“20 ayda doğan bir bebek büyür…”

27 Haziran 2016’da Lefkoşa- Güzelyurt anayolu üzerinde meydana gelen trafik kazasında eşi Şah Hüseyin Erdem’i kaybeden Cemile Erdem, eşinin öldüğü kazayla ilgili hukuki sürecin yavaş ilerlemesine isyan etti

27 Haziran 2016’da Lefkoşa- Güzelyurt anayolu üzerinde meydana gelen trafik kazasında eşi Şah Hüseyin Erdem’i kaybeden Cemile Erdem, eşinin öldüğü kazayla ilgili hukuki sürecin yavaş ilerlemesine isyan etti: “20 ay geçti. 20 ayda doğan bebek büyür”

Didem MENTEŞ

Haziran 2016’da trafik kazası sonucu eşi Şah Hüseyin Erdem’i kaybeden Cemile Erdem, 20 aydır kazayla ilgili hukuki sürecin başlamamasına isyan etti…

Lefkoşa- Güzelyurt anayolu üzerinde 27 Haziran 2016’da Girne Amerikan İlkokulu yakınındaki çemberde yoldaki araçların geçmesini beklerken, yolun solundan çıkarak çembere giren aracın çarpmasıyla hayatını kaybeden 49 yaşındaki Şah Hüseyin Erdem’in eşi Cemile Erdem, kazanın sorumlusunun halen yargılanmamasına tepki gösterdi; “Zenginliğin ve gücün olduğu yerde adalet yok mu” dedi.

Davanın biran evvel görüşülüp sonuçlanmasını isteyen Cemile Erdem, “O kişi elini kolunu sallayarak gezerken, ben ve çocuklarım eve mahkum olduk. Suçlu sanki biziz! Garibanlara kelepçe takılırken ona takılmıyor. O kelepçe benim içimi soğutacak… Sessiz kaldıkça ben eşime görevimi yapamıyorum, minnet borcumu ödeyemiyorum…” diyerek gözyaşı döktü.

Çocuklarıyla birlikte zor günler yaşadıklarını anlatan Erdem, “Eşimin ölümüyle bir ocak değil birçok ocak söndü. Kızlarım bunalıma girdi. Benim kızım ODTÜ Psikoloji Bölümü’nü bitirdi ama odasından çıkamıyor. Onun sokağa çıkıp gezme hakkı yok mu? Ben onların psikolojisini mi düzelteyim kendi psikolojimi mi düzelteyim yoksa adamın elini kolunu sallayıp dolaşmasını mı seyredeyim…”

 

 “Dava bir türlü başlamadı. 20 ay oldu yarın (dün) 21 aya giriyor. 20 ayda doğan bir bebek büyür. Aylardır dosyasının kayıp olduğunu duyuyorum. Trafik kazalarında birçok insan ölüyor, çoğu da suçsuz. Polis raporuna göre eşim ‘sıfır’ suçsuz… Hiç suçu olmayan bir insanın mahkemesi neden 20 aydan beri görülmüyor”

 

“Hüseyin’in hiç suçu yok, hiç! Tek suçu kanunlara uymaktı…”

49 yaşındaki Şah Hüseyin Erdem’in eşi Cemile Erdem, polis raporuna göre eşinin kazada hiçbir kusuru bulunmadığını savundu. Erdem, “Benim eşim 27 Haziran 2016’da beni iş yerimden almaya geliyordu. Lefkoşa Güzelyurt anayolu üzerinde Girne Amerikan Koleji yakınındaki çemberde beklerken, o araç geldi çarptı. Polis raporuna göre eşim ‘sıfır’ suçlu yani suçsuz… Tek suçu; yasanın, kanunların dediği gibi kemeri bağlı şekilde çemberde durmaktı. Hüseyin’in tek suçu buydu… Çemberde araçların geçmesini bekliyordu. Karşıdan gelen O.D. çok hızlıydı. Refüje çıktı, bordürleri kırdı geldi eşimin aracına çarptı. Eşimin aracı kuzeye bakarken güneye döndü. Rütbeli bir polis bana Hüseyin’in kazasının Kıbrıs’ta bir ilk olduğunu söyledi. Bu kişi maddi olarak çok güçlü biriymiş. Aşırı dindar oldukları için bunu da kullanıyorlar. Mağusa’ya o gün 15 tane yardım paketi taşıyormuş. Bu kadar çok koliyi aracında taşıması da suçtur. Trafik kazalarında birçok insan ölüyor, çoğu da suçsuz. Benim eşimin de hiç suçu yoktu… Hiç suçu olmayan bir insanın mahkemesi neden 20 aydan beridir görülmüyor” dedi.

