DAÜ-SEN, DAÜ eski rektörü Abdullah Öztoprak'ı, yayınladığı basın bildirisiyle eleştirdi.
DAÜ- SEN'in, "Geçmişin karanlık sesi Abdullah Öztoprak konuştu!" başlığını kullandığı bildirisinin tam metni şöyle:
"DAÜ’nün en hukuksuz, en acımasız, en antidemokratik döneminin yaratıcısı eski rektör Abdullah Öztoprak dün açıklama yaptı. Esasen hiç konuşmayacak durumda olması gereken, yaptıklarıyla mahkemeler önünde hesap vermesi gereken, utancından sokağa dahi çıkmaması gereken Abdullah Öztoprak konuşma cüretini kendinde gördü.
Kuşkusuz bunun esas nedeni ülkemizde yargının düzgün çalışmaması ve bugünkü rektörlüğün geçmişle ilgili tamamen sessiz kalması, yaptığı düzgün işleri hiç kimseye anlatamaması, personele dahi bilgi vermemesidir.
Evet, meydanın boş olduğunu sanan Abdullah Öztoprak konuştu!
• Her türlü muhalefeti sendikacılara yönelik davalar ve disiplin soruşturmaları açarak, sözleşmeleri feshederek, kısaltarak, sendikaların e-mail iletişimini keserek bastırmaya çalışan Öztoprak konuştu.
• Yüzlerce insanı hukuk dışı işten atan, üniversiteyi milyonlarca lira tazminata mahkum eden, DAÜ çalışanlarından farklı olarak ayrıcalıklı Kamu Görevlisi kadrosundan emekli olup rekor ikramiye almasına rağmen kendine özel sözleşme yapıp ve şu anda normal ders yükünü de doldurmadan hala DAÜ’yü sömüren emek düşmanı Öztoprak konuştu.
• Senato ve Üniversite Yönetim Kurulu üyelerini terörize eden, 5 dakikada bütçe geçiren, itiraz edene söz vermeyen, “ben yaptım oldu, beğenmeyen mahkemeye gitsin” diyerek voyvodalığını ilan eden Öztoprak konuştu.
• İşten resmen attığı personeli “ödeneksiz izne gönderdim” diyerek yalancı olduğunu bir kez daha ilan eden Öztoprak konuştu.
• Yüzlerce memur, işçi ve akademik personeli işten atıp, geriye kalanların iş yükünü artıran, aldığı talimatlarla maaşlarını kesen, DAÜ’nün reel gelirlerini azaltan Öztoprak konuştu.
• Hiçbir Kampüs Master Planı olmadan yandaşlarına yaptırdığı binalarla kampüse fiziki anlamda ciddi zararlar veren Öztoprak konuştu.
• DAİ-DAK’ı yabancı sermayeye hukuksuzca peşkeş çekip sonrasında da DAÜ çalışanlarından DAİ-DAK’ı kurtarma adına aylarca maaş kesintisi yapan, çalışanlarımızın paralarını adeta ceplerinden çalan Öztoprak konuştu.
• Uluslararası Yaz Okulu’nda milyonlarca doları belgesiz, faturasız nakit cebe indiren eski rektörlüğün başı Öztoprak konuştu.
• DAÜ’yü siyasetin en çirkin merkezi haline getiren, iktidar partisi ve TC Elçiliği dışında her kesimi irrite eden Öztoprak konuştu.
• Konjektürel olarak tüm üniversitelerde öğrenci sayısının arttığı bir dönemde öğrenci sayısını artırıp ancak gelirleri yükseltemeyip, artan öğrenci sayısıyla eğitim kalitesine büyük zararlar veren ve keyfi burs politikaları ile artırdığı öğrenci sayısı ile memleketi uyutmaya çalışan Öztoprak konuştu.
