Leymosunlular Pikniği’nin ardından düşünceler…

Leymosunlular Pikniği’nin ardından düşünceler…

 

Ve tam da "biz"i anlatmıştı sanki Cemal Süreyya bir şiirinde, memleketteki halimizi...

“Aynı şehirde; Sen varsın, Ben varım, Biz yokuz...”

Kıbrıs’ta batı standartlarına uygun ilk nüfus sayımı 1901 yılında geçer kayıtlara…  Bu zaman diliminde Kıbrıslı Türk nüfusun % 93.6’sı karma ve % 6.4’ü de müstakil yerleşim birimlerinde, Kıbrıslı Rumların %57.5’i karma ve %42.5’i müstakil yerleşim birimlerinde yaşamaktadır.  Belki de bu ‘karma’ yaşamın izleridir, kültürel yapıyı ve karakteri şekillendiren…


Peki uzun yıllar nasıl yönetilmiştir ‘göç’ hareketleri? Başarılı demek mümkün mü? Pek çok yüreği daraltan ‘yabancılaşma’ hissi ve “Bizi fena dağıttılar” isyanı, bir yerlerde ciddi yanlışlar olduğunun göstergesi herhalde…

 

Cenk MUTLUYAKALI

Birisi, derin ‘ahlar’ çekerek fotoğraflara bakarken öfkelendi, “Lanet olsun” dedi, “Bizi dağıttılar!..”
Ne ilginç değil mi?
Tam da bunu, bir şehrin insanının “bir araya geldikleri” günde söyledi…
Bir başkası, “üzüldüm” dedi!..
“Niye” dedim, “Ne güzel bir aradayız…”
“Avustralya’da olsak, anlardım” diye sürdürdü sözlerini, “Ama Kıbrıs’ta, kendi ülkemizde, buluşmak için piknik düzenliyoruz, sanki bu ülkenin yabancısıyız…”

Ne kadar yabancıyız…

Bu hissi çok fazla yaşıyoruz sanıyorum: “Yabancılaşmak…”
Tam da "bizi" anlatmıştı sanki Cemal Süreyya bir şiirinde, memleketteki halimizi...
<< Aynı şehirde; Sen varsın, Ben varım, Biz yokuz... >>
Aslında, varız…
Ama hep “eksik” bir yanımız, hep biraz “yabancıyız…”
Bu “yabancılaşmanın” bir miktarı kaçınılmaz, kabullenmeliyiz…
Salt “nostalji”yle yaşanmıyor, bilmeliyiz…
Ama sanırım en önemli sıkıntımız, yaşadığımız “değişim”in çok fazla savruk olması…
“Maya”nın bozulması…
Böylece, hamur ne kadar kıvamına gelirse gelsin, eski tadını bir türlü bulamaması…
Evet, bugün, “piknik fotoğrafları” arasında biraz tarihe uzanacağız, rakamlara bakacağız ve sonra yeniden düşüneceğiz, biz neden yabancılaştık diye…
Hem ülkemize, hem kendimize…

Gerilere gidersek

Keşke, bugün edindiğimiz deneyimlerle yeniden geriye doğru çevirebilseydik zamanı…
Mesela 1975’e dönseydik…
Bilemiyorum, hem savaş hem de ‘ganimet’ psikolojisi içerisinde daha farklısı yaşanır mıydı?
Emin olamıyorum doğrusu…
Bugün elde ettiğimiz deneyim ve yaşadığımız duyguları, bu ülkeyi, kendi değerlerini daha iyi koruyarak mı değerlendirirdik, yoksa, ‘ganimet ekonomisi’ni çok daha ustalıkla kendimize yontarak mı?
Bu sorunun yanıtı elbette zor…

‘Göç’ hareketlerini yönetememek

Soyalp Tamçelik’in  “Kıbrıs’ta İç Göç Hareketleri ve Olası Bir Anlaşmada Etkileri” başlıklı çalışması, aslında, Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik “göç hareketleri”nin nasıl yönetilemediğini de anlatır bizlere…
Kimileri söylenir durur,  “Kıbrıs’ta hiçbir zaman ortak bir yaşam olmadı” diye…
Oysa, eldeki veriler, 1950’li yıllara kadar böylesi bir “karma” yaşama dikkat çeker…
Bugün, ‘Leymosunlu’, ‘Baflı’, ‘Larnakalı’ ve diğer bölgelere yönelik insan karakterine yansıyan özellikler, hem coğrafyadan alır rengini, hem de bu ‘karma’ yaşamın izlerinden…


