Doç. Dr. Eda Yazgın
eda.yazgin@emu.edu.tr
ZOR ZAMANLARDA ERKEN ÇOCUKLUK BAKIM VE EĞİTİM HİZMETLERİNE EŞİT ERİŞİM HAKKI
Soruyu, bilim dalım çerçevesinde, insan hakları perspektifinden Erken Çocukluk Bakım ve Eğitimine odaklanarak çocuk haklarının değerlendirilmesi ve savunulması için nitelikli eğitime yönelik pratik çerçeveler sunmaya çalışarak yanıtlayacağım.
Çocukların Eğitim Hakkının İzlenmesi ve Geliştirilmesi
Erken Çocukluk Bakım ve Eğitim Hizmetleri, çocukların bütünsel gelişimi ve yaşam boyu, uzun vadeli esenlikleri, verimlilik ve üretkenlikleri için Temel Eğitimin kritik ve önemli bir kademesidir. Erken çocukluk dönemi, yaşamın ilk 8 yılını kapsayan dönem olarak tanımlanır ve bu dönemde güçlü bakım ve eğitim fiziksel, bilişsel, sosyal ve duygusal gelişim için hayati önem ve değer taşır. Nitelikli eğitime eşit erişim hakkı, bir çocuk için yaşam boyu diğer hakları etkileyen bir insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Okul, çeşitli yaşamsal koşullar nedeniyle gelişimleri risk altında olan dezavantajlı çocuklara eğitim sonuçlarını iyileştirme fırsatları sunarak bir dengeleyici görevi görür. Okul, iyileştirici bir yerdir (olmalıdır). Belirtilen bu hayati önemine rağmen, özellikle kırılgan gruplar için kaliteli bir erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetlerine erişimde önemli küresel eşitsizlikler bulunmaktadır.
Mevcut Durum
UNICEF’in Dünya Çocuklarının Durumu raporlarına göre, dünya çapında 2 ila 4 yaş arasındaki 300 milyona yakın çocuk (4 çocuktan 3’ü), düzenli olarak kendilerine temel bakım veren kişiler tarafından şiddet içeren disipline maruz kalıyor. 250 milyon çocuk (yaklaşık 10 çocuktan 6’sı) fiziksel cezaya çarptırılıyor. 6 ila 17 yaş arasındaki okul çağındaki 732 milyon çocuk (2 çocuktan 1'i), okulda fiziksel cezanın tamamen yasak olmadığı ülkelerde yaşıyor.
UNICEF'in erken çocukluk eğitimine ilişkin küresel raporuna göre, ülkelerindeki resmî ilkokula başlama yaşından bir yaş küçük çocuklara bakıldığında, dünya çapında her dört çocuktan birinin hâlâ okula gidemediği görülüyor. Son on yılda, bu yaş grubundaki okula gitmeyen çocukların sayısı 2010'da 38 milyondan 2020'de 33 milyona düştü. Ancak bu iyileşmenin çoğu, sayının düştüğü 2010 ile 2013 arasındaki 4 yılda gerçekleşti. 38 milyondan 33 milyona, 2014 ile 2020 arasında sabit kaldı. Bu yavaşlayan iyileşme hızının nedenleri arasında, özellikle Sahra Altı Afrika'da hızlı nüfus artışının yanı sıra acil durumlarda ve insani krizlerdeki artış da yer alıyor. Derhal harekete geçilmezse, COVID-19 salgınının yarattığı ek zorluklar okul öncesi katılımı daha da olumsuz etkileyebilir. Kaliteli Erken Çocukluk Bakım ve Eğitim (ECCE) hizmetlerine erişim, küresel olarak yetersiz kalmaya devam etmekte ve önemli eşitsizlikler bulunmaktadır.
2019 yılında, dünya genelinde çocukların %75'i okul öncesi eğitime kayıtlıyken, Sahra Altı Afrika, Kuzey Afrika ve Batı Asya'da bu oran yalnızca yaklaşık %50'dir.
Ekonomik açıdan savunmasız gruplardan gelen çocuklar orantısız bir şekilde etkilenmektedir ve en zengin çocukların Erken Çocukluk Bakım ve Eğitim programlarına katılma olasılığı en yoksul çocuklara göre yedi kat daha fazladır.
COVID-19 salgını, milyonlarca çocuğun eğitim hizmetlerine erişimini kaybetmesiyle mevcut eşitsizlikleri daha da kötüleştirmiştir.
