Okuyorum

Okuyorum

Yurdagül Akcansoy

  Yarı Yıl tatili başladı. Biraz dinlenme ve okuma fırsatı buldum. Fakat bununla birlikte tatilin ilk haftası boğaz ağrısı ile geçti… Okumak istediğim kitapları okumaya başladım. Tatilde gezmeniz, okumalarınız bol olsun…

HAFTANIN KİTABI


Sanat ve Direniş
Ümit İnatçı, Söylem Matbaası

Değerli akademisyen, sanatçı, yazar Ümit İnatçı, Sanat ve Direniş kitabında sanata çok yönlü bir açıdan bakıyor. Sanatın felsefe, sosyoloji, psikoloji, kültürel antropoloji, ontoloji ve siyaset ile olan ilişkisini irdeliyor. Kitap dört bölümden oluşuyor ve özellikle üçüncü bölümde Kıbrıslı Tartışmalar adıyla Kıbrıslı Türklerin sanatla çeşitli yönlerden ilişkileri anlatılıyor. Ayrıca kitabın başında yer alan “Okuma Öncesi” isimli sayfalar Ümit İnatçı’nın yazdıklarını okumak için önemli…
Yapıtın Fenomenolojisi isimli ilk bölümde Sanat yapıtı ve felsefesi üzerinde duruluyor. İkinci Bölüm, Sanata  İçeriden Bakmak. Sanatın var olma hali, tarih, sanatın anlamları, post modernizm gibi birçok konu üzerinde duruluyor. Üçüncü bölüm en ilgi çekici ya da benim en ilgimi çeken bölüm oldu… Çünkü gerçekten Kıbrıslı Türklerin sanat ile ilişkilerinin değerlendirilmesini merak ediyordum. Bu bölümde sanatın kentlerdeki yeri, sanatçı ve toplum sanatın var olma durumları anlatılıyor.
  Dördüncü bölümde ise Otokritik ve Söyleşiler yer alıyor.
   Ümit İnatçı’nın kitaplarını okumak kolay değildir… Felsefe bilmeniz, kitap ile ilgili okumalar yapmanız ve Okuma Öncesi’nde kendisinin dediği gibi daha önceki kitaplarından haberdar olmanız gerekir… Okurdan çok şey bekler ama okura da çok şey verir…
  “Sanat “bu gün aklıma bir fikir geldi “ meselesi değil, ontik kaygılarla beslenen bir şüpheciliğin, o arı gerçeğin peşine düşme meselesidir. Tüm bunları kavradığında o zaman benim eserlerime bakabilirsin. Sadece benim değil, Paul Klee, Joan Miro, Vasili Kandiski, Max Ernst, Mark Rothko, Mark Tobey, Alberto Burri, Antoni Tapies… napsın biçareler akılları basmadığı için kendilerini tekrar edip durdular… Ölüm oyununun bitiş düdüğünü çalana kadar “

YENİ ÇIKANLAR

Düğümlere Üfleyen Kadınlar
Ece Temelkuran, Everest Yayınları

Düğümlere Üfleyen Kadınlar bu yolculuğun romanı. Ne kadar sevilse de tamir olmayan o yaralı coğrafyada, Ortadoğu'da geçiyor. Saraylar devrilip, meydanlar dolarken sorular kalıyor geriye. Her yola en az bir soruyla çıkılır çünkü: Bir kadın ya da bir ülke nasıl sevilir sahiden?

"Amira, bize kadınları nasıl seveceğimizi anlatan bir kitap lazım. Yoksa hep böyle şapşal ve kavruk kalacağız. Bize kadınların nefesini genişletecek, o nefesin rüzgârına yelken açmamızı öğretecek bir kitap lazım. Yoksa biz ne kadar sevilsek tamir olmayız."

 

Frigler: Midas’ın Ülkesinde Anıtların Gölgesinde
Taciser Ulaş Belge, Uluç Özüyener, Yapı Kredi Yayınları


Kralları Midas'ın efsaneleri sayesinde dilden dile dolaşan Frigler, yaklaşık 300 yıl boyunca Orta Anadolu'nun efendisi oldular. MÖ 9-7. yüzyıllar arasında Frig Krallığı'nın etki alanı merkez başkent Gordion (Yassıhöyük-Polatlı) olmak üzere Ankara çevresi, Kızılırmak Nehri'nin doğusunda Çorum, Tokat ve Kırşehir; kuzeyde Samsun; güneyde Niğde ve Konya; güneybatıda Burdur ve Elmalı Ovası; batıda Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya; kuzeybatıda Bandırma'ya kadar yayılmıştı. Herodotos ve Strabon gibi Eskiçağ yazarlarına göre Makedonyalılar'ın komşuları olan ve Avrupa'da oturdukları sırada "Brygler" ya da "Brigler" adını taşıyan Frigler, Makedonya ve Trakya'dan Boğazlar yolu ile Anadolu'ya göç eden Trak boylarından biriydi. Asya'ya yani Anadolu'ya geçtikten sonra yurtlarıyla birlikte adları da değişerek "Frig" biçimini almıştı.

KİTAP DÜNYASI…

Yakaladığı ünden rahatsız olduğu için öldüğü güne kadar herkesten uzakta yaşayan Amerikalı yazar J. D. Salinger'ın hayatı bir belgesel ile anlatılacak.

Georges Perec’in 1957 ile 1960 yılları arasında, henüz 20’li yaşlarının başlarındayken kaleme aldığı ilk romanı, konusu kadar uzun ve maceralı yayınlanma süreci de ilgi çekici olan Paralı Asker Türkçe’ye çevrildi.

Kitapların ilk cümleleri, İncipit Enstitüsü’nde toplanacak.
Enis Batur’un 2006’da edebi eserlerin ilk cümlelerini bir araya getirip bir enstitü kurma fikri duyanların yüzünde tebessüm bırakacak bir fikirdi, özellikle de has edebiyat okurunun. Batur bu merkezin adını bile koymuştu: İncipit Enstitüsü.
Batur bu konuda şunları söylemişti: “İncipit Enstitüsü, adı üstünde, yeryüzünde bugüne dek yazılmış bütün kitapların ilk cümlelerini bir araya toplamak, onları sınıflandırmak, biçimlendirmek ve ilişkilendirmek, yorumlamak ve boyutlandırmak amacıyla kurulmuş, elde ettiği bütün sonuçları günbegün sunmayı, paylaşmayı hedefleyen bir merkezdir.”

Dergiler Haberleri