İlk sayım… 1901’den bugüne

Kıbrıs’ta batı standartlarına uygun ilk nüfus sayımı 1901 yılında geçer kayıtlara…
‘Leymosunlular Buluşması’ndan yola çıktığımız için not düşelim, etnik nüfus yapısına göre oluşturulan tablolara bakıldığına, 1901 yılında Limasol’da sadece 2 ‘müslüman’ yerleşim birimi vardır, 62 Hristiyan!.. Ve dikkatinizi çekerim, 57 yerleşim alanında “karma” sürer yaşam…
Bu zaman diliminde Kıbrıslı Türklerin müstakil olarak yaşadığı yerleşim birimlerinin toplam nüfusu 5 bin 24’tür sadece… Kıbrıslı Türkler’in toplam nüfusu ise 51 bin 309 ve çok önemli bir çoğunluk, “karma” yerleşim birimlerinde, iç içe yaşamaktadır.
Daha geniş bir özetle Kıbrıslı Türk ürk nüfusun %93.6’sı karma ve %6.4’ü de müstakil yerleşim birimlerinde, Kıbrıslı Rumların %57.5’i karma ve %42.5’i müstakil yerleşim birimlerinde yaşamaktadır.
(Mavrogordato 1902: 52-53)
1931 yılında yapılan nüfus sayımı, karma yerleşim oranındaki artış eğiliminin devam ettiğini göstermiştir. Bu dönemde adadaki toplam Kıbrıslı Türk nüfusu 64 bin238, sadece Kıbrıslı Türklerin yaşadığı yerleşim birimlerinin nüfusu ise 4 bin 561’dir.
Kıbrıslı Türklerin % 93’ünün karma yerleşim birimlerinde yaşadığı görülmektedir.
Kıbrıslı Rum nüfusunun ise % 64.1’i karma ve %35.9’u müstakil yerleşim birimlerinde yaşadığı tespit edilmiştir. Bundan hareketle 91.904 Kıbrıslı Rum’un, müstakil Rum köylerinde yaşadığı görülmüştür (Kıbrıslı Rumların toplam nüfusu 256.952’dir).


***

Korku yılları… Göç yılları…
Göç yolları… Ve sonrası

Kıbrıslılar açısından 1963 ile 1975 yılları arası, acıdır, korkudur, göçtür…
Bu dönemde Kıbrıslı Türkler önemli çoğunlukla artık kendi bölgelerine çekilir, ‘karma’ yaşamın izleri kaybolur, giderek…
25 bine yakın Kıbrıslı Türk göç eder, bu sürede…
Bu süreçte, Kıbrıslı Türkler’in yeniden ‘evlerine’ dönememesinin, Kıbrıslı Rum yönetiminin ‘tarihi bir hatası’ olduğu bugün çok daha iyi anlaşılmıştır.
Ve 1974’ün ardından yaşanan karşılıklı büyük göç…
Tamçelik’in  “Kıbrıs’ta İç Göç Hareketleri ve Olası Bir Anlaşmada Etkileri”nden aktaralım yine…
“180.000 (Kıbrıslı) Rum’la, 65.000 (Kıbrıslı) Türk yerlerinden ayrılarak,  bir başka bölgeye göç etmişlerdir. (US Assistance... 1981: i ve 5) Hâl böyle olunca (bu durum) her iki toplum için onarılması zor sosyal, siyasal, ekonomik, psikoloji, hülasa birçok travmaya neden olmuştur…”
İşte Limasol kökenli Kıbrıslı Türk’ün “Lanet olsun, bizi dağıttılar” dedikleri süreç budur…
1974’ün ardından, - ki bir savaş sonrası, elbette kolay değildir- Kıbrıslı Türkler, tam anlamıyla, ‘dağıtılmıştır’…
Ya “planlı” yapılmıştır bu “dağıtım”, özellikle… Ya da bir iş bilmezliğin, beceriksizliğin üründür…
Yine birisi anlatıyor, piknikte…
“1975, Limasol’dan Girne’ye geldik… Kimi evler, Lefkoşa’dan gelenlerce sahiplenilmişti… Kimileri, Kıbrıslı Rumlar’ın evlerini, satıyordu, Limasol’dan gelenlere… Mağusa’ya gitmemizi söylediler… Oysa yakınlarımız Girne’ye yerleşmişti… Kimimiz Mağusa, kimimiz Güzelyurt dağıtıldık. Tüm ilişkilerimiz farklılaştı….”
Çok ilginçtir, Kıbrıslı Rumlar, 180 bine yakın göçmenin sorunlarını 1980’li yıllara geldiğinde çözüme kavuşturmuştur…
Oysa ki Kıbrıslı Türkler açısından, üstelik de on binlerce “ganimet” ev ve iş yerine rağmen, bu sorunun çözümlendiğinden söz etmek, bugün dahi mümkün değildir…

