“Yoğun bakıma girme ihtimali aşısızken %70, aşılıyken %5”

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Nesil Bayraktar, aşılanmanın önemine vurgu yaptı.

Ödül AŞIK ÜLKER

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Nesil Bayraktar, aşılanmanın önemine vurgu yaparak, “Bugün eğer 150 vakadan 10’u hastaneye yatıyorsa aşılama işe yaradı demektir. Bu 10 kişiden ya biri yoğun bakıma giriyor ya da hiç biri” dedi.

Aşıların etkisinin yaptırdıktan bir ay sonra başladığına, ikinci dozdan sonra yüksek koruyuculuk seviyesine ulaşılacağına, bulaşı ve bulaştırıcılığı azalttığına dikkat çeken Dr. Bayraktar, yoğun bakıma girme ihtimalinin aşısızken %70, aşılıyken %5 olduğunu kaydetti.

Dr. Nesil Bayraktar, bayramla ilgili de mesaj vererek, duyarlı davranıp, bayramın birinci gününden önce PCR yaptırmanın pozitif olanların elenmesini sağlayacağını söyledi.

Dr. Bayraktar, “Yakın temastan kaçınalım, mümkünse açık havada olalım. Maske, mesafe, hijyen üçlemesini unutmayalım. Bu bayram el öperek, sarılarak değil korona selamlaşmalarıyla bayramlaşalım” dedi.

 

“Kararlar alınıyor ancak denetlemediğiniz zaman anlamı yok”

Soru: Son zamanlarda vakalardaki artışı neye bağlıyorsunuz?

Dr: Bayraktar: Toplumun “açık alanda bulaşmaz, kendi mesafemizi koruyarak dışarıya çıkabiliriz” düşüncesi, hükümetin “açılabiliriz” kararı birleşince fazlasıyla açıldık. Mesafeyi koruma eğilimimiz olmadığı gibi, açıldıkçası mevsimsel rehavetle maskeyi de bıraktık. Özellikle Girne bölgesinde maske kullanımı neredeyse yok, maskeyi bırakmaktan öte kötüleme noktasına geldik. Kaldı ki mevsimsel olarak maskeyi uzun süre kullanmak da çok mümkün olmadı. Diğer taraftan düğün, parti, canlı müzik mevsimi başladı, bunların hepsi ve denetimdeki yetersizlik bir araya geldiği zaman vakalarda artış oldu. Alınan kararların fazla katı olduğunu bile düşünebilirsiniz, çoğu zaman çok yerinde kararlar alınıyor ancak denetlemediğiniz zaman anlamı yok. Yani fikir üretilmiştir ama uygulamaya geçirilmemiştir. Bu da bizim ülkemizin temel gerçeklerinden biridir.

 

“Delta varyantı baskın olduğunda ne olacağını henüz bilmiyoruz”

Şu an için bizde İngiliz varyantı baskındır. Delta varyantının burada olduğunu da biliyoruz. Delta varyantıyla ilgili veri yetersizliğimiz var yani şu anki ortada olan virüsün ağırlıklı olarak ne olduğuna dair net bir veri veremiyoruz ama geriye dönük çalışılarak, “şu kadarı Delta, şu kadarı İngiliz varyantıydı” demek ileride mümkün olacaktır. Yakındoğu Üniversitesi’nde bu konu çalışılıyor, epidemiyolojik analiz yapılıyor ve oradan bize gelen bilgi de şu anda yaygın olanın İngiliz varyantı olduğudur. Bu hem iyi, hem de kötü haber. İyi haber, çünkü İngiliz varyantını tanıyoruz, on karşı aşılarımızın performansını biliyoruz. Kötü haber, Delta varyantı baskın olduğunda ne olacağını henüz bilmiyoruz. Delta varyantı bizim yayılımımızda neyi etkileyecek?  Örneğin şu ana kadar yaptığımız aşılar bizi ne kadar koruyacak? Şu anki toplumsal motivasyon kaybıyla Delta varyantının baskın geldiği yeni bir pik dönem bizi bekler mi? Delta buradadır. Şu anki performansımızla, toplumun motivasyon eksikliğiyle bayramdan sonraki 2-3 hafta içerisinde Delta varyantının da baskın hale gelebileceğini öngörmek çok zor değildir.

 

“‘Bugün aşıyı yaptım, yarın sabah beni korudu’ diye birşey yok”

Soru: Yani deltanın geldiğini biliyoruz ama şu anki artış buna bağlı değil...

Dr. Bayraktar: Şu anki artışı sağlayan yeni bir varyant değil. İngiliz varyantının kolaylaştırıcı dağılımı var. Bu da hem bizim toplumsal davranış biçimimizden kaynaklandı, hem de o dönemde belli bir oranda aşısızdık. Aşılamayı son 2 ay içinde artırdık. Doğal olarak aşıyı iki ay önce yaptığınızda, bağışıklığı kazandığımız zaman dilimi son aydır. O yüzden bugün 3000 tane aşı yaparsanız, bu 3000 kişinin koruyuculuğu bir ay sonra başlar. “Bugün aşıyı yaptım, yarın sabah beni korudu” diye birşey yok.

 

“Doğal olarak dışarıda olanlar hastaneye yattı”

Soru: Gençler ve çocuklardan çok sayıda vaka çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dr. Bayraktar: Uzun süre risk gruplarını içeride tuttuk, çocukları ve ergenleri de bir yıldır okula göndermedik. Şimdi, sanki okula gidebilmişler gibi, onlara “tatildesiniz, özgürsünüz” dedik. Hatırlatırım, okulları neden kapattık, “esas taşıyıcılar çocuklar ve ergenlerdir” demiştik. Şimdi dışarıda olanlar kimlerdir? 15-25 yaş arası. Aktif çalışma hayatında olanlar kimlerdir? 25-50 yaş arası. Risk grupları hala evlerindedir. Doğal olarak dışarıda olanlar hastaneye yattı yani doğal olarak pozitif vakaların ciddi bir kısmı genç yaş grubuna kaydı. Velilerin geçtiğimiz dönemde tabletlerle asosyal olan çocukların daha sosyal olmasını istemesi çok doğal. Kaldı ki bununla ilgili tüm garantiler devlet tarafından verildi, sanki herşey yolundaymış gibi! “İstediğinizi yapabilirsiniz” dermişçesine açılmaya gidildi. Yayılma içte oldu, rakamlar da böyle olduğunu gösteriyor. O yüzden “virüsü ithal ettik” gibi cümleler kurmamız artık söz konusu değil.

 

“Yayılımı durdurma şansınız, sadece sosyal mesafe ve maske”

Soru: İçte yayılma nasıl oldu? Aşılama da devam ediyor...

Dr. Bayraktar: Virüsü içeriye aldıktan sonra, yayılımı durdurma şansınız, gerçekten sadece sosyal mesafe, maskeyle alakalıdır. “Bir ilacı vereyim de bulaşmasın” diye bir şey yok. Elimizde aşılar var, aşıların da koruyuculuğu sizin ölümcül noktaya gelmenizi önlemek içindir. Toplum olarak aşımıza da güvenerek rahat rahat gezdik. Aşıların çok ciddi bir kısmının 6 ayı dolmuş durumdadır. Koronayla ilgili biyolojik evriminde beklentimiz bulaşma performansı azalarak yok olmasaydı, tıpkı kardeşi SARS gibi. Ama kümülatif aşı nerede yapıldıysa mutasyon orada oldu, İngiltere’de kümülatif aşı yapıldı, İngiliz varyantı çıktı; Brezilya’da kümülatif aşı yapıldı, Brezilya varyantı başladı; Afrika’ya toplu aşı gönderildi, Afrika varyantı başladı. Çok doğal değil midir ki kümülatif aşı yaptıkça, virüs de sağ kalmak için mutasyon geçirdi. Virüs aşıdan kaçabileceği mutasyonlara doğru ilerledi, oysa biz yok olmasını hedefledik. Mevcut varyantlar aşıların etkinliğinin düştüğü mutasyonlardır. Şimdi Peru’da Lamnda varyantından bahsediyoruz. Aşıya rağmen bulaşı önleyemeyiz, önleyebileceğimiz ölümlerin ve hastaneye yatışın ortadan kalkmasıdır, hedef budur. Biz virüsü takip etmiyoruz, böyle bir hedef yoktur, biz hastalığı takip etmeye çalışıyoruz. O yüzden virüsün varlığını kabul ediyoruz, virüsün hasta kaybına neden olan kısmıyla mücadele ediyoruz. Korona virüsün nerede ne yaptığını halk sağlığı bakımından takip ediyoruz ama temel olabilir biz doktorlar hasta ve hastalık kısmıyla ilgileniyoruz çünkü bu virüs olacak. Dünya bunu kabulleniş sürecinde, ki bizden çok önce kabul edenler var, örneğin Singapur artık rakam açıklamıyor. Bu virüs eradike edilemeyecek. Bunu, bir çiçek virüsü gibi global bir aşılama politikasıyla 10 senede yok etme şansımız yok, en azından şu aşamada. DSÖ virüsün bitişi için 2025 yılını öngördü, mutasyonlar arttıkça bu tarih de gecikecek.

 

“Ölümü ve hastaneye yatışı engelleyebiliriz”

Soru: Şu andaki gidişat Eylül’de okulların açılmasını tehlikeye atar mı?

Dr. Bayraktar: Açıkçası tüm öğretmenlerin aşılandığını düşünüyoruz. Aşı yaptırmak zorunlu değil, aşı karşıtları dışında öğretmenlerin aşılandığını biliyoruz. Günün sonunda okulların açılacağını öngörüyoruz. Risk arz eder mi? Çocuklar taşıyıcı olabilir. Aşıların ve bu aşılanma sürecinin koruyacağını öngörüyoruz, kişilerin virüsü almasını engelleyemeyiz ama ölümü ve hastaneye yatışı engelleyebiliriz.

 

“Asemptomatik hastaya antiviral verilmesi önerilmiyor”

Soru: Pazartesinden sonra merkez karantinanın kalkmasıyla asemptomatik vakalar yalnız kalabilecekleri bir yerde, evlerinde karantinaya girebilecek. Asemptomatik hastalara tedavi uygulanıp uygulanmaması konusu da zaman zaman tartışılıyor. Son durum nedir?

Dr. Bayraktar: Şu aşamada, semptomu olmayan, gerek yaş gerek hastalık olarak risk grubunda olmayan kişilere antiviral ilaç verilmesinin artık bir önemi kalmadı. Şu anki yayınlar bunu destekliyor. Evde takip edeceğiniz bir bireye, risk grubunda değilse, antiviral ilacı semptomu yokken vermenin bir anlamı kalmadı. Kas, boğaz ağrısı gibi semptomların bazı tedavilerle giderilmesi sağlanıyor. Dünyadaki birçok rehber artık asemptomatik hastaya antiviral vermeyi önermiyor. Şunu da vurgulamak isterim, eve gönderilen kişi evine terk edilmiş olmayacak. Düzenli olarak takibini yapacak, telefoniyen bilgi alacak, hastanın bire bir ulaşabileceği kişilerin olduğu bir sistem kurulmaya çalışılıyor.

 

“Neden korku yüzünden zorunlu yalancılar yaratalım”

Soru: Merkez karantina uygulamasının kaldırılması konusundaki düşünceniz nedir?

Dr. Bayraktar: Yaz aylarında temaslıları bulmak, hastalara ulaşmak çok zorlaştı. Merkez karantinanın verdiği kaygılar yüzünden kişiler saklanmaya başladı. “Evinizde kalacaksınız” dendiğinde saklanmalar azalacak diye düşünüyorum. İzole olamayacak kişilere de devlet kalacak yer sağlayacak. Devletle toplum arasında güven ilişkisini yeniden tesis etmek söz konusudur. Hastalığa karşı olan korku ortadan kalktı çünkü ölümler ve hastaneye yatışlar azaldı, ancak bu şu an için geçerli ama kış mevsimini düşünmeden hareket ediyoruz, sanki Haziran’da yapılan aşının etkisi Kasım-Aralık’ta bitmeyecekmiş gibi düşünüyoruz. O yüzden bu bilinci elde etmek için, sağlık sistemi ile toplum arasındaki bağı en dürüst bir şekilde tesis etmek zorundayız. Bu adaptasyonu yapamazsak daha ağır sonuçlarla karşı karşıya kalabiliriz. Bu biraz da pilot süreç olacak. Diyelim ki saklandık ve bu işi sağ salim atlattık. Ama o dönemde virüsü gerçekten risk grubu birine bulaştırdıysak ve o kişi yoğun bakıma girerse, kaybedilirse, onun vicdan azabı gerçekten kaldırılabilir mi? İnsanlar merkez karantindan korkuyor. Neden korku yüzünden zorunlu yalancılar yaratalım.

