Yasmin MORAN
Özel sektörde mimar olarak çalışan Şenal Sarper, 2001 yılında evine dönerken göğsünde hissettiği küçük bir sertlikle hayatının yönünü değiştirecek bir mücadeleye adım attı. O anda meme kanseriyle tanışan Sarper, kısa süre sonra gerekli tetkikler için Letam’a yönlendirildi ve biyopsi kararı alındı.
Tedavi süreci için eşiyle birlikte İstanbul’a giden Sarper, ameliyatla göğsünün bir kısmını kaybetti ve ardından yedi hafta boyunca kemoterapi gördü.
Adaya dönüşünden kısa süre sonra annesini kaybeden Sarper, bu zorlu dönemde çocuklarına ve ailesine odaklanarak içsel güç bulduğunu şu sözlerle ifade etti: “Sürekli kendime telkin vererek, ayakta kalmam lazım, babam ve çocuklarıma bakmam gerek diyerek güç buldum.”
Tedavi sürecini tamamladıktan sonra işine geri dönen Sarper, kendini zihinsel olarak güçlü tutmak için dernek çalışmaları, el sanatları ve doğayla iç içe aktivitelerle meşgul oldu. Hayata olan bağlılığını ise, “Boş oturamam ve ben hayatımı buna borçluyum” sözleriyle özetledi. Zorlu sürecin içinden güçlenerek çıkan Sarper hem kendi hayatında hem de benzer mücadeleler veren kadınlar için umut ve ilham kaynağı oldu.
Senal Sarper’in meme kanseri olduğunu öğrendiği zamanlar…
Özel sektörde mimar olarak çalışan Sarper, bir şantiye dönüşü evine gittiğinde göğsünde bir sertlik fark etti. Sarper, meme kanseriyle tanışma sürecini şu sözlerle anlattı: “Sıcaktan bunalmıştım, üzerimi çıkardım bir bluz giydim ve elimle göğsümün sol tarafına dokunduğumda bir sertlik hissettim” dedi. Göğsünde hissettiği sertliğin ardından doktora gitme kararını hemen alamayan Sarper, bu adımı atmak için bir hafta beklediğini ifade etti. İlk olarak bir kadın doğum uzmanına başvurduğunu anlatan Sarper, doktoruyla birlikte Lefkoşa’daki Letam’a giderek mamografi çektirdiklerini, mamografi çekimi sırasında ise büyük bir stres ve heyecan yaşadığını dile getirdi. Sarper, yaşadıklarını şu şekilde anlattı: “Biyopsi yapmamız lazım dediler. İğneli bir biyopsi olacağı açıklandı ve eğer sonuç kötü çıkarsa ameliyat olmam gerekiyordu” dedi. Biyopsi kararının ardından eşinin desteği ve önerisiyle İstanbul’da bulunan Doktor Varol’a ulaştıklarını belirten Sarper, doktorun verdiği hızlı yanıt üzerine vakit kaybetmeden İstanbul’a gittiklerini anlattı.
İstanbul’daki tedavi süreciyle birlikte zorlu bir yolculuğa adım atan Sarper, erken teşhisin ve doğru yönlendirmenin tedavi sürecinde kritik önem taşıdığını vurguladı.
“Erken teşhisti ve tümörün çapı 8 milimdi”
İstanbul’da ameliyat olduğunu ifade eden Sarper, operasyon sonrası yaşadığı duygusal anları şu sözlerle aktardı: “Baygınlığımı atlattım ve baktım ki göğsüm yok, o anki şokla göğsümün alındığını düşündüm” dedi. Ancak Sarper’in kanserinin birinci evre olduğu için bu nedenle doktorlar, sadece tümörün çevresini temizleyerek göğsün bir kısmını aldı. Sarper, yaşadığı süreci şu sözlerle özetledi: “Erken teşhisti ve tümörün çapı 8 milimdi” diyerek erken teşhisin hayat kurtarıcı rolüne dikkat çekti, “Ben başardım” dedi. Ameliyatın ardından tedavi süreci devam etti. Doktorları Sarper’e kemoterapi alması gerektiğini söylediğinde, bu durumu ilk etapta kabullenmekte zorlandığını ifade etti. Sarper, kemoterapiye yönelik endişesini ise “Filmlerden, çevremizden ilaç tedavisi alanların kusma gibi durumlar yaşadığını duymuştum.” diyerek olumsuz izlenimlerin kendisini o dönemde etkilediğini belirtti. Sarper, patoloji sonuçlarına göre 7 seans kemoterapi alması gerektiği açıklandığında ise “Bunu kafamda bir türlü oturtamıyordum, istemiyordum” diye anlattı.
