EĞİTİMDE KİLİT, ‘BAKAN’ YOK

Meslek yasalarında yapılması planlanan değişikliği “bardağı taşıran son damla” olarak niteleyen öğretmenler, yaklaşık 10 gündür eylem ve grevlerini sürdürürken, Eğitim Bakanı ise yurtdışı ziyaretine çıktı…

Ertuğrul SENOVA

Yaklaşık 10 gündür eylem ve grevlerle gündeme gelen öğretmenler, örgütlü bulundukları KTÖS ve KTOEÖS aracılığıyla seslerini duyurmaya çalışıyor.

Öğretmenler, okullardaki; deprem riski, yabancı öğrenci sorunu, yetersiz altyapı ve maddi sıkıntılar gibi sorunların bir türlü giderilmemesine karşın, özlük haklarını olumsuz yönde etkileyeceği ifade edilen Öğretmenler (Değişiklik) Yasa Tasarısı’nın bir anda gündeme getirilmesini, “bardağı taşıtan son damla” olarak nitelendiriyor.

Orta düzeydeki okullarda başlayan sınav haftasına rağmen öğretmenlerin grev ve eylem süreçlerini sürdürmesi ve Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu ile Hükümeti “geri adım atmaya” davet etmesine karşın bakanlık, müzakereye dahi oturmuyor.

Son olarak, BRT’de katıldığı programda “sendikalar tarafından düşmanlaştırıldığını” açıklayan Bakan Çavuşoğlu, “sendikalara birçok kez hangi maddelerden rahatsız olduklarını ve önerilerinin ne olduğunu sorduklarını ancak yanıt alamadıklarını” savundu.

Ancak YENİDÜZEN’e konuşan öğretmen sendikaları, bakanlığın yasa konusunda hiçbir zaman kendileriyle iletişime geçmediğini açıkladı, Öğretmenler Yasası’nın, yetkili sendikalarla istişareyi emretmesine karşın katılımcı süreçler yürütmediğini vurguladı.

Sendikaların talepleriyle ilgili YENİDÜZEN’in ulaşmayı denediği Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, ısrarlı aramaları yanıtsız bıraktı, yazılı olarak gönderilen sorulara ise cevap vermedi. Başbakanlıktan servis edilen haberlere göre Çavuşoğlu, eğitimde kaosun yaşandığı şu günlerde yurtdışı ziyaretine çıktı.

Yasadaki değişiklik taleplerini ve öğretmenlerin karşı çıktığı maddeleri araştıran YENİDÜZEN, KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş ile görüştü, sendikaların hangi maddelere, neden karşı çıktığını sordu.

Hükümetin Öğretmenler Yasası’nda değiştirmeyi planladığı ancak öğretmen sendikalarının karşı çıktığı 5 maddenin detaylarını anlatan Maviş, “Tasarı bu şekliyle devam ederse, her türlü hukuksal ve sendikal mücadeleyi vermeye devam edeceğiz” dedi, “Grev ve eylemler, öğretmenin ‘artık yeter’ çığlığıdır” şeklinde konuştu. 

 

“Eğitim Bakanlığı, öğretmen sendikalarıyla hiçbir zaman görüşmedi”

Öğretmen sendikaları ile Eğitim Bakanlığı’nın, söz konusu yasa tasarısıyla ilgili hiçbir zaman görüşmediğini söyleyen Maviş, “Meclise götürülen bu tasarıyla ilgili hiçbir ön görüşme yapılmadı, üzerinde tartışılmadı” dedi. Yasa tasarısının, 4 Temmuz 2022 günü “bir dayatma” olarak gündeme geldiğini söyleyen Maviş, “O günden itibaren de sendikalar bunun mücadelesini vermektedir. Grevler söz konusu olunca kamuoyu konuşmaya başladı” ifadelerini kullandı.

Öğretmenler Yasası’nın, yetkili sendikalarla istişareyi emretmesine karşın Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun demokratik ve katılımcı süreçler yürütmediğini belirten Maviş, “Bugün geldiğimiz nokta bir sonuçtur” dedi.

 

Sendikalar, yasa tasarısının hangi maddelerine karşı çıkıyor?

Hükümetin Öğretmenler Yasası’nda değiştirmeyi planladığı ancak öğretmen sendikalarının karşı çıktığı 5 madde bulunuyor: Atatürk Öğretmenler Akademisi, A-B Öğretmen Statüsü, Zorunlu Ek Ders, Zorunlu Hizmet İçi Eğitimler ve Okul Öncesi Eğitim.

Peki sendikaların söz konusu maddelere ilişkin itirazları neler?

KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş, söz konusu itirazlarını, madde madde YENİDÜZEN’e anlattı.

 

Atatürk Öğretmenler Akademisi: “Yapılmak istenen değişiklikle akademinin varlığı anlamsızlaştırılacak”

Maviş, Atatürk Öğretmenler Akademisi konusunda yapılmak istenen değişikliğe yönelik itirazlarını şöyle aktardı:

“Mevcut Öğretmenler Yasasının 16 (1) (b) maddesi hâlihazırda ve ihtiyaç olması durumunda Bakanlar Kuruluna yetki vermekte ve Bakanlar Kurulu kararıyla denkliğinin uygun olduğuna karar verilen bir üniversitenin mezunlarına müracaat etme hakkı vermektedir. Dahası, bu yetki tek bir ülkeyle de sınırlı değildir. Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerinden mezun olanları da herhangi başka bir ülkeden mezun olanları da kapsamaktadır.

Bu bağlamda, yasa değişiklik tasarısıyla 16. Maddeye eklenmek istenen (1) (c) maddesinin hiçbir gereği ve anlamı yoktur. Bunun yanında, ilