‘Ne Ders Olsa Veririz’*

‘Ne Ders Olsa Veririz’*


Anlatılan Senin Hikayendir / De Te Fabula Narratur

Aslı Vatansever ve Meral Gezici Yalçın tarafından kaleme alınan ‘Ne Ders Olsa Veririz’ isimli kitap akademisyenin vasıfsız bir işçiye dönüşümünü kaleme alıyor. İletişim Yayınlarından 2015 yılında çıkan kitap, İstanbul’daki vakıf üniversitelerindeki akademik ortamı ve çalışma hayatını inceleyerek, akademideki dönüşümü kendine dert ediniyor.

Altı bölümden oluşan kitap, hem teorik tartışmaları barındırıyor, hem de mülakatlarla doyurucu bir içerikle okuyucuya yeni bir bakış açısı sunuyor. Yazarlar, geleneksel Marxist anlatının etkisinde meseleyi kabaca kapitalizm karşıtlığı üzerinden kurmak yerine, sol bir dili hakim kılarak ve akademi içerisindeki neoliberal yaklaşımın sosyolojik sonuçlarını etkili bir dil ile ele alarak etraflıca konuyu irdeliyor. Meseleyi sadece üniversitelerin mülkiyet yapısına dayandırarak anlamaya çalışanlardan farklılaşarak, konunun öznesi olan akademisyenlerin yaşanmışlıkları ışığında ele alıyor. Böylelikle, proleteryanın kapitalist düzen içerisinde burjuvayla çatışması gibi bir genellemenin yerine, neoliberal sistem içerisindeki karmaşık ilişkilerin sonuçlarına, çok daha derin bir yerden üniversite ve akademisyen ilişkisi üzerinden, oradaki iktidarın rolünü de hesaba katarak inceliyor.

Kitabı okuduktan sonra akla ilk gelen Marx’ın Das Kapital’in girişinde yazdığı De Te Fabula Narratur (Anlatılan Senin Hikayendir) sözü. Akademik bir kariyer hedefleyenler için ise bu kitap yaşanılan karanlık resmi tüm detayları ile ele aldığından ötürü bir rehber niteliğinde. Kitap, günümüz akademik ortamında sorunların, kaygıların veya tehditlerin birbirine benzediğini anlatırken, vakıf üniversitelerinde öznel koşulların karanlığa doğru ilerlediğine dair iddiaları cesur bir biçimde ortaya koyuyor.

Kitabın ana fikri prekarya kavramı üzerinden inşa ediliyor. Prekarya, belirsiz anlamına gelen precarious ile proleterya sözcüklerinin birleşiminden oluşuyor. Prekaryaya yönelik çeşitli tanımları ortaya koyan Vatansever ve Gezici (2015), prekarizasyonu “her daim belirsiz ve güvensiz yaşam koşullarıyla karakterize edilen ve toplumun kıyılarına itilmiş kesimlerden ziyade, vasıflı emeğin güvencesizleştirilmesi” perspektifi ile ele alıyor. (p.17) Hatta Standing’in prekarya tanımına atıfta bulunmuş olmaları onların akademinin mevcut koşullarına daha uygun görünen bir tanıma yönelmelerine sebep olduğunu söyleyebiliriz.

Standing (2011) prekaryayı yoksul sayılmayan ancak mevcut gelirlerinin sürekliliğinin de garanti altında olması mümkün olmayan gruplar olarak ele alır (i). Akademisyenlerin bu meşakkatli eğitimleri ve ardından sahip oldukları kalifiye özelliklerine rağmen; gelecek belirsizliği, esnek çalışma koşulları gibi nedenlerle sömürü ve güvencesizliği kabulleniyor olması başlı başına bir sorundur. Çünkü bu koşullar, entelektüel birikimi ve bilginin değerini metalaştırarak, akademisyenin entelektüel mirasına yabancılaşmasına neden olur. Vatansever ve Gezici’nin kısa dönemli sözleşmelere sahip olan, sınırlı sosyal haklarla hayatını idame ettirmeye çalışan bugünün vakıf üniversitelerinde çalışan akademisyenlere yakıştırdığı prekarya tanımı son derece uygun bir analiz yapılmasının kapılarını açmaktadır. Özellikle son günlerde Kıbrıs’ın kuzeyinin “Eğitim Adası” olma vizyonunun da güvencesizleştirilmiş akademik iş gücüne bina etmesi bu kitabın daha ilgi çekici kırıyor.

Aslı Vatansever ve Meral Gezici Yalçın’ın kaleme aldığı 268 sayfa uzunluğundaki eser, Türkiye’deki sözde vakıf üniversitelerine eleştirel bir biçimde yaklaşıyor. Sadece sistematik bir neoliberalizm eleştirisi yapmak yerine, çok daha karmaşık bir ağın iktidar ilişkilerini de ortaya sermeyi başarıyor. Şikayet eden akademisyenlerin, aynı zamanda sisteme nasıl yardımcı olduğunu ortaya koymaktan çekinmeyerek çok daha çarpıcı bir anlatım sunuyor. Tarihsel süreçlerin yeteri kadar kapsamlı ele alınmamasına rağmen, ortaya çıkan eser hem akademideki prekarizasyonu, hem de genel anlamda neoliberal dönüşüm ile ilişkisini güçlü bir şekilde gözler önüne seriyor. Türkiye’de akademisyen olmanın zorluklarını tüm detaylarıyla okuyucunun gözleri önüne seriyor. Kitap hem yeni bir tartışma alanı yaratıyor, hem de akademinin geleceği üzerine daha adil bir politikanın geliştirilmesine davet ediyor.

*“Ne Ders Olsa Veririz: Akademisyenin Vasıfsız İşçiye Dönüşmesi”. Aslı Vatansever ve Meral Gezici Yalçın. İstanbul: İletişim. 2015. 268 s. 
(i) Guy Standing (2011) The precariat: The new dangerous class. London, UK and New York: Bloomsbury Academic.

Dergiler Haberleri