HAPİSHANE

Biz bir hapishanenin içindeyiz adı 3. boyut sadece bu boyutta olanları algılayabiliriz. 3. Boyut hapishanesinin içinde galaksi, şimdilik dünya ve bedeniniz vardır.

Barış BÜRÜNCÜK

                                                                                                         

Biz bir hapishanenin içindeyiz adı 3. boyut sadece bu boyutta olanları algılayabiliriz. 3. Boyut hapishanesinin içinde galaksi, şimdilik dünya ve bedeniniz vardır.

Hapishanelerde özgürüz fakat nasıl bir özgürlük bahsedilen? Eğer bahsedilen özgürlük George Orwell’in “1984” kitabındaki gibi bir özgürlük ise? Bedeninden çıkamadığı sürece özgürlük, özgürlük müdür? Bu özgürlük size yeter mi? Bence yeterli değil. Fakat bir nakil beni memnun edebilir. Peki, nereye? Mesela bir kitaba, bir dansa, resme, melodiye, fotoğrafa, filme yani sanata… Bir resmi ele alalım. Şahsen ben böyle bir hapishanede gayet mutlu olurum. Bir resim nasıl oluşur peki? Anlatalım efendim. Önümüzdeki tuval hapishanenin oluşacağı arsanız. Öncelikle sanatçı o zamana kadarki her şeyini ( gerçekten her şey) tuvale aktarır. Duvarsız hapishane olmaz. Boyalar girer ve için o duvarı oluştururlar ve hapishaneniz tamamlanır. Şahsen çok da iyi olur. Bir filmi ele alsak, örneğin Kubrick’in meşhur filmi Otomatik Portakal anlatıcınız ve başrolünüz Alex, bolca suça karışır fakat yakalanmaz, sonuncusu hariç; bir cinayet işler ve arkadaşlarının yüzünden yakayı ele verir. 14 yıl hapis cezası alır. 2 Yıldan sonra dayanamaz yeni bir tekniğin söylentileri hapishanede dolaşır. Bu teknik suçlunun tedavi olacağı ve 15 güne yakın bir sürede dışarı çıkabileceği ve “özgür” olabileceği söylenir. Alex ne yapar ne eder ve bu tekniğin ilk deneği olur. Bu tekniğin adı ludovico tekniğidir. Alex dayanamaz fakat geri dönüş yoktur. Özgürlüğüne kavuşur. İşlediği suçların cezasını çekmiş sayılmaz. İçerisi ve dışarısı farklıdır. Yaptıklarından dolayı intikam peşindedir ve Alex bu yeni teknik yüzünden kendini dahi savunamayacak haldedir. Bu sizce özgürlük müdür? Öyle ki en sevdiği sanatçı Beethoven’in en sevdiği eseri 9. Senfoni bile onun için işkenceden farksızdır. Günün sonunda umarız ki delirerek özgürlüğüne kavuşmuştur. Farkındaysanız burada Kubrick, kocaman bir kitabı çok iyi bir şekilde kadraja hapsetmiştir. Sorarım size, Alex de bizler gibi kendi hapishanesinde özgürdü. Onu böylesine mahveden şey neydi? Özgürlüğünü kısıtlayan şey neydi? Kısıtlanan özgürlük sizi rahatsız etmez mi?

İçinde bulunduğunuz boyutlar kim bilir nasıldır? Bizim algılayamadığımız şeyler sizde de merak uyandırmaz mı? 3. Boyut hapishanesi sizin için yeterli midir? Yani olay hapishanenin içindeki özgürlüğümüz değil, olay o özgürlüğün bize yetip yetmemesidir. Özgürlük size sorular sordurur. Bu soruları cevaplandırmak için fazladan bilgiye ihtiyacımız var. Peki, bu bilgiyi temin edebilecek kadar özgür müsünüz? Veya bu bilgiyi temin ederseniz, bu, özgürlük sayılır mı?

 Bir ressamın bir tablosu olmamasının sebeplerinden biri budur. Tek tablo,  özgürlüğü için yeterli değildir.

“Pablo Escobar’ı Anlamak” adlı bir film vardır.  Bu filmde Pablo, kendine özgür hissedeceği bir hapishane yapar ve orda yaşar. Fakat sonra fark eder ki kendisi ne kadar özgür hissetse de artık öyle hissetmemeye başlar.

Her özgürlük istediğiniz özgürlük olmayabilir.

*Bu yazı, bu yıl yapılan Kıbrıs Felsefe Olimpiyatları’nda üçüncü gelmiştir.

 

Dergiler Haberleri