• Ve en kabul edilemez olan ise, görev yaptığı süre içerisinde ‘demokrasiyi’ ve ‘özerkliği’ ayaklar altına alan, mevcut 12 Eylül yasasının kendisine sağladığı tüm diktatörlük yetkilerini sonuna kadar kullanan, bir kez olsun ‘demokratrik ve özerk’ üniversite lafını ağzına almayan ve bizlerin yıllarca mücadelesini verdiğimiz ‘demokratik ve özerk’ DAÜ yasasının savunuculuğuna soyunmasıdır.
Konuş Öztoprak, konuştukça batıyorsun!
Evet, en son konuşması gereken Abdullah Öztoprak konuştu. Ve madem ki hala konuşabiliyor, kendisine defalarca basın yoluyla yönelttiğimiz aşağıdaki sorulara belki bu kez cevap verecek cesareti ve yüzü vardır diye bir kez daha soruyoruz.
1. Görevde olduğunuz süre boyunca aşağıdaki yasa ve/veya mevzuat ve/veya sözleşmelerden hangisini ihlal etmediniz?
a) Anayasa b) DAÜ yasası c) DAÜ tüzükleri
d) İş yasası e) Toplu İş Sözleşmesi f) ILO sözleşmesi
g) Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum yasası
2. Şu an en büyük savunucusu olduğunuz ‘demokratik ve özerk’ DAÜ yasasının Meclisten geçebilmesi için görevde olduğunuz 5 yıl boyunca hangi girişimleri yaptınız? Tek bir kez bile adını andınız mı?
3. Bir yandan ‘özerkliği’ savunuyormuş gibi rol yaparak halkımızı ve DAÜ çalışanlarını aldatırken, yeniden rektör olarak atanabilmek için TC yetkililerinden hükümet üzerinde baskı oluşturmasını talep ettiniz mi?
4. DAİ-DAK’ın peşkeş çekilmesinin arkasındaki esas sebep zamanın Maliye Bakanı, DAÜ rektör vekili, DAÜ VYK başkanı ve TC Elçiliği arasında imzalanan ve herkesten gizlenen anlaşma değil midir? Bunun ‘Özerk Üniversite’ sloganınızla çeliştiğinin farkında mısınız?
5. Rektörlüğünüz döneminde icraatlarınızdan dolayı DAÜ aleyhine açılan kaç tane dava vardır? Bu davalardan sonuçlanan var mı? Eğer varsa, mahkemenin vermiş olduğu karar veya kararları uyguladınız mı?
6. Daha önceleri kurum aleyhine açılan davalarda “hiçbir tazminat ödenmeyecektir” demenize rağmen, DAÜ çalışanları ile gerçekleştirdiğiniz bir toplantıda sorulan bir soru üzerine “biz o kararları alırken tazminat ödeyeceğimizi zaten biliyorduk” dediniz mi? Bunun yasaları bilerek çiğnediğinizin itirafı olduğunun farkında mısınız?
7. DAÜ’nün sizin aldığınız kararlar neticesinde tazminat ödemeye mahkum olması durumunda (ki bu rakamın en az 15 milyon TL olacağı öngörülüyor) bu mali yükümlülüğün DAÜ çalışanlarının maaşlarından, öğrenci harçlarından veya Devlet katkısından ödenmesine vicdanınız onay veriyor mu? İyi idare yasası kapsamında bu tazminatları sizin ödemeniz gerektiğini biliyor musunuz?
8. Yarı zamanlı personel istihdam edip sosyal güvenceden tamamen yoksun bir biçimde tam zamanlı yükle çalıştırdığınız DAÜ personeli var mı? Bunun hem emeğin sömürüsü, hem de münhalsiz istihdam anlamına geldiğini siz de kabul ediyor musunuz?
9. Münhalsiz yaptığınız birçok istihdamın yanında, UBP delegesi (ki o şahsın delege olduğu ortaya çıktığı gün DAÜ mevzuatına göre herhangi bir siyasi partiye üye olmak ‘görevi sonlandırma’ sebebi idi) bir çalışanın kızını DAÜ’ye münhalsiz olarak istihdam ettiniz mi?