 

“Eşimin ölümüyle bir ocak değil birçok ocak söndü. Kızlarım bunalıma girdi. Benim kızım ODTÜ Psikoloji Bölümü’nü bitirdi ama odasından çıkamıyor. Onun sokağa çıkıp gezme hakkı yok mu? Ben onların psikolojisini mi düzelteyim kendi psikolojimi mi düzelteyim…”

 

“20 ayda doğan bir bebek büyür…”

Eşinin ölümü üzerinden 20 ay geçmesine rağmen davanın halen başlamamasına isyan eden Erdem, önemli iddialarda bulundu: “Aylardır eşimin dosyasının kayıp olduğunu duyuyorum. Avukatlar bana ses çıkarmamam için, kanunları karşıma almamam için uyarıyorlar. Bugün (önceki gün)  yine gazetelere arıyorum, bana ‘ters tepki’ yapar diyorlar. Niye ters tepki yapsın? Ben eşimin ölümüne ceza verilmesi için ille gazetelere mi yalvarayım? Mahkemede savcı tutuklu yargılanmasını istemiyor. Niye? Çünkü daha ne olay yeri fotoğrafları ne de dosyalar hazır değilmiş. 20 ay oldu yarın (dün) 21 aya giriyor. 20 ayda doğan bir bebek büyür. O.D., teminat değişikliğiyle elini kolunu sallayarak yurt dışlarına gidip geliyor. O binlerce TL yatırarak yurt dışına çıkabiliyor da ben neden mahkum oldum! Benim kızım ODTÜ Psikoloji Bölümü’nü bitirdi ama odasından çıkamıyor. Onun sokağa çıkıp gezme hakkı yok mu? Kızım bunalımda… Ama O.D. geziyor çünkü kanunlarımıza göre o parayı yatırdı, gezebilir”

“Gücün olduğu yerde adalet yok mu? Hüseyin’in bir arkası yok!”

Trafik kazasıyla ilgili zanlının tutuklu yargılanmamasına tepki gösteren Cemile Erdem, şunları söyledi: “Ben sadece şuna üzülüyorum; gücün olduğu yerde adalet yok mu? Sessizliğimizi hep koruduk… Hüseyin’in bir arkası yok, vurup kıran bir ailesi yok. Neden bu şahıs tutuklanmıyor? Tutuklanmamasının sebebi karşı tarafın yani bizlerin tehdit unsuru içermediğimiz içinmiş. O.D.’nin can güvenliği bulunmadığı içinmiş. Böyle bir şey olabilir mi? Kazadan sonra 2 gün tutuklu kaldı sonra da karşı tarafın tepkisi olmadığı için bıraktılar. O gün bugün geziyor. Kalkanlı yolu üzerinde soğuk hava deposunun açılışını yapıyor, devlet büyükleri de gidip, ayakta alkışlıyor. Bizler acılı bir aileyiz, bunu neden yapıyor?  Ben kocama son görevimi yapamadım. Eve gittiğim zaman çocuklarım bana ‘anne O.D. hala geziyor mu? Neden bir şey yapmıyorsun’ diye soruyorlar. ‘Ne yapabilirim’ diyorum. Ben bugünkü davada O.D.’ye saldırmadım etmedim sadece ‘bu davayı kaç gün daha satın alacaksın, bir gün bu deliğe gireceksin, niye bizi mahkeme kapılarında süründürüyorsun’ dedim”