“Çocuklarımı görünce ayakta durmam lazım düşüncesiyle güç buldum”
Sarper, ilk kemoterapi deneyimini de anlatan Sarper, “Bir sürü hasta vardı, hemen bana ilacı taktılar.” diyerek o anda çevresinde bulunan diğer hastaların ona güç verdiğini söyledi. Sarper, “Orada yaşlı bir teyze ve bir beyefendiyi görünce, ‘ben onlardan daha gencim’ diye düşündüm” ifadelerini kullandı. Tedavi sırasında moral bulmaya başladığını da ekleyen Sarper, “Kendime bakmalıyım, ne kadar enerjik ve azimli insanlar var düşüncesiyle onları dinledikçe moral bulmaya başladım” dedi. Tüm bu sürece rağmen içindeki endişenin hiç kaybolmadığını da belirten Sarper, tedavisinin ardından Kıbrıs’ın kuzeyine döndüğü günleri ise şu sözlerle aktardı: “Çocuklarımı görünce ayakta durmam, onların başında olmam lazım düşüncesiyle güç buldum.” dedi.
“Annemin vefatının ardından iki yıl boyunca kendime gelemedim”
Kemoterapi tedavisi için yedi hafta boyunca İstanbul’da bir arkadaşının evinde kaldığını belirten Sarper, bu zorlu sürecin ardından Kıbrıs’ın kuzeyine döndüğünü anlattı. Döndükten kısa bir süre sonra annesini kalp krizi nedeniyle kaybettiğini ifade eden Sarper, bu kaybın kendisinde derin bir etki yarattığını vurgulayan Sarper, “Annemin hayatını bana bağışladığına inandım” diyerek yaşadığı duygusal yoğunluğu dile getirdi. Annesinin vefatından sonra iki yıl boyunca toparlanamadığını söyleyen Sarper, bu dönemde çocuklarına bakarken içsel bir güç bulduğunu ifade etti: “Babam ve çocuklarıma bakmam gerek diyerek içimde güç buldum” diye kaydetti. Sarper, kanserle mücadele sürecinde kendisi gibi hastalıkla yüzleşen arkadaşlarının çoğunun bu durumu gizlemeyi tercih ettiğini gözlemlediğini belirtti. Ancak kendisinin farklı bir yol izlediğini şu sözlerle aktardı: “Ben kendimi hiç saklamadım.” Yaşadığı tüm zorluklara rağmen güçlü duruşunu koruyan Sarper, tedavi sürecini tamamladıktan sonra yeniden işine döndü. Senal Sarper, 2003 yılında kuzey ile güney arasındaki geçiş noktalarının açılmasıyla birlikte kontrollerine Kıbrıs’ın güneyinde devam ettiğini söyledi. Bu süreçte kanser hastalarına destek veren bir isimle kurduğu dostluğa da değinen Sarper, “Kanser Hastalarına Yardım Derneği Başkanı Ayşe arkadaşımla tedavilerimize uzun süre birlikte gidip geldik, birbirimize destek olduk.”
“Boş oturamam ve ben hayatımı buna borçluyum”
Sarper, kendisini sürekli olarak etkinliklere, dernek faaliyetlerine ve el sanatlarına yönlendirdiğini anlattı. Kafasını boşaltmak için sürekli aktiviteler yaptığını dile getiren Sarper, “Neredeyse her dönem bir kurstaydım, kendimi bu şekilde aştım” dedi. Doğaya olan ilgisini de anlatan Sarper, “Köyde küçük bir ev yaptık, bahçeyle uğraşıyorum, bahçeye çıktığımda her şeyi unutuyorum” sözleriyle doğayla kurduğu bağın altını çizdi. “Boş oturamam ve ben hayatımı buna borçluyum” diyen Sarper, aktif kalmanın hayatındaki dönüştürücü etkisini vurguladı.