 

“Sistemin yetersiz kalacağı bir durum olacağını düşünmüyoruz”

Soru: Hastanenin doluluk oranı nasıl?

Dr. Bayraktar: Acil Durum Hastanesi’nin şu anki doluluk oranı %50, %80 doluluğu gördüğümüz anda daha fazla yatak kapasitesini elde etmek için ek binalar kullanılacak. Yoğun bakım açısından bir sıkıntı yaşamıyoruz, 24 yataklı yoğun bakımda şu anda 3 kişi yatıyor. Yoğun bakımda da %60 doluluğa geldiğimizde ek yoğun bakım var. Sistemin yetersiz kalacağı bir durum olacağını şu anda düşünmüyoruz. Olaya iş yükü olarak bakıyoruz. Alt yapı var ama personel yani doktor, hemşire, temizlik görevlisi istihdamı yapılmalı. Bildiğim kadarıyla en sıkıntıda olan çağrı merkezleri ve temas takip ekibi. Bunlarla ilgili çalışma yapılıyor diye biliyorum.

 

“Aşılama işe yaradı”

Soru: Aşılı hastaların hastanede olması da tartışma yarattı. Aşılar süreci nasıl etkiledi?

Dr. Bayraktar: Aşı gerçekten çalıştı. Eğer 150 vakadan 10’u hastaneye yatıyorsa aşılama işe yaradı demektir. Bu 10 kişiden ya biri yoğun bakıma giriyor ya da hiç biri. Şu algıdan bir an önce kurtulalım, “Aşı beni korumayacak, aşılansam bile yoğun bakıma gelebilirim”. Bu ihtimal tabii ki var ama bu ihtimal aşısızken %70, aşılıyken %5’tir. “O aşı kötüdür” diyerek aşılanmayanlara şunu söylemek isterim, hastalık daha kötüdür. Bu bilgiyle aşıdan kaçmamayı öğrenmek zorundayız.

 

“Aşının etkisi bir ay sonra başlar”

Aşının etkisinin bir ay sonra başlayacağını, ikinci dozdan sonra yüksek koruyuculuk seviyesine ulaşılacağını, aşının bulaşı ve bulaştırıcılığı azaltacağını bilmek çok değerli bir bilgidir. “Bugün aşıyı yaptım, yarın sabah itibarıyla özgürüm” beklentisi ortadan kalkmalıdır. Ya da “aşı çok hasta edecek, iki gün yatak döşek yatacağım, o yüzden yapmayacağım” yaklaşımı yanlıştır, virüsü kapınca 20 gün yatıyorsun, koku-tat alamıyoruz, konuşurken öksürmeye başlıyorsun.

 

“Bayramın birinci gününden önce PCR yaptıralım”

Soru: Önümüz bayram, bayram nasıl geçirilmeli?

Dr. Bayraktar: Bayramda büyüklerimizi ziyaret etmek istiyoruz ama hiç değilse bir gün önce herkes PCR yaptırsın. Kimseye “anneni babanı ziyaret etme, bir araya gelme” demenin bir anlam ifade etmeyeceğini artık biliyorum. Duyarlı davranıp, bayramın birinci gününden önce lütfen PCR yaptıralım, en azından pozitif olanlar o gün için elenmiş olsun. Yakın temastan kaçınalım, mümkünse açık havada olalım. Maske, mesafe, hijyen üçlemesinin unutmayalım. Bu bayram el öperek, sarılarak değil korona selamlaşmalarıyla bayramlaşalım.

Röportaj Haberleri