Kadınlar, kadınlar…

Özgür olmayı, özgün olmayı, özerk olmayı vaat etti modern zamanlar

 

 

Nügen Derman Duru
nugenduru@hotmail.com

 

 

                                                                                     “Ey Tanrı! Ey ölüme bulaşmış gizemli kahkaha

                                                                                       Ne yazık ki sana yabancıdır benim ağlamalarım

                                                                                        Ben sana kafir, sana münkir, sana asi

                                                                                        Sana inat işte şeytan benim tanrım!”

                                                                                                                         Furuğ Ferruhzad

Kadınlar, kadınlar…

Ne yere sığdırılabildi ne göğe!

Kimi zaman gözde oldu. Kimi zamansa yerden yere vuruldu.

Kutsal sularla yıkandı anneliği lakin gün geldi cadı kazanlarının kaynatıcısı oldu; avlandı. Bitki köklerini topladı şifacı oldu, tarlada toprağı kazdı çiftçi oldu.  Anatomisi bir yazgı gibi durdu çoğu zaman karşısında. Bedeni mahpushane oldu, darlandı. Hırpalandı, oradan oraya savruldu. Fırtınalar koptu yüreğinde. Zihni, belleği darmadağın oldu. Cehaletle bilgelik arasında gidip geldi.

Cemre gibi düştü toprağa. Bereketin müjdecisi oldu.  Farklı farklı coğrafyalarda eşelerken toprağı, nice kederler de yaşadı sessizce.  Yine de cömertliğiyle yeşertti soyunu. Toprak tanrıçası Gaia oldu. Nergis oldu, leylak oldu, yasemin oldu. Coğrafyamda yaprağını döken cemile oldu. Büyüklüğünü bereketle birleştirip göğü dağları, okyanusları verdi.  

Lanet mi yoksa nimet mi bilinmez, kadın oldu.  Ayaklarının altında cenneti barındıran anne oldu en meşakkatli işe soyundu. Kucakladı yeryüzünün tüm çocuklarını. Yaşama sevincini iliklerine kadar duydu; yorgunluğun en güzel haliyle tanışık oldu.

 Kalemin ucu değdi Leyla oldu, Aslı oldu, Juliet oldu. Kara sevdanın öznesi olurken masallarda, mitoslarda Âdem’e başkaldıran Lilith oldu, Havva'ya dönüştü isyanıyla*.  Zeus’un Pandorası oldu; ondan bilindi her türlü kötülük.

Özgür olmayı, özgün olmayı, özerk olmayı vaat etti modern zamanlar. Tebessümü kahkahaya dönüştü. Dillere düştü; en çok da güzelliği ve zarafeti ile. En güzel sözler ona söylendi, en güzel şiirler, şarkılar ona yazıldı. Sonrasında akışkan aşkların öznesi oldu. Şımarık ruhların cirit attığı düzende, sakinliğin, huzurun izini sürdü.  

İlla ki sevdi, âşık oldu; illa ki bağlandı. İhanete uğradı. Yüreği ve bedeni nice yaralar gördü. Başını eğer gibi olsa da kimi zaman, sonra aydınlık gözleri ardını gördü.   

 Sınırlar çizildi, tel örgüler örüldü etrafına. Onuru ayaklar altına alındı. Çok romanlara konu oldu, ihanet etti, ihanete uğradı.

 Terini akıttı, yangınlarda can verdi. Yılmadı; hayatı çiçeklerle nasıl bezeyeceğinin yollarını aradı.  

 Kötülük kol gezerken yeryüzünde, en büyük ateş yine kendi yüreğine düştü. Baş aktörler hırslarının, kıskançlıklarının postalları ile çiğnerken her şeyi, o barışın ak güvercinlerini uçurdu. İyiliği nakış gibi işledi gökyüzüne. Çoklarının sığındığı liman oldu. Kimi ruhlar yalnızlığını sakladı bu köhnelikte, nicesi de terk edilmişliklerini ilintiledi köşesine.  

Ayrıntılarda doludizgin gezinirken zihni, ruhunu acıtanın ne olduğunu düşünmekten yorgun düştü. Umut eden, bekleyen taraf oldu.  Sonra yeniden ve yeniden şiirin dizelerine, müziğin notalarına, tuvalin renklerine konu oldu. Bir fırça darbesinin tuval üzerindeki zarafetiyle yürüdü yolunda. Hasta ruhlara kendini anlatmaya çalışırken, kol kanat gerdi umuda ısrarla. Yamulur gibi oldu, kanadı kırıldı,  hatta bazen fakat rüzgârın önünde dimdik durdu.

 Ne yere sığdırılabildi ne göğe!

 Afrodit oldu, Venüs oldu, Ares’e rağmen Eirene oldu.

Geleneklerin duvarları içine hapsedildi. Bedeni esareti oldu; özgürlüğün kapıları yüzüne kapatıldı. Yine kapkara bir mağaranın dışarı sızan ışığı oldu.  Emeğiyle, aşkıyla, onuruyla ezeli ve ebedi mekânlarda yanılsamalar yaşadı. Dipsiz kuyulara attı kimi zaman ketum ruhunu. Yorgun başını dayayacak yastık aradı. Örselendi,  yaralandı ama inatla yasak elmanın yarısı oldu. Sevginin, aşkın ağırlığı omzuna kuş misali kondu. Her daim öteki olmaya mahkûm edildi ancak kadın yüreği kocaman kocaman oldu.

 Yeryüzü laneti mi yoksa cenneti mi bilinmez ama tüm hayatı özgürleşmek için çırpınan yürek oldu .

 


[*] Efsaneye göre, Tanrı tarafından Âdem ile aynı anda yaratılan Lilith, Âdem’in itaat isteğine karşı çıkar. Bu anlaşmazlığın sonunda Lilith cenneti terk eder ve bu davranışından ötürü dışlanır, her türlü kötülüğün nedeni olarak görülür. Tanrı Adem’in kaburga kemiğinden eş olarak Havva’yı yaratır.

 

Dergiler Haberleri