75 yıl sonra “konuşan” fotoğraflar

1949 yılında Amerikalı antropolog olan Angel’in Piskobu’da çektiği fotoğraflar, 75 yıl sonra hafıza izlerini takip eden bir projeye dönüştü…

75 yıl sonra “konuşan” fotoğraflar

Tünay MERTEKÇİ

1949 yılında bir Amerikan antropoloğun, karma bir köy olan Piskobu’da (Yalova) onlarca Kıbrıslı Türk ve Rum erkeği ölçüp fotoğrafladığı bir araştırmanın izleri, 75 yıl sonra yeniden gün yüzüne çıkıyor. Görsel sanatçı ve akademisyen Theopisti Stylianou Lambert ile hukukçu ve seramik sanatçısı Thalia Efthymiou, sadece eski fotoğraflara değil, bu fotoğraflarda “örnek” olarak görülen insanların hatıralarına, hikâyelerine ve torunlarının hafızasına ulaşmaya çalışıyor. “Tracing Angel’s Men” (Angel’in Erkeklerinin İzinde) adlı bu proje, sömürgeci bakış açısını dönüştürerek, insanlara yeniden isimlerini, onurlarını ve seslerini kazandırmayı amaçlıyor. İkilinin yürüttüğü bu etkileyici hafıza çalışması, geçmişle bugünü birleştiren duygu yüklü anlatılar kadar, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların bir zamanlar nasıl bir arada yaşadıklarını da belgeliyor. Piskobu kahvehanelerinden Washington’daki Smithsonian arşivlerine, Bostancı’nın köy meydanından Facebook’taki aile albümlerine uzanan bu yolculuğun detaylarını Theopisti ve Thaleia, bizimle tüm içtenlikleriyle paylaştı.

1974 sonrası Piskobulu Kıbrıslı Türklerin büyük bir bölümü, Güzelyurt’a bağlı Bostancı köyüne yerleşmek zorunda kalır. Thaleia da bu proje sayesinde, belki de daha önce ismini bile duymadığı Bostancı’nın yolunu tutmaya, fotoğraftaki kişilerin akrabalarını bulmaya çalışır. Güzel arkadaşlıklar edindiğini söyleyen Thaleia, Piskobulu Kıbrıslı Türklerin yardımseverliğinden de söz ediyor. 

 

- T. Mertekçi: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

- Theopisti Stylianou Lambert: Ben görsel sanatçıyım ve araştırmacıyım; çalışmalarım müzecilik,  fotoğrafçılık ve yeni teknolojiler alanlarına odaklanmaktadır. Kıbrıs Teknoloji Üniversitesi'nin Multimedya ve Grafik Sanatlar Bölümü'nde profesör olarak görev yapıyorum ve CYENS bünyesindeki “ITICA/Museum Lab”ın eş başkanıyım.

 

- Thalia Efthymiou: İngiltere’de hukuk okudum ve sömürgecilik ile insan hakları konularına odaklanarak Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları alanında yüksek lisansımı tamamladım. Şu anda Piskobu’daki Kurion Yerel Arkeoloji Müzesi'nde çalışıyorum ve aynı zamanda bu gibi araştırmalarla ilgileniyorum. Bunun yanı sıra, benim için önemli ve yaratıcı bir ifade biçimi olan seramik sanatıyla da uğraşıyorum.

- T. Mertekçi: Yaptığınız iş-projenizle ilgili genel bilgi verir misiniz?

- Theopisti Stylianou Lambert: “Tracing Angel’s Men” şu anki araştırma ve görsel sanat projemdir; ilham kaynağını, tanınmış Amerikalı-İngiliz antropolog John Lawrence Angel’in 1949 yılında Piskobu köyünde 80’den fazla erkek için kaydettiği antropometrik verileri içeren bir fotoğraf arşivinden almaktadır.

 

- T. Mertekçi: Bu projenin fikri nasıl ortaya çıktı? Fotoğrafları bulduğunuzda ne hissettiniz?

- Theopisti Stylianou Lambert: 2022 yılında “Konuşan Eller” adlı araştırma ve sanat projesi kapsamında Piskobu sakinlerinden hikâyeler toplarken, katılımcılardan biri – Bay Sokratis Savva – 11 yaşındayken bir antropoloğun antropometrik bir çalışma için katılımcı toplamasına yardım ettiğini hatırladı. Bu, özellikle ilgimi çekti. Böylece, 2023 yılında Amerika'nın Washington DC şehrindeki Smithsonian Enstitüsü'ne gidip bu antropoloğun, yani John Lawrence Angel’in arşivini inceledim.

- T. Mertekçi: Bu fotoğrafları çeken Amerikalı antropolog hakkında ne biliyoruz? O dönemde bu araştırmaların tarihi bağlamı neydi?

- Theopisti Stylianou Lambert: John Lawrence Angel (1915-1986), Yunanistan ve Doğu Akdeniz’de modern biyolojik antropoloji ve paleopatolojinin kurucusu olarak kabul edilmektedir. 1949 yılında, Kıbrıs Müzesi'nde iskelet kalıntıları analizini tamamladıktan sonra, antropometrik bir çalışma yapmak üzere Piskobu’ya gitti ve arkeolog George McFadden’in evinde kaldı (şimdi Kurion İl Arkeoloji Müzesi). Piskobu sakini Sokratis Savva’ya göre, Angel köyün kahvehanelerini ziyaret ederek, küçük bir ücret karşılığında hem Kıbrıslı Türkleri hem de Kıbrıslı Rumları katılımcı olarak topladı. Angel, modern Piskobu sakinlerinin, aynı bölgeden antik insan kalıntıları ve dünyanın diğer bölgelerindeki Türk ve Yunan nüfuslarıyla benzer özellikler gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla 54 Kıbrıslı Rum ve 34 Kıbrıslı Türk erkeği inceledi. O dönemde Piskobu, yaklaşık 700 Kıbrıslı Türk ve 600 Kıbrıslı Rum nüfusu olan karma bir köydü. O dönemde antropometrik çalışmalar, ön ve yan yüz fotoğraflarını içeren kartlar ile boy, kilo, yüz ve vücut ölçümleri, göz rengi gibi verilerin yer aldığı kartları kapsıyordu. Antropologlar için bu ölçümler, analiz için örnekler veya veriler anlamına geliyordu.

 

- Thalia Efthymiou: Ancak, bu fotoğrafların ve insanların fiziksel özelliklerini kaydetme tekniğinin, bireylerin sadece inceleme nesnesine dönüştürüldüğü sömürgeci bir bağlamda uygulandığını dikkate alarak, bu projede bu mantığı çözümlenmeye çalışıyoruz. Bu formları “örnek” olarak değil, hikayeleri, aileleri ve deneyimleri olan insanlar olarak yeniden çerçevelemeye çalışıyoruz. Amacımız, hem bakış açısından hem de “örnek” kelimesinden kurtulmak ve onların torunlarıyla bağlantı kurarak kişisel hikayelerini tanımaktır. Bu şekilde, onların anılarını canlı tutuyor ve projenin tamamlanmasıyla bu hikâyelerin gelecek nesillere aktarılmasını sağlıyoruz.


“Bu insanların torunlarını anlatıcılar ve hafıza taşıyıcıları olarak ele alıyoruz”

- T. Mertekçi: Siz, bu insanları ‘örnek’ olarak değil bireyler olarak görmek istediğinizi söylüyorsunuz. Bu yaklaşımı nasıl geliştiriyorsunuz?

