KIBRIS SORUNU: BM NEDEN BAŞARAMADI? -3

Ghali Fikirler Dizisi daha önceki BM önerilerini detaylandıran 100 paragraflık sorunun çeşitli yönlerini kapsayan o güne kadarki en kapsamlı öneriydi.

 

 

Dilek Latif
dilek_latif@yahoo.com

 

 

Kıbrıs müzakereleri, bugüne kadar kaçırılan fırsatlar, çıkmaza giren süreçler ve sonuca bağlanamayan girişimlerden ibarettir. 1977 ve 1979 Doruk Anlaşmaları iki tarafın üzerinde anlaştıklarını kamuoyuna açıkladıkları, altına imza koydukları ve sonraki önerilere referans noktası ve yapı taşı oluşturan tek metinlerdir. Bu tarihten itibaren BM çatısı altında taraflar defalarca bir araya geldiler, beş BM Genel Sekreteri soruna müdahil oldu fakat sonuç değişmedi. 1980 yılında o dönemki BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim toplumlar-arası diyaloğu tekrar başlatmak için Hugo Gobi’yi özel temsilci olarak atadı. Görüşmelerde dört noktaya odaklanılmıştı. Bunlar iki taraf arasında iyi niyeti artırmak, Kıbrıslı Rumlar’ın Maraşa geri dönmesi, anayasa ve toprak konularıydı. Waldheim 1981 yılında Ara Anlaşma olarak bilinen bir değerlendirme raporu taslağı hazırladı. Değerlendirme Raporu iki bölgeli, iki toplumlu federal bir devletin kurulmasını, kuzey ve güneyin yanında federal devlet organlarının yer alacağı üç ayrı idari bölge öneriyordu. Raporu iki taraf da reddetti. Görev süresi boyunca epeyce çaba harcayan ve hayal kırıklığına uğrayan Waldheim Kıbrıs’ı “en takdir edilmeyen ve hüsran dolu” misyon olarak tanımlamıştı (1).

Diğer yandan Waldheim’in Değerlendirme Raporu, taraflar arasındaki derin görüş ayrılıklarını ortaya çıkardığı için önemli bir belge olarak görüldü. Kıbrıs Rum tarafı Kıbrıs Türk tarafının aksine “iki bölge” değil “iki yöre”; iki “federe devlet” yerine ise iki “eyalet” kavramlarını dile getiriyordu. Askersizleştirme, garantörlük hakları, üç özgürlükler ve yürütme konularındaki tezler arasında da büyük farklılıklar vardı. 1982 yılında Javier de Cuellar yeni BM Genel Sekreteri olarak göreve başlar. 1977-1979 yılları arasında eski BM Kıbrıs Özel temsilcisi olan Cuellar’ın ne elde etmek istediğiyle ilgili açık fikirleri vardı ve aktif bir rol üstlenmeye karar vermişti (2). Değerlendirme Raporunu temel alarak 1983 yılında taraflara iki farklı çözüm çerçevesinde yürütme, yasama ve toprak konularını içeren göstergeler sundu. Gelişme kaydediliyor görüntüsü varken Kyprianou’nun yüz yüze görüşmeleri reddetmesiyle çıkmaza girildi. Ayni yıl KKTC’nin ilanı sonrasında BM’nin ‘mini-paket’ yaklaşımından vazgeçip kapsamlı çözüme yönelmesiyle Kıbrıs müzakerelerinde yeni bir süreç başlamış oldu (3).

Artan uluslararası baskılar neticesinde Denktaş BM Genel Sekreterine bir mektup yazarak KKTC’nin ilanının çözüm umutlarını söndürmek değil gerçek federal temellerde bir çözümü hızlandırmak için olduğunu vurguluyordu. 1984 yılında müzakere sürecini tekrar başlatacak adımlar atıldı. Cuellar iyi niyet misyonu çerçevesinde tarafları dolaylı görüşmeler için New York’a davet etti. Kyprianou’nun Denktaş ile yüz yüze görüşmek istememesinden dolayı liderler ayrı ayrı odalarda oturmuş, Genel Sekreter odalara girip çıkarak arabuluculuk yapmıştı (4). Üçüncü tur görüşmelerden sonra iki toplumlu, iki bölgeli bağlantısız bir federasyon kurulması noktalarında uzlaşıldı. Görüşmeler tamamlandıktan sonra 1985 yılında Cuellar taraflara o güne kadar hazırlanmış en kapsamlı kurulacak federal yapının zeminini oluşturan Çerçeve Anlaşma Taslağını sundu.

Anlaşmaya göre Kıbrıslı Türkler %29 oranında toprak bulunduracak, bütün yabancı askeri birlikler adadan ayrılacak ve federal devletin tek uluslararası kişiliği olacaktı. Başkanlık sistemi öngörülen federasyonda, 1960 Anayasasına dayandırılarak başkan Kıbrıslı Rum, yardımcısı Kıbrıslı Türk, bakanlar kurulundaki temsiliyet de yine %70 Rum ve %30 Türk oranında olacaktı (5). Artık liderlerin nihai çözümde anlaşmaları beklenirken, Kyprianou daha fazla müzakere isteyerek tepkileri çekmiş, Denktaş metni olduğu gibi imzalamaya hazır olduğunu belirterek halkla ilişkiler zaferi kazanmıştı (6). Cuellar bazı değişikler yaparak taslağı tekrar sunmuş, daha sonra 1986 yılında yeni bir girişimle Cuellar Barış Planını hazırlamış fakat ikisinde de başarısız olmuştu.

Kıbrıs sorununun çözümü için 1988 yılında umutlar tekrar yükselir. Davos Dünya Ekonomik Zirve’sinde Yunanistan ve Türkiye Başkanları Papandreou ve Özal iki günlük bir  toplantı gerçekleştirir. Ardından Özal 1952 yılından beri Yunanistan’a Başbakanlık düzeyindeki ilk ziyarette bulunur. Ege ve Kıbrıs sorunlarının çözümüne başlamak için bir mekanizmanın kurulmasından bahsedilir (7). Bu arada 1988 yılı başlarında ılımlı olarak değerlendirilen George Vassiliou Kıbrıs Cumhuriyeti üçüncü Cumhurbaşkanı seçilir ve Kıbrıs sorununa nihai bir çözüm bulunması için görüşmelere hazır olduğunu açıklar. Cuellar, Vassiliou ve Denktaş’ın 24 Ağustos 1988 tarihli Viyana görüşmesinden sonra toplumlararası müzakerelerin önkoşulsuz, BM Güvenlik Konseyi kararları ve Doruk Anlaşmaları temelinde yeniden başlamasına karar verildi. 1989 yılında Cuellar çözüm için taraflara fikirlerini sundu. Bu fikirler siyasi eşitliğe dayalı, iki toplum için yeni bir ‘ortak ev’, yeni anayasanın kuracağı iki bölgeli iki toplumlu tek bir federal Kıbrıs öngörüyordu (8). Genel Sekreter Cuellar’ın fikirleri etrafında devam eden müzakereler 1990 New York’ta, Denktaş’ın ayrı self-determinasyon hakkı talebini Vassiliou’nun reddetmesiyle sonuçsuz kaldı. Bu defa ise uzlaşmaz taraf olarak Denktaş görülmüş, karşılığında Kıbrıslı Rumlar Avrupa Ekonomik Topluluğuna (AET) üyelik sürecini başlatabilmişti.

BM Genel Sekreteri, tartışmalar ışığında 1990 tarihli S/21183 raporunda siyasi eşitlik, paylaşılan egemenlik ve tek Kıbrıs kavramlarının netleştirmeye çalışmış, BM Güvenlik Konseyi de 716 sayılı kararında iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı tek Kıbrıs ilkesini tekrar teyit etmişti (9). Kısa bir aradan sonra yeni BM Genel Sekreteri seçilen Boutros Boutros Ghali 1992 yılında çözüm için Fikirler Dizisi’ni ortaya koydu.

Ghali Fikirler Dizisi daha önceki BM önerilerini detaylandıran 100 paragraflık sorunun çeşitli yönlerini kapsayan o güne kadarki en kapsamlı öneriydi. Ayrıca toprak düzenlemelerini içeren bir harita da içeriyordu. BM, yıllar içinde yoğun çalışmalar ve taraflarla sürekli fikir alışverişleri sonucunda ortaya çıkan fikirler dizisinin iki taraftan da kabul göreceğini bekliyordu. Siyasi eşitlik, bir toplumun diğer toplum üzerinde egemenlik hakkı iddia edememesi şeklinde formüle edilmişti (10). Kurulacak federasyon, tek uluslararası kişilik, yurtdaşlık ve egemenlik sahibi olacaktı. Denktaş Fikirler Dizisi’nin %90’nı kabul ettiğini fakat %10’un kabul edilemez olduğunu açıkladı. Vassiliou ise Fikirler Dizisi ve haritanın iki toplum lehine yapılacak bazı düzeltmelerden sonra genel bir çerçeve anlaşmasının temelini oluşturabileceğini bildirdi. New York’ta iki tarafın anlaşmaya yaklaştığı fırsatı, Ghali’nin liderleri istişare için eve göndermesiyle kaçırılmış oldu.

Ghali, başarısızlığın sorumluluğunu öneriyi olduğu gibi kabul etmeyen Kıbrıs Türk tarafına yüklerken, müzakereler yaklaşan Kıbrıs Rum Cumhurbaşkalığı seçimleri yüzünden askıya alınmıştı. Fikirler Dizisine karşı kampanya yürüten Glafkos Clerides’in zaferi görüşmelerin sonunu getirdi (11). Rafa kalkan Fikirler Dizisi’nin yerine Ghali bu kez de Denktaş ve Cleridis’in önüne toplumlar arasındaki derin güven eksikliğini gidermeyi amaçlayan ‘Güven Artırıcı Önlemler’ paketini koydu. En önemlileri Kapalı Maraş’ın geri verilmesi ve Lefkoşa Havalimanı’nın iki tarafın kullanımına açılması gibi iki tarafın da yararına olacak onbeş madde içeren paket üzerinde prensipte anlaşıldığı halde uygulama aşamasında yapılması gereken düzenlemelerde uzlaşı sağlanamadığından sonuç alınamadı.

Son iki BM girişimindeki başarısızlığa paralel olarak Kıbrıslı Rumlar’ın AB üyelik süreci ilerlemeye devam ediyordu. Böylece 1990’lı yılların sonlarına doğru Kıbrıs sorununun AB boyutu daha önceleri hiç olmadığı kadar görünür olmuştu (12). AB ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üyelik müzakerelerine başlama kararından sonra, yeni BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafları 1997 Ağustos ayında New York’a çağırarak Kıbrıs görüşmelerine dinamizm getirmeye çalıştı. Bu toplantıdan önce müzakerelerde durağan bir dönem yaşanmış ve liderler nerdeyse son dört yılda hiç görüşmemişti. BM Fikirler Dizisine benzeyen eşit iki toplumdan doğan tek egemenlik, tek uluslararası kişilik ve yurttaşlık, iki federe devletin aynı güce sahip olacağı bir federasyon önermişti (13). Görüşmeler önce Kıbrıslı Rum sonra Kıbrıslı Türklerin reddiyle başarısız olmuş, Denktaş başlayan Kıbrıs Cumhuriyeti üyelik müzakereleri sonrasında görüşmelere katılmayı durdurmuştu. Bu arada Dayton Anlaşmasıyla diplomatik ün kazanan Richard Holbrook da Kıbrıs sorununa el atmaya karar verir, fakat tarafların katı tutumu karşısında Kıbrıs misyonu kısa ömürlü olur.

