Temiz Enerji

Evet enerjiye ihtiyacımız var ama dışa bağımlı, pahalı, sağlığımızı tehlikeye atan kirli bir enerji ne kadar sürdürülebilir olabilir?

Nilden Bektaş
Çevre Mühendisi

 

Enerji üretimi denildiğinde aklıma ilk gelen kirli yatırımlardır maalesef.. Oysa enerjiyi elde etmenin nisbeten temiz bir çok yolu olduğunu ilk öğretimde verilen  fen derslerinden itibaren öğrenmeye başlıyoruz.

Enerji, Ekonomik ve sosyal kalkınma için temel girdilerin başında gelir hiç şüphesiz! Nüfusumuz artıyorsa, şehirleşmemiz yaygınlaşıyorsa, teknoloji de her geçen gün daha fazla hayatımızın içine giriyorsa enerji tüketimimiz de tüm bunlara pararalel şekilde artacaktır.  Bu durum karşısında yapmamız gereken iki şey göze çarpıyor bana göre; Birincisi ve en önemlisi enerjiyi kazanırken çevre sağlığını dolayısıyla insan sağlığını tehlikeye atmamak, ikincisi ise enerjinin en tasarruflu ve verimli bir şekilde kullanılmasını sağlamak...

KİRLİ ENERJİNİN ETKİLERİ

Enerji kazanmadaki algımın kirli yatırımlara kaymasının bir çok sebebi var elbette ki... Ülkemizde enerji üretimi termik santraller ile yapılmaktadır. Tüm önlemler alınsa dahi çevresel etkinin sıfıra çekilmesinin mümkün olmadığı bu santrallerde, iş ülkemize gelince durum daha da vahimleşiyor maalesef ve  çevre ve insan sağlığını tehlikeye atan bir çok etki göze çarpıyor.. Hepinizin bildiği gibi en popüler çevresel etki, baca gazı arıtma sistemlerinin eksikliği yani “filtre” noksanlığından kaynaklanan çevresel etkilerdir. Bu sistemlerin olmaması birçok zehirli gazın bacalardan atılmasına sebep olmaktadır. Santrallerden doğaya salınan Kükürt Dioksit (SO2), Azot Oksitler (NOx), Karbondioksit (CO), Ozon (O3), Hidrokarbonlar ve Partiküler Maddeler sağlığımızı çok ciddi şekilde tehdit etmektedir. Tabii zarar bununla da kalmıyor zira bu gazların bir kısmının atmosfere karışmasıyla asit yağmurları meydana gelmekte ve zehirli gazlar bölgedeki ağaçlara, bitki örtüsüne, toprağa zarar vererek kirliliğin taşınarak sadece havada değil, su ve toprakta da devam etmesine neden olmaktadır. Bir diğer çevresel etki ise girdi maliyetlerini düşüren ucuz yakıt kullanımından kaynaklanmaktadır. Kükürt oranı yüksek yakıtlardan kaynaklanan zehirli gazların filtre ile tutulamadığı bir santralden yayılan gazlar ise bahsettiğim çevresel etkileri maalesef ikiye katlamaktadır. Tabii elbette ki iyi çalışan bir santralden bekleyeceğiniz diğer önlemlerin de (Su arıtma tesisi atık suları, su - buhar çevriminden kaynaklanan atık sular, temizleme suları, yağlı sular, evsel atık sular vb.) yeterince alınamadığını söylemeye gerek yok.Dönem dönem bu santrallerde çeşitli iyileştirmeler yapılsa da ne yazık ki  sürekliliği olamamaktadır. Bu durum sadece bizim Ülkemiz için geçerli değil elbette ki .. Dünyada da enerji elde etmek için çoğunlukla ucuz bir yöntem olan fosil yakıtlar kullanılmaktadır.  Ekonomik ve sosyal açıdan gelişmiş ülkeler bu yakıtları terk ederken az gelişmiş ülkelerde ne yazık ki bu durum devam etmektedir.

YENİLENEBİLİR ENERJİ

Elbette ki tek enerji üretim kaynağımız bu santraller değil, hiç bitmeyecek bir kaynağımız daha var, üstelik de çevreyi kirletmiyor. Tabii ki güneşten bahsediyorum. 2011 yılında  yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimi veya ısıtma amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması, bu kaynakların güvenilir, ekonomik ve kaliteli biçimde ekonomiye kazandırılması, kaynak çeşitliliğinin artırılması, sera gazı  emisyonlarının azaltılması, çevrenin korunması ve bu amaçların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç duyulan imalat sektörünün geliştirilmesi, sürdürülebilir enerji üretiminin desteklenmesi, enerji ithalinin azaltılması ve arz güvenliğinin sağlanmasının düzenlenmesi amacıyla “Yenilenebilir Enerji Yasası” ve 2017 yılında çıkarılan “Yenilenebilir Enerji Uygulama ve Denetim Tüzüğü” çıkarılmıştır. Yasa ve tüzüğün çıkarılmasıyla birlikte özellikle yaz aylarında paha biçilmez bir kaynak olan güneşten özellikle konutların yararlanılabilmesinin önü açılmıştır. Şimdilik ağırlıklı olarak güneşi kullanmaya başladık ama rüzgar, dalga ya da biyokütle enerjisi de üzerinde çalışılmayı bekleyen kaynaklarımızdır.

Şanslı bir coğrafik konumda olan adamız  ortalama 9 saat güneşlenme süresine sahipken, 1960’lı yıllardan beri  su ısıtma için kullandığımız güneşliklerimiz dışında bu enerjiden gerektiği gibi yararlanamıyor oluşumuz çevreye ihanet gibi... Şu anda da bazı sıkıntılara rağmen güneş enerji panelleri artmış olsa da gönül ister ki çok daha fazla artsın, insanların bu sistemlere ulaşımı daha ucuz ve kolay olsun…

HANGİSİ PAHALI!

Evet enerjiye ihtiyacımız var ama dışa bağımlı, pahalı, sağlığımızı tehlikeye atan kirli bir enerji ne kadar sürdürülebilir olabilir? Santralleri kapatma gibi bir lüksümüz de olmadığına göre tek çaremiz gerekli iyileştirmeleri yapmak, yenilenebilir temiz enerjiden daha fazla faydalanmak. Çok mu pahalı? Amerikan Çevre Koruma Dairesi verilerine göre bir ton karbondioksit 40 dolarlık toplumsal zarara sebep oluyormuş. Sağlık, çevre, yarattığı yıkımlar düşünülünce az bile geliyor aslında.. Bu veriye Mart ayında yayımlanan TC Büyükelçiliği Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi 2016 KKTC Ekonomi Durum Raporunda da yer verilmişti. Toplam zarar mı? 33,6 milyon dolar.

Dergiler Haberleri