'Her yıl 800-900 yeni kanser vakası'  

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Özlem Gürkut,  ülkemizde yaklaşık olarak yılda 800-900 yeni kanser vakası görüldüğünü belirterek “Eğer biz 350-400 bin nüfuslu isek, o zaman Avrupa’nın çok üzerinde değiliz.  Ama sorun şu ki; biz nüfusumuzu bilmiyoruz

Fayka Arseven KİŞİ

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Özlem Gürkut,  ülkemizde yaklaşık olarak yılda 800-900 yeni kanser vakası görüldüğünü belirterek “Eğer biz 350-400 bin nüfuslu isek, o zaman Avrupa’nın çok üzerinde değiliz.  Ama sorun şu ki; biz nüfusumuzu bilmiyoruz. İkincisi de nüfusumuzun kaç yüz binden oluştuğunu bilmeyince yeni teşhis ettiğimiz kanser sayısı Avrupa veya dünya ortalamasının neresinde onu hesaplayamıyoruz.” dedi.
Gürkut,  “Kıbrıs’ta en çok görülen kanserlere bakacak olursak akciğer kanseri çok belirgin üst düzeyde. Bunu da sigara kullanımının yaygınlığına bağlıyorum. Üstelik kadınlarda da çok sigara içen var. Onun için her iki cinsiyette de akciğer kanseri maalesef artıyor.” dedi.
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Özlem Gürkut sağlıktaki sorunlara da dikkat çekerek, Lefkoşa’ya yapılması planlanan yeni hastanenin işletmesi konusunda endişeli olduklarını vurguladı. 
Gürkut, “Çünkü eğer İngiltere’de başlayıp, Türkiye’de de devam eden şehir hastaneleri şeklinde yapılacak bir hastane ise bizim ülkemiz şartlarında zor ve uygulanabilir değildir. Çünkü kamu özel ortaklığı şeklinde yapılacak demektir” dedi.
Gürkut, “Geçen yıl sevklere 70 milyon TL’den fazla ödedik. Ama 19 milyon TL’ye de mal ettiğimiz bir Onkoloji Merkezimiz var”  diyerek, “Onun için sevkleri, personel açığımızı, yatak sayımızı hızla tamamlayarak azaltabilirsek, bu parayı kendi eksikliklerimizi gidermeye yönelik kullanıp yeni hastanemizi de kendimiz yapabiliriz” ifadesinde bulundu. 
KTTB Başkanı Özlem Gürkut ile sağlıktaki gelişmeleri, sorunları, KTTB Yönetim Kurulu’nun yeni dönemdeki hedeflerini konuştuk. 

  • YENiDÜZEN: Tabipler Birliği’nde yeni bir dönem… Yeni yönetimin bu dönemdeki hedefleri nedir?
  • Özlem Gürkut: Tabipler Birliği’nin yasasından aldığı görevleri vardır. Yasamızın bize emrettiği mesleki görevlerimiz konusunda çalışmalarımıza devam edeceğiz. Onun dışında bu dönemde bazı konulara ağırlık vereceğiz. Bunların en başında koruyucu hekimlik ve halk sağlığı konusunda çalışacak bir yönetim kurulu üyesi belirledik. Bu konudaki çalışmaları artırma hedefindeyiz. Çünkü Sağlık Bakanlığı bünyesinde de kamusal sağlık hizmetleri içerisinde de koruyucu sağlık hizmetlerinin arttırılmasının ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Halk sağlığını, insan sağlığını korumak, hastaları tedavi etmekten çok daha önemli ve akılcıdır. Bu nedenle koruyucu hekimlik ve halk sağlığı sorumlumuz kronik hastalıklarla ilgili ülkemizde çalışan hekimleri bir araya getirerek, hızlandırılmış birkaç toplantı yapıp, bu konuda izlememiz gereken yol haritalarını belirleyerek Tabipler Birliği’nin görüşlerini oluşturacak. Biz de yönetim kurulumuzda son halini vererek, Sağlık Bakanlığı’na ve ilgili kurumlara uygulanması için bunları ileteceğiz. Bu anlamda da baskı unsuru olacağız ki bunlar yaşam bulsun. 
    Onun dışında mesleki eğitim, mesleki olanakların geliştirilmesi için de çalışmalarımız devam edecek. Tabi ki çevre, insan sağlığını etkilediği için çevre ve doğa ile ilgili de sorumlularımız var. Bu konuda da çalışmalar yapılacak. Yasal mevzuatla ilgili çalışmalar yapacak hukuk komitemizin görevlileri belirlendi. Sağlıkla ilgili yasal mevzuatın, eksiklerin ve mesleki eksikliklerin giderilmesi için de çalışmalarımız hızla başlayacak.
    Halk Sağlığı Yasası yok. Gıda Güvenliği Yasası çıkmış olmasına rağmen tüzükleri tamamlanmadı. Hal Yasası halen yok, Tütün Yasası vardır ama denetimlerde Sağlık Bakanlığı müfettişlerinin sayıca yetersiz olmasından kaynaklı bazı fireler var. Yasa tam olarak uygulanamıyor ve insanları tütünün zararlarından koruyamıyoruz. O nedenle bu anlamda da bazı çalışmalarımız var. Yine çalışmaları güçlendirmek adına bazı platform, çalışma grupları oluşturmak ve ilgili, paydaş örgütlerle işbirliği yapmak, konusunda uzman kişilerle bir araya gelerek, daha spesifik ve uzman görüşler ortaya koyabilmek, sesimizi daha güçlü çıkarmak için işbirliği yapacağız. Sosyal, kültürel faaliyetlerimiz de devam edecek. 
     

“Sağlığın bütçedeki payı çok düşüktür. Bunu gelişmiş ülkeler düzeyine doğru çıkarmamız, alt yapı eksikliklerimizi, personel eksikliklerimizi tamamlamamız gerekir.” 
 

  • YENiDÜZEN: 40 yılda bu küçük toplumda sağlık sistemini oluşturmak çok mu zor? 
  • Özlem Gürkut: Aslında modern, çağdaş ülkelere bakıp çözümleri nasıl yarattıklarını görebilmemiz çok kolaydır. Bizim ölçeğimizdeki bir ülkede sistem oluşturmak zor değildir ama irade lazımdır. Direnç illa ki olacaktır. Çünkü insanlar alıştıkları düzenin devamını isteyeceklerdir. Değişim bazen dirençle karşılaşabilir. Hepimiz aslında yıllardır bu sistemin değişmesi gerektiğini söylediğimize göre ekonomik yanını iradeli şekilde aştıktan sonra değişimi sağlamak mümkündür. Bu konuda daha önceki yıllarda da çok ciddi çalışmalar yapıldı. Çalıştaylar düzenlenerek ilgililer bir araya getirilerek ortak kararlar üretildi, master planları yapıldı. Bunların hepsi de aslında benzer şeyleri söylüyor. Artık tekrar tekrar aynı konuları tartışmaktansa, uygulamaya geçirmenin fırsatlarını yaratıp, mutlaka yapmalıyız. Çünkü bu ortam sürdürülebilir değildir. Anayasamız da, devletin halka ücretsiz, adil, eşit bir sağlık hizmeti vermesini zorunlu kılıyor. Ülkenin sağlığa ayırabildiği kaynakları mümkün olduğunca artırması gerekir. Şuan sağlığın bütçedeki payı çok düşüktür.  Bunu gelişmiş ülkeler düzeyine doğru çıkarmamız, alt yapı eksikliklerimizi, personel eksikliklerimizi tamamlamamız gerekir. Ülkemizin sağlık alanında yetişmiş insan potansiyelini adil bir şekilde sisteme katmalıyız.
     
  • YENiDÜZEN: Sağlıktaki sorunları dile getirenler bir süre sonra Sağlık Bakanı veya üst düzey yönetici olabiliyor. Ama sağlıkta sorunlar oluşunca da bakanlıkla, sendikalar karşı karşıya kalıyor. Neden sorunlar aşılamıyor?
  • Özlem Gürkut: Sağlık Bakanımızı ziyaret ettik. Bakanımız da bir Tabipler Birliği Başkanı idi, o dönem söyledikleri, talep ettikleri ve tespitleri sağlıktaki sorunların giderilmesine yönelikti. İcraatları yaparken, onları unutmamasını istedik. Bu önemlidir, çünkü daha önce o koltuğun diğer tarafında da oturmuş birisidir. Biz bakana, işbirliği yapacağımızı sorunların giderilmesi için meslektaşlarımızın ve halkımızın lehine bir şekilde daha güzel sağlık sistemi oluşması için her türlü desteği vermeye, katkıda bulunmaya hazır olduğumuzu bildirdik. Bu dönemde çok verimli çalışıp, çok katılımcı olup, ülkedeki bütün hekimleri sağlık politikalarının belirlenmesine, karar mekanizmalarına katarak,  daha kabul edilebilir, direnci azaltıcı ortak kararlar alıp bir an önce daha güzel bir sağlık hizmeti sunumunun başlaması için çalışmayı önerdik. Dilerim ki böyle bir dönem geçireceğiz.

“Eksiklikler giderilmeden hizmet nasıl verilecek?”
 

  • YENiDÜZEN: Kamu hastanelerinde mesai sonrası hasta muayenesi gündemde… Siz bu uygulama için neler söylemek istersiniz? Bu gerçekleşebilir mi? 
  • Özlem Gürkut: Nüfusumuz çok hızlı artıyor. 3’üncü basamak hizmet veren Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi bu hasta yükünü artık karşılayamaz hale geldi. Sadece bina, alt yapı, yatak sayısı, donanım olarak değil, hekim sayısı olarak da karşılayamaz hale geldi. Dolayısıyla mutlaka alt yapının, yatak sayısının, bina şartlarının, teçhizatın yenilenmesi, güncellenmesi gerekir. Siz bunları yapmadıkça, poliklinik, ameliyathane sayısını artırmadıkça ve toplumun ihtiyaçlarına uygun hale getirmedikçe söz konusu hizmeti nasıl verebileceğinizi, bütün hekimler endişeyle karşılamaktadır. Dolayısıyla önce yatırım yapılmalıdır, çünkü her hekimin poliklinik yapacağı sayıda poliklinik odası yoktur, zaten uzun yıllardır dile getirilen ciddi bir ameliyathane odası sıkıntısı vardır. Yoğun bakım yataklarımızın yetersizliği zaten basının sürekli gündeminde. Siz çok ameliyat yapabilir misiniz orada? Ameliyat odanız olması gerekir, 24 saatte yaymak için hizmeti. Bütün bunlara çare üretilmelidir. Ama gerçek olan şudur ki; hekimlik 24 saattir, bizler 24 saat hekimlik yapıyoruz. Eğer bakanlık mesaiden sonra hastanede bu hizmetin süreceğine karar vermişse mutlaka hastane şartlarını düzeltmek zorundadır. 
     
  • YENiDÜZEN: Bu sistemin yeni yıldan önce uygulanacağı söyleniyor…
  • Özlem GÜRKUT: Karar açıklandıktan sonra ben hastanede değişen bir şey görmedim. Bir ek poliklinik binası yapılmadı, yatak sayısında artış olmadı, bazı yerlerde bariz hemşire sıkıntısı var ve hizmet veremeyen üniteler var. Onlar için yeni hemşire alımı söz konusuydu ama henüz hastaneye yansıyan bir şey yaşanmadı.

 “Geçen yıl sevklere 70 milyon TL’den fazla ödedik. Ama 19 milyon TL’ye de mal ettiğimiz bir Onkoloji Merkezimiz var. Onun için sevkleri azaltıp, personel açığımızı tamamlayıp, yatak sayımızı hızla artırırsak, bu parayı kendi eksikliklerimizi gidermeye yönelik kullanıp, yeni hastanemizi de kendimiz yapabiliriz.”

 

  • YENiDÜZEN: Hükümetler sağlığa neden kısıtlı bir bütçe ayırıyor?
  • Özlem GÜRKUT: Biz bunu hep söylüyoruz; yüzde 6’lar civarında bir paydır sağlığın bütçedeki payı. Bunun mutlaka yüzde 12’ler civarına çıkartılması gerekir en az. Bir de ayrılabilen kısıtlı bütçenin de akılcı ve doğru kullanılması önemlidir. Biz kendi alt yapımızı tamamlayıp, yatak sayımızı artırmadıkça, personel eksikliğini gidermedikçe, hasta sayısını düşürmemiz mümkün olmayacağı için gelen hastaları sevk etmek zorunda kalacağız ve zaten kısıtlı olan bütçemizi sevklere harcayacağız. Bize sevk edilen her hastanın tedavi maliyeti kendi şartlarımızın çok daha üzerinde olacak. Bu da zaten kısıtlı olan bütçeyi akıllıca kullanmamak olur. O yüzden bir an önce bu eksikliklerin giderilmesi ve sağlık hizmetinin geliştirilmesi gerekir.
     

“Yeni hastanenin nasıl yapılacağına dair endişelerimiz var. Çünkü eğer İngiltere’de başlayıp, Türkiye’de de devam eden şehir hastaneleri şeklinde yapılacak bir hastane ise, bu bizim ülkemiz şartlarına uygun değildir. Çünkü kamu özel ortaklığı şeklinde yapılacak demektir.”
 

  • YENiDÜZEN: Yeni bir hastane inşası gündemde ama sizin endişeleriniz var. Nedir endişeleriniz?
  • Özlem Gürkut: Sağlık Bakanlığı yeni bir hastane müjdesini verdi. Ama bu hastanenin nasıl yapılacağına dair endişelerimiz var. Çünkü eğer İngiltere’de başlayıp, Türkiye’de de devam eden şehir hastaneleri şeklinde yapılacak bir hastane ise bizim ülkemiz şartlarında zor ve uygulanabilir değildir. Çünkü kamu özel ortaklığı şeklinde yapılacak demektir.
     
  • YENiDÜZEN: Henüz kamu özel ortaklığı olup olmadığı açıklanmadı. Bakana ziyaretinizde siz böyle bir bilgi mi aldınız? 
  • Özlem Gürkut: Bilmiyoruz, Bakana sorduk ama açıklama yapmadı. Ama yaşlı bakım evinin de kamu özel ortaklığı şeklinde yapılıyor olduğunu öğrenince, hastane de mi öyle olacak? diye soruyoruz. Türkiye’deki sistem şöyle; mesela siz 2 bin yataklı bir hastane yapıyorsunuz. Arsayı siz sağlıyorsunuz, binayı özel şirket yapıyor. 2 bin yatağın diyelim ki 1500’nün doluluğunu 25 yıl boyunca garanti ediyorsunuz. Sanki her an o hastanede 1500 yatan hasta varmışçasına ödeme yapıyorsunuz. 25 yıl sonra binayı devralıyorsunuz. Şimdi bir köprüyü böyle yapmak olabilir. Niye? 25 yıl sonrada siz o köprüden geçip gidebilirsiniz. Ama hastanelerin teknolojilere ne kadar bağlı olduğunu düşünürsek siz zaten 25 yıl sonra o hastaneyi kullanamayacaksınız. İçindeki teknik donanım da kullanılmaz hale gelecek. Ama 25 yıl boyunca içinde 200 hasta yatsa bile siz 1500 hasta yatıyormuş gibi ödeme yapacaksınız. Belki bugün hayata gelen çocuğun, tıp fakültesinden mezun olup hekim olacağı zamana kadar siz bu ülkenin parasını o şirkete vermeye devam edeceksiniz. Bence ekonomik kaynakları kısıtlı bir ülke için bu doğru değil. 
     
