Merkezi Güney Kıbrıs’ta bulunan ve haftada bir internette yayınlanan Gibrahayer dergisinin editörü Simon Aynedyan, Sourp Asdvadzadzin ile ilgili yaşananları YENİDÜZEN’e değerlendirdi
“KİLİSENİN NASIL KULLANILACAĞI KONUSUNDA ANLAŞMA YOKTU”
Gibrahayer dergisinin editörü Simon Aynedyan, YENİDÜZEN’e yaptığı açıklamada, Arabahmet’teki kilisenin restorasyonun ardından nasıl kullanılacağı konusunda ortada iddia edilenin aksine taraflar arasında bir görüş birliğine varılmadığını söyledi
Kıbrıs’taki Ermeni toplumunun çoğunun evlendiğini, vaftiz olduğu ve özgürce ibadet etmek istedikleri tarihi binanın bir “Türkoloji Bölümü”ne dönüştürülecek olması, güneyde yaşayan ve gelişmelerden haberdar olan Ermenilerde büyük hayal kırıklığına neden oldu
Osman KALFAOĞLU
Kıbrıs’ın güneyinde yaşayan Ermeni toplumunun, Lefkoşa-Arabahmet’te bulunan Sourp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi’nin, restorasyonun ardından ne şekilde kullanılacağından haberdar olmadığı belirtildi. Güney Kıbrıs’ta internet üzerinden yayın yapan Gibrahayer dergisinin editörü Simon Aynedyan, YENİDÜZEN’e yaptığı açıklamada, kilisenin restorasyonun ardından nasıl kullanılacağı konusunda ortada iddia edilenin aksine bir görüş birliğine varılmadığını söyledi.
Geçtiğimiz haftalarda YENİDÜZEN’e konuşan ABD’nin Lefkoşa Büyükelçiliği Sözcülüğü ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı-İşbirliği ve Güven için Hareket (UNDP-ACT) yetkilileri, Sourp Asdvadzadzin Kilisesi’nin restorasyonun ardından “çok toplumlu eğitim ve kültür merkezi”ne dönüştürülmesi konusunda Ermeni toplumu, Vakıflar İdaresi, projenin finansörü Birleşik Devletler Uluslarası Kalkınma Ajansı (USAID) ile UNDP-ACT arasında görüş birliğine varıldığını söylemişti.
Ancak Ermeni toplumunun konu ile ilgili görüşlerini almak için ulaşabildiğimiz Aynedyan’nın söyledikleri, Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Mustafa Kaymakamzade’nin “böyle bir görüş birliğine varılmadı” açıklamasını destekler nitelikte.
Aynedyan, Kilise’nin restorasyonu sırasında İtalya’dan gelen mimar ekibinin haklı olarak detaylara çok fazla zaman harcandığını, ancak mimari detaylara harcanan zamanın aynısının ve hatta daha fazlasının, kilisenin restorasyonun ardından nasıl kullanılacağının tartışmasına ayrılması gerektiğini belirtti. Aynedyan, restorasyonun tamamlanmasının ardından da güneydeki Ermeni toplumu, USAID, UNDP-ACT ve Vakıflar İdaresi arasında binanın nasıl kullanılacağı konusunda da bir anlaşmaya varılmadığını söyledi.
Vakıflar İdaresi’nin kiliseyi Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ)’ne kiralaması, ve Kıbrıs’taki Ermeni toplumunun çoğunun evlendiğin, vaftiz olduğu ve özgürce ibadet etmek istedikleri tarihi binanın bir “Türkoloji Bölümü”ne dönüştürülecek olması, güneyde yaşayan ve gelişmelerden haberdar olan Ermenilerde büyük hayal kırıklığına neden oldu.
RESTORASYON SÜRECİ
Aynedyan’nın anlattığına göre, UNDP-ACT 2005 yılında Kıbrıs’taki toplumları temsil eden örgütlere, Lefkoşa’da, Yeşil Hat üzerinde kendileri için önemli olan binaları belirlemelerini istedi. Bu binalardan biri seçilerek restore edilecekti. Sunulan önerilerin arasından Sourp Asdvadzadzin Kilisesi seçildi. Aynedyan, bunun sebebinin, binanın iki büyük topluma ait olmayan bir yapı olması ile birlikte hem tarihi hem de mimari olarak ilgi çekici bir bina olmasından kaynaklandığını söyledi. Bu arada UNDP-ACT binayı ziyaret ederek teknik olarak incelemelerde bulunmuş ve Aralık 2008’de iki İtalyan mimar ile birlikte proje Ermeni toplumuna sunulmuş. Kilisenin restorasyonu Ekim 2009’da başlamış ve 2012’de, iki yıl gecikmeli olarak tamamlanmıştı.
