Yeni bir ajanda

Bir yılı doldurmuş, ağırlaşmış, sararmış ve yapraklarına anılar sıkışmış ajandanıza “hoşça kal” demek... Evet, zor olan tam da bu duygu… Bir yıllık yaşanmışlığı geride bırakma duygusunun ta kendisi. Ayrılabilmek…

Duygu Karakulak Takvim
Çocuk ve Ergen Psikoloğu
mayispsikoloji.kibris@gmail.com

 

Merhaba sevgili Adres Kıbrıs Dergisi okuyucuları…

Adres Kıbrıs’ın düzenli takipçisi ve okuruyken, yazar olarak ilkyazımı hazırlamaktan duyduğum heyecanı ve mutluluğu sizinle paylaşmak ve bize bu fırsatı sunan Adres Kıbrıs ailesine teşekkürlerimi iletmek isterim. Mayıs Psikoloji ekibi olarak yazılarımız her hafta siz değerli Adres Kıbrıs okuyucuları ile buluşacak.

Kendimi kısacık tanıtarak başlamam gerekirse, Ben Duygu Karakulak Takvim.  Psikoloji lisans eğitimi ardından Çocuk ve Ergen Akıl Sağlığı üzerine uzmanlığımı aldım. Mezuniyetin ardından 9 yılımı İstanbul’da, psikoterapi eğitimlerimi ve süpervizyonlarımı tamamlayıp, ağırlıklı olarak çocuk ve ergenlerle çalışarak geçirdim. 9 yıllık bu süre bana çok geniş vaka deneyimleri kazandırdı. 5 yıl önce Mayıs Psikoloji İstanbul Psikoterapi Merkezi kuruldu. 1 yıl önce Kıbrıs’a kesin dönüş yaparak Mayıs Psikoloji Kıbrıs’ta meslektaşım Ziliha Uluboy ile aynı çatı altında bir araya geldik. İstanbul’daki merkezin kurucu ve koordinatörlüğünü yapmaya ve Kıbrıs’ta danışan kabulüne devam etmekteyim. Mayıs Psikoloji Kıbrıs ekibi olarak alanda uzmanlaşmanın önemine inanan iki psikoterapist olarak ben çocuk, ergen ve aileleri ile sevgili Ziliha da yetişkin ve çiftlerle çalışmalarımıza devam etmekteyiz.

 

Bir yıl kullandığınız ajandanızdan zor ayrıldığınız oldu mu hiç? Yeni ajandanızı heyecanlı ama bir o kadar da garipseyerek elinize aldığınız? Zordur alışkanlıklarımızdan vazgeçmek. Bir defteri kapayıp da yenisine geçebilmek… Ayrılmak ve yeniden başlayabilmek…

Hoşça kal Sevgili 2019, Merhaba Sevgili 2020 diyebilmek.

Bir yılı doldurmuş, ağırlaşmış, sararmış ve yapraklarına anılar sıkışmış ajandanıza “hoşça kal” demek... Evet, zor olan tam da bu duygu… Bir yıllık yaşanmışlığı geride bırakma duygusunun ta kendisi. Ayrılabilmek…

Belki de bu yüzdendir yeni yılın coşkulu renklere, ışıltılara, yaldızlı imgelere boyanması… Alışveriş, partiler ve yeme, içme heyecanı ile bizi sarmasına izin vermemiz... Geçen bir yılın hüznünü gömme çabamız…

Yeni başlangıçların bize yeni umutlar ve güzellikler getirmesini istiyoruz ancak bazen fark etmeden geçmişe takılıp kalan zihnimiz geçmiş senaryolarına sadece yeni aktörler yerleştiriyor. Bu da aynı son için kaçınılmaz bir başlangıç demek.