  • YENiDÜZEN: Bu sistemin diğer ülkelerdeki başarısı nedir?
  • Özlem Gürkut: İngiltere’de başarısız olduğu kanıtlandı. Türkiye’de de ciddi sorunlar var. Bu kadar başarısız olduğunu bildiğimiz bir şeyi, bu kadar küçücük bir ülkeye yapmamızın hiç gereği yok. Biz geçen yıl sevklere 70 milyon TL’den fazla ödedik. Ama 19 milyon TL’ye de mal ettiğimiz bir Onkoloji Merkezimiz var. Onun için personel açığımızı kapatıp yatak sayımızı hızla artırırsak sevkleri azaltıp bu parayı kendi eksikliklerimizi gidermeye yönelik kullanarak yeni hastanemizi de kendimiz yapabiliriz. Fon oluşturabiliriz, kendi insanımızdan katkı isteyebiliriz, insanlar yatırıma döneceğine inandıkları bir şey için katkı yapmaktan geri kalmaz. Bir sağlık fonu var ve insanlar oraya katkıda bulunuyor, orada para birikiyor. Bu amaçla kullanabiliriz. Mutlaka kamusal sağlık sunumunu, alt yapısını, sistemini geliştirmek ve iyileştirmek zorundayız. Çünkü karnınız ağrırsa durup düşünüp hangi hekime hangi hastaneye gideceğinize karar verebilirsiniz ama eğer trafik kazası geçirirseniz ya da acil bir durumunuz oluşursa 112 sizi hemen alıp devletin acil servislerine götürecektir. Orada sizin seçme şansınız yoktur ve hayatta kalıp kalmayacağınıza oradaki hangi cihazın eksik olduğu, hangi personelin eksik olduğu etkili olacaktır. Bu nedenle çok güçlü ve tüm temel hizmetlerin aksamadan verilebildiği kamu hastaneleri oluşturmak zorundayız. Aynı zamanda özeldeki hastanelerimizin de hem alt yapılarını, hem hizmet sunumlarını, hem personellerini Sağlık Bakanlığı mutlaka denetlemelidir.Sağlık Bakanlığı ile görüşmemizde hem özel hem kamu hastanelerinin denetlenmesi konusunda kendilerinden talepte bulunduk. Çünkü topluma sunduğumuz toplam sağlık hizmetinin iyileştirilmesi gerekmektedir. Biz bunu sadece kamudan ibaret görmüyoruz.  Hem kamu hem özel bütün sağlık birimleri bilimsel kılavuzlardaki şartlara yükseltilmelidir.Sağlığa ayrılan ülke kaynakları adil ve eşit paylaştırılarak halkımıza daha iyi hizmet sunabilir hale gelmeliyiz.        
     

 “Bizim ülkemizde yaklaşık olarak yılda 800-900 yeni kanser vakası görülüyor. Eğer biz 350-400 bin nüfuslu isek, o zaman Avrupa’nın çok üzerinde değiliz.  Ama sorun şu ki; biz nüfusumuzu bilmiyoruz”


“Sorun şu ki; biz nüfusumuzu bilmiyoruz”
 

  • YENiDÜZEN: Kanser Bildirim Yasası Meclis’ten geçti. Kanser hastaları için yoğun mesai harcıyorsunuz. Nedir ülkemizdeki durum? Kanser artıyor mu? 
  • Özlem Gürkut: Bu konu çok sansasyonel. Çünkü bir açıklama, bir araştırma yayınlanır yayınlanmaz, ‘kanserin en çok görüldüğü ülkeler arasındayız, birinciyiz, beşinciyiz’ gibi sansasyonel şeyler çıkıyor.  Herhangi bir hastalığın oranını vermek için istatistik veriniz olmalıdır. Avrupa’da nüfusun her 100 bini için yılda 280 civarında yeni kanser vakası görülmektedir. Şimdi bizim ülkemizde de yaklaşık olarak yılda 800-900 kanser vakası görülüyor. Dolayısıyla biz 350-400 bin nüfuslu isek o zaman Avrupa’nın çok üzerinde değiliz.  Ama sorun şu ki; biz nüfusumuzu bilmiyoruz. İkincisi de nüfusumuzun kaç yüz binden oluştuğunu bilmeyince yeni teşhis ettiğimiz kanser sayısı Avrupa veya dünya ortalamasının neresinde onu hesaplayamıyoruz. 
    Kanser sayımızı bildirdik diyelim ve bildirimde 920 tane çıktı, peki bunu hangi nüfusumuza göre değerlendireceğiz? Resmi açıklanan 300 bin nüfusa göre mi -çünkü bu sadece vatandaşlardan oluşan bir istatistik olmayacak. Ülkenin kuzeyinde yaşayan herkes sonuçta bu sayının içerisinde olacak. Biz Alman, İngiliz, Çinli, Hollandalı, Türkiyeli hastalarımıza da bakıyoruz. Dolayısıyla bu sayının içerisinde tüm bunlar var. Demek ki bizim Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan nüfusu bilmemiz gerekir ki kanser oranlarını hesaplayabilelim. Ama kanseri kaydetmek doğru mudur? Doğrudur. Bu elde edilecek veriden koruyucu hekimlik hizmetlerini, tarama politikalarını, erken tanı politikalarını oluşturmalıyız. Bizim meme kanserinin Kıbrıs’ta görülme yaşı ortalama nedir bilmemiz gerekir. Bölgeler arasında bir fark var mıdır? Böylelikle risk gruplarını belirleyebiliriz. Bu da bize mesela mamografi ile taramayı 40 yaşında mı, 30 yaşında mı 50 yaşında mı yapalım, ne zaman başlatalım bilgisini oluşturmamız için veri olacaktır. 

