Kıbrıs Müzakereleri nereye gidiyor?

Kıbrıs Müzakereleri nereye gidiyor?

 

Nikolaos Stelya
stelgias@gmail.com

Kıbrıs Sorununda yeni bir süreç başlamış durumda. Adanın kuzeyinde gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında başlamış olan süreç kritik bir evreye giriyor. İki liderlik, belirli şartlar altında, çözümün önümüzdeki İlkbahar aylarına dek mümkün olabileceğini vurguluyorlar. Adanın her iki kesiminde de Kıbrıs Sorunu tekrardan gündemin ana maddelerinden birisine dönüşüyor?

Kıbrıs Sorununda gelinen son nokta ne? İki tarafı bazı önemli konularda ayıran başlıca görüş ayrılıkları ve meseleler neler? Yabancı unsurların Kıbrıs Sorununun yeni sürecine soyundukları rol ne? Tüm bu soruların cevaplarını ve Kıbrıs’taki son gelişmeleri yazımızın devamında üç ana madde halinde özetlemeye çalışıyoruz.

Çözüm için umutlu muyuz? Tabii ki…

Mustafa Akıncı’nın ve Nikos Anastasiadis’in son günlerde gündeme getirmiş olduğu ‘İlkbahar’da çözüm mümkün’ perspektifi gerçekçi bir yaklaşım mı? Elde ki veriler bu görüşü destekleyici mahiyette.

2015 Nisan’ından sonra adadaki müzakere süreci yeni bir ‘momentum’ ile ilerliyor. İki liderlik arasında samimi bir diyalog atmosferi hakim. Limasollu iki lider içtenlikle birbirlerine hitap edebiliyor. Ayrıca, iki lider B.M.’nin ve yabancı unsurların da desteğini arkalarına almış durumdalar.

Beri yandan, adanın her iki kesiminde de çözüm istenci kararlılıkla dillendiriliyor. Adanın kuzeyinde 1983’te tesis edilmiş olan siyasi yapı her açıdan bir sorunlar yumağına çevrilmiş durumda. Bu yapı, 21. yüzyılda bu coğrafyada kendi kimliğiyle özerk bir şekilde yaşama arzusu içerisinde olan Kıbrıslı Türklerin istemlerine cevap verecek nitelikte değil. Benzer bir durum, adanın güneyi için de geçerli. Siyasi ve sosyoekonomik açıdan, Kıbrıslı Rumlar zor bir süreçten geçiyor. 2013’te başlamış olan ekonomik krizin etkileri gündelik hayatı etkilemeye devam ediyor. Ayrıca, siyaset düzlemi yolsuzluklar ve kirli ilişkiler yumağıyla çalkalanmaya devam ediyor. Hal böyleyken,

Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkler gibi çözüm perspektifine siyasi ve sosyoekonomik sorunlara bir hal çaresi olarak yaklaşıyorlar.

Umutluyuz ama…

Adanın her iki yakasında yeşeren çözüm umutlarına rağmen, belli başlı meselelerde iki toplumu büyük bir uçurum ayırmaya devam ediyor. Hâlihazırda çözümün önündeki en büyük sorunları şu maddeler halinde özetleyebiliriz:

• İki toplum arasındaki kopuk ilişkiler: Kıbrıslı Türklerin Rumların marketlerinden alışveriş yapıyor olmasıyla, Kıbrıslı Rumları Türk kumarhanelerinin kasalarını nakit parayla doldurmalarıyla ve ara bölgede düzenlenen bölük pörçük toplantılarla, iki toplum arasında sağlıklı iletişim kanallarının tesis edileceği beklenmemeli. Dahası, yerel medya ve sivil toplum kuruluşları yeni süreçte sınıfta kalmış durumdalar.

• Kıbrıslı Rumlar Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini kanıksamış değil. Adanın güneyinde kiminle görüşseniz, Kıbrıs Sorunu babında size aşağı yukarı aynı ifadelerle şu ‘serzeniş’le yaklaşacaktır: ‘Daha düne dek adanın bir azınlığı konumunda olan Kıbrıslı Türklere, hak ettiklerinden çok daha hak vermek üzereyiz. Federasyonun ortağı konumuna geliyorlar. Buna rağmen daha fazlasını talep ediyorlar. Neden?’ Kıbrıs’ın geleneksel nüfus yapısı eksenli bu bakış açısı 50’li yıllardan beri adanın gündeminde ve Kıbrıs Meselesinde önemli bir rol oynamaya devam ediyor.

• Kıbrıs Türk toplumunun önemli bir kesimi Selçuklu-Osmanlı geleneğinin bir mirası olan ‘fetih’ anlayışından kopmuş değil. ‘Kanla aldık kanla veririz’ anlayışı Kıbrıs’ın kuzeyinde dillendirilmeye devam ediliyor. Bu faşizan yaklaşımın ardında kuzeyde 1974 sonrasında tesis edilmiş olan ganimet kültürünün büyük bir rolü var. Zira bugün itibarıyla adanın kuzeyinde Kıbrıslı Rumlardan gasp edilmiş mallardan mayalanmaya devam eden geniş kesimler söz konusu.

• Adada Türk Silahlı Kuvvetleri’nin geleceği önemli bir meseleyi teşkil etmeye devam ediyor. Kıbrıslı Rumlar TSK’dan korkarken Kıbrıslı Türkler TSK’yı güvenlikleri için asli unsur olarak kabul etmeye devam ediyorlar (en azından toplumun geniş kesimleri). Hal böyleyken konu içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bu sorununun bir an evvel giderilmesi için iki toplumun cesaretli bir şekilde bir an evvel yaratıcı fikirleri gündemlerine almaları lazım.

• Federasyonu konuştuğumuz bir süreçte nedense bu federasyonun kurulmasından sonra bu yapının hangi şekilde ayakları üzerinde durabileceğini düşünmüyoruz. Adanın genelinde Türkçe’ye ve Helence’ye vakıf kaç insanımız var? Ortak yapıda bu insanlardan faydalanmak üzere düşünce ve projelerimiz var mı? İnsanlarımız federasyonun ne olduğunu biliyor mu? Onu yönetebilecek olan insan kaynaklarımız ilgili düşüncelerimiz var mı?

Bir an önce çözüm. Emperyalizme yem olmamak için

Tüm zorluklara, engellere ve yoksunluklarımıza rağmen Kıbrıs Sorununun çözümü adanın geleceği için bir zaruret hali almış durumda. Bu gerçeği kavrayabilmemiz için bölgemizde olup bitenleri dikkatli bir şekilde takip etmemiz gerekiyor.

Doğu Akdeniz 21. Yüzyıla emperyalist güçlerin çekişmesiyle giriyor. Bölgenin geneli, tam 100 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu’nun sergilemiş olduğu kompozisyona benzer bir resim çiziyor. ABD güdümlü Batı dünyası, Rusya, İran ve Çin gibi evrensel kapitalizm pastasından daha büyük pay talep eden güçlerle kıyasıya bir çekişme içerisine girmiş durumda. Bu büyük kapışmanın ana fay hattı Kıbrıs denilen küçük adanın var olduğu coğrafyada bulunuyor.

Kıbrıs’ın emperyalist güçlerin çekişmesinde oynadığı rolü daha iyi kavrayabilmek için, geçtiğimiz yıl, Amerikan Başkan Yardımcısı John Biden, İstanbul’da, Tarabya Köşkü’nde gerçekleştirmiş olduğu tarihi konuşmayı gözümüzün önünden bir an olsun ayırtmamalıyız. Ne demişti Biden? Avrupa’nın Rusya’ya olan göbek bağını –enerji bağımlılığını- kesmek için Mısır-İsrail-Lübnan-Kıbrıs-Türkiye-Yunanistan eksenli bir enerji köprüsü kurmak için harekete geçiyoruz. ABD Başkan Yardımcısının böylesi bir projeyi gündeme taşıdığı esnada, Washington’un Doğu Akdeniz’deki bu önemli projeyi diplomatik ve askeri açıdan ‘taçlandırmak’ için harekete geçmeyeceğini düşünmek oldukça naif bir yaklaşım tarzı olur.

Emperyalist unsurların Kıbrıs özelinde planlarını devreye sokmak için iki çeşit yolu denemesi gerekiyor: Ya adada federal çözüm ekseninde bir perspektif desteklenecek ya da adadaki taksimin nihayetlendirilmesi yoluyla bölgede yeni bir işbirliği arayışı içerisine girilecek. Şu an itibarıyla bu iki çözüm yolu da gündemde. Kıbrıslıların bu durumun ciddiyetini dikkate alıp temkinli adımlar atması gerekmekte. Çünkü sonuç itibarıyla, Kıbrıslıların pasif duruşa geçtikleri anda, emperyalist güçlerin empozeleri devreye girecektir. Bu da adanın geleceğini bekleyen büyük tehlikelerden bir tanesidir.

 

Dergiler Haberleri