Topluma kadınlar egemen olsaydı

Güzel güneşli bir bahar sabahında mağara kadını, “Bugün ava ben çıkıyorum. Vahşi hayvanlardan bizi koruyan ve derimizi ısıtan ateşi beklemekten sıkıldım artık” dedi mağara adımına ve ava kendisi çıktı.

Neriman Cahit

Sevgili okur gelin sizinle şöyle bir ütopya yaratalım ve ‘toplumda kadınlar egemen olsaydı neler olurdu acaba’ya bakalım. Var mısınız böyle bir ütopyaya…

Ben kendiminkini anlatayım, eğer siz de bir şeyler yaratabilirseniz yazın bize, sizin ütopyanızı da yayımlayalım…

 KADIN EGEMEN TOPLUM…

Eveeet, kadının egemen olduğu toplumun adı da değişik olacaktı kuşkusuz. Ve “Erkek – Egemen Toplum” yerine, “Kadın Egemen Toplum” denecekti.

Gelin bu süreci çok çok gerilerden, ‘Yontma Taş Devri’nden başlatalım; Alışılmış yaşam akışından farklı bir gün değildi… Güzel güneşli bir bahar sabahında mağara kadını, “Bugün ava ben çıkıyorum. Vahşi hayvanlardan bizi koruyan ve derimizi ısıtan ateşi beklemekten sıkıldım artık” dedi mağara adımına ve ava kendisi çıktı.

Mağara adamı bu işe şaştıysa da pek sesini çıkarmadı. Yalnız, “Git bakalım ne yapabileceksin. Bugün kesin aç kalacağız” diye de içinden geçirmekten kendini alamadı. Ama, böyle düşünmekte haksız olduğunu kadını görünce anladı. Çünkü, akşamüzeri sırtında kocaman bir av hayvanı ile geri dönmüştü kadın…

Eğer tarihte böyle bir olay yaşansaydı… Eğer işin başında ilk adım böyle atılsaydı ve eğer kurallar böyle yazılmaya başlansaydı… Acaba bundan sonrası nasıl gelişirdi… Yani, kadın mağarada oturup ateşi bekleme, yemek pişirme, çocuklara bakma işini erkeğe devretse, erkek de bunu doğal sayıp benimsese ve sürdürse…

Neler mi olurdu…

Madem ki başladık, öyleyse gelin sürdürelim: Zaten işin başlangıcında anaerkil bir toplum olduğuna göre bu hiçbir zaman babaerkil bir topluma dönüşmeyecek, hep öyle sürüp gidecekti…

MEDENİYETİ KADIN KURACAKTI…

Yontma Taş Devri’ni yaşayan kadınlar, zamanla taşları cilalayarak, Cilalı Taş Devri’ne, daha sonra da yavaş yavaş Maden Devri’ne geçecekler, gittikçe bilinçlenerek, dünyanın sadece yaşadıkları yöreden ibaret olmadığını fark ederek keşifler ve icatlar dalında birbirleriyle yarışacaklardı…

Ortaçağ’da, ‘derebeylik’ yerine hiç kuşkusuz, “Derehanımlık Devri” yaşanacaktı…

Yerleşik düzen ve sosyalleşme kendini dayattığında, artık bir takım kurumlar ve yasalar söz konusu olacak, ilk yasaları ise: “Hammurabi yerine Hammurabiye” diye bir kadın hazırlayacaktı…

Yukarıda da değindiğimiz gibi, bütün keşifler, icatlar ve bilumum faaliyetler hep kadınlarca gerçekleştirilecek, örneğin: Atomu, bir kadın bulacak, tekerleği, arabayı, uçağı, treni vb hep kadınlar yapacak, kırılamayan rekorların sahibi hep kadınlar olacaktı…

VARSAYMAYA DEVAM EDELİM Mİ…

Geçmişin ütopyasında neler olabileceğinin ipuçlarını verdik. Kalan bölümü siz sürdürün…

Ve gelelim günümüze:

Hiç kuşkusuz, günümüzde erkekler şimdikinden bambaşka olacak, öncelikle de özgürlüklerine takacaklardı kafalarını… Ve yüzyıllarca kadınlar tarafından ezilmişliğin acısı ile özgürlük, eşitliklerine kavuşmak için büyük çabalar harcayacaklar, dernekler kuracaklar, yazılı ve sözlü her tür faaliyeti sürdüreceklerdi…

Aralarında, ekonomik bağımsızlığına kavuşan erkekler, toplum içinde daha bir saygın olacaklardı…

Tabii, iş bulmak, erkekler için oldukça sorun olacaktı… Çünkü kadınlar tüm sektörlerdeki ‘Çalışma Sistemlerini’ kendilerine göre ayarlamış olacaklardı. Anaerkil böyle bir sistemde erkeğin iş yaşamına girmesi bu yüzden sakıncalar yaratacaktı…

***

Erkekler, çalışma yaşamına önceleri sekreterlik ve hizmet sektöründe başlayacaklar, bu arada kadınlar, ev işlerinin eskisi gibi yürümediğini görünce, eşlerinin çalışmasını engellemek için uğraşacaklardı…

Erkek yılmayacak, hem ev işlerini, hem çalıma yaşamını dengeye sokmaya çaba gösterecek ve bunu başaracaktı…

EN BÜYÜK DÜŞ… EVLİLİK…

Kadınların egemenliğindeki bir toplumda erkeklerin en büyük düşü evlilik olacaktı. Babaları kendilerini öncelikle iyi bir ev erkeği olmak için yetiştirdiğinden, erkekler bir an önce evlenip evlerinin erkeği olmayı düşünecekler, mutlu yuvalarında kadınlara ve çocuklarına bakmak için kendilerini paralayacaklardı… Çünkü askerlik de kadınlar tarafından yapılacaktı. Bu yüzden liseyi bitiren erkekler, evlilik düşleri kurmaya başlayacaklardı. Evlenirken babaları zengin olan, bir işi olan, dünyalığı olan erkeklerin talihi daha da açık olacak, onların kapısını dünürcüler daha çok çalacaktı. Erkek anaları, çocuğu beşiğe düşerkenden çeyizini hazırlamaya başlayacak: “Allahım oğlumun kısmetini açık eyle, evde kalmasın” diye gece gündüz dua edecek, oğlunu süsleyip püsleyip taliplerini çekmeye çalışacak, oğlunun kısmeti çıkınca, çeyizi hazır olduğundan kız tarafı da beyaz eşyayı alırkenden hemen baş göz edecekti oğlunu…

Evlendikten sonra ise -ve tabii ki- evin reisi kadın olacaktı. Erkek evde annesinden babasından da öğütlü olduğundan, kadının bir dediğini iki etmeyecek, kadının kalbine giden yolun midesinden geçtiği de kendisine öğretildiğinden ona göre yemekler, pastalar hazırlayacaktı…

Sizce de ütopyamız güzel mi!

Dergiler Haberleri