  “Kıbrıs’ta en çok görülen kanserlere bakacak olursak akciğer kanseri çok belirgin üst düzeyde. Bunu da sigara kullanımının yaygınlığına bağlıyorum. Üstelik kadınlarda da çok sigara içen var. Onun için her iki cinsiyette de akciğer kanseri maalesef artıyor.”
 

  • YENiDÜZEN: Peki şuan bu bilgiler elimizde yok. Sizin Onkoloji Merkezi’nde gözlemlediğiniz nedir? 
  • Özlem Gürkut: Bütün dünyada kanser artıyor. Çünkü birincisi; ortalama insan ömrü uzuyor, böyle olunca kanser görülme artacaktır. İkincisi; tıp gelişiyor, teşhis etme olanaklarımız artıyor, daha fazla hastaya tanı koyuyoruz. Üçüncüsü de etrafımızda daha çok kanser vakası olmasının sebebi tedavideki olanakların ve başarımızın artırıyor olmasıdır. Çünkü 20-30 yıl önce kanser tanısı almış hastaların çok azı hayatta kalıp büyük bir bölümü yaşamlarını kaybederken, şu anda kanser tanısı ile yaşamakta olan insan sayımız arttı. Daha iyi tedavilerle yaşamlarına devam ettikleri için ya da daha uzun süre hayatta kaldıkları için biz her taraf kanser hastası ile doldu hissine kapılıyoruz. Ama biz dünyanın ya da Avrupa’nın çok üzerinde kanser görülme oranlarına sahip değiliz. 
    Kıbrıs’ta en çok görülen kanserlere bakacak olursak akciğer kanseri çok belirgin üst düzeyde. Bunu da sigara kullanımının yaygınlığına bağlıyorum. Üstelik kadınlarda da çok sigara içen var. Onun için her iki cinste de akciğer kanseri maalesef artıyor. Maalesef diyorum çünkü akciğer kanseri bütün dünyada da bir numara ve kansere bağlı ölümlerde de bir numarayı oluşturuyor. Ölüm oranı çok yüksek bir kanser... 
    Mesela kadınlarda meme kanseri çok sık görülüyor. Ama meme kanserini daha başarılı tedavi ediyoruz. O yüzden meme kanserinden kaybettiğimiz hasta sayıları bir numarayı oluşturmuyor. 
     
  • YENiDÜZEN: İnsanlarımız bilinçli mi? Kontrollerini yaptırıyor mu? Yoksa adalı insanın rahatlığını mı yaşıyor?
  • Özlem Gürkut: Çok kötü değiliz. Mamografi yaptıran insanlarımızın sayısı oldukça iyi ama insanların bircik bircik kendi ihtiyaçları ile mamografi taramalarını yaptırmaları değil, devlet eliyle bütün risk grubunun tamamına yakını düzenli aralıklarla taranmalıdır. Zaten kanserde erken teşhis, erken tanı yapılabilen çok fazla sayıda tür yok. 3 hastalık için ülkemizde tarama yapıyoruz. Rahim ağzı, meme ve kolon kanseri ile ilgili. 40 yaşından 69 yaşına kadar bütün kadınlara mamografilerini yıllık olarak yaptırmalarını öneriyoruz. Bu risk grubunda 150 bin kadınımız varsa bunun 150 binin hade 140 binin taranması gerekir. Siz bunu başardığınız zaman anlamlı bir şey yaparsınız. Yoksa Ayşe Teyze kendi kendine ‘gideyim mamografi çektireyim’ dediğinde, Ayşe Teyze kendisi erken tanı şansını yakalayabilir ama ülkesel anlamda yaşamsal ve ekonomik yararı sınırlı kalır. O yüzden erken tanı devlet eliyle toplumsal tarama yapılarak düzenlenmelidir. Bu anlamda da uzun zamandır çalışmalarımız var. Umuyorum ki birinci basamak tarama çalışmaları yaygınlaşabilirse- ki biliyorum Sağlık Bakanlığı da bu konuda çalışıyor - o zaman ülkesel başarıyı yakalayabileceğiz.

 

 

 

 

Röportaj Haberleri