- Thalia Efthymiou: Bizim için bu insanları birey olarak görmek, her şeyden önce onlara onur, tarihsel derinlik ve ses vermek anlamına geliyor. Bu, materyalin farklı bir şekilde okunmasıyla başlar. Yani, fotoğrafları teknik veriler olarak görmek yerine, onları yaşamın izleri, bizi kişisel bir anlatıya, duyulmayı hak eden insani bir varlığa götürebilecek bir an olarak ele alıyoruz. Bu insanların torunlarını anlatıcılar ve hafıza taşıyıcıları olarak ele alıyoruz. Anlatılarını dinliyor, fotoğraftaki yüzü bir isimle, bir anıyla, bir duyguyla ilişkilendiriyoruz.

- Theopisti Stylianou Lambert: Genel olarak, dış özellikleri kaydetmek yerine, insanların iç dünyaları hakkında bize bir şeyler anlatan hikayeler topluyoruz. Pasaport fotoğraflarına benzeyen standart fotoğraflar yerine, günlük yaşamdan anlara ait fotoğraflar arıyoruz.

- T. Mertekçi: Fotoğraflarda görünen kişilerin kimliklerini nasıl tespit etmeye çalışıyorsunuz?

- Theopisti Stylianou Lambert: Angel’in kaydı ayrıntılıydı; her katılımcının adı, yaşı ve mesleği gibi bilgileri içeriyordu. Bu verilere dayanarak, her erkeğin ön fotoğrafı, adı, mesleği ve 1949’daki yaşıyla birlikte kendi “kartımı” oluşturdum. Ayrıca kartta üç soru ve yazılı yanıt için bir alan bulunuyor. Sorular şunlar: Bu kişiyi nasıl tanımlarsınız? Onun hakkında ne hatırlıyorsunuz ya da ne duydunuz? Neleri severdi, neleri sevmezdi?

Tabii ki bu sorular sınırlayıcı değildir.

 

- T. Mertekçi: Thaleia ile iş birliğiniz nasıl başladı?

- Theopisti Stylianou Lambert: Projeyle ilgili Piskobu Müzesi’ni ziyaretim sırada, Thaleia ile tanışma şansım oldu. Çok kısa bir süre içinde, fotoğraflardaki kişilerin torunlarını bulma ve hikayeler ile fotoğraflar toplama görevi ona verildi. O, Piskobu sakinleriyle – ve sadece onlarla değil – tanışıp çok yakın ilişkiler kurmayı başardığı için ideal seçim olarak ortaya çıktı; insanlar ona güvendiler ve hikayelerini, fotoğraflarını onunla paylaştılar.

 

“Önemli olan, bu insanların hikayelerinin kendilerinin istediği şekilde kaydedilmesidir”

- T. Mertekçi: Şu ana kadar tespit ettiğiniz Kıbrıslı Türkler kimlerdir? Onlarla nasıl iletişim kurdunuz?

- Thalia Efthymiou: Şu ana kadar bazı Kıbrıslı Türkleri tespit etmeyi başardık, ancak mümkün olduğunca çok aileyi bulmak için hâlâ çaba gösteriyoruz. Kıbrıslı Türklerle ilk temasım, çoğu Kıbrıslı Türkün başlangıçta oraya yerleştiğini Kıbrıslı Rumlardan öğrendiğim için Bostancı (Zodya) köyünü ziyaret ettiğimde gerçekleşti. Köyün kahvesi olan Yalova Spor Kulübü’ne gittim ve orada bana yardımcı olan, ayrıca köy sakinleriyle çevirilerde destek olan 1-2 kişiyle tanıştım. Bostancı ziyaretlerimle eş zamanlı olarak, özellikle Facebook üzerinden çevrimiçi arayışım devam etti; çünkü birçok Piskobulu Kıbrıslı Türk ailesi bugün ya yurt dışında ya da farklı yerlerde dağınık halde bulunuyor. Bu kişileri tespit etmemde Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türk arkadaşım Ceylan da bana yardımcı oldu. Pek çok temas aynı zamanda kulaktan kulağa yayılmaktadır. İnsanlar tanıdık yüzleri fark ediyor, beni bilgilendiriyor ya da akrabalar ve arkadaşlarla iletişim kurmamı sağlıyorlar. Her iletişim aşama aşama kurulur ve zaman alır. Sabır, saygı ve hassasiyet gereklidir çünkü bu, tarih, anı ve acıyla bağlantılı bir konudur. Önemli olan, bu insanların hikayelerinin kendilerinin istediği şekilde kaydedilmesidir — onlar hakkında konuşmak değil, onlarla birlikte konuşmaktır.

