Lurucina’da bulunan kemiklere ne oldu?

Londra’dan bir okurumuz şunları paylaşmak istediğini söyledi: “Değerli Sevgül arkadaş, İyilikte olman dileklerimle başlarım. Kısa ve öz olarak değinmek istediğim mesele şu: H.’nin Enformasyon Dairesi yetkililerinden birisi olduğu zama

 

 

Londra’dan bir okurumuz şunları paylaşmak istediğini söyledi:

“Değerli Sevgül arkadaş,

İyilikte olman dileklerimle başlarım.

Kısa ve öz olarak değinmek istediğim mesele şu: H.’nin Enformasyon Dairesi yetkililerinden birisi olduğu zaman, kendisine Lurucina’da sığınak yapılmak için daha önceleri kazılmış yerde insan kafatasları göründüğünü anlatmıştım.

Lurucina’da 20-25 yıl önce sığınak yapmak amacıyla kazılan bazı hendekler vardı. Bundan 4-5 yıl kadar önce bir arkadaş göstermişti bana bu yeri. İki-üç ayak derinlikte, kafatası kalıntıları vardı. Kemikler de.  Benim gördüğüm üç kafatası, birbirine çok yakındı ve dağınık vaziyette gömülmüş izlenimi yaratıyordu. Yani üstüste, altalta gömülmüş gibi bir hal, düzenli bir gömü değildi. Ben H.’yi bilgilendirince, o da sanırım Kayıplar Komitesi yetkililerini bilgilendirmişti, hemen ertesi günü Lurucina’ya (Akıncılar) gittiler. O kalıntılardan örnek aldılar mı, almadılar mı bilmem. Kısa bir süre sonra o hendekler tamamıyla örtüldü, kapatıldı. Yol kenarı da belediye tarafından inşa edildi.

H., bu durumu Kayıplar Komitesi’ne bildirmiş, orada çalışan iki polis emeklisi köye gitmiş, o kalıntılara bakmaya. Sonra bir şey duymadım.

Bu yer, Hacali’nin Vrahtisi yani bahçesi ile Yaşlı’nın Evi arasında, Teşkilat önde gelenlerinden B.’nin evine de yakın. O gün oradaymış. Lurucina’da olduğu iddia edilen kayıplarla ilgili olası gömü yerleriyle ilgili bilgisi olup olmadığını sormuşlar. Onun yanıtı da “Ben casus değilim ki size konuşayım” olmuş. Şimdi bu adam sanırım hayatta değildir.

O gün, bugündür hep merak ederim. Bu insan kafatasları ve insan kemikleri oradan alındı mı, alınmadı mı? Bulundukları yerde üst üste gömülü vaziyet gösteren bu kalıntıların anlamı ne idi? Yakın zamana mı ait idiler yoksa daha önceki dönemlere mi uzanırlar?

Bu bilgi sana bir şey söyler mi?

Lurucina’da bir şey çıkmamış olması da beni bunu tekrar düşünmeye itti...

Lütfen gerek H.’den, gerekse Kayıplar Komitesi’nden bu konuda bilgi iste bakalım ne çıkacak...

Kolay gelsin yorulmaz savaşçı...

Selamlar...”

(Adı yanımızda mahfuz).

Konuyla ilgili olarak okurumuzun sözünü ettiği H. ile görüştük, bu olayı doğruladı ve kendisinin o dönem Kayıplar Komitesi yetkilisi olan Ahmet Erdengiz’i bu konuda bilgilendirdiğini ancak konuyu daha sonra bizzat takip etmediğini belirterek “Lurucina’ya gittiler mi, gitmediler mi bilemem, orası birinci derece askeri bölgedir, orada kendilerine kazı izni verildi mi, verilmedi mi bilemem, zannetmem ama çünkü bildiğim kadarıyla Lurucina’da kolay kolay kazı yürütülemez” diye konuştu.

Kayıplar Komitesi’nin bir ilgilisi bu kalıntıların antik kalıntılar olabileceğinin tartışılmış olduğunu sanki hatırladığını ancak konuyla ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olmadığını, o dönem bu konularla Erdengiz’in ilgilendiğini, bu konuda kendisinin bilgisi olmadığını belirtti. Sözkonusu ilgili bu olayın 2005-2006 yıllarında meydana gelmiş olabileceğini de belirtti.

Konuyla ilgili olarak eski araştırma görevlilerinden birisiyle de görüştük ancak o da Lurucina’da böyle bir olay hakkında bilgi sahibi olmadığını söyledi.

Londra’dan bu okurumuza verdiği bu bilgiler için çok teşekkürler. Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi sahibi okurlarımızı isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8435 numaralı telefondan beni veya 22 83607 numaralı telefondan Kayıplar Komitesi görevlisi Mine Balman’ı aramaya davet ediyorum.

 


 

OKURLARIMIZDAN...

 

“Çalışmalarınız, kayıplarla ilgili propaganda oyunlarına son vermiştir...”

 

Bir Kıbrıslırum okurumuz şunları yazdı:

“Bravo Sevgül!

Lütfen bu harika çalışmalarını sürdür... Vuno’yla (Taşkent) ilgili yazdıklarını okudum. Ben  Vuno’yu çocukluğumdan bilirim çünkü dedemleri ve amcamları köyde ziyarete giderdik. Babam Vuno’da büyümüştü ve benim de o günlerden soluk hatıralarım vardır.

Sevgili Sevgül,

Yapmakta olduğun bu iş, senin çalışmaların, onca yıldan sonra siyasi kurumların kayıplarla ilgili propaganda oyunlarına son vermiştir. Hem hayatlarını kaybeden, hem de nerede gömülü oldukları bilinmeyen savaş kurbanları, çifte adaletsizliğe uğramışlardır. Önce hayatlarını kaybettiler, sonra da yetkililer onların akibetini öğrenmek için yıllarca doğru düzgün hiçbir çalışma yapmadılar ve onları tümüyle görmezden geldiler. Tüm bunların birazcık da olsa değiştiğini görmek çok iyi...

Dimitris Hacıdimitriu.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri