Karantina Okumalar - 10

Eve kapandığı dönemin başında okuma odasını düzenlediğini, anlatan Tansel, “kitaplıkları yeniden düzenleme bahanesiyle, kitaplarla daha fazla okuma eylemini gerçekleştirme şansı buldum.” diyor.

Karantina okumlaları serisinde bu kez şehir plancısı ve kent hakkı aktivisti Serkan Tansel ile birlikteyiz.

Serkan için kitaplar, “hakikatten ölmemek için var olduğu kadar, hakikat ile yaşamak için” de var.  “Kitap okuma eylemi bir anlamada dünyanın, hayatın ve insanlığın gerçekleri ile yaşamak için bir gerekliliktir diye de tanımlanabilir.”

Eve kapandığı dönemin başında okuma odasını düzenlediğini, anlatan Tansel, “kitaplıkları yeniden düzenleme bahanesiyle, kitaplarla daha fazla okuma eylemini gerçekleştirme şansı buldum.” diyor.

“Oda içerisinde tüm kitapları kitaplıklardan indirip tekrar yerleştirirken, diğer taraftan koltuk, kitap okuma apliği gibi aksesuarları da okuma eylemini gerçekleştirebilmem için yerlerini aldılar” 

Bu günlerinde olumlu sayılabilecek yönünün, rutin iş ve gündelik hayattan uzaklaşma olduğunu ifade eden Tansel, kitap okumaya nispeten daha fazla yoğunlaşmamıza  da olanak tanıdığını anlatıyor.


 

“Okumak, hayatın gerçekleri ile yaşamak için bir gereklilik”

Serkan Tansel
Şehir Plancısı

“İnsan neden kitap okur?” sorusu çok kadim bir sorudur. Yeni tip korona virüs pandemisi sebebiyle evlere kapandığımız bugünlerde, bu soru yerini benzerine veya diğer versiyonuna bıraktı: “Korona günlerinde neden kitap okuruz?”

İnsan neden kitap okur sorusunun cevabı, bir artı bir eşittir iki gibi elle tutulur bir kesinlik içermez. Kesinlik içermemekle birlikte, cevap hem muhteliftir, hem de kişiden kişiye değişen sübjektifliğe de sahiptir. Birileri için okumak salt pozitif bilime uğraşmanın, mesleğine ait gündelik iş hayatını iyileştirmenin, geliştirmenin veya kolaylaştırmanın; başkaları için ise hayatı anlamaya ve değiştirmeye çalışmanın veya kendini tanımaya çalışmanın bir aracıdır sanırım.

Benim de hemfikir olduğum bir başka bakış açısını da Friedrich Nietzsche’den alıntılayarak kitap okumak eylemine uyarlamak isterim. Nietzsche, “hakikatten ölmemek için sanat vardır” der. Kitaplar, hakikatten ölmemek için var olduğu kadar, hakikat ile yaşamak için de vardır. Kitap okuma eylemi bir anlamada dünyanın, hayatın ve insanlığın gerçekleri ile yaşamak için bir gerekliliktir diye de tanımlanabilir.

Evlere kapandığımız bu apokaliptik korona günlerinde, hiçbir zaman emin olamayacaksam da, bahsettiğim nedenlerin bir veya birkaçı nedeniyle kitap okuyoruz diye tahmin ediyorum. Öte yandan eve kapanmak durumu, rutin iş ve gündelik hayattan uzaklaşmamızı sağladığı için, kitap okuma eylemine nispeten daha fazla yoğunlaşmamıza olanak veriyor. Bu günlerin olumlu sayılabilecek yönü, gündelik hayatın monoton rutininden uzak kalarak, kendi kendimizle baş başa kalmamızı sağlayan kitaplara daha fazla zaman ayırabilmemiz olmuştur. Ben de eve kapandığım bu dönemde, “okuma odasını” (çalışma odası demek içimden gelmiyor) ve kitaplıkları yeniden düzenleme bahanesiyle, kitaplarla daha fazla okuma eylemini gerçekleştirme şansı buldum. Oda içerisinde tüm kitapları kitaplıklardan indirip tekrar yerleştirirken, diğer taraftan koltuk, kitap okuma apliği gibi aksesuarları da okuma eylemini gerçekleştirebilmem için yerlerini aldılar. Kitapları düzenleme işi hâlâ devam ederken, her gün belirli olmayan saatlerde kitap okumam için kendime mazeret de yaratmış oldum. Naçizane birkaç kitap önerisini de aşağıda sırlamaya çalıştım:

           

Lûgat365 – Bazı Kelimeler Çok Güzel / Banu Ertuğrul - Onur Ertuğrul - Can Yayınları, 2015.

Öncelikle bu lûgat, diğer lûgatlara benzemiyor. Bu sözlükte senenin her günü için bir “güzel” ve “eski” kelime seçmiş veedebi eserlerden alıntılayarak cümle içerisinde kullanmış yazarlar. Ne yazık ki emojiler, capslar, giftlerin kullanıldığı bir çağa dönüşen bu günlerde; eski, güzel ve zengin anlama sahip bu kelimelere adeta bir saygı duruşu gösteriyor bu lûgat. Sözlük içerisindeki her bir kelime o kadar zengin bir içeriğe sahip ki, yerine kullanacak kelime bulmak o kelimenin anlamını tam olarak karşılamıyor. Bu güzel kelimeleri hatırlamak, bilmediklerimizi öğrenmek ve gündelik hayatımızda kullanmak, dili ve dahi insani iletişimi yok eden bu emoji saldırısına karşı duruşu da ifade edecektir.

Mavi Liste – Dengler’in İlk Vakası / Wolfgang Schorlau, Çeviren: Hulki Demirel, İletişim Yayınları, 2016.


Mavi Liste, adından da anlaşılacağı gibi yazarın bu serideki ilk romanı olma özelliğini taşıyor. Alman yazar, kurgu karakteri özel dedektifi Georg Dengler’in baş karakter olarak kurgulayarak okuyucuya zengin içerikli bir siyasi-polisiye roman sunuyor. Sade bir dil kullanan yazar, olayları anlatırken ara ara karakterlerin oluşmalarına etki eden geçmişlerini, birbirleri ile olan gündelik-sosyal ilişkilerini ve olayların vuku bulduğu şehirleri tasvir ediyor. Roman, sırf bir polisiye nitelik taşımıyor, yazarın değimiyle yakın zamandaki bir takım gerçeklerden yola çıkarak kurgulanarak hazırlanmış. Yazar, ana olay olarak kurguladığı yakın zaman ait terör olaylarının (RAF- Kızıl Ordu Fraksiyonu) devletle ve büyük şirketlerle ilişkiler üzerinde durarak, alt metinde ekonomi-politik bir yaklaşımı da veriyor. Yazarın “Mavi Liste” den başka Türkçeye çevrilen “Kavuran Soğuk”, “Münih Komplosu” ve “Koruyan El” romanları, mevzuya ilgi duyan okuyucular için okunmaya değer olduğunu düşünüyorum.

İstanbul İstanbul / Burhan Sönmez, İletişim Yayınları, 2015.

Burhan Sönmez, İstanbul’da yeraltında bir hücrede dört tutuklunun işkence altında birbirleriyle iletişim kurarak gösterdikleri direnişin hikaye/hikayelerini anlatıyor. Yazar romanda hem akıcı hem de edebi bir dil kullanarak, bir taraftan yeraltındaki hücrelerde geçen karanlık bir hikaye oluştururken, diğer taraftan her bölümde karakterlerin kendi ağzından geçmişlerine ait umut hikâyeleri anlatıyor. Yazar, birbiri içine geçmişçok katmanlı bir kurgu oluşturuyor. Ana hikâyeye eşlik eden her bir karakterin hikayesi, karakterlerin hücrede anlattıkları hayata dair eski zamanmasalları romanda yer alıyor. Bütün bu hikâyelere, arka planda adeta bir karakter gibi tasvir edilen İstanbul şehri bütün azameti ile eşlik ediyor.

Sol Popülizm / Chantal Mouffe, Çeviren: Aybars Yanık, İletişim Yayınları, 2019

Chantal Mouffe, isimden dolayı oluşabilecek yanlış anlamaları önlemek için, popülizm kavramına yeni bir tanım getirmediğini belirtiyor.Yakın zamandaki küresel krizlerin neoliberal modelin çelişkilerini görünür kıldığını ve neoliberal hegemonik oluşumun gerek sağdan gerekse soldan mevcut düzen karşıtı hareketlerce sorgulandığı bir konjonktür oluştuğunu belirtirken, bu konjonktürün adını da “popülist moment” koyuyor. Bu popülist momenti detaylandırırken radikal demokrasi üzerinden sol popülizm adında siyasi bir strateji ortaya koyuyor.

Dayanışma Ekonomileri – Üretim ve Bölüşüme Alternatif Yaklaşımlar / Aslıhan Aykaç, Metis Yayınları, 2018

Tüm dünyanın yaşadığı küresel salgın ile beraber “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”. Salgından önce yazılan bu kitap, özellikle ekonomik anlamda dünya düzeninin nasıl olacağı ile ilgili kehanet değil, nasıl olması gerektiğine dair alternatif ekonomik yaklaşımlar sunuyor. Özellikle yakın zamandaki 2008 ekonomik krizi ile birlikte günden güne daha da belirginleşen neoliberal ekonominin çelişkileri, bu kitapta da ortaya konulmaya çalışıldığı gibi alternatif üretim ve paylaşım arayışlarına yol açmıştır. Aslıhan Aykaç kalkınma, üretimin yeniden örgütlenmesi, bölüşüm, işyeri demokrasisi ve dayanışma ekonomileri gibi başlıklar üzerinde duruyor. Ekonomik alanda da yeni alternatifleri tartışmak ve gündemde tutmanın zamanı geldiğini düşünüyorum.


Önceki bölümler

karantina okumaları-1

karantina-okumalari-2

karantina-okumalari-3

karantina-okumalari-4

Karantina Okumaları -5

Karantina Okumaları -6-

Karantina Okumaları -7-

Karantina Okumaları -8-

Karantina Okumaları -9-

 

 

Güney Haberleri