Peki, nedir bizi geçmişin içine çeken bu ayrılık kaygısı? 20. Yüzyılın başlarında psikoloji alanında önemli isimler ve kuramlar ortaya atılmaya başlandı. Psikanalitik teorisiyle Freud, yetişkin hastalarının andaki psikolojik şikayetleri için çocukluk dönemlerinin incelemesi ile kuramını geliştirdi. Sonrasında Melanie Klein ile devam eden süreçte yaşamın ilk 5 yılındaki deneyimlerin kişilik gelişimine etkileri ortaya kondu. Freud’un dürtü teorisine göre doğumdan 1 yaşa kadar bebekler açlık gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması ile hazza ulaşıyor ve anneyle güvenli bağlanma geliştiriyorlar. Bu noktada Bowlby; anneleri fiziksel veya psikolojik anlamda olmayan bebeklerin ihtiyaçlarının olması gerektiği gibi karşılanamayacağını ve bebek için travmatik olan bu durumun güvenli bağlanmanın önüne geçip ayrılık kaygısına yol açabileceğini ortaya atıyor. Bowlby bağlanma kuramı ile, bağlanmanın doğal ve doğuştan gelen bir ihtiyaç olduğundan ve tam gerçekleşemediği durumlarda da ayrılma kaygısının daha derin yaşanabileceğinden bahseder. Bu kuramların üzerine eklenen yeni bakışta, bağlanmanın sadece anne ile olmak zorunda olmadığı, bakım veren kişi ile güvenli bağlanmanın gerçekleşebileceği yönündedir.

Gündelik hayatımızda nasıl karşımıza çıkar peki? Ayrılırken “hoşça kal” yerine “görüşürüz” demek bu kaygı karşısında takındığımız savunmamızdır aslında. “Hoşça kal” nokta koymaktır. Keskin, net ve vurgulu. “Görüşürüz” bir virgülle ayırıp devam etmek, bir şeyleri askıda bırakmak, kapıyı kapatsak bile pencereyi aralık tutmaktır. Daha kolay ama daha acı vericidir kimi zamanlar.

Hayat her zaman mükemmel değildir.

Her zaman sorun çıkma olasılığı vardır.

Ama bu problem hayatın sonu değil,

Yeni ve farklı bir hayatın başlangıcıdır.

Duygusal olarak büyümek, zor da olsa hoşçakal demeyi öğrenmektir.

Paulo Coelho’nun da dediği gibi “Birine hoşça kal diyecek kadar cesaretinizi toplarsanız, hayat size yeni bir merhaba ile selam verir”.

Yılın ilk haftasındayız. Zor da olsa yeni ajandamız elimizin altında. Siz de benim gibi, geçen yılki ajandanızı henüz terk etmemiş olabilirsiniz. Gelin şöyle yapalım; geçen yıl içinde tamamlamayı planladığınız ancak yarım kalan her şeyi yeni ajandanızın notlar bölümüne yazarak başlayın. 2020 içinde tek bir 2019 sayfası… Bu geçen yıl ile bugün arasında güvende hissederek ilerleme cesareti verecek köprünüz…

Siz kendiniz, hayatınız için bu yıl neyi istediğinizi ve neleri hedeflediğinizi de yazın. Hayallerinizi yazın. Bu da onların gerçeklere dönüşme basamağında ilk somut adımlarınız... Unutmayın ulaşmak istediğiniz şeylerin önce kararlaştırılıp, hedeflenmesi gerekir.

Bu yıl;

Daha çok anda olun

Ruhsal öz bakımınıza zaman ayırın (başka bir yazı da bunun üzerine olsun)

Yapamadıklarınıza değil, yapabildiklerinize,

Yanınızda olmayanlara değil, olanlara,

Kaygı, keder gibi duygularınıza değil, mutluluk, heyecan, coşku gibi duygularınıza,

Soruna değil, çözüme odaklanın.

Ben ve sen bilinci yerine daha çok biz bilinci geliştirelim. Çünkü sen ve ben korku ve öfkeden, biz ise mutluluk ve umuttan beslenir.

                                                                                                                                            

 

Dergiler Haberleri