Ödül AŞIK ÜLKER
Kıbrıs İşçi ve Emekçi Sendikaları Federasyonu (KİEF) ve Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS) Başkanı Güven Bengihan, Ocak 2025’ten beri düzenli aralıklarla, geçici işçi ve sözleşmeli istihdamı yapıldığına dikkat çekerek, bu kişilerin ihtiyaç olan dairelere değil, kendi istedikleri yerlere verilmesinden dolayı, personel eksikliği yaşanmaya devam ettiğinin altını çizdi.
Bengihan, “Özellikle, iş yükünün yoğun olduğu yerlerde, personel eksikliği yaşıyoruz. Partizanca işe alınanlara hükümet iş beğendiremiyor” dedi.
01.01.2025-08.08.2025 tarihleri arasında, kamuda 45 sözleşmeli, 97 mevsimlik işçi, 37 geçici işçinin partizanca istihdam edildiğini söyleyen Bengihan, geçici ve sözleşmeli olarak istihdam edilmek üzere işlemleri başlatılmış 30 kişi daha olduğunu bildiklerini de belirtti.
“Asgari ücretle ilgili, işverenin itirazları olması büyük bir ayıptır”
Soru: Asgari ücret belirlendi ve işverenler rakama itiraz etti ama belirlenen rakam değişmedi. Ayrıca yabancı işçilere farklı asgari ücret uygulaması başladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bengihan: Ülkemizde her geçen gün halkımızın alım gücü eriyor, fakirleşme var. Özellikle asgari ücretle geçinmek zorunda olanlar, en zor durumda kalanlardır. Son günlerde, asgari ücretle ilgili, bazı işveren kesimlerinin itirazları olması büyük bir ayıptır. Asgari ücrete, sadece, hayatın pahalılandığı oran yani %17.79 yansıtıldı. Üstelik 10 yıl önceki tüketim alışkanlıkları ve sepet dediğimiz, tüketici fiyatları endeksine göre belirlenen bir rakam... Çıkan %17.79 ile, aldığımız hizmet ve ürünler arasında dağlar kadar fark var. Hissedilen en az iki katı daha fazladır. İlk altı ayda hissedilen, en az %40lık bir pahalılıktır. Asgari ücretliye, İstatistik Kurumu’nun açıklamış olduğu bile reva görülmüyor ve itiraz ediliyor.
“İşveren kesimine kıyak”
Asgari ücret 51 bin 202 TL olarak resmi gazetede yayınlandı. İşverenler istememesine rağmen, hükümetin %17.79’u destekleyip, işçiden taraf gözükmesinin iki sebebi var. Bir, 19 Ekim’de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik yatırım yapmak. İkincisi, hükümet işvereni de kazanmak için, vatandaş olmayan işçilere, eğer işveren iaşe ve ibade ihtiyacını gideriyorsa, belirlenen asgari ücretin %60’ı kadar asgari ücret verilmesi yönünde yasa gücünde kararname çıkardı. Bu işveren kesimine bir kıyaktır. Ama bu kıyağın getireceği büyük sıkıntılar var. İşverenler, böyle bir yasa gücünde kararnameden feyz alarak, en düşük maliyetli işçiyi yani vatandaş olmayanı tercih edecek ve 51 bin 202 TL yerine, asgari ücretin %60’ı olan 30 bin 722 TL maaş verecek. Vatandaşların tercih edilmemesi, özel sektörde vatandaşların işten durdurulup yabancıların işe alınması söz konusu olacak. İşverenler, personel giderlerini, en önemli giderlerden biri olarak düşündüklerinden, hep karlarını arttırmak istediklerinden, ülkede işsizlik artacak.
“Yabancı işçilerin insan onuruna yaraşır ortamlarda yaşayıp yaşamadıklarını kim denetleyecek?”
Ülkemize işgücü noktasında getirilecek olan yabancı işçiler de emek sömürüsüne maruz kalacak. Yabancı işçilerin insan onuruna yaraşır ortamlarda ve imkanlarda yaşayıp yaşamadıklarını kim denetleyecek? Ülkemizde sistemsizlik sistem olmuş, kayıt dışılığın her geçen gün arttığı, asgari ücretlinin maaşını gününde alamadığı, sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımlarını yapılmadığı ve bunların bile kontrolünün yeterince sağlanmadığı bir ülkede, bu denetimi kim yapacak? Normalde, bunları denetleyecek olan Çalışma Bakanlığı’na bağlı Çalışma Dairesi’nin müfettişleridir. Ancak yeterli sayıda müfettiş yok. İşveren, işçisine karşı yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, belli bir ceza kesilir ancak bu ceza da caydırıcı değildir. Siyasi popülizmin olduğu bu ülkede, denetim ve ceza ne kadar uygulanabilirdir? Hükümet otoritesini ve iradesini ne kadar ortaya koyabilecek? Farklı asgari ücret gibi kararların, ülkenin ihtiyaç analizini yapıp alınması gerekir. Asgari ücretin, sektörel bazda belirlenmesi yıllardır konuşulur, neden bu yapılmadı?
Ülkemizde, halihazırda birçok özel sektör çalışanının yatırımları gerçek maaşı üzerinden değil, asgari ücret üzerinden yatırılıyor. Asgari ücreti, gününde ve zamanında vermediği gibi, ihtiyat sandığı yatırımını yapmayan işverenler de var. Bu, ileride çalışanların emeklilik maaşından ve geleceğinden çalmaktır. Sosyal Güvenlik Yasası der ki, “60 yaşına kadar, 25 yıl boyunca, hep asgari ücret üzerinden yatırımı yapılan bir kişinin emekli maaşı, asgari ücretin %60’ı kadar olur”, bugünkü rakamlarla bu, 30 bin 722 TL’dir.
“Partizanca işe alınanlara hükümet iş beğendiremiyor”
Soru: Partizanca yapılan istihdamlara dikkat çekiyorsunuz. Bu konuda elinizde rakamlar var mı?
Bengihan: Son birkaç ay içerisinde, Ticaret Dairesi, Sanayi Dairesi, Şirketler Mukayyitliği, Gelir ve Vergi Dairesi’nde eylemler yaptık. Çok sayıda dairede, odacı ve şoför eksikliği var. Özellikle, iş yükünün yoğun olduğu yerlerde, personel eksikliği yaşıyoruz. Partizanca işe alınanlara hükümet iş beğendiremiyor.
Partizanca istihdamın yarattığı bazı tehlikeler, sıkıntılar da var. Bu tür istihdamlar, işyerindeki moral ve motivasyonu bozar. Partizanca istihdam edilenlere uygulanan ayrıcalık ve siyasi imtiyazlardan dolayı, diğer kamu görevleri demoralize olur, verimlilik düşer. Fırsat eşitliğine aykırı olduğu için, işe göre değil, kişiye göre, evine yakınlığına göre istihdam yapılıyor. Kamu görevlilerine dahi böyle bir imkan tanınmıyor.
“Ocak 2025’ten beri, düzenli aralıklarla, geçici işçi ve sözleşmeli istihdamı yapılıyor”
Ocak 2025’ten beri düzenli aralıklarla, geçici işçi ve sözleşmeli istihdamı yapılıyor. Odacı/şoför adı altında, geçici işçi ve sözleşmeli olarak istihdam edilenlerin, ihtiyaç olan dairelere değil, kendi istedikleri yere verilmesinden dolayı personel eksikliği yaşanmaya devam ediyor. Bazı kötü örnekler, işe gitmeyen ve siyaseten desteklenenler nedeniyle, halkın genelinde, sanki diğer kamu görevlileri ve diğer işçiler de işe gitmiyormuş gibi bir alkgı yaratıyor ve tüm kamu çalışanları zan altında bırakılıyor. Özel sektör çalışanları, kamu çalışanlarına karşı tepki duyuyor. Bunun sorumlusu siyasilerdir.
01.01.2025-08.08.2025 tarihleri arasında, kamuda 45 sözleşmeli, 97 mevsimlik işçi, 37 geçici işçi partizanca istihdam edildi. İşlemleri başlatılmış 30 kişi daha olduğunu biliyoruz, geçici ve sözleşmeli olarak istihdam edilecek.
“Maliye Bakanlığı’nın yetkili sendikalarla protokol masasını kurma görevi vardır”
Soru: Göç Yasası kapsamında istihdam edilenlerin durumunun iyileştirilmesi için, Ekim 2022’de Maliye Bakanlığı’yla bir protrokol imzalamıştınız. Bu konuda son durum nedir?
Bengihan: Onunla ilgili yazışmaları yaptık ve hükümete, attıkları imzanın arkasında durmaları için çağrıda bulunduk. Maliye Bakanlığı’nın Kamu Görevlileri Yasası’nın 135’inci maddesi gereği, yetkili sendikalarla protokol imzalama ve protokol masasını kurma görevi vardır. Bizim imzaladığımız protokol kapsamında, vergi dilimleri ve matrahlarda iyileştirmeler yapıldı ama yeterli değildir. Göç Yasası sonrasında oluşan maaş farkı, %36lardan, %10lara indi. Bu oran bareme göre değişmektedir. Üst baremlerde farkı minimize ettik. Esas fark, özellikle başlangıç derecelerindedir. O konuda makasın açılmaması, farkın daha da büyümemesi için ek bir katkı yapılması gerekir.
Maliye Bakanlığı’nın, Kamu Görevlileri Yasası’nın 135. maddesi gereği, sendikaları masaya çağırma görevi vardır. Bu madde, “Kamu görevlilerinin, işverenle ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal durumlarını korumak, geliştirmek, çalışma esaslarını düzenlemek amacıyla en çok üyeye sahip iki memur sendikası ile, işveren olarak hükümet adına, maliye işleri ile görevli bakanlık arasında, her yıl görüşme yapılır. Uyuşmaya varıldığı takdirde, bir sözleşme ile bağlanan konular, uygulanmak üzere hayata geçirilir. Yasal düzenleme gerektiren konular cumhuriyet meclisine sunulur” diyor. Bizimle görüşme yapması gerektiğini Maliye Bakanlığı’na hatırlatmak isteriz. Bu çerçevede, gerekli yazışmaları başlatacağız.
“Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar oyalamaya çalıştıklarını düşünüyoruz”
Soru: KTAMS olarak, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bulunan Kayıp Şahıslar Komitesi’nde çalışanların iş güvencesinin olmaması ve ekonomik haklarının belirsizliğe terk edilmesi nedeniyle, beş aydır Cumhurbaşkanlığı ile görüşme talep ettiğinizi ancak yanıt alamadığınızı açıklamıştınız. 29 Temmuz’a kadar randevu verilmemesi halinde, eylem yapacağınızı söylemiştiniz. Bu konuda son durum nedir?
Bengihan: 28 Temmuz’da, Sayın Tatar bizi, Kayıp Şahıslar Komitesi’nde çalışan personelle ilgili çağırdı, görüştük. Bizim murad ettiğimiz, Kayıp Şahıslar Komitesi çalışanları hakkında, gelecek güvencesi adına, toplu iş sözleşmesi imzalamaktır. Kıbrıs'ın güneyindeki Kayıp Şahıslar Komitesi çalışanlarının, bir yasası ve bir sendikaları var. Bir gelecek güvenceleri var.
Kayıp Şahıslar Komitesi çalışanları, bireysel akitle, UNDP projesi kapsamında çalıştırılıyor ancak Cumhurbaşkanlığı altında, sigorta ve ihtiyat sandığı kesintileri yapılıyor. Bireysel sözleşmelerini de, Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı imzalıyor. Dolayısıyla, işveren konumunda görünen Cumhurbaşkanlığı müsteşarıdır. Biz bireysel sözleşmeleri, toplu iş sözleşmesine çevirme talebinde bulunduk, insanların moralini yükseltmek ve daha güvende olmaları için... Tatar, Başsavcılık’tan görüş alacağını söyledi. Ancak, böyle bir görüş talebi yazıldığına dair, bize bilgi gelmedi. Biz, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar oyalamaya çalıştıklarını düşünüyoruz. Mikrofonu her aldıklarında, kayıp şahısların yakınlarına ve bu uğurda mücadele edenlere, emek verenlere şükran edebiyatında mangalda kül bırakmayanlar, kişilerin özlük haklarının iyileştirilmesi ve toplu iş sözleşmesi hakkının tanınmasında o kadar duyarlı ve istekli olmuyor. Biz bu sürecin yakın takipçisi olacağız.
“Varoluş mücadelesini vermeye devam edeceğiz”
Soru: Kıbrıslı Türklerin durumunu nasıl görüyorsunuz?
Bengihan: Ülkeye genel olarak baktığımızda, Kıbrıslı Türkler, kendi ülkelerinde yalnız hissediyor, azınlık hissediyor. Sokağa çıktığımızda, denize gittiğimizde, Kıbrıslı Türk birini gördüğümüzde, değişik bir heyecan duyuyoruz. Kendi ülkemizde yabancılaştık. Bunun da sebebi, bu ülkeye ait hissetmeyen, kimliğini, kültürünü, toprağını, geleceğini düşünmeyen, koltuk uğruna hepsini feda eden zihniyetlerdir. 1900lü yıllardan beri, atalarımız, dedelerimiz toplumsal varoluş mücadelesini, biz daha güzel günleri görelim diye verdi. Ancak bugün, azınlık durumuna düştük ve yeni bir varoluş kavgası vermekteyiz. Toplumsal olarak kültürümüze ve kimliğimize sahip çıkma mücadelesi veriyoruz ve KİEF çatısı altında, dost ve kardeş örgütlerle, siyasi partilerle, bu varoluş mücadelesini vermeye devam edeceğiz.