El emeği sanat

Biraz yetenek, çokça emek… El emeği ile üreten genç girişimciler anlatıyor…

Dila ŞİMŞEK
 

Yeteneklerini geliştirip üretime çeviren girişimciler, gelirlerini kendi el emekleri ile yaptıkları ürünlerden elde ediyor. Ürettikleri eşya, takı, tabloyu satışa sunarak geçimini sağlayan genç girişimciler, yeteneklerini ve tutkularını mesleğe çevirmenin mutluluğunu yaşıyor.
Yaşadıkları zorluklardan da bahseden genç girişimciler, insanların el sanatlarına olan bakış açısının yanlışlığını vurguluyor.
Lefkoşa Bandabuliya’da atölyesi bulunan Yena Hacışevki, topladığı kamışlardan el yapımı flüt yapıyor. Amacının alışılagelmiş alışverişin yanı sıra, insanlara bir etki bırakmak olduğunu söyleyen Hacışevki, yaptığı birçok etkinlikle bir fark yaratmaya çalışıyor, hayattaki ‘tutkusunu’ bulduğunu dile getiriyor. Dükkânlarında aynı zamanda ‘takas’ diye bir etkinlik yaptıklarını, kullanmadığı eşyaları getiren insanların birbirleri ile para istemeden, sadece öğe sayısına göre takas yaptığını anlatıyor. Amacının ‘her şeyin para ile biçilemeyeceğini, kullanılmayan eşyaların paylaşılabileceği’ olduğunu söyleyen Hacışevki, aynı zamanda iki toplumlu buluşmalar düzenleyerek müzikli etkinlik yapıyor.
Yine Bandabuliya Pazarında Sanat Merkezi’nde tablo ve resim yapan Ressam Ayça Adamoğlu, mesleğini kendi merceğinden anlatıyor, dinamik işinin hem yorucu hem de heyecanlı olduğunu söylüyor. Adamoğlu, ülkedeki insanların sanata bakış açısının olumsuz olduğundan, ailelerin ise sanat veya el işi ile ilgili meslekleri çocuklarından uzak tutmaya çalıştığından bahsediyor. Bu tarz tutumlar hakkında “Çok yanlış, insanların sanata, yeteneklerini keşfetmeye de ihtiyacı var” şeklinde konuşuyor.
Henüz işletme haline geçmeden, sosyal medya aracılığıyla tanıtım yaparak el emeği ürünlerini satışa sunan genç girişimci Seval Nazlıoğlu ve Laden İldeniz, yeteneklerini nasıl keşfedip, gelir getiren bir mesleğe çevirdiklerini anlatıyor, diğer girişimcilere ise tavsiyelerde bulunuyor. Asıl önemli olanın insanın sevdiği mesleğin peşinden gitmesi olduğunu vurgulayan genç girişimciler, bilgilerini her geçen gün tazeliyor.

 

Atalier Kabuk’ta el yapımı flüt üreten Yena Hacışevki; Duygu, bilgi alışverişi benim için çok önemli. Atölyenin ismini ‘Kabuk’ koyma sebebim de, insanların yarasının kabuk bağlamasına, sonrasında da bunu atarak iyileşmesine gönderme yapmaktı

 

Atalier Kabuk’ta el yapımı flüt üreten Yena Hacışevki;

 “İnsanlara bir etki bırakabilmek benim en büyük amaçlarımdan birisi”

 