10. Başkanlığını yaptığınız bir Senato toplantısında seçilmiş bir senatörün size “bu yaptığınız yasal değil dediğinde” ve mevzuattan ilgili maddeyi okuduğunda “gayrı yasalsa da ben yaptım oldu, beğenmeyen mahkemeye gitsin” dediniz mi?
11. Rektörlüğünüz boyunca kaç DAÜ çalışanının DAÜ ile olan ilişkisini kestiniz? Bu rakamın 400 civarında olduğu doğru mu?
12. İşine son verdiğiniz DAÜ çalışanlarına ek olarak geriye kalan çalışanların maaşlarını tek taraflı bir kararla kesmenize ve uyguladığınız “şaibeli” burs politikası, konjektürel sebepler ve DAÜ çalışanlarının özverili çalışmaları neticesinde artan öğrenci sayısına rağmen DAÜ’nün bütçesinde bir düzelme olmaması, reel gelirlerin giderek azalması sizin başarısızlığınız değil midir?
13. Göreve geldiğiniz zaman tüm üyelerinin seçimle belirlendiği bir Senato bulmanıza rağmen Senatonun yapısını seçimsiz atamalar yaparak değiştirdiniz mi? Bazı Senato üyelerinin eğilim yoklaması ile belirlenmiş olmalarına rağmen mevcut yasa uyarınca kendilerini görevden alma yetkisine sahip olduğunuz doğru mu? Aralarında size biat eden birçok atanmış senatörlerin de bulunmasına rağmen yasa gereği onayını almanız gereken Senato’yu dikkate bile almadan tüzük değişiklikleri yaptınız mı?
14. İş azlığı gerekçesiyle Hazırlık Okulundan 30 civarında hocamızın işine son verilmesi önerinizden sonra bu rakamın çok yukarılara çıkması ve en sonunda da sendikanın direnç göstermesinden dolayı ancak ödeneksiz izinli olmaları koşulu ile 48’e indirebilmeyi başardığı sayıyı artırma emrini sizlere kimler verdi?
15. Dönemin Eğitim Bakanı, Şahsınız ve DAÜ-SEN başkanının imzasını taşıyan protokol gereği ödeneksiz izinli sayılmaları ve öğrenci sayısındaki artışa paralel olarak geri işlerine dönmeleri gereken Hazırlık hocalarımızın imza tarihinden çok kısa bir süre sonra işlerine tamamen son verdiniz mi? Öğrenci sayısındaki artışla her ortamda övünen siz verdiğiniz söz ve attığınız imza gereği kaç hocamızı geri işe aldınız? İmzalanan protokolun neredeyse hiçbir maddesine uymadığınızı kabul ediyor musunuz?
16. Antidemokratik uygulamalarınıza ve kurumlarımızı peşkeş çekmenize muhalefet eden sendikacılar hakkında sadece sendikal faaliyetlerinden dolayı onlarca disiplin soruşturması açtınız mı? Sendikacılar hakkında davalar açtınız mı? Bazı sendikacıların sözleşme sürelerini hukuka aykırı bir şekilde kısalttınız mı? Ve hatta, bazı sendikacıların sözleşmelerini önce sonlandırıp, sonra sendikanın mücadelesi neticesinde sadece bir yıllığına uzattınız mı? DAÜ-SEN’i tanımadığınızı söyleyerek yetkilileri ile yıllarca görüşmeyi kabul etmediğiniz doğru mu?
17. 19 Şubat 2015 tarihinde imzalanan Toplu İş Sözleşmesi’nin rektör olduğunuz dönemde çoğu maddesini kabul etmediğiniz doğru mu? Bugün rektör olsaydınız bu Toplu iş Sözleşmesini imzalar ve uygular mıydınız?
18. Yasada olmasına rağmen emeklilik hakkına sahip Asil Kadrolu personel (Muvazzaf Tekaüdiyeli) olarak en son sizin atanmanızdan sonra başka hiçbir DAÜ çalışanını bu kadroya layık görmediğiniz doğru mu? 2005 yılında yapılan grevler neticesinde kazanılan emeklilik hakkı olmayan ve performansa dayalı iş güvencesi anlamına gelen devamlı personel kadrosuna ise göreve geldiğiniz günden itibaren (kurumumuza hiçbir mali külfet getirmemesine rağmen) kimseyi atamadığınız doğru mu? Buna gerekçe olarak da performans tüzüğünün (5 yıl rektörlüğünüz boyunca) hazırlanamadığını gerekçe gösterdiniz mi?
19. İşine son vereceğiniz personelin gündem olduğu bir VYK toplantısında (basına da yansıyan VYK tutanaklarında açıkça görüldüğü şekliyle) performans tüzüğünü bilerek geçirmediğinizi, çünkü o tüzüğün uygulamada olması durumunda işine son vermek istediğiniz (başarılı) hocalarımızın işine son veremeyeceğiniz anlamına gelen “Bizde o yüzden performans tüzüğünü durdurduk. Geçirseydik kimsenin görevine son veremezdik” cümlesini kullandınız mı? Ayrıca yine aynı toplantıda somut akademik kriter olmadan aralarında ırkçılık dahil birçok kabul edilemez sebebi öne sürerek bazı DAÜ çalışanlarının işine son verme kararı aldınız mı?
20. DAÜ’de çalışmakta olan emekli personelin DAÜ’de idari görev yapamayacağı yönünde VYK kararları aldırdığınız doğru mu?
Ve son olarak: Sizinle aynı kadroda (Muvazzaf Tekaüdiyeli) istihdam edilen ve emekli olan personelden kaç tanesi bugün sizin gibi yeniden sözleşme imzalayarak kurumumuzda tam zamanlı olarak görev yapmaktadır? Talep etmelerine rağmen hiçbirisiyle sözleşme imzalamadığınız doğru mu? Cevabınız evetse ve bunun sebebi de sizin almış olduğunuz bir karar ise, sizin de şu an DAÜ’den ayrılmanız gerekmiyor mu?
Bizi uyutamayacaksın sayın Öztoprak!
Bizler kararlıyız, DAÜ’yü eski karanlık günlerine döndürmeyeceğiz!
SENİ REKTÖR YAPTIRMAYACAĞIZ!
DAÜ-SEN"
---------------------------
Abdullah Öztoprak’ın, DAÜ çalışanlarına gönderdiği ve DAÜ-SEN'in eleştirdiği açıklama ise şöyle:
Rektör Vekili Prof.Dr. Necdet Osam’ın Üniversite dışı ortamlarda ve özellikle üniversite içinde yönetici ve çalışanlar ile yaptığı bazı toplantılarda, Rektörlük yaptığım dönemi karalamak amacıyla, hakikatleri yansıtmayan bilgilendirme yaptığı bilgime gelmektedir. Rektörlük görevinden ayrıldığım günden beri, sonrasında gelişecek polemiklerle Üniversitemizde huzurun bozulmaması ve Üniversitemizin gereksiz polemiklerle yıpratılmaması adına bu mesnetsiz eleştiri ve suçlamaları sineye çekerek sessiz kalmayı, dolayısı ile basına ve sizlere herhangi bir açıklama yapmamayı tercih ettim. Ancak giderek azalması beklenen bu saldırılar bir türlü bitmemekte, ve özellikle her siyasi hareketlilik döneminde nedense yeniden şiddetlenmektedir. Sayın Rektör Vekilinin çalışanların oyu ile değil de siyasilerin ataması ile elde ettiği koltuğunu şahsıma atfettiği yanlış bilgilerle koruma gayreti üzücü ve düşündürücüdür. Şahsımın bu saldırılardan olumsuz etkilenmemesi mümkün değildir. Ben şahıs olarak Üniversitemin huzuru adına bunları sineye çekebilirim. Ancak gerçekler ortada dururken Üniversitemde çalışanların ve kamuoyunun aldatılmasını içime sindirememekteyim. Üniversitemi sorunlu göstermemek adına basın yayın kuruluşlarından gelen bütün röportaj ve program tekliflerini reddettim. Ancak en azından sizlerin doğruları bilme hakkınız olduğu inancımdan yola çıkarak bu yazıyı kaleme almak zorunda kaldım.