 

- T. Mertekçi: Bu insanların torunlarından ya da akrabalarından dinlediğiniz en duygusal hikaye neydi?

- Thalia Efthymiou: Bu, en zor sorulardan biri. Gerçekten tek bir hikayeyi ayırt edip seçebileceğimi bilmiyorum, çünkü her anlatı kendi yükünü taşıyordu. Hayatlarını anlatan herkes beni derinden etkiledi, her biri farklı sebeplerden. Eğer bir hikayeyi seçmem gerekirse, dönemin acılarıyla ilgili çarpıcı bir metin yazan bir kadının hikâyesi olurdu. Ailesinin yaşadığı sıkıntıları, hem fiziksel hem de psikolojik acıları detaylı şekilde anlattı; göçün verdiği acıyı, Piskobu’dan kaçarken yaşadıkları endişeyi ve yedi ay boyunca çadırlarda, insanlık dışı koşullarda yaşamanın yarattığı umutsuzluğu aktardı. Anlattığı görüntüler o kadar canlı ve o kadar gerçekçiydi ki… Ama tüm hikâyeler bir şekilde bana dokundu. Özellikle de benimle konuşan kadınlar. Kayıplar hakkında, güç hakkında, yıllarca süren sessizlikler hakkında, nesilden nesile aktarılan anılar hakkında hikâyeler duydum.

 

- T. Mertekçi: Piskobu’daki Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlar arasındaki ilişkilere dair neler dinlediniz?

- Thalia Efthymiou: Şu ana kadar Piskobu’daki Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlar arasındaki ilişkilere dair topladığım tanıklıklar karmaşık ve duygularla yüklü. Kıbrıslı Türklerin tarafında, pek çok kişi köydeki yaşamlarını özlemle anlatıyor. Komşuluk ilişkilerinden, ortak işlerden ve siyasi gerginliklere rağmen karşılıklı anlayış ve pratik bir birlikte yaşamla şekillenen günlük hayattan bahsediyorlar. Birçoğu, savaş sırasında dostluk ya da işbirliği kurdukları, karşılıklı olarak birbirlerine yardım ettikleri belirli Kıbrıslı Rumları hatırlıyor ve şimdi bu proje aracılığıyla birbirlerini bulmaya çalışıyorlar. Aynı şey Kıbrıslı Rumların tanıklıkları için de geçerli. Görüştüğüm neredeyse tüm Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklerle birlikte yaşadıkları döneme sevgi ve özlemle yaklaşıyorlar. Birlikte kurdukları sofraları, yemekleri ve kurdukları dostlukları büyük bir sevgi ve duygusallıkla tarif ediyorlar.

 

“Özellikle Kıbrıslı Türklerin anlatıları sık sık acı doluydu…”

- T. Mertekçi: Bu süreçte en zor veya duygusal olarak en yüklü an hangisiydi?

