“30 binin üzerinde esnaf haciz ve mazbatalarla karşı karşıya”

Esnaf ve Zanaatkarlar Odası eski Başkanı ve Yönetim Kurulu üyesi Mahmut Kanber, YENİDÜZEN’e konuştu

Fayka ARSEVEN KİŞİ
 

Esnaf ve Zanaatkarlar Odası eski Başkanı ve Yönetim Kurulu üyesi Mahmut Kanber, 30 binin üzerinde esnafın mazbata ve hacizle karşı karşıya olduğunu açıkladı.

Kanber, “Geçmişten kalan 30 binin üzerinde bir alacak-verecek davası mahkemelerde bekletiliyor. Haciz, mazbata ve mahkeme olaylarının gitgide artacağını bu 30 binin çok çok üzerinde oluşacağını göreceğiz.  Bankaların da bu konuda talepleri var. Hükümet, borcu erteleyebilmek için faiz desteği  vermeli” dedi.

“Hükümet bizleri borçlandırarak aslında ayakta kalmayı ve onun üzerinden gelir sağlamayı hedefliyor” diyen Kanber, “Bu doğru bir yöntem değil. Zaten 2 yıl pandemi süresince herkes borçlandı. Borçlanacak bir şey kalmadı. Malını, mülkünü, arabasını kaybetti, ipotek altına aldı, haciz ve mazbatalar çok yakında ortaya çıkacak” ifadesinde bulundu.

 Bu hafta   Esnaf ve Zanaatkarlar Odası eski Başkanı ve Yönetim Kurulu üyesi Mahmut Kanber ile esnafın durumunu konuştuk.

  • YENİDÜZEN: Son gelişmelerle birlikte esnafın durumu nedir? Ayakta kalabiliyor mu?
  • Mahmut KANBER: 2 yıllık pandemi sürecini daha az zararla atlatabilmek adına hükümetten taleplerimiz olmuştu. Ancak hükümetin bu süreçte açıkçası hiç kimseyi memnun edemediği bir gerçek. Gerekçesi de koşulların uygun olmadığı.
    Biz, kurumlar, sivil toplum temsilcileri, ya da odalar bu noktada değil. Biz bir devletin yasalarla kurduğu kurumlarız. O nedenle devletin ‘olanak yok’ demesi söz konusu değildir. O olanakları yaratma durumlarının olduklarını hep kendilerine anlattık ama malesef başarılı olamadık. Bazı alanlarda küçük iyileştirmeler ya da belli zümrelerin sorunlarını çözmeleri ya da hükümetle iyi ilişkileri olan kesimlere bir miktar daha taviz vererek kaynak aktardılar ama bu bütünün içerisinde hiçbir işe yaramadı. Çünkü biz biliyorduk ki hep beraber bu zorlukları aşabiliriz. Ama bunu başaramadık.
     Bu süreç geldi seçime dayandı. Seçime giderken de aynı zor durumların olduğu belliydi. UBP, ‘sorumluluk alıyorum’ diyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştı ama sorumluluklarını yerine getirmedi. Seçim oldu, toplum da demek ki pandemi sürecini çok iyi geçirdi ki, hayat pahalılığı olmadı herhalde, ya TL döviz karşısında değer kaybı yaşamadı. Çünkü bunların hepsinin bir sonucu olmalıydı. Ama bu sorunları yaratan partiler yine hükümette devam ediyor. Sayısal anlamda da daha güçlü seçimden çıktılar. Ama verdikleri sözlerin hiçbirini yerine getirmediler. Popülizm üzerinden konuları başka yerlere çekerek, elektriğin daha da sorun olmasını yaratarak, KIB-TEK’i özelleştirme noktasına sürüklemek, enerjiyi olduğundan çok fazla maliyetle topluma sattı.
    Bunun üzerinden de ‘bir şirket düşünün’ dediler ancak devletlerin şirket olmadığı kar zarar ilişkisi üzerinden devletlerin başarısı ölçülemez. Biz de sosyal devlet olarak tanımlanıyoruz. Ama bu yapı, bu kapitalist düzeni temsil eden yöneticiler maalesef kar zarar ilişkisi üzerinden devletin olanaklarını ölçtükleri için zarar ettiği düşündükleri kurumların zarar etmemesi için bütün maliyetleri halkın sırtına yüklüyor.
    Kendi başarısızlıklarının sonucundaki sorumluluklarını daha çok vergilerle veya enerji maliyetleri ile veya temel gıda ürünlerinin üzerine koyarak, tüketimin mecbur olduğu ürünleri pahalılaştırarak, vergi toplamayı ve kendi kazançlılığını artırmayı ve kendi çalışanlarını ödemeyi hedefleyen bir yapıyla karşı karşıyayız.