“Eşim sadece çemberde bekliyordu ne kadar günahı olabilir ki? Hiç suçu yoktu, hiç… Eşimle birlikte biz de öldük… Ben Hüseyin’in öldüğü çemberden her geçtiğimde dua okuyorum. O çemberin adını da “Hüseyin’in Çemberi” koydum. Hüseyin o çemberde bir ilkti ama son olmayacak…”

 

“Eşimle birlikte biz de öldük…”

Özel sektörde çalışan Cemle Erdem, her dava günü işyerinde izin almakta zorluk yaşadığını, işinin de tehlikeye girdiğini söyleyerek, “ben maddiyatı bırakmışım ama benim baktığım 4 tane çocuğum var. O.D., 4 yetim bıraktı ama umurları değil” dedi. Erdem, “Bugün (önceki gün) dava yine ertelendi, 5 Mart’ta kaldı. Neden tutuklamıyorsunuz? Niye bizim acılarımızı bu kadar değişiyorsunuz. Bizi ne avukatı ne savcısı ne de yargıcı duyuyor, hiç kimse bizi görmüyor…  İsyan ediyorum. O şahıs kamyon şoförü olsaydı acaba 20 ay affedilir miydi? Minibüs şoförü mü olaydı da millet duyarlı olaydı. Halkımız ne kadar duyarlı oluyor, 3-5 gün daha sonra unutulup gidiliyor. Eşim sadece çemberde bekliyordu ne kadar günahı olabilir ki? Hiç suçu yoktu, hiç… Eşimle birlikte biz de öldük…

Trafik kazalarında çok suçsuz insan ölüp gidiyor. Cezalar alkollüymüş bilmeme neymiş falan o şekilde veriliyor. Tek suç; dikkatsizlik ve sürat… Sadece hıza ceza kessinler. Bu yolda hız limiti 65’dir ama bir tek araba bulamazsınız ki bu hızla gitsin. Tüm arabalar 100- 150 kilo metre hızın üzerinde gidiyor. Ben Hüseyin’in öldüğü çemberden her geçtiğimde dua okuyorum. Sanki Hüseyin’in ruhu oradadır. O Çemberin adını da “Hüseyin’in Çemberi” koydum. Hüseyin kaza yaptığı çember tamamen gereksiz. Sırf buradaki koleje yaranmak için bu çemberi yaptılar. Otobanda bu kadar çember olur mu? Sadece kuru bir tabela taktılar ama ne ışık var ne de radar. Polis bir denetim yapsın bakayım oradan bir kişi 65 kilo metre ile geçecek mi? Çemberde duranların hiçbir can güvenliği yoktur ve bir gün orada daha büyük bir felaket olacak. Hüseyin’in o çemberde bir ilkti ama son olmayacak…”

 

“O kişi elini kolunu sallayarak gezerken, ben ve çocuklarım eve mahkum olduk. Suçlu sanki biziz! Garibanlara kelepçe takılırken ona takılmıyor. O kelepçe benim içimi soğutacak… Sessiz kaldıkça ben eşime görevimi yapamıyorum, minnet borcumu ödeyemiyorum”

 

“O kelepçe benim içimi soğutacak…”

Cemile Erdem, biran önce eşinin davasının görüşülmesini, sanığın yargılanarak ceza almasını istedi ve ekledi: “O kelepçe benim içimi soğutacak…”