1999 yılında BM Güvenlik Konseyi (1250 Kararıyla) Kıbrıs müzakerelerindeki kördüğümü çözmek için tarafları dolaylı görüşmeleri başlatmaya çağırır. Alvaro de Sato’nun mekik diplomasisi yürüttüğü Kasım 2000’e kadar BM himayesindeki beş tur dolaylı görüşmede hiçbir ilerleme kaydedilemedi. Denktaş Helsinki Zirvesinde Türkiye AB’ye resmen aday ülke ilan edilirken, Kıbrıs’ın üyeliğinde çözüm şartı aranmamasından rahatsızlık duymuştu. AB’nin Kıbrıs konusunda yanlış bir tutum izlediğini “Kıbrıs” adı altında Kıbrıslı Rumların üyeliğininin kabul edildiği takdirde adayı kalıcı olarak bölmenin sorumluluğunu taşıyacağını dile getiriyordu (14). Helsinki süreciyle Kıbrıs sorununa dahil olan AB’nin de desteğiyle Annan yıl sonunda hazırladığı “belge olmayan belge” de çözüm isteğini kuvvetli ifadelerle belirtiyordu. Kıbrıs Türk tarafının eşit siyasi statüsünün ilk kez bir BM Genel Sekreterince bu kadar net dile getirilmesine kızan Kıbrıslı Rumların masadan kalkması beklenirken, Denktaş görüşmelerden resmen ayrıldığını açıklıyordu. Annan’ın “egemen, bölünmez, ortak devlet” önerisi Denktaş’ın iki ayrı devlet esasına dayanan konfederasyon tezini içermiyordu (15).

AB, BM, ABD’nin yoğun diplomatik çalışmaları ve baskıları yanında, Türkiye ve adanın kuzeyinde Kıbrıs’ta çözüm yanlısı çevrelerin eleştirilerine maruz kalan Denktaş, Clerides’i yüz yüze görüşmelere davet eder. BM gözetiminde Ocak 2002’de başlayan görüşmeler Avrupa Konseyi Kopenhag Zirvesi öncesi tüm adayı AB’ye katabilecek kapsamlı bir anlaşmaya ulaşmayı hedefliyordu. Kıbrıs Türk tarafının yazılı sunduğu ayrı egemenlik, dönüşümlü başlanlık, aritmetik eşitlik temelinde ortak devlet kurumlarına katılım, Garanti ve İttifak Anlaşmaları’nın devamı gibi önerileri karşı taraf kabul etmiyordu. Müzakerelerdeki kısırdöngüyü bozup sürece yeni bir ivme katmak isteyen Annan, Kasım ayında adayı AB bünyesinde birleştirmek için bir çözüm planı ortaya koyar. Annan Planı olarak bilinen “Kıbrıs Sorununun Kapsamlı Çözümü için Temel” belgesi o güne kadar BM tarafından geliştirilen en ayrıntılı, en kapsamlı ve beş farklı versiyonunun üretildiği en uzun süre müzakere edilen çözüm girişimiydi. Annan’ın önerdiği ilk paket 130 sayfalık, yeni ortaklık devleti için bir anayasa (…); güvenlik, mülkiyet, toprak düzenlemeleri, AB ve diğer teknik konularda ekler içeren bütün bir metindi (16). 1960 Anayasasının ilerisine giderek bir Kıbrıslı Rum başkan ve Kıbrıslı Türk yardımcıdan oluşan yürütme yerine, İsviçredeki Federal Konseye benzer bir model tasarlanmıştı. Kurulum Anlaşmasındaki 14 madde, Planın esas yönlerini basitçe özetliyordu. İki kurucu devletli federasyonda merkezi hükümete sınırlı yetkiler veriliyor, sadece AB ve dış ilişkiler, merkez bankası, federal finans, havacılık, denizcilik, iletişim gibi alanlarda sorumlu tutuluyordu (17).