(Kuzeyden güneye geçen Rumlarla ile ilgili rakamlar, çeşitli kaynaklarda farklı şekilde
ifade edilmektedir. Buna göre 120.000 (Aktan 1999: 8), 150.000 (Halperin-Scheffer
1992: 140, Atabey 2009: 2), 168.000 (“Orta Doğu Kiliseler Konseyi”, Cyprus Mail Gazetesi, 20 Haziran 1991, No:22, s. 2, KKTC Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Rum Basın
Özetleri, 20 Haziran 1991, No:3, s. 2), 180.000 (Albrecht 1994: 25) ve 200.000 (Stephen 1997: 43, Clogg 1992: 208, Kallifatides 1992: 48) kişi olarak zikredilmektedir.)


***

Bu adanın tarihi ‘göç’le yazıldı!

-------
Şimdi, bir yanda “Karadenizliler” piknik yapar, bir yanda Leymosunlular…
Kültürlerin yaşatılması, insanların bir araya gelmesi, yeni kuşakların bir birini tanıması, toplumun belleğini ve kimliğini koruması adına bu etkinlikler değerli olsa da… İnsanı yine de düşündürür derinden…

-------


Kıbrıslı Türkler’in adanın kuzeyine göç hareketi, tam bir “dağıtma” sonucunu doğurduğu yetmezmiş gibi… Bir de, Türkiye’den Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik göç öylesine “savruk” ilerlemiştir ki…
Şimdi, bir yanda “Karadenizliler” piknik yapar, bir yanda Leymosunlular…
Kültürlerin yaşatılması, insanların bir araya gelmesi, yeni kuşakların bir birini tanıması, toplumun belleğini ve kimliğini koruması adına bu etkinlikler değerli olsa da… İnsanı yine de düşündürür derinden…
Bu adanın tarihi ‘göçler’le yazılmıştır çünkü…
“Nüfus ve göç hareketleri”ne dair Ulvi KESER’in bir çalışmasından yeniden anımsayacak olursak…
… “1974 Temmuz ayından itibaren Kıbrıs adasında farklı istikametlerde ve farklı
amaçlarla göç hareketlerine rastlanır. Esasında ada tarihi hep göçler tarihi olmuştur ve
tarihin farklı dönemlerinde hemen bütün adalar da aynı kaderi paylaşarak göç
olaylarına tanıklık etmiştir. Özellikle 1974 yılından itibaren adanın güneyinde Kıbrıslı Rumlara bırakılan bölgeden kuzeydeki güvenli bölgelere kaçan göçmenlerin yanında aynı şekilde
kuzeyden güneye geçen Rumlar da mevcuttur. Bu arada bazı Kıbrıslı Türkler de başta
Türkiye olmak üzere İngiltere, Avustralya, Amerika, İngiltere ve Kanada’ya göç
ederken bazı Rumların da Yunanistan dışında farklı Avrupa ülkelerine göç ettikleri
görülür. Ayrıca adanın farklı bölgelerinde yaşayan Latinler, Ermeniler ve Maronitler de
bu göç dalgasına kendilerini kaptırırken halen Kuzey Kıbrıs’ta Koruçam bölgesindeki
üç Maronit köyünde yaşayan Maronitler ise köylerinden ayrılmamayı tercih ederler.
Aynı şekilde Apostolos Andreas Burnu ile Yeni Erenköy köyü civarında yaşayan ve
‘Cira’ olarak adlandırılan yaşlı Rum kadınlar da yaşadıkları köylerinden ayrılmazlar ve
Türk tarafında kalırlar. Çok nadir de olsa bazı Kıbrıslı Türkler de Güney Kıbrıs’tan
ayrılmamayı tercih ederler. Bu yoğun göç faaliyetleri arasında adaya ayrıca Şubat 1975
tarihinden itibaren Türkiye’den de göçmenler gelmeye başlar. Çok farklı kültürler,
eğitim düzeyleri, sosyo-ekonomik durum, yaşayış tarzı, dil, gelenekler gibi pek çok
farklılıklar bir anda aynı çevrede toplanır ve aniden istenmeyen bazı olumsuz durumlar
da ortaya çıkmaya başlar.”

Dergiler Haberleri