Erdem, sözlerini şöyle tamamladı: “Eşimin kazasında devrilen elektrik direği daha 15 gün önce takıldı. Biz oradan her geçtiğimizde içimiz acıyor. Çift şeritli yolların her metre karesinde ölüm var. Lefkoşa- Güzelyurt anayolu üzerinde her 1-2 kilometrede bir çember var. Ben de 1 ay önce aynı şekilde bana da çarpıyorlardı. Bu ülkenin yolları yol değil kanunları kanun değil. Hüseyin ailesinin tek çocuğuydu. Babası 6 aylıkken öldü. Onun ölümüyle bir ocak değil birçok ocak söndü. Kızlarım bunalıma girdi. Ben onların psikolojisini mi düzelteyim kendi psikolojimi mi düzelteyim. Yoksa her mahkemeye gittiğimde O.D.’yi eli cebinde gezerken mi göreyim? Garibanlara kelepçe takılırken ona takılmıyor. O kelepçe benim içimi soğutacak… Ben eşime görevimi yapamıyorum, sessiz kaldıkça minnet borcumu ödeyemiyorum… Hüseyin beni bilirdi. Ben haksız kaldığımda susan biri değildim. Gerçekten susmam ama Hüseyin’in olayında sustum. Kanunlara, adalete sığınacağım dedim ama adalet nerede? Eğer Hüseyin’in yerinde savcıların yargıçların oğlu olaydı davayı bu kadar uzatacaklar mıydı? Uzatmalarının sebebi ne? Bir şey var ki davayı uzatıyorlar. Adalet istiyorum, adalet sadece zenginlere mi?”

Kaza nasıl olmuştu?

Polis raporuna göre; 27 Haziran 2016’da saat 16.30 raddelerinde Alayköy’de Lefkoşa- Güzelyurt anayolu 6- 7 kilometreleri arasında yönetimindeki JJ 959 plakalı salon aracı ile ikinci şerit içerisinden süratli ve dikkatsiz bir şekilde doğu istikametine doğru seyreden Orhan Dilek, kontrollü çembere yaklaştığı sırada dikkatsizliği sonucu direksiyon hakimiyetini kaybetmişti. Gidiş istikametine göre yolun sağından yoldan çıkarak, yolun kenarındaki orta refüj üzerindeki bordür taşlarına önce aracının ön sağ tekerlek kısmıyla, çarptıktan sonra ilerlemeye devam ederek yine aracın sol ön tekerleğiyle refüj üzerindeki bordür taşlarına çarparak, refüj içerisine girip, aracın ön kısmıyla aydınlatma direğine çarpmıştı. Çarptıktan sonra ilerlemeye devam ederek, çembere refüj içerisinden giriş yaparak, o sırada çember içerisinde ön kısmı kuzeye doğru bakar şekilde anayoldaki araçların geçmesini beklemekte olan Şah Hüseyin Erdem yönetimindeki ET 499 plakalı salon arcın yan kısmına çarptı. Çarptıktan sonra her iki araç da çemberin üzerine savrularak, çember üzerindeki beton taş parçasına çarptıktan sonra birer takla attıktan sonra yine çember üzerinde durmuştu. Kaza sonucu Orhan Dilek hafif yaralanırken, Şah Hüseyin Erdem ve ET 499 plakalı araçta yolcu olarak bulunan Selahattin Göksu, ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmıştı. Şah Hüseyin Erdem, hastaneye sevk edilirken hayatını kaybetmişti. Polis tarafından yapılan soruşturma neticesinde kazanın meydana gelmesinden JJ 959 plakalı araç sürücüsü Orhan Dilek’in sorumlu olduğu tespit edilmişti.

“süratli ve dikkatsiz şekilde” Lefkoşa’ya doğru gelen 28 yaşındaki Orhan Dilek’in JJ 959 plakalı jeep araçla kontrolü kaybederek orta refüje düşmesi ve aydınlatma direğine çarptıktan sonra çemberde bekleyen ET499 plakalı araca çarpması sonucu meydana geldi.

Çarpmanın etkisiyle yaralanan park halindeki aracın sürücüsü Şah Hüseyin Erdem kaldırıldığı Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Aynı araçta bulunan 46 yaşındaki Selahattin Göksu ile kontrolü kaybeden sürücü ise yaralandı. Yaralıların hayati tehlikesinin bulunmadığı belirtildi.

 

İlgili Haberler

Özel Haber Haberleri