Ömer Evre: Uyarsa beklerik

Ömer Evre: Uyarsa beklerik

Simge Çerkezoğlu

Genç yönetmen Ömer Evre ile şu sıralar gösterime giren ve tamamen bizi anlatan ‘Uyarsa Beklerik’ filmini konuşmak üzere buluştuk. Hem eğlenceli hem de tamamen Kıbrıs’ı anlatan bu film bence izlenmeli. Kültürümüze hak ettiği değer verilmeli… Luricina’da geçen bu hikâyede her izleyicinin kendinden bir şeyler bulacağına inanıyorum. Ömer’le sohbetimizde sadece yeni filmi konuşmadık. Onu biraz daha yakından tanımaya ve gelecek hayallerini de öğrenmeye çalıştım. Ömer, “kültürü yaşatmak unutmamakla mümkün olur” diyor ve ekliyor “uyarsa beklerik”

‘KARA MELEK’LE BAŞLAYAN HAYALLER

Ömer genç bir yönetmen, henüz 30’lu yaşlarında ancak 20 yaşından bu yana sinema ve televizyon alanında çalıştığını anlatıyor. Hatta bugüne kadar oyunculuktan, çekime, set işçiliğinden yönetmenliğe kadar sektörün her alanında yer aldığını belirtiyor. Bu işe bu denli gönül vermesinin nedenini sorduğumda ise hikâyenin derininde platonik bir aşk hikâyesi ortaya çıkıyor. Bugün bu duruma kendi de çok gülüyor… 
“Aslında benim sinema ve televizyonculuğa olan ilgim çok eskilere dayanıyor. 1990’lı yıllarda hatırlarsınız Kara Melek isimli bir dizi vardı. Sanem Çelik o dizide başroldeydi. Onu çok beğeniyordum ve tanışmayı çok istiyordum. Bu nasıl olabilir diye düşünürken, ancak yönetmen veya oyuncu olursam bu gerçekleşebilir dedim ve lise bitince soluğu hemen İstanbul’da aldım. Böylece Ayla Algan’nın yanında oyunculuk eğitimine başladım. Bu arada Sanem Çelik de yeni bir diziye başlamıştı. Sonunda sete gittim ve onunla tanıştım. Sete gidince kamera arkası beni daha çok cezbetti ve eğitimime Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde devam ettim. Kendimi geliştirmek için dizilerin setlerinde çalıştım.”

SİYASİ BASKILAR

İnsanın hayallerinin peşinden gitmesinin tam da bu olduğunu konuştuğumuz sohbetimizde Türkiye’deki ağır çalışma şartlarından yorularak Kıbrıs’a geri dönen Ömer’le ilk tanışmamızı YDÜ’nün hazırladığı Erenköy Belgeseli’yle yâd ediyoruz.
“Kıbrıs’a dönünce ilk 2011 yılında ‘Aşka Veda’ diye Genç TV de bir dizi çektik, bunu başka diziler takip etti. Son olarak ‘Aşkın Utancı’ diye bir diziye başladım. Ancak bu dizide Kıbrıslı Rum bir oyuncu Michalis Egoumenides de rol alıyordu, çok sıkıntı yaşadık. Güney’deki film sektörü Michalis’e çok baskı yaptı. “Sen nasıl işgal topraklarında çekilen dizide yer alırsın” diyerek projenin yarım kalmasına neden oldu. Michalis’le bir de kısa film çekmiştik. Onu tamamladık ve Türkiye’den Lions Film Festivali’nden ödül de aldı. Çalışmalarım bu şekilde ilerlemeye devam etti.”

Bir yıl Amerika’da New York film akademisinde film yapımcılığı eğitiminin ardından kendine ait OE isimli yapım şirketini de hayata geçirdiğini söyleyen Ömer, bu alanda daha pek çok proje üretecek gibi görünüyor. ‘Uyarsa Beklerik’  ise en yeni proje olarak sinemalarda gösterimde…    
“Bir belgesel çalışmam sırasında Mesarya Kültür Sanat Derneği’nden ‘Düğün’ isimli tiyatro oyunlarını sinema filmi yapmam yönünde teklif aldım. Oyunu okudum, inceledim. Tiyatro oyunu olması nedeniyle senaryoda oluşan bazı eksikleri ortadan kaldırarak filmin yönetmenliğini üstlendim. Böylece tiyatro oyununu kültürümüzün önemli parçası düğün ritüelini bir aşkla harmanladık. Ortaya 90 dakikalık sinema filmi ‘Uyarsa Beklerik’ çıktı.”

LURİCİNA’DA GEÇEN BİR HİKÂYE

Çok keyifli eğlenceli bir Kıbrıs hikâyesi ‘Uyarsa Beklerik’, davetiye bırakırken kullandığımız ifadeden yola çıkan Luricina’nın doğal köy yaşantısında geçiyor…
“Filmi tamamlamak beklenenden uzun sürdü. Haziran’da tamamladık. Kasım ayında başlamıştık ancak çekimlerin Luricina’da olması askeri bölgede bulunuyor olması nedeniyle sıkıntı yarattı. Ancak o kadar güzel korunan bir köydü ki başka bir mekân kullanmak mümkün değildi. Kimsenin oraya yatırım yapmaması bizim için bir avantaj oldu. Oyuncularımızın çoğu Mesarya Kültür Sanat Derneği oyuncuları ‘Düğün’ isimli tiyatro oyununda da rol alan, bilinen kişiler ama profesyonel oyuncu değiller.”