 “Hükümet bizleri borçlandırarak aslında ayakta kalmayı ve onun üzerinden gelir sağlamayı hedefliyor. Bu doğru bir yöntem değil. Zaten 2 yıl pandemi süresince herkes borçlandı. Borçlanacak bir şey kalmadı. Malını, mülkünü, arabasını kaybetti, ipotek altına aldı, haciz ve mazbatalar çok yakında ortaya çıkacak.”  

  • YENİDÜZEN: Bu noktadan sonra ne yapılmalıdır?
  • Mahmut KANBER: Demokrasi gereği ülkeyi yönetiyorlar. Kendilerine yeni bir hükümetmişler gibi bakmamızı beklemesinler. Herkes pandemiden çıkış noktasına geldi, bizim halen daha bir planımız yok. Kısa-orta- uzun vadede biz bunun neresindeyiz? İşletmeleri ayakta durabilmesi için tek yöntemin borçlandırma olduğunu düşünmüyorum. Hükümet bizleri borçlandırarak aslında ayakta kalmayı ve onun üzerinden gelir sağlamayı hedefliyor. Bu doğru bir yöntem değil. Zaten 2 yıl pandemi süresince herkes borçlandı. Borçlanacak bir şey kalmadı. Malını, mülkünü, arabasını kaybetti, ipotek altına aldı, haciz ve mazbatalar çok yakında ortaya çıkacak. Çünkü bankalar tahsilat yoluna gidiyor. Hukuk buna cevap veremez bu sosyal bir olaydır. Çok çok ticari davalar ortaya çıkacak.
    Halen biz Türkiye’den para gelecek ve onun üzerinden onunla kimleri memnun edeceğiz, hangi ihaleyi düzenleyeceğiz gibi kavramlar konuşmak ülkenin geleceği ile ilgili kaygılanmamıza sebebiyet veriyor. Dolayısıyla bizler bu ülkenin geleceğini ve gelecekte yaşanacakları planlamak istiyoruz. Onun için mücadelemizi aynı koşullarda devam ettireceğiz. Sokakta ise sokakta, eylemdeyse eylemde, bakanlıklarda mücadele ise bakanlıklarda ne gerekiyorsa demokratik hakkımız olan tüm çalışmaları yaparak aslında biz sokağa çıkarak hükümetin doğru yapmasını istiyoruz. Bunun da en demokratik hak olduğunu düşünüyoruz. Herkesin kar ve zarar etme noktasında bir sorumluluk paylaşacağı bir düzene ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada da mücadelemizi sürdüreceğiz.
    Bu yıl çevresel faktörlerde çok önemli.  Turizmde neler yaşanacak, istihdam gitgide azalıyor. İnsanlar Güney’e veya Avrupa’ya gidiyor.

“Pandemiden hemen önce 130 bine dayanan bir sigorta kaydı vardı. Şu an 70 binlerde. Yaklaşık 50 bin kayıp var. ”

  • YENİDÜZEN: Kapanan açılan, devredilen işyerlerinin rakamsal boyutu nedir?
  • Mahmut KANBER: Pandemiden hemen önce 130 bine dayanan bir sigorta kaydı vardı. Şu an 70 binlerde. Yaklaşık 50 bin kayıp var. Bu da demektir ki bugün sigorta sisteminin dönmeyişi ya da emekliyi nasıl ödeyecekleri ile ilgili kaygı duymalılar.
    Gerçek bir politika oluşturmuş olsalar istihdamın devam etmesini sağlayıcı bazı destekler olsaydı bu daha az olacaktı. Burada da bazı sıkıntılar var. İşletmelere destek olmaya çalışırken, işletmeler zaten çok büyük bir sıkıntının içerisinde. Devlete borçlu olanlar aslında teşviklerin hiçbirinden yararlanamıyor. Bu arada faydalanamadığı için çalışanın yatırımını da ödeyemiyor. Oysa biz bu noktada çalışanların istihdamının devam etmesi için çalışana yapılan teşviklerin doğrudan çalışana, sigortası doğrudan çalışanın sigortasına işletmelerin kendi kar ve zarar ya da sorumluluklarını yerine getiremediği noktada çalışanın mağdur olmasını istemiyoruz.

 “Pandemi sürecinde 5 bin esnaf kapandı. Son zamanlarda 600 civarında işletme daha kapandı. Bazı grup işletmelerin açıldığı ama Dereboyu, Girne Çarşısı ve Mağusa Suriçi gibi yerlerde işletmeler artık çok hızlı açılıp, kapanıyor. Bir istikrar söz konusu değil.”

Teşviklerin yerini bulmasını arzu ediyoruz ama bu noktada maalesef hükümet bunu kullanıyor. Aslında istihdamı desteklediğini söylerken, bir yandan da çok fazla işletmenin borçlu olduğunu bildiği için aslında ’10 binlerce’ dediğinde aslında birkaç kişinin bundan faydalandığı zaten bunların da düzenin içinde beslenen, karlılığı devam eden bazı sektörler var o sektörlerin kazanmasına rağmen biraz daha teşviklendirildiğini görüyoruz. Bu da küçük esnaf için büyük bir sıkıntı.
Pandemi sürecinde 5 bin esnaf kapandı. Son zamanlarda 600 civarında işletme daha kapandı. Bazı grup işletmelerin açıldığı ama Dereboyu, Girne Çarşısı ve Mağusa Suriçi gibi yerlerde işletmeler artık çok hızlı açılıp, kapanıyor. Bir istikrar söz konusu değil.
Yurtdışından gelenler biraz deniyor ama görüyor ki iş yok çünkü aslında insan yok artık, eskisi kadar bir tüketim nüfusu yok.
Öğrenci kapasitesi düştü, bunların hepsi büyük bir sorun. Bunların hepsini birlikte aşacağız. Öğrenci kapasitesinin artması öğrencinin çarşı içlerinde dolaşması, üniversite yurtlarından biraz daha çarşıya inmesi ve bunun karşılığında esnafın kalkınabilmesiyle ilgili birçok talebimiz oldu, bu talebimiz de devam edecek.

  • YENİDÜZEN: Umutlu musunuz?
  • Mahmut KANBER: Umut etmek istiyoruz ama geçmişte yaşadıklarımız çok da umut verici değil.
     
  • YENİDÜZEN: Elektrik zammı esnafı nasıl etkiliyor?
  • Mahmut KANBER: Elektriğin aşırı pahalanması ve bu süreçte de tepki oluşmasına neden oldu. Esnafın enerji tüketimini, işletmelerin veya konutların enerji maliyetlerinin yüksek olduğunu biliyoruz. Dünyanın birçok yerinden böyle olmasına rağmen devletlerin bunu sübvanseye ettiği bir gerçek. Çünkü yoksul ve dar gelirli insanların tüketimlerini ve temel tüketimlerini sağlayabilmek için maliyetlerini düşürülmesi gerekiyor. Bunun da sübvanseye edilmesi gerekiyor. Maalesef hükümet bu konuda yeterli değil. Tabi bunun sonucunda bazı politik beklentileri olduğu için KIB-TEK meselesi farklı maliyetlerden oluştuğunu iddia ederek toplumla enerji üzerinden özelleşme noktasına gitmeyi hedefleyen bir yapıyla karşı karşıyayız. Bunların hepsinin anlaşılabilecek şekilde toplumla paylaşılmasını ve ondan sonra maliyetlerin nasıl daha da düşürüleceği noktasında hep beraber oturup karar verebiliriz ama daha çok işler şöyle yürüyor; ‘ben yaptım oldu’ sonra baskı ile bir miktar geri çekiliyor ama hiçbir zaman aynı yere gelmediği bir gerçek. Dolayısıyla enerji maliyetleri de aslında ve dövizin TL karşısında değeri, kiralar, enerji maliyetleri temel girdi alanında çok çok yüksek olmaya başladı. Bu da istihdamı ve işyeri kapanmalarını bu şekilde devam ederse daha da çoğaltacağına eminim.