Sayın Osam yaptığı toplantılarda “batmış bir üniversite”, hatta ‘Kıbrıs Türk Hava Yolları” gibi bir kurum devraldığını ve “kendi icraatları ile üniversiteyi kurtardığını” iddia etmektedir. Hakikatın böyle olmadığını biz DAÜ’lüler bilmekteyiz. Bu noktadan hareketle aşağıdaki bilgilerin hatırlanmasını arzu etmekteyim.
Rektörlük görevi yürüttüğüm 5 akademik yılda yapılan önemli icraatlara kısaca bir göz atalım:
1. 2009-2010 Ekim ayında DAÜ maaşlarını zamanında ödeyemeyen bir kurum durumundaydı. 2009-2010 ile 2013-2014 akademik yılları arasındaki 5 yıl içinde, DAÜ çalışanları ile birlikte alınan tedbirler sonucunda, üniversite bütçesi “denk bütçe” olarak gerçekleştirilmiştir. Denk bütçe yıl içindeki gelirlerle giderlerin denk olması demektir. Yani bu süre içinde üniversiteye ek bir borç getirilmemiştir. Maaşlar hep zamanında ödenmiştir. Kendi kaynaklarımıza ek olarak TC Büyükelçiliğinden toplam 60 milyon TL civarında katkı alınarak üniversite altyapısı geliştirilmiştir.
2. TL bazında olan yabancı öğrenci öğrenim harçları dolara çevrilerek, ilerideki muhtemel döviz kuru değişikliklerinden Üniversite bütçesinin olumsuz etkilenmesi kısmen önlenmiştir; ki bu öngörümüzün ne kadar gerçekçi olduğu bugünlerde çok iyi görülmektedir.
3. TC Büyükelçiliğinden alınan katkılarla ve borçların faizleri de ödendiğinden reel değer olarak üniversite borçlarında büyük düşüş sağlanmıştır. 2009-2010 bütçe yılı başında yaklaşık 43 Milyon TL (o zamanki kurla 29 Milyon dolar) borç vardı. Borç 2013-2014 bütçe yılı sonunda 14 Milyon dolara kadar düşürülmüştür. Görevden ayrıldığımız 2014 Ekim ayında Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Salih Katırcıoğlu’nun Rektörlük adına gönderdiği 26.11.2014 tarihli mesajında da belirttiği gibi Üniversitenin bankalara 5 kuruş borcu olmadığı gibi kasasında 4 milyon 8 yüz bin TL nakit parası vardı.
4. 2010 yılı içinde 11 bin seviyesine düşen öğrenci sayısı 2014-2015 akademik yılı başında 19 bin rakamını aşmıştır. Bu dönem içinde hem KKTC, hem TC, hem de yabancı uyruklu öğrenci sayısında her yıl düzenli olarak artış sağlanmıştır. 1500 civarında olan yabancı öğrenci sayısı 7000 sayısını aşmıştır. DAÜ, öğrenci kayıtlarında KKTC üniversiteleri arasında 5 yıl boyunca her alanda (KKTC, TC, yabancı uyruklu) açık ara birinci olmuş ve “amiral gemisi” pozisyonunu herkese kabul ettirmiştir. Bugün, 2010 yılında iş azlığı nedeniyle ödeneksiz izne çıkarılan personel geri alınmışsa bunun nedeni öğrenci sayısındaki bu artıştır.
5. 2010-2014 yılları arasında üniversitemizde YÖK onaylı 59 yeni program açılmıştır. Bu yeni bölümlerin açılması öğrenci sayısının artırılmasında önemli rol oynamıştır. 2014-2015 akademik yılında toplam öğrencinin %30’u bu programlara kayıtlı idi. Bu yeni programlar açılmasa DAÜ öğrenci nüfusu 13 bin seviyesinde kalacaktı.