İki lider de müzakereye hazır olduklarını bildirirken Clerides aynı zamanda birçok açıklama istemişti. Taraflar, Anavatanlar’ın Dişişleri Bakanları, ABD ve İngiltere ile karşılıklı fikir alışverişlerinden sonra değiştirilmiş versiyonuyla Annan Planı-II ortaya çıkmıştı. Aralık ayında gerçekleşecek Kopenhag’daki Avrupa Konseyi toplantısından önce AB Genişleme Kararı verilmeden Kıbrıs sorununu çözüme kavuşturmak hedefleniyordu (18). Kıbrıs Türk tarafının olumsuz tavrıyla hedefe ulaşılamadı. Bu arada adanın kuzeyinde “Kıbrıs’ta çözüm engellenemez” sloganıyla Annan Planı ve AB üyeliğini destekleyen kitlesel gösteriler yapılmaktaydı. Kıbrıs Cumhuriyeti, üyelik anlaşmasını imzalamadan önce BM “son atışını” yapar ve Annan III’u masaya koyar fakat çetin geçen görüşmelerde Denktaş yapılan tüm değişiklik önerilerini reddeder (19). De Soto bu durumu “yolun sonu” olarak tanımlamıştı.

 

 

  Devam edecek...

*Barışı Konuşmak Teori ve Pratikte Çatışma Yöntemi, Editör Nezir Akyeşilmen, Ankara: ODTÜ Yayıncılık, 2013.” kitabında yer alan  “Kıbrıs Sorunu: BM Neden Başaramadı, ss.195-216.” bölümünden alınmıştır.

 


Kaynaklar

(1). Newman, Edward, ‘The Most Imposible Job in the World: The Secretary General and Cyprus’, Derleyenler Richmond, Oliver ve Ker-Lindsay, James, The Work of UN in Cyprus, Basingstoke: Palgrave MacMillan, 2001, s.127.

(2). Ker-Lindsay, James, ‘From U Tant to Kofi Annan: UN Peacemaking in Cyprus, 1964-2004’, South East European Studies at Oxford (SEESOX), Occassional Paper No. 5, October 2005, p. 15.

(3). Sözen, Ahmet, The Cyprus Conflict and Negotiations, Ankara: Can, 1998, s. 52.

(4). Kızılyürek, Niyazi, 2009, s. 76.

(5). Erhürman, Tufan, 2009, s. 130.

(6). James Ker-Lindsay, ‘From U Tant to Kofi Annan, s. 16.

(7). Panteli, Stavros, The History of Modern Cyprus, Nicosia: Printco Ltd, 2005, p. 298.

(8). Tocci, Nathalie ve Kovziridze, Tamara,  s. 79.

(9). BM Güvenlik Konseyi Kararı 716 ( S/ 23121 08/10/91), para 4 ve 6.

(10). UN Sekretary General, ‘Set of Ideas for the Reunification of Cyprus’, S/24472, 1992), pt .11 ve pt.21.

(11). Hannay, David, Cyprus The Search for a Solution, New York: Taurus, 2005, s.8.

(12). Hannay, David, 2005, s. 49.

(13). Tocci, Nathalie ve Kovziridze, Tamara, ss. 81-82.

(14). Güven,  Erdal, Helsinki’den Kopenhag’a Kıbrıs, İstanbul: Om Yayınevi, 2003, s.18.

(15). Güven,  Erdal, 2003, s. 65.

(16). Hannay, David, 2005, s. 182.

(17). Palley, Claire, An International Relations Debacle The UN Secretary-Generaal’s Mission of Good Offices in Cyprus 1999-2004, Oxford: Hart Publishing, 2005, ss.34-35. 

(18). Palley, Claire, 2005, s. 37.

(19). Hannay, David, 2005, ss. 206-219.

İlgili Haberler

Dergiler Haberleri