Yasal Çerçeve ve Devlet Yükümlülükleri
Uluslararası insan hakları hukuku, Erken Çocukluk Bakım ve Eğitim Hizmetleri de dahil olmak üzere eğitim hakkını tanımaktadır, ancak uygulama eksiktir. Bakım ve eğitim hakları çeşitli uluslararası anlaşmalarda örtük olarak yer almaktadır, ancak ücretsiz ve zorunlu okul öncesi eğitim evrensel olarak tanınmamaktadır.
Dünya genelinde yalnızca 63 ülke ücretsiz okul öncesi eğitimi benimsemiş ve sadece 51 ülke bunu zorunlu kılmıştır. Yine dünya genelinde okul öncesi eğitime küresel yatırım düşüktür ve ortalama olarak gayri safi milli hasılanın yalnızca %0,4'ü harcanmaktadır ki bu, önerilen %1'in çok altındadır.
Erken Çocukluk Bakım ve Eğitim Hizmetlerinin izlenmesi, hakların korunmasını sağlamak ve uygulamadaki eksiklikleri belirlemek için çok önemlidir. İzleme, küçük çocukların hak sahipleri olarak yeniden teyit edilmesine yardımcı olur ve Erken Çocukluk Bakım ve Eğitim Hizmetlerinin yasal bir hak olarak tanınmasını savunur. Devletin ücretsiz, erişilebilir ve kaliteli bakım ve eğitim hizmeti sağlama yükümlülüklerine uyumunu değerlendirir. Sistematik izleme, eğitim eşitsizliklerini tespit edebilir ve ayrımcılık ile hizmetlerdeki eksiklikleri gidermek için politika değişikliklerine, iyileştirmelerine bilgi sağlayabilir. Bunun için sistematik bir yaklaşım gereklidir. İzlemenin amaç ve kapsamı, belirli konulara veya gruplara odaklanarak tanımlanmalıdır.
Uluslararası anlaşmalar ve ulusal yasalar dahil olmak üzere ilgili insan hakları standartlarının belirlenmesi ve değerlendirmelerinin yapılması gereklidir. Politika değişiklikleri ve sistemin iyileşmesi için veri toplanmalı ve analiz edilmelidir. Mevcut verilerden yararlanılmalıdır.
Devletler, özellikle erken çocukluk bakımı ve eğitimi (ECCE) alanında eğitim hakkını güvence altına almak için uluslararası insan hakları standartlarını ulusal mevzuatlarına entegre etmelidir. Devletler, uluslararası anlaşmaları onayladıktan sonra ulusal düzeyde eğitim hakkını garanti altına almak ve uygulamakla yükümlüdür.
Erken Çocukluk Bakım ve Eğitim Hizmetlerini destekleyen yasal hükümleri belirlemek için ulusal yasaların gözden geçirilmesi gereklidir. Uluslararası yükümlülükler ile ulusal yasalar arasındaki tutarsızlıklar, uygulamada kritik yasal zorlukları ortaya çıkarabilir.
Ülkemiz çocuklarının durumu da dünya genelinde sunulan eksikliklerden azade değildir. KTÖS’ün verilerine göre ülkemiz resmî eğitim kurumlarında rehberlik hizmetleri, özel eğitim öğretmeni kadro eksiklikleri, kalabalık sınıf mevcutları, fiziki ve teknolojik alt yapı eksiklikleri gibi sürdürülebilir nitelikli eğitime erişime engel teşkil eden pek çok önemli sorun bulunmaktadır. Yukarıda önerilen stratejilere ek olarak, “oyunsuz” bir eğitimin nitelikli olduğunu söylemenin mümkün olmadığı vurgusunun da altı çizilmelidir. Çocuklar, yetişkin müdahalesi olmadan, kendi başlattıkları oyunlarda etkin yaşamsal rolleri deneyimler, aktif katılım hakları ile demokratik, sosyal, duyuşsal çoklu becerileri edinirler. Bu bilgiyi şu örnekle pekiştirebiliriz.
*”Legoyla oynamayı ve lego tuğlalarıyla ev yapmayı seviyorum. Ben bir evde hiç yaşamadım. Hep çadırda yaşadım. Legoyla oynadığımda, sanki bir evim varmış gibi hissediyorum”.
*UNICEF&Lego Foundation işbirlikli bir çocuk katılım çalışmasından alıntı.