“İşletmeler ve insanlar artık borçlanma yeteneğini kaybetti”

“Geçmişten kalan 30 binin üzerinde bir alacak-verecek davası mahkemelerde bekletiliyor. Haciz, mazbata ve mahkeme olaylarının gitgide artacağını bu 30 binin çok çok üzerinde oluşacağını göreceğiz.  Hükümet, borcu erteleyebilmek için faiz desteği vermesi lazım”

  • YENİDÜZEN: Mazbatalar ve hacizlerden bahsettiniz, öngörünüz nedir?
  • Mahmut KANBER: Geçmişten kalan 30 binin üzerinde bir  alacak-verecek davası mahkemelerde bekletiliyor. Ya da yargının bu konuda biraz pozitif bir durum oluşturması insanların bu kazanmadığı zamanda ödeme yapamayacağı için belki öteleme kararları oluşuyor ama artık bankalar ve finans kuruluşları paralarını almak istiyor. Çünkü onlarda başkalarının paralarını satıyorlar. O denge sağlanamadığı için bilhassa borç ötelemelerinde hükümetten beklediğimiz aslında faizlerin ödenerek, sübvanseye edilmesi. Bizi tekrardan borçlandırması değil.
    Çünkü herkes borçlanma yeteneğini kaybetti. Gelir kaybı halen devam ediyor. Eski borçların faizlerinin yükseldiği ortamda bu dakikadan sonra ne borcumuz malımızı öder ne de ödeyebiliriz. Dolayısıyla haciz, mazbata ve mahkeme olaylarının gitgide artacağını bu 30 binin çok çok üzerinde oluşacağını göreceğiz.  Bankaların da bu konuda talepleri var. Hükümet, borcu erteleyebilmek için faiz desteği vermesi lazım. Ana paranın durabileceği noktada borçların faizlerini sübvanseye ederse esnaf da kendi düzenini toplayana kadar buradan bir çıkış yolu bulacak ama çıkış yolu kesinlikle ve kesinlikle bu ülkeyi yönetenlerden görmüyoruz. 
     
  • YENİDÜZEN: Gündemde belediyeler reformu da var, sizlerin bu konudaki düşüncesi nedir?
  • Mahmut KANBER: Belediyelerin birleştirilmesi ve belediyeler yasasının tadilatı ile aslında halka daha çok yükümlülük yükleniyor. Toplumun bu kadar vergi düzenin içerisinde nasıl kalkınacağını açıkçası bilmiyoruz. Dolayısıyla reform paketini bilhassa yerel gelirlerin artırılması noktasında toplumun üzerinden bunun çıkarılmaya çalışılması doğru değil. Belediyelerin birleştirilmesi reform ise eğer toplumla paylaşılmalı, onların da görüşü alınmalı.
    Dolayısıyla belediyelerin sayısı 12’den başladı, 16 oldu, belki yarın 18 olacak, bunun neresi reform? Bu bir paylaşım mı? Siyasi partilerin kendi aralarında kazanıp, kaybetme noktasında talepleri mi? Çünkü işin özü öyle başladı. Bir parti bunda egemen olsun diye başladığı için diğer partiler de aynı şeyi devam ettirdi. Dolayısıyla bu noktadan çıkıp, reform ihtiyacımız varsa birçok alanda reform ihtiyacımız var. Toplumun taleplerinin de yansıdığı ve toplumun üzerinden vergi sistemiyle fayda sağlamak yerine hizmeti artırarak, daha tabana yaygın daha anlaşılabilir ve daha sürdürülebilir politikaların gelişmesiyle ancak bu tür reformları destekleyebiliriz.

Röportaj Haberleri