 bin tane turizm elçiniz var.  Ve bunlara ne turizm fonundan para verirsiniz ne de reklam yaparsınız.

Peki ne kadar araziye ihtiyaç var? Yaklaşık bin dönüm civarındadır. Bunu belli kesimler, manipüle ederek, ‘topraklarımız yabancılaşıyor, yabancılar alıyor’ diyor. Ancak topraklarımızın yabancılaşmasına neden olan verilen ve dağıtılan yanlış vatandaşlıklardır. Çünkü yabancı gelir senin ülkenden bir ev alır ve bunu belli bir amaçla alır. Senin toprağını yabancılaştırmak için almaz. Tatil veya yatırım amaçlı alır. Bu da ülke ekonomisine ciddi şekilde katkı koyar. Halbuki rüşvet karşılığında verilen 1 vatandaşlık ile mülk almasının sınırını ortadan kaldırdınız. Eğer kötü niyetliyse 20 bin de 30 bin dönüm de alır. Dolayısıyla topraklarımızın yabancılaşıyor olmasını inşaat sektöründe aramak değil Meclis’in içerisinde veya Bakanlar Kurulu’nda aramak lazım.

İnşaat sektöründe ise ki bunu her zaman söylerim; belli bir strateji çerçevesinde yapmamız gerekir. Bunu da sonsuza kadar yapmamalıyız. Örneğin; Alanya gibi olmamalıyız. Dağların üzerine kadar her taraf beton oldu. Ama İsviçre’ye bakın o yaratılan güzellik sürekli korunuyor. Dolayısıyla biz de bunun planını yapalım bu konutları nerelere yapacağımızı planlayalım. Bizim kendi insanımız bu konutları yapsın, olabildiğince bu paralar ülkemizde kalsın. Bunları yaparken muhaceret yasamızı düzenleyelim ve hedef pazarlar önümüze koyalım. Bizim demografik yapımıza saygı gösteren, kültürümüze duyduğu saygıdan dolayı bu ülkede kalmayı tercih eden ve buradaki kalmaları aslında bizim kültürümüze zenginlik katacak bizi eritmeyecek pazarları hedefleyelim.

Şu an üniversite sektöründeki keyfilik demografik yapımızı çok ciddi şekilde tehdit etmektedir. Kafatasçı, ırkçı değilim ama 25 bin Nijeryalı öğrenci olduğu söyleniyor. Cezaevinde uyuşturucu ve diğer kriminal olaylarla tutuklu olanlara bakın size bir takım istatistiki bilgiler verir. Başka Afrika ülkelerinden ülkemize gelmek için gidip 1500 dolar para yatırıyorlar öğrenciyim diye ama gelip üniversiteye hiç gitmezler bu ülkede ellerini kollarını sallayarak kaçak olarak gezerler, bir sürü sektörün içerisine girerler. Ondan sonra atlarlar telden Rum tarafına giderler. Biz bir taraftan güzel bir şeyleri yaratmaya çalışırken öteki taraftan bozulmamasına dikkat etmeliyiz.

Reform diyoruz ya her konuda reforma ihtiyacımız var. Bunları neden söylüyorum; bir numaraya oturtacağımız bizim belediyeler olmamalıdır.  Belediyelerin de tarımın da sanayinin de inşaatın da kesinlikle reforma ihtiyacı var. Ülkemizin de reforma ihtiyacı var.

Biz yeniden bir devlet inşa etmeliyiz. Sadece ismi kalacak isminin dışında her şeyi tekrardan düzenlenmelidir.

Umutsuz muyum? Umutsuzluk beni bir yere götürmez. Bugün başlarsak belli bir yere kadar götürürüm. Ondan sonra doğru bir çalışmayı benden sonra gelecek olanlara bırakırım. Ama bir yerden başlamak lazım. Çünkü dünyadaki örneklere baktığımız zaman dünya bir yerden başladı diye bugün iyi bir noktadadır. Bencilce yaklaşmadı. Amsterdam’a baktığınız zaman ilk planlama 1600’lü yıllarda başlamış. Bir hedef koydular da lalecilikle ilgili bir sanayi yaratma hedefleri oldu.  Onun için Finlandiya, İsveç bugün dünyanın en mutlu ülkesidir. Bunlar bir yerden başladılar. Ne zaman? Keşke biz de o zaman başlasaydık. Ama bizim de bir yerden başlamamız gerekir. Yoksa sabahtan akşama ağlayalım hiçbir yere varamayız. Bunu benim yerim yerine hükümetin söylemesi lazım.     

Fotoğraflar: Arşiv

Röportaj Haberleri