“YAŞANANLAR ERMENİ TOPLUMU TARAFINDAN PEK BİLİNMİYOR”
Aynedyan, Arabahmet’teki Sourp Asdvadzadzin kilisesi ile ilgili yaşananların, güneydeki Ermeni toplumu tarafından pek bilinmediğini söyledi. Ermeni toplumunun önde gelenlerinin bu konu ile ilgili konuşmakta, Ermeni toplumu ile Kıbrıs Türk tolumu ve projenin diğer tarafları ile aralarında husumet çıkmasını istemediklerinden dolayı gönülsüz olduklarını belirtti.
Aynedyan konu hakkında konuşmak istemeyen Ermeni toplumunun önde gelenlerinin, Amerika’nın araya girip, bu meselenin, barış oluşturan bir durumdan çatışma sebebine dönüşmesini engellemek için perde arkasında işleri düzelteceğine dair beklentileri bulunduğunu ifade etti.
“AYIRIMCILIK YAPILIYOR”
“Kıbrıslı Türkler ile Ermeniler arasında özel bir ilişki var ve bu ilişki ihraç edilen düşmanlıklar nedeniyle zehirleniyor. Bunu istemiyoruz” diyen Aynedyan, konun Amerikalılar tarafından bile düzeltilebileceğini sanmadığımı belirtti.
“İnsanların esas tepkisi, oranın ‘Türkoloji Merkezi’ olarak açılmasından sonra ortaya çıkacak. Halbuki durum farklı olabilirdi. Bizim Kıbrıslı Türklerle olan bir çatışma geçmişimiz yok. Yüzyıllarca birlikte barış içinde yaşarken buna ihtiyacımız yok. Kıbrıslı Türklerin de bu çatışmaya ihtiyacı yok” diyen Aynedyan, kendisinin İngiliz Okulu’nda okuduğunu ve oradan birçok Kıbrıslı Türk arkadaşları olduğunu ve onlarla hala irtibat içerisinde olduğunu anlattı. Aynedyan, “Aklımdaki son şey Kıbrıslı Türkler ile aramızda anlaşmazlık çıkmasıdır ve ne yazık ki buna doğru itiliyoruz. Günün sonunda alınan bu karara açıkça karşı çıktığımızı ilan etmek zorunda kalacağımız bir duruma doğru itiliyoruz” dedi.
Ailesinin Adana’dan olduğunu söyleyen Aynedyan, kendisini Adanalı saydığını ve Türkiye’yi bir parçası gibi hissettiğini söyledi. “Bize miras olarak kalan tüm bu anlaşmazlıklar ve çatışmaları çözmeye çalışırken ansızın karşımıza bu sorun çıktı” diyen Aynedyan, buna karşı mücadele edeceklerini çünkü böyle bir şeyi istemediklerini söyledi. Aynedyan, “Eğer ben gazetemde bu konu ile ilgili beş şey yazarsam kıvılcım ateşlenmiş olur ancak bunu yapmayı reddediyorum. Ancak empoze edilen şeyi de kabul etmiyorum” dedi.
“PROVOKASYONDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL”
Ermeni toplumundaki yaşlı jenerasyonun söz konusu kiliseye ne kadar bağlı oldukları biliniyor. Konudan haberdar olan Ermeni toplumu bireyleri ise haklı olarak şu soruyu yöneltiyor:
“Kıbrıslı Türkler, güneyde bir Cami olduğunu ve bu caminin Kıbrıslı Rumlar veya Ermeniler tarafından alınıp kültürel bir merkeze dönüştürüldüğünü farz etsinler. Kendilerini nasıl hissederler?”
Aynedyan “Aslında kişisel olarak kilisenin çevresindeki binalardan birinin eş kullanım için bir üniversiteye verilmesini kabullenebilirim, hatta oradaki binalardan birinin ‘Türk-Ermeni anlaşmazlığının’ barış ortamı oluşturma yöntemlerinin, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Ermenilerin bir arada nasıl yaşadığının üzerinde çalışıldığı bir ‘barış merkezi’ olarak kullanılmasını kabul edecek kadar ileriye de gidebilirim. Kilise dışında kalan binaların bu amaçla kullanılmasını anlayabilirim. Ancak bu duyuruyu (Kilisenin Türkoloji bölümüne dönüştürüleceği) yapmak kadar ileriye gitmek, provokasyondan başka bir şey değil” diyerek sözlerini tamamladı.