6. 5 yıllık süre içinde doktoralı öğretim elemanı sayısında kayda değer bir artış olmamasına rağmen ‘Web of Science’ tarafından taranan dergilerde yayınlanan makale sayısı %50 artış göstermiştir.
7. 2009 yılına kadar üniversitemizde toplam 3 program uluslararası akreditasyon almışken Ekim 2014 itibarı ile alınan akreditasyonların sayısı 26’ya çıkmış ve 23 programın akreditasyon süreci de devam etmekteydi. Akreditasyon süreci devam eden programların büyük çoğunluğu da bugün akreditasyon süreçlerini başarı ile tamamlamışlardır. YÖK’den 59 programın onayının alınması ve diğer dış akademik veya mali desteklerin sağlanması kaliteye verdiğimiz bu önem sayesinde gerçekleşmiştir.
8. 5 yıllık süre içinde, bir önceki dönemden kalan ve yarım inşaat olarak yıllarca bekletilen Rektörlük, Öğrenci İşleri, Mali ve Personel İşleri binaları ile Kültür ve Kongre Sarayının inşaatları tamamlanmıştır. Bu bağlamda, DAÜ hem yeni binalara kavuşmuş hem de “DAÜ batıyor” imajı veren çirkin görüntülerden kurtulmuştur. Bunlara ilaveten 6 yeni bina, 13 kapsamlı bina tadilatı yapılmıştır.
9. 5 yıllık süre içinde akademik birimlerimize 27 yeni laboratuvar kazandırılmıştır. Yurtlar ve çok sayıda sınıf modernize edilmiştir. Sınıfların tümünün modernize edilmesi için kaynak sağlanmıştır.
10. Toplumsal duyarlılık bağlamında “Engelsiz Kampus” projesi başlatılmış, kampusumuz büyük oranda engelli öğrencilerimize de servis verecek duruma getirilmiştir.
Şimdi de bir yıla yakın bir süre Rektör Vekili olarak görev yapan Sayın Necdet Osam’ın icraatlarına bakarak şahsıma yaptığı eleştirilerin yersizliğini anlamaya çalışalım:
1. Sayın Necdet Osam’ın görev yaptığı süre içinde gelir artırıcı hiçbir icraat yapılmamıştır. Tam aksine icraatlarıyla veya yerine getirmediği icraatlarla Üniversitenin gelirlerinde büyük bir düşüşe sebep olmuştur. Bu icraatların bazıları aşağıdaki gibidir.
a. 2013-2014 akademik yılında 27 Milyon TL olan KKTC devlet katkısının, 30 Milyon TL olması bekleniyordu ve Maliye Bakanlığı ile 2010 yılında imzalanmış protokola rağmen mevcut yönetimin ilgisizliği ve takipsizliği nedeniyle KKTC Bütçesine 21 Milyon katkı konmuş ve DAÜ 9 Milyon TL zarara uğratılmıştır.
b. 2014 yılında 22 Milyon TL olan TC Büyükelçiliği katkısı 2015 yılında 5.5 Milyona düşürülmüştür. Bu katkının da çok düşük bir oranda gerçekleştirildiği, yıl sonuna kadar kullanılamazsa kullanılmayan paranın kaybedileceği bilinmektedir.
c. Siyasi baskılar sonucunda üniversitenin kaynaklarından bazı işadamlarına haksız kazanç sağlanmıştır. Basına da zaman zaman yansıdığı gibi başsavcılığın aksi görüşüne rağmen ihtilaf içinde olunan bir müteahhitle, hukuk yollarının tüketilmesi denenmeden mahkeme dışı anlaşma yapılarak bu müteahhide haksız ödeme yapılmıştır. Ayrıca yap-işlet-devret usulüne göre yapılmakta olan bir inşaatın sözleşmesi değiştirilerek hiç bir zorunluluk yokken Üniversitenin alacağı yıllık işletme bedelinde % 30 indirim yapılmıştır. Bunlara benzer diğer bazı ödemelerin yapıldığı bilgimize gelmektedir. Bu haksız ödemelerin toplamının DAÜ’ye maliyeti 2014-15 yılı için 4 Milyon TL civarında olduğu tahmin edilmektedir.