“İtalya’da restorasyon okuduğum zamanda İtalyanca öğrenmiş oldum. Buraya döndüğümde, saksafon sanatçısı bir arkadaşım, benden İtalyanca dersi vermemi istedi. Ben, bunu ücretsiz bir şekilde yapacağımı söyleyince bana, ‘tamam, ben de sana saksafon çalmayı öğreteyim’ dedi. Zaten çok sevdiğim bir enstrüman olduğu için anında kabul ettim. Böylece nefesli çalgılara ilgim başlamış oldu. Kamıştan nasıl flüt yapılacağını ise bir çiftten öğrendim. Sonrasında, 2015 senesinde bir sürü kamışı toplayıp eve yığdım, flüte dönüştürüp dekor etmeye başladım. Flütlerin belirli matematiksel açıları var, doğru sesin çıkması için nereden delik açılacağı, boşluğu, kalınlığı… Bunları araştırırken, iki kişinin aynı anda çalabileceği bir flüt neden olmasın diye düşündüm ve ‘whynot’ ismini vererek daha uzun bir kamışla iki kişinin aynı anda çalabileceği bir flüt tasarladım. Ara bölgede buluşarak, iki toplumlu, tam 48 metrelik bir flütü çaldık. Bu gibi etkinliklere önem veriyorum. Burada yapmak istediğim, alışılagelmiş bir alışverişin yanı sıra, insanlara bir şeyler katmak, duygu paylaşımında bulunmaktır. Çocuklarla burada buluşarak oyunlar oynuyor, birbirimizden ve yaşanmışlıklarımızdan da paylaşarak oyunlar oynuyoruz. Yani tabii ki geçimimi flütten sağlıyorum, bu benim işletmem ve mesleğim. Ancak bunu yaparken, geride bir şeyler bırakabilmek, insanların hayatına dokunabilmek istiyorum. Duygu, bilgi alışverişi benim için çok önemli. Atölyenin ismini ‘Kabuk’ koyma sebebim de, insanların yarasının kabuk bağlamasına, sonrasında da bunu atarak iyileşmesine gönderme yapmaktı. Üretim, alım-satım ve insanlara bir etki bırakabilmek benim en büyük amaçlarımdan birisi. Annem ise benimle birlikte burada, oyuncak işleyerek katkıda bulunuyor. Oyuncak, örgü kuklaları da satışa sunuyoruz. Bunların yanı sıra, yaşadığımız en büyük sıkıntı, ayın sonunda elimize ne geçeceğini bilmememiz. Bu sebeple, sevilmeden yapılabilecek bir meslek değil. Üreten yok olmaz diye bir laf var, tabii ürettiği geride kalıyor, ancak satış yapamayınca, talep olmayınca üretici de yok olabiliyor. Bu sebeple, üretime destek çıkılmalı…”

 

Bandabuliya Sanat Merkezi’nde Ressam Ayça Adamoğlu; Bandabuliya’daki dükkânlarda tabloları satışa sunmaya başladık. Burada beşinci senemize giriyoruz. Resimden sonra, Kıbrıs’a has eşyalar, eski kitaplar, cam eşyalar da satmaya başladık

 

Bandabuliya Sanat Merkezi’nde Ressam Ayça Adamoğlu;

 “İnsanların ne yazık ki sanata ve el emeğine olan bakışı üzücü”

“Üniversitede tekstil okumuş, epey zaman tasarım yapmıştım. Hep İngiltere’de yaşadım, sonrasında evlenip burada yaşama kararı alınca, Bandabuliya’daki dükkânlarda tabloları satışa sunmaya başladık. Burada beşinci senemize giriyoruz. Resimden sonra, Kıbrıs’a has eşyalar, eski kitaplar, cam eşyalar da satmaya başladık. Resme olan ilgimi ve yeteneğimi ilkokulda katıldığım bir yarışmada fark etmiştim. Kumaş üzerine baskı asıl uzmanlık alanım. Resmin, insanlara bir çeşit terapi olduğuna, rahatlatıcı bir ruh hali yarattığına inanıyorum. El sanatları, özellikle de kadınların sıklıkla ürettiği bir alan. İnsanların ne yazık ki sanata ve el emeğine olan bakışı üzücü. Bu daha çok aslında ‘bilmemekten’ kaynaklanıyor. Çünkü insanlara anlattığınızda, sonrasındaki tepkileri olumlu oluyor. Ancak mutlaka anlatmak gerekiyor. Ailelerin de hayali birkaç belli başlı mesleğin çocuklarına işlemesi… Bu, insanları tek-tip yapan bir mekanizma gibi ilerliyor. İnsanların potansiyelini keşfetmesi gerekiyor. Birkaç mesleğe odaklanıp, yeteneklerimizi köreltmemeliyiz.”

 

‘Sacco’ ismi ile el yapımı ürünler satan Seval Nazlıoğlu; Tasarımlarımızın beğeni aldığını görünce, talepler doğrultusunda daha fazla üretip işe dönüştürdük. İlerleyen zamanlarda arkadaşımın yurtdışına gitmesiyle Sacco hikâyem başladı

 

‘Sacco’ ismi ile el yapımı ürünler satan Seval Nazlıoğlu;

 “Bir şeyler yaratabilme, üretebilme isteği hiçbir zaman yok olmaz”