Ömer’e neden insanlar bu filmi gelip izlemeli diye sormadan edemiyorum. Zor olsa da kendi bakış açısıyla bize filmini neden izlememiz gerektiğini anlatıyor.
“Sinema filmleri bizim özlem duyduğumuz bir şey. Kültürümüzü daha çok kitaplardan okuyabiliyoruz. Bu konuda yapılan görsel içerikli çalışma çok az. Yavaş yavaş bunlar kitaplardan çıkmalı. Herkes maalesef kitap okumuyor ve günümüzde görselin gücü yadsınamaz. Bu şekilde daha fazla kitleye ulaşma şansınız var.  O nedenle sinemayı önemsiyorum. Yeni bir şeyler üretebilmek ve bu alanda sadece benim değil, tüm meslektaşlarım var olabilmesi için kendi üretimlerimize sahip çıkmalıyız diyorum.”

LEHÇEMİZ

Eş zamanlı olarak şu anda Lefkoşa ve Mağusa’da Lemar Sinemalarda, Girne’de ise Starlux Sinema’da gösterilen filme dair Ömer bir müjde de veriyor. Yazlık sinema hayallerimizi gerçeğe dönüştürüyor. 
“27 Temmuz’da ilk gösterimi yaptık, şu an sinemalarda filmimizin gösterimi devam ediyor. Sinema gösterimlerinin tamamlanmasının ardından özellikle köylerimizde yaşayan insanlar için köylerimizi gezeceğiz. Köylere açık hava sineması kurarak filmi göstereceğiz. İlk gösterim yapılacak köy elbette Akıncılar, Luricina olacak. Onu mümkün oldukça diğer köylerimiz takip edecek. Bu programlar önceden köyde yaşayanlara duyurulacak.”        

Filmin bir diğer özelliği tamamen Kıbrıslılardan oluşan bir kadro ile Kıbrıs lehçesiyle ile hayat bulması. Elbette önceden izlediklerimizden farklı olarak çok doğal, günlük konuşma dili akışı içinde…
“Filmin tamamen her şeyiyle Kıbrıs… Lehçesi de öyle. Bu da eksik kaldığımız bir konu. Biz kendi şivemizle konuşmaya alışığız ama bunu duymaya alışık değiliz. Kıbrıs’ı anlatan bir filmde daha farklı bir konuşma üslubu çok saçma olurdu. Yeni yeni buna alışacağız. Belki ilk başta yadırgayabiliriz ama şunu da söylemeliyim ki asla kaba veya abartılı bir lehçe kullanmadık. Günlük ve doğal akışında bir dili var bu filmin. Hatta senaryoyu yazdıktan sonra oyunculara siz bunu günlük hayatta nasıl söylerseniz o şekilde söyleyin dedik.”

“YEŞİL ALTLI BİR MUMLA DAVET”

Filmde dikkatimi çeken bir diğer unsur gala davetiyesinin üzerindeki yeşil altlı mum… Ömer’e bunu da sormadan edemiyorum, çok gülüyoruz.
“Eskiden insanlar da düğünlere davet etmek için bu şekilde altı yeşil mum kullanırlarmış. Hatta biliyorsunuz bununla ilgili dilimize yerleşen biraz da argo bir ifade de var. Bir Kıbrıslı bir yere gitmeye gönülsüz olduğunda bir diğer ona “yeşil  g… mum mu bekliyorsun” diye de takılır. Biz de bunu nereden geldiğini bilmeyenlere anlatmak ve bu geleneği canlandırmak için davetiyemize bu detayı ekledik. Çok da beğenildi, espri konusu da oldu.”

“KIBRISLI RUM OYUNCULAR MAHALLE BASKISINDAN ÇEKİNİYOR”

Şu anda ‘Savaşın İki Yüzü’ isimli yeni bir film projesi üzerinde çalışan Ömer, konusu iki toplum olan bu film için İspanya’dan oyuncu getirdiğinden yakınıyor.
“İki toplumu anlatan bir film. Tamamlanmasının ardından kısa bir filme de dönüştürülerek hem sinema filmi hem de kısa film yarışmalarına göndermeyi hedefliyorum. Daha önce yaşadığım Kıbrıslı Rum oyuncu sıkıntılarından dolayı bu rol için İspanya’dan bir oyuncu getirttim. Çok denedim. Güneyden kimse rol almayı kabul etmedi. Tiyatroda bu sıkıntıyı aştık. Ancak söz konusu film olunca durum çok farklı.  Oyuncular çevrelerinden, biraz da mahalle baskısı görmekten çekinerek kuzeyde bir filmde oynamak istemiyor. Sanırım barış yapmadığımız sürece bu sıkıntıyı aşmakta zorlanacağız.”

Dergiler Haberleri