Ne Ekersen Onu Biçersin

Ne Ekersen Onu Biçersin

 

Filiz Uzun

Son zamanlarda işleriniz hep ters mi gidiyor? Arka arkaya olumsuzluklar mı yaşıyorsunuz? Bu da mı başıma gelecekti gibi cümleleri sık mı kullanmaya başladınız? Son zamanlardaki ruh haliniz nedeniyle düşünceleriniz karamsar mıydı? O zaman bir düşünün! Ben bunları neden yaşıyorum.
Hepimiz bunu yapıyoruz aslında. Karşımıza çıkan herhangi bir olumsuzluk nedeniyle elimizin altında bulunan milyonlarca olumlu şeyi ignor edip olumsuza odaklanıyoruz. Vah vah etmeye başlıyoruz. İşte tam bu sırada, elimizdeki olumlu şeyleri görebilsek, fark edebilsek, ne olur sanki. Ama üzmeyin kendinizi bu sizin suçunuz değil. Bu genlerinizden gelmiş ya da öğretilmiş size. Olumsuzu fark etmek, olumsuza odaklanma. Daha başınıza gelmeden bile gelebileceklerle ilgili üzülmeye başlamak. “Bir çocuğum olur da, bu asmaya çıkar ve düşerse” hikayesindeki gibi. 
Bu aralar benim de başıma bir-iki olumsuz şey geldi. Bu sefer dedim ki; Bu olumsuz şeyler düzelecek. Günümü bunlar için mahvetmeyeceğim. Ve o konuda kafa yormadım. Günün sonunda, olmayan olumsuz şey öncekinden de iyi bir şekilde bana geri döndü. Aslında nasıl düşündüğümüze bakmak gerekir. Her konuda. Sevmediğimiz bir insan için bile olumlu ve daha pozitif düşünmeye başladığımızda, onu anlamaya çalıştığımızda o insanın davranışlarının da değiştiğini görürüz mesela.
Annemin bize anlattığı bir öykü vardı;

Gelin kaynana hep kavga ederler. Gelin dayanamaz köyün yaşlı büyücüsüne gider ve kaynanasıyla ilişkisini anlatır. “Dayanamıyorum artık. Bana öyle bir ilaç yap ki kaynanama az az içirip öldüreyim ama benden olduğu anlaşılmasın” der. Kadın bir toz hazırlar ve “bir şartım var bu ilacı onun yemeklerine az az koyup yedireceksin ve ona çok iyi davranacaksın ki senin yaptığın anlaşılmasın” der. Gelin söylenenleri uygular. Bir süre sonra yaşlı büyücünün kapısını çalar. Ve “Ben pişman oldum kaynanamla çok iyi anlaşıyoruz. Bana çok yardımcı oluyor, ölmesini istemiyorum” der. Yaşlı kadın ise “üzülme, verdiğim toz zehir değildi, sen iyi davranmaya başlayınca o da sana öyle davrandı” der.

Yaşlıların dediği gibi “aynaya nasıl yüz gösterirsen”. Hayat da böyle değil midir? Ne düşünürsen onu yaşarsın. Güzel düşünürsen güzel, kötü düşünürsen kötü şeyler.
Bu hafta sizler için sohbet ettiğim konuğum 13 yıldır kendini olumlu düşünme sanatına adamış bir bayan. Deniz Poyrazoğlu. Hayatındaki hırslardan, iş streslerinden yorulduğu bir anda tanışmış Reiki ile. Ve 13 yıldır da kazandığı deneyimleri paylaşıyor insanlarla. Olumlu düşünmenin hayatına kattıklarını fark edip etrafındakilere de anlatmak için tamamen gönüllü yapıyor işini. Kendi gibi arkadaşları da öyle. Tek isteği, insanların egolarından arınıp mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmeleri. En büyük sorunumuz yaşadığımız ve yaptığımız hiçbir şeyin farkında olmamamız diyor. Bunun için de farkındalık eğitimleri veriyor. Her anınızı farkına vararak yaşamanın önemini anlatıyor seminerlerinde. Ona danışanlara yardımcı olabilmek için kurdukları merkez (Altın Çağ Bilgi Merkezi) Girne’de denizin karşısında bir yerde. Adım attığınız an huzur buluyorsunuz.
Ne kadar haklı değil mi? Farkına varmak yaşadıklarımızın, etrafımızdakilerin, vücudumuzun, arkadaşlarımız, eşimiz, dostumuz ve çocuklarımızın. Her anın tadını çıkarmak. Hayat gerçekten de her şeye üzülerek zaman harcayacak kadar uzun değil. Tadını çıkararak yaşamak gerek.


REİKİ VE SONRASI

F.U: Kendinizi tanıtır mısınız?
D.P:
Adım Deniz Poyrazoğlu. Kişisel gelişimle ilgilenmeye 2000 yılında başladım. Ve yaklaşık 13 yıldır ilgileniyorum. Bunun için eğitimler, seminerler ve gelişim programlarına katıldım. Ve çeşitli sertifikalar aldım. Bunun yanında yıllardır eşimle birlikte çalıştırdığımız üniforma mağazamız var. İşimizden arta kalan zamanlarda da kendime ayırıp kişisel gelişimle ilgili uğraşıyorum. Altın Çağ Bilgi Merkezinde yaşam koçluğu ve şifa çalışmaları yapıyorum.

F.U: Altın Çağ Bilgi Merkezini açmak nerden aklınıza geldi?
D.P:
Merkezimizi beş arkadaş birlikte açmaya karar verdiğimizde bu tür seminerler ve danışmanlıkların ne kadar yüksek ücret karşılığında yapıldığını gördük. Ve edindiğimiz becerilerle insanları şifalamak ve farkındalıklarını artırmak için böyle bir merkez açmaya karar verdik. Kendi eğitimlerimizi de biz çok yüksek ücretler ödeyerek aldık. Bizler de bu işi gönüllü yapmaya karar verdik.

F.U: İlk kez hangi eğitimleri aldınız?
D.P:
İlk kez 2000 yılında İzmir’de İsmail Bülbül hocadan Reiki eğitimleri aldım. Daha sonra merkezimizde birlikte çalıştığımız hocamız Hasan Yalkın’dan birçok eğitimler aldım. Şambava masterı, Reiki masterı, EFT uzmanlığı eğitimlerimi tamamladım. Yaşam koçluğu uzmanlığımı da İstanbul’da aldım.

“KALBİMİN SESİNİ DUYUYORUM”

F.U: Reiki ile ilgilenmeye nasıl karar verdiniz?
D.P:
Herkesin dibe vurduğu ve değişimin başladığı bazı dönemler vardır. Ben de böyle bir dönem yaşadım ve kendimi sorguladım. Ben kendim için ne yapıyorum. Misyonum nedir? Aslında istediğim şu an yaptığım iş mi diye kendimi sorguladım. 2000 yılıydı ve kendi ruhum için bir şeyler yapmaya karar verdim. Ve Reiki kursu aldım. 13 yıldır da sürekli bu alanda kendimi geliştiriyorum. Yaklaşık 3 yıldır kendimi hiç hissetmediğim kadar iyi, huzurlu ve mutlu hissediyorum. Kalbimin sesini duymaya başladım. Hiçbir şeyin de zor olmadığını düşünüyorum. Egolarımdan, hırslarımdan sıyrılmış hissediyorum. İnanılmaz rahat ve hafiflemiş hissediyorum.

F.U: Aldığınız eğitimlerin size yarattığı fark nedir?
D.P:
Gönül gözüm açıldığı için sezgilerim de çok güçlendi. Yaşam koçluğu yaparken bunun çok yararını görüyorum. Danışmak için gelen arkadaşların ne kadar maskeler taktıklarını fark ediyorum ve bunlardan kurtulmalarını öneriyorum. Daha mutlu ve huzurlu bir hayat yaşamaları için gün içinde taktıkları tüm maskelerden kurtulmalarını öneriyorum. Hiçbir şey zor değil aslında bu yapılabilir. Gerçek sizi ortaya çıkarmak.

“HATALIKLAR SEVGİSİZLİKTEN”

F.U: Yaptıklarımız ve davranışlarımızın esas nedeni bilincimizde biriktirdiklerimiz değil mi?
D.P:
Kesinlikle. Zoru bilincimize biz yerleştiriyoruz ve zoru seçiyoruz. Aslında Hayatı daha sade daha beklentisiz yaşamak bizim elimizde. Kolayı seçmek bizim elimizde. Örneğin kullandığımız bir araç varken daha büyük daha lüks bir aracı biz seçiyoruz ve doğal olarak da onu ödemek ve masraflarını karşılamak zor oluyor ancak bunu siz seçiyorsunuz. Hastalıklar da böyledir.  Hep sevgisizlikten kaynaklanıyor. Hırslar, beklentiler taleplerle kendimizi hasta ediyoruz. Kendimizi sevmiyoruz. Kendimizi sevmediğimiz için de başkalarının bizi sevmesi imkansız oluyor. Farkında olmadan yaşıyoruz.

F.U: Merkezdeki diğer arkadaşlarınız kimler?
D.P:
Merkezde 5 arkadaş birlikte çalışıyoruz. Hasan Yalkın, Jale Karcan, Hatice Safa ve Halide Eryılmazer ve ben.

F.U: Altın Çağ Bilgi Merkezinde ne yapıyorsunuz?
D.P:
Çarşamba akşamları dönüşümlü olarak her arkadaşımızın katkılarıyla meditasyon gecelerimiz oluyor. Her arkadaşımızın burada gönüllü çalışmaları oluyor. Örneğin ben gönüllü yaşam koçluğu yapıyorum. Bir de şifa çalışmalarım oluyor. Her ayın ilk haftasında çeşitli konularda seminerlerimiz oluyor. Geçen hafta Pazar günü 14.00-17.00’a kadar süren Beden ve Ruh ile ilgili bir semineri oldu. Bundan sonraki ayda benim seminer olacak büyük ihtimalle. İstanbul’da Barış Muslu’dan aldığım bir eğitimi arkadaşlarımla paylaşacağım. “Beynine Format At” adında bir seminer.