“Sacco Handcrafted Goods üçüncü yılını doldurdu. Bu tarzı tam anlamıyla oluşturabilmek yaklaşık 5 yılımı aldı. Üniversitede birlikte iç mimarlık eğitimi aldığım tasarımcı bir arkadaşımla, ilk etapta kendimiz ve yakın çevremiz için takı tasarımları yapmaya başladık. Tasarımlarımızın beğeni aldığını görünce, talepler doğrultusunda daha fazla üretip işe dönüştürdük. İlerleyen zamanlarda arkadaşımın yurtdışına gitmesiyle Sacco hikâyem başladı. İlk günden bu yana yaşadığım en büyük sıkıntı hem atölye, hem de ürettiklerimi insanlarla paylaşabileceğim küçük bir mekânımın olmaması oldu. Emlak piyasasındaki dalgalanmalardan ve yasalardaki boşluklardan yararlanarak haksız kazanç sağlamaya çalışan insanlardan dolayı küçücük bir yer bile kiralayamayan ben ve benim gibi birçok girişimci var. İkinci bir sorun ise ambargolardan kaynaklı hammadde sıkıntısı ve üretim için gerekli olan hizmetin var olmaması veya pahalı olması. Sanat, zanaat, bir şeyler yaratabilme, üretebilme isteği hiçbir zaman yok olmaz. Zorluklar, yaratabiliyor olabilmenin verdiği hazzın önüne geçemez. Sonucunda takdir edilmesek, beğenilmesek de, çok büyük paralar kazanamasak da; üretmek bizi yaşadığımız yere ve insanlığa biraz daha bağlayacak.”

 

‘Something Blue’ ismi ile el yapımı takı üreten Laden İldeniz; “Bir sene önce, hayat yoğunluğundan dolayı çok stres altındayken, kendi kendime ‘takı yapıp satacağım’ diye düşündüm ve sonra bunun hiç de kötü bir fikir olmadığına karar verdim”

 

Something Blue ismi ile el yapımı takı üreten Laden İldeniz;

 “El işlerine her zaman yeteneğim vardı”

“Ben üniversite yıllarında kendi takılarımı yapmaya merak salmıştım. Kendime kolye, bilezik yapıp cam taşlarla süslerdim. O zamanlar çok fazla malzemem de yoktu. Ancak el işlerine her zaman yeteneğim vardı, küçük yaştan itibaren, örgü örebilir, dikiş dikerdim. Aynı zamanda tercümanlık yapıyorum. Bir sene önce, hayat yoğunluğundan dolayı çok stres altındayken, kendi kendime ‘takı yapıp satacağım’ diye düşündüm ve sonra bunun hiç de kötü bir fikir olmadığına karar verdim. Sonrasında malzemelerimi aldım, araştırma yaptım. Şu anda iki yüz farklı doğal taş çeşidiyle çalışıyorum. Gittiğim ülkelerden farklı ve eski takı parçaları getiriyorum. Bunun yanı sıra, ‘upcycling’ denilen şu anda dünyada oldukça revaçta olan tasarım yöntemi ile takıları farklı türlere de dönüştürüyorum. Örneğin küpeden kolye ucu, kolyeden anahtarlık yapıyorum. Tesbih de üretiyorum ancak minimalist bir şekilde dizayn edip kendi yorumumu katarak sunuyorum. Aynı zamanda meditasyonda kullanılan Mala tarzında kolyeler yapıyorum. Bu kolyeler 108 boncuktan oluşup, her bir taşın arası el düğümlü olmaktadır. Healing taşları, burç taşları vs. gibi birçok farklı türden taşlarım var, kişinin tercihine göre dizayn edip, onun istediği taşla üretiyorum. Takıların yanında organik otlarla tütsü de yapıyorum. Adaçayı havadaki enerjiyi temizleyen bir bitkidir, tıpkı zeytin yaprağı gibi olumsuz enerjiyi def etmek için yakılır. Adaçayı, biberiye, lavanta, zeytin yaprağı gibi otlarla tütsüler yapıyor, isteyenlere şam gülü, nar çiçeği, lotus yasemini, portakal kabuğu, tarçın gibi hoş koku veren doğal malzemeler de ekliyorum. Bu işe girişeceğimde insanlar başta şaşırsa da sonradan destek oldu. Şimdi ise büyük bir ilgi ve müşterilerimizle iyi bir iletişimimiz var. Dağıtımı kendim yapıyorum ve bu sayede çok fazla insan tanıyorum, dostluklarım da gelişiyor. Sadece kolye yapıp satmak yerine kişiye özel üretim yapıyorum, ancak kişinin tercihine göre eski tasarımlarımı da tekrardan satışa sunabiliyorum. Önceden, danışmanlık yaptığım bir dönem vardı ve öğrenciler bana ne mesleği yapsam, ne para getirir diye sorardı… Aslında önemli olan yapmaktan keyif aldıkları neyse onu yapmalarıdır. Çünkü kimse, bir şeyi yapmakla yükümlü değildir. İster sanat, ister bilim olsun, zevk almadıkça hiçbir meslek yapılmaz. İnsanların ‘bu bana para getirmez’ diye düşünmemeleri gerekir… Çünkü yaptıkları işi ne kadar çok severlerse o kadar iyi pazarlar, ilgilenir, o kadar iyi emek verirler, bu da elbette onlara gelir getirir.”

 

Dergiler Haberleri