d. Siyasi baskılar sonucunda ihtiyaç olmayan birçok birime ‘hizmet alımı’ adı altında çok sayıda (100 civarında) istihdam yapılarak üniversitenin bütçesine gereksiz yük getirilmiştir.
e. Önceki dönemlerde bol burs verildiğinden ve artık “abidik, gubidik” burs verilmeyeceğinden bahseden Sayın Osam varolan burs politikalarına ek olarak %25 olan 1. Tercih bursunu da %50’ye çıkararak verilen burs miktarını da artırmıştır. Popüler ve dolması kesin olan bazı programlarda da “1. Tercihe %50 Burs” uygulaması yaparak gereksiz şekilde gelir kaybına sebep olmuştur.
2. 2014/2015 akademik yılı içinde hiçbir yeni program açılmamıştır. Her ne kadar Sayın Osam kaliteyi yükseltmek amacıyla yeni program açmadıklarını iddia etse de YÖK’e birçok program götürülmüş ancak onay alınamamıştır. “Kaliteyi yükseltmek adına” gerekçesi de ayrıca yönettiği Üniversiteye açıkça hakarettir. Bugüne kadar açılan yeni programlar “kalitesiz” miydi?
3. ÖSYM kanalıyla 2015 yılında DAÜ’ye yerleştirilen TC uyruklu öğrenci sayısında önemli bir düşüş olmuştur. Şu ana kadar LYS, LYS ek yerleştirme ve DGS ile DAÜ’ye yerleşen öğrenci sayısı 2670’tir. (DGS ek yerleştirme halen gerçekleşmemiştir.) Bir önceki yıl bu sayı 3296 idi. Yani DAÜ’ye Türkiye’den yerleştirilen öğrenci sayısında %19 düşüş olmuştur. Aynı koşullarda öğrenci alan YDÜ’ye %35.8 artışla 4011 öğrenci, Lefke’ye de %16.8 artışla 2049 öğrenci yerleştirilmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Türkiye’den rekor öğrenci yerleştirildiği bu yılda DAÜ’ye yerleştirilen öğrenci sayısında düşüş olması üzücüdür. DAÜ bütün yerleştirme türlerinde birinci olma durumunu kaybetmiş, bazı yerleştirmelerde 2., bazı yerleştirmelerde de 3. Duruma düşmüştür.
Yeni öğrenci sayısındaki bu düşüş bu yıl toplam öğrenci sayısında gözle görülür bir düşüşe sebep olmayacaktır, ancak bu eğilim devam ettiği takdirde DAÜ’yü yine kötü günler beklemektedir.
4. 2014-2015 Akademik yılı içinde hiçbir önemli proje veya bina inşaatı başlatılmamıştır. Hatta kaynağı daha önceki dönemde TC kaynaklarından sağlanan Kuzey Kampüsü Merkezi Ek Derslik projesi 2015 yılı içinde başlatılamadığından bu amaçla ayrılan kaynak kaybedilecektir. Yine bizim zamanımızda başlatılan ve en geç 1 yıl içinde bitirilmesi planlanan Eğitim Fakültesi binasının tadilatı “müteahidle uyuşmazlık var, hukuk yollarının tüketilmesi bekleniyor” gerekçesi ile durdurulmuştur. “Niçin 5 yıl önce bitmiş bir binanın müdeahhidi ile hiç bir hukuki zorlama yokken hukuk yolları tükenmeden anlaştınız da acilen bitmesi gereken binanın müteahhidi ile anlaşmadınız?” diye sormamız gerekmez mi?