ÜCRETSİZ EĞİTİM

F.U: Verdiğiniz bu eğitimlerin ücreti ne kadar?
D.P:
Merkezimizin en önemli özelliği bu zaten. Biz ücret almıyoruz. Seminer veren herkes gönüllüdür. Sadece katılanlar bağış kutumuza bağış yapıyorlar. Burada biriken ile de merkezimizin kirasını ve elektriğini veriyoruz. Gönüllü arkadaşlarımızın hiçbiri kendi için bir şey almıyor.

F.U: Ücret alınmadan bir hizmet vermek çok beklendik bir durum değil?
D.P:
Kesinlikle öyle ve insanlar şaşırıyor. Bir de şu var. Belli bir ücret talep etmediğimiz için insanlar değersiz buluyorlar. Bunun üzerine yaşam koçluğu çalışmalarımda belli cüzi bir miktar ücret almaya karar verdim. Ancak yapamadım. Ben bu işi para kazanmak amacıyla yapmıyorum. Alırsam kendime haksızlık etmiş olacağımı düşündüğüm için yine alamadım. Ücret almak yerine LÖSEV bağış kutusuna para koymalarını öneriyorum. Ya da toplanan bağışlarla her ay bir barınağa mama bağışı yapıyoruz. Enerjimizle kazandığımız parayı yine iyi işlere harcamak istiyoruz.

F.U: Şifa çalışması dediğiniz nedir?
D.P:
Zihnimizde barındırdığımız ve bizi hasta eden düşünceleri zihnimizden uzaklaştırma çalışmalarıdır. Kullandığım kaynak enerjisidir. Kendi enerjimle kişinin olumsuz enerjilerini değiştiriyorum. Rahatlama sağlıyorum.

İHTİYAÇ MI GÖSTERİŞ Mİ?

F.U: Sizce etrafta mutsuz insanların artmasının nedeni nedir sizce?
D.P:
Tamamen hırs. 3 bin tl maaşı olan biri 5 bin liralık borca girerek lüks araba ya da ev alıyor. Bunun adı ihtiyaç değil, bence gösteriştir. Merhameti de unuttuğumuz bir dönem yaşıyoruz. Aslına baktığınızda lükste sınır yok daha lüks arabaya da binildiğinde daha mutlu olunmuyor. Mühim olan iç huzur ve ruhsal mutluluktur. O olmadan en pahalı arabaya da binsek mutlu olamıyoruz. Şükretmeyi bilmek lazım. Şükredeceğimiz çok şey var aslında. Seçimlerimize dikkat etmemiz gerekir.

F.U: Seminerlerinize katılım nasıl? Seminer duyurularınızı nasıl yapıyorsunuz?
D.P:
Katılımlar güzel. İnternette sayfamız var. Altın Çağ Bilgi Merkezi gruptan bizi ekleyebilirler. Buradan duyurular yapıyoruz. Yurt dışında da seminerler veriyoruz. İstanbul ve İzmir’de 4 kez seminer verdik. Konuşmacımız Hasan Yalkın’dı. Fuarlarımız da var. Her yıl Mayıs ayının ilk haftası Fuarımız oluyor. Bu yıl 3.sünü gerçekleştirmek için çalışmalarımız başladı. Spirütüel bir fuardır. Yurtdışından da fuarımıza hocalarımız katılıyor ve bu fuarda onlar da seminerler veriyorlar.

F.U: Birlikte çalıştığınız ve yaşam koçluğu yaptığınız kişilerde değişim görebiliyor musunuz?
D.P:
Kesinlikle evet. Güçlü bağlar kuruyoruz ve sürekli bağlarımızı koparmıyoruz. Çekim alanımda oldukları için iletişimimiz kopmuyor ve yaşadıkları değişimi de görüp mutlu oluyorum.

F.U: Sizin yaşamınızda ne gibi değişiklikler oldu?
D.P:
Girne’de mağazamız vardı ve geceleri tüm dükkanları gezer vitrinlerine bakardım. En güzel benim mağazamın vitrini olması için sabahlara kadar uğraşırdım. Yeni yıl öncesi dükkanımız mal doluyken hırsız girer ve dükkanda yangın çıkar, her şey yanar. Aynı egolar ve hırsla tekrar aynı şeyleri tekrar yaptık. Bu sefer banka krizi nedeniyle yine zarar gördük. Yeter dediğim bir dönemde Reiki ile tanıştım ve tüm hırslarımdan kurtuldum. Egolarımı temizledim. Daha sade bir hayat yaşıyorum. Ve şu an hayatımda hiç sorun yok. Hayatımdaki her şeyi keyifle yapıyorum. Bazen hiç dükkana bile gitmem. Aç kalmıyorum. Korkularımdan arındım. Gelecek korkum da yok. Bir yol bulunacağına inanıyorum hep. Zamanı geldiğinde her şey olacak.

Dergiler Haberleri