Gaile sordu, Neşe Yaşın yanıtladı

Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminin Kıbrıs'ın kuzeyindeki politikaların oluşturulması ve belirlenmesinde sizce nasıl bir etkisi olacaktır?

Neşe Yaşın

Değişim umudunun yarattığı heyecana “ya gerçekleşmezse” korkusu eşlik ediyor seçimlerde. “Ya gerçekleşmezse” pek çokları için bir çeşit ölüm ilanı sayılıyor “bu hal artık hal değil” diye nitelenebilecek bir zamanda. Kıbrıslı Rum arkadaşlar bana sıklıkla seçimlerin sonucu ne olacak daha doğrusu “Tufan kazanacak mı?” diye soruyorlar. Adanın bir tarafında yapılan her seçim adanın iki tarafı için de önemli çünkü. Bu nedenle adanın iki tarafına da hitap etmek, ortak yurdun geleceğine dair mesaj vermek değerli. Nasıl bir çözüm modeli olursa olsun aynı ada üzerinde birlikte yapılması zaruri çok şey var çünkü. Özellikle yapıcı bir tutumla masaya oturulacağı vaat ediliyorsa. Tarihsel anlamda yaşanan adaletsizlikleri saklı tutarak söylüyorum; bugünden ve gelecekten sorumluyuz. Politik bir anomali içinde olsak da bu adada şu veya bu biçimde sürdürdüğümüz hayatlar için iş birliği yapmak zorundayız. Bu adanın doğası, iklimi, gündelik hayat meseleleri, çevresindeki ateş çemberi ortak sorunlarımızın sadece bir bölümü. Kuzeyli bir kampanya yürütmek, bunun referansları ile hareket etmek ancak Kıbrıs Sorununun şu veya bu biçimde çözümüyle düze çıkabilecek ülkemiz için doğru bir tutum gibi görülmüyor.

Seçimlere müdahale korkusu sadece Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşanan bir durum değil elbette. Dünyanın pek çok ülkesinde hatta en gelişmiş demokrasiler oldukları söylenen ülkelerde bile kampanya süreçlerinin ardından ülkelerinin kaderini belirleyen yurttaşlar bunu ne kadar özgür bir iradeyle yapıyorlar, bu bile sorgulanmalı. Chomsky yıllar önce Kıbrıs Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmada “Bir diş macununu nasıl pazarlıyorlarsa bir adayı da öyle pazarlıyorlar” demişti. Günümüzün pazarlama kapasitesi bunun çok ötesinde. Kıran kırana seçim yarışları türlü taktik ve hile ile sürüyor. Müdahaleyi engelleyecek ya da etkisini azaltacak kadar bir fark olması önemli bu nedenle. Bu farkı artırmak için güçler birleştirilmeli. Yıkımdan önceki son çıkıştayız çünkü.

Politik anomali yaşayan bir ülkede ve onun sömürgeleştirilmiş yarısında olmak, şevki kırmamalı. Muhalefet adayının kendi duruşlarını temsil etmediğini söyleyenlere saygım sonsuz ama bazen insan bariz bir kötülüğü geriletmek için katılmadığı bazı duruşlar için bağrına taş basarak da destek verebilir. Boykotçu kesim küçük bir yüzdeye sahip olabilir ama bu nicel olarak böyle, nitelik olarak ise bu kesimler entelektüel ve aktivist özellikleri ile toplumun dönüşüme yardımcı bir segmentini oluşturuyor. Gün, güç birliği içinde kötülüğün planlarına teslim olmuş ülke yarımızı geri alma zamanı.

Dergiler Haberleri