5. Sayın Osam’ın “Rektör yetkisi” kullanarak Üniversite içinde akademik ve yönetsel birimlere yapmış olduğu atamalarda esas aldığı tek kriter “yandaşlık” olmuştur. Muhalif olduğu düşünülen yönetsel ve akademik birim amirleri görevlerinden alınmıştır. Yandaş olmadığı düşünülen çalışanlara her türlü mobbing yapılmaktadır. Bu öyle bir noktaya gelmiştir ki bizlere selam veren çalışanlar ya makama çağrılarak ya da telefonla aranarak “niye selam verdiği” sorgulanmaktadır. DAÜ böylesi mobbingi tarihinde hiç görmemiştir. Yapılan basın açıklamalarında “Üniversiteye huzur geldi” denilirken aslında yalnızca yandaşlara huzur getirilmiştir.
Peki Osam yönetiminin başarısız icraatlarına rağmen neden DAÜ bütçesinde sıkıntı yaşanmamıştır?
Bütçede sıkıntı yaşanmamasının nedeni, Osam yönetiminin dışında olan gelişmelerdir.
Bunlar:
1. Dolar kurundaki artış. 2014-2015 Akademik yılı Bütçesi uzmanlardan alınan görüşler doğrultusunda kurun ortalama 2.2 olacağı varsayılarak hazırlanmıştı. Dolar kuru geçen akademik yıl içinde bu rakamın çok üstünde gerçekleşmiştir. Bunun DAÜ’ye 6-7 Milyon TL’nin üzerinde ek gelir getirdiği tahmin edilmektedir. (Önceki dönemde bu olasılık öngörülerek yabancı öğrencilerin ücreti dolara çevrilmişti, bu değişiklik olmasa bu gelir olmayacaktı.)
2. Beklenenin üzerinde öğrenci sayısı. 2014-2015 Akademik yılı bütçesi Ağustos ayı içinde hazırlanmış ve öğrenci sayısının 18 bin 5 yüz civarında olacağı öngörülmüştü. Ancak 2014-15 akademik yılı için yapılan öğrenci bulma çalışmaları oldukça verimli olmuş ve öğrenci sayısı 19 bini aşmıştır. Üniversiteye beklenenin 500 üzerinde fazla öğrenci gelmesi Üniversiteye fazla gelir sağlamıştır. Bu miktarın 4-5 Milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir.
3. KKTC Hükümetinin aldığı karar doğrultusunda yılda iki defa maaşlara yansıtılan enflasyon oranındaki artış 2014 yılı için maaşlara daha düşük oranda yansıtılmıştır. Bu da personel giderlerinin beklenenin altında gerçekleşmesine sebep olmuştur. Bunun da DAÜ’ye yansıması 4-5 Milyon TL olmuştur.
4. DAÜ kaynaklarından gerçekleştirilmesi öngörülen yatırımların büyük çoğunluğu gerçekleştirilmemiştir. Yani bu yıl içinde Üniversiteye çok az miktarda bilgisayar, laboratuvar cihazı alınmıştır. Devraldığı kaliteli eğitimi sürdürdüğünü iddia eden Osam Yönetimi bu davranışı ile üniversitenin vermiş olduğu kaliteli eğitimin seviyesini koruyamamıştır.
Üniversitemizde yaşanan bu olumsuzlukların başlıca nedeni siyasilerin sürekli müdahaleleri sebebiyle DAÜ’nün bir türlü sağlıklı bir yapıya kavuşamamasıdır. Ümit ederiz ki bu sefer siyasiler sözlerinde durur ve meclisin gündeminde olan DAÜ’yü özerk ve demokratik bir yapıya kavuşturacak yasa tasarısı yasalaşır.
Selam ve saygılarımı sunar, 2015-16 Akademik yılının DAÜ için hayırlı olmasını dilerim.
Prof. Dr. Abdullah Y. Öztoprak
Not: Sayın Osam’ın hazırlatmış olduğu 2015-16 Bütçesi son anda elime geçti. Çok detaylı inceleme şansım olmadı. Ancak bende bıraktığı ilk izlenim, tamamıyla muhtemel rektörlük seçimine yönelik, populist bir bütçenin hazırlandığı yönündedir.