- Thalia Efthymiou: En zor veya en duygusal olarak en yüklü anı tek bir an olarak ayırmak zor, çünkü bu süreçte yaşadığım neredeyse tüm deneyimler, her biri kendi tarzında bir duygu taşıyordu. Özellikle Kıbrıslı Türklerin anlatıları sık sık acı doluydu; geride bıraktıkları yerlere derin bir özlem ve kaybedilmiş ortak bir şeye duyulan bir hasret vardı. Ama en zor anlar, başta “sessiz” gibi görünen anlardı; o anlarda kayda değer bir şey olmayacağını düşünüyordum. Aslında ihtiyaç duyulan zaman, onlarla kalmak, dinlemek için orada olduğumu göstermekti, baskı olmadan. “Kilidi açma” süreci en zor anlardan biriydi. Ama kalplerini açtıkları, bana hikayelerini, anılarını, görüntülerini güvendikleri ve birçok kadının babalarından bahsederken ağladığı anlar tam anlamıyla saf duygunun anlarıydı. Özellikle beni derinden etkileyen şey, birçok kadının babaları hakkında çok az şey söyleyebilmesiydi. Gerçekten nasıl bir insan olduklarını bilmiyorlardı. O zamanlar günlük hayat zorluydu. Erkekler aileyi geçindirmek için durmaksızın çalışıyordu ve çoğu zaman duygusal yakınlık için ne zaman ne de ortam oluyordu. Bugün bazı soruları doğal karşılıyoruz ama onlar için bu sorular asla kolay olmadı. Ben küçük kelimeleri, dağınık anıları, yarım kalmış cümleleri alıp yavaş yavaş birlikte anlamlandırmaya çalışıyordum. Bu kolektif hafıza oluşturma süreci benim için en zorlayıcı ama aynı zamanda en anlamlı deneyimlerden biriydi.

 

- T. Mertekçi: Katılan aileler projeye nasıl yaklaşıyor? Paylaşmak istiyorlar mı yoksa mesafe mi koyuyorlar?

- Thalia Efthymiou: Ailelerin çoğu projeye büyük bir duygusallık ve ilgiyle yaklaşıyor. Birçoğu, yıllarca anlatılmamış anılarını ve hikayelerini paylaşmak için bir fırsat verildiğini hissediyor. Evlerini açtılar ve birçok kez sanki beni kendi ailelerinin içine kabul etmiş gibi hissettim. Paylaşma arzusu çok dokunaklı. Konuşmak, hatırlamak ve birlikte hikayeyi oluşturmak istiyorlar. Kıbrıslı Türklerin durumunda işler biraz daha zor. Özellikle başta bir temkinlilik ve kuşku oluyor. Ama niyetimizi, yani bu hikayeleri saygıyla korumak ve onurlandırmak olduğunu anladıklarında tutumları değişiyor ve karşılıklı güven ve sevgiye dayalı bir ilişki oluşuyor. Şimdiye kadar bulabildiğim Kıbrıslı Türk ailelerle çok güzel bir ilişki sürdürüyorum ve bazılarından yüz yüze de görüştüm. Ancak konuşmayı reddeden ya da amacımın başka olduğunu düşünenler de oldu. Bu zorluğu en azından bu düzeyde Kıbrıslı Rumlarla yaşamadım.

 

- T. Mertekçi: Bu projeyle ulaşmak istediğiniz nihai sonuç nedir?

- Theopisti Stylianou Lambert: Toplanan veriler — hikayeler ve fotoğraflar — görsel bir eser ve bir yayın oluşturmanın yapı taşları olacak. Bu eserin biçimi henüz kesin olarak belirlenemiyor çünkü hâlâ veri toplama aşamasındayız. Ancak belirtmek gerekir ki, hem Kıbrıslı Rumların hem de Kıbrıslı Türklerin birlikte yaşadığı bir dönemde köy nüfusunun izini sürmek, projenin önemli bir yönü ve unutulmuş bir arşive yeniden anlam kazandıran bir unsur.

 

- T. Mertekçi: Bu röportajı okuyan ve Piskobu ile bir bağlantısı olan kişiye ne söylemek istersiniz?

- Thalia Efthymiou: Fotoğraflarda babalarını veya akrabalarını tanıyanların çoğu, projeden zaten haberdar çünkü Piskobu köylüleri tarafından yönetilen Facebook grubunda ilgili paylaşımlar ve bilgilendirmeler yaptık. Yine de, projeyi biliyor olmalarına rağmen şimdiye kadar temkinli ya da kuşkucu kalanlara samimi bir davet göndermek isteriz.

Röportaj Haberleri