1 KELİME/ KORKU

Korku. Bütün davranışların temeli, beynin çalışma prensiplerine dayanıyor. İnsanlar ise, korkunun ‘öğrenilen ve öğrenilmemiş’ olarak ikiye ayrıldığını söylüyor. Kimisi ise, korkunun karşıtının, sevgi olduğunu dile getiriyor. Peki nedir korku?

Dila ŞİMŞEK

Korku, bir tehlike karşısında, ya da bir tehlikeyi düşünürken duyulan sindirici, heyecan verici şiddetli duygudur diyorlar. “Gerçek bir tehlikeye karşı gösterilen normal tepkidir” olarak da ifade ediliyor. ‘Korku’yu sorduğumuz kişiler, ‘bilinmedik, uzak, yabancı olan’ diye anlatıyor… Sözlükte ‘kaygı, üzüntü, kötülük gelme olabilirliği, tehlike, muhatara’ diye geçiyor bu kelime. Korku. Bütün davranışların temeli, beynin çalışma prensiplerine dayanıyor. İnsanlar ise, korkunun ‘öğrenilen ve öğrenilmemiş’ olarak ikiye ayrıldığını söylüyor. Kimisi ise, korkunun karşıtının, sevgi olduğunu dile getiriyor. Peki nedir korku?

HÜSEYİN SEVAY: ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

Korku denildiğinde ilk akla gelmesi gereken şey öğrenilmiş çaresizliktir, çünkü korku potansiyel başarıların önündeki en büyük engeldir. İnsan gecenin karanlığından korkabilir, ama insan daha çok zoru başarmaktan korkar. Kolaya kaçar. Zordan korkan insan yanlışa yönelir. Örneğin insanlar toplumsal sorunlar karşısında başlarına "kötü" şeyler geleceğinden korkup susarlar ve kendilerini küçük bir dünyaya hapsederler. Eylemsizleşirler. Kendi kısıtlı çevreleri dışındaki insanları düşünmez ve dert edinmezler. Düşünüp dert edinseler bile eyleme geçecek gücü kendilerinde bulmazlar. Soyutlanırlar. Üstelik korku kendi kendini besler ve fethedilmediğinde büyümeye devam eder. Böylelikle korku özgür düşünceyi zihinlerde yok etmeye başlar. Özgür düşünce yok olduğunda ise barış, özgürlük ve adalet arayışı durur. Birey boyut kaybeder. Metalaşır. Basitleşir. Korku pek tabii ki içgüdüseldir ve birçok kez bireyi koruyucu bir fonksiyonu vardır. Ancak öğrenilmiş çaresizlik penceresinden bakıldığında, korku çaresizliği pekiştiricidir. Özellikle son altmış yıla bakarsak, Kıbrıs Türk toplumunun uzun bir korku tüneli içinde yolunu bulmaya çalıştığını, ama barışa ulaşmakta oldukça başarısız olduğunu görürüz. Gelinen aşamada topluma korkuya dayalı bir yaşam biçimi dayatılmıştır. Bugünü idare etme üzerine kurulu bu anlık yaşam biçimi insanımızı yıllar içinde hem bencilleştirmiş, hem de hiçleştirmiştir. Özgürleşmek, barışa ve adalete ulaşmak istiyorsak, Ruanda'nın 1995 yılında yaşadığı vahşetin ardından kendi içinde yarattığı büyük değişim gibi örneklerden ders almalıyız.”

LEDÜN CAYMAZ: BİR KORKU KÜLTÜRÜ EGEMENLİĞİ ALTINDA GELİŞİRİZ

“Korku, tüm negatif düşüncelerin tabanıdır bence, en temel iki duygudan biridir. Tüm kötülüklerin altında korku yatar, tarihte bile bu böyledir. Sana yabancı diye korkarsın, zamanla bu nefrete sonra da şiddete evrilebilir. Bundandır büyük savaşların sebebi. Günlük hayatını da etkiler korku, anlamlandıramadığın şeylerden, bilmediğin insanlardan korkarsın, çekinirsin, gerilirsin, orada olmak istemezsin. Ailelerimiz bile bize korku aşılayıp büyütür bizleri, sokağa çıkma 'öcü' alır götürürden tut da dolabın içindeki canavarlara kadar bir korku kültürü egemenliği altında gelişiriz. 'Yapma, yoksa ...' diye kaç tane cümle duyduğunuzu düşünün, hayatınızın her anında korku vardır, siz elimine etmeye çalışsanız da, çalışmasanız da. Hele bizim gibi ataerkil toplumlarda... Düşününce böcekten korkmakla, uçaktan korkmanın arasında çok da bir fark yok, birinden korkmakla, bir devletten korkmanın da, altta yatan sebep hep aynı - sana yabancı, senin gibi değil, alışık olduğun düzen değil. Oysa sevmeyi denemek, hiç de zor değil”

YENA HACIŞEVKİ: İNSAN EN ÇOK BİLİNMEZLİKTEN KORKAR

“Bilmiyorsan korkarsın. Ne yapacağını bilmezsin, korkarsın. Yabancı sulardır. Hiç karşılaşmadığın, başına neyin geleceğini bilmediğin durumlarda korkarsın. İnsanlar korkunun karşıtının sevgi olduğunu söyler. Korku varsa sevgi yoktur. Aslında sevgisizliktir korku. Aynı zamanda da çekinmektir bir histen veya durumdan. Benim kendi fikrimce, insan en çok bilinmezlikten korkar. Daha önce yaşamadıysan bu durumu, daha önce görmediğin bir şeyse korkarsın. Aslında hem öğrenilen hem de hissen korku vardır. Örneğin çoğu insan bazı hayvanlardan, yükseklikten falan korkar. Ben daha çok tanımadığımız şeylerden korktuğumuzu, diğerlerinin öğrenilmiş olduğuna inanıyorum.”

HATİCE AZİZOĞLU: HÜZÜNLENMEK YA DA MUTLU OLABİLMEK KADAR DEĞERLİDİR

“Bence korku insanların duygularının pekişmesini ve herhangi bir şeyin de değerini fark etmesini sağlayan bir duygu biçimidir. Bu yüzden hüzünlenmek ya da mutlu olabilmek kadar değerlidir. Çünkü bir şeyi veya birini kaybetme korkusu gibi korkular ona karşı daha fazla koruma içgüdüsü geliştirir. Stefan Zweig "Korku" isimli eserinde şöyle betimlemiş korkuyu; ‘Korku cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o korkunç gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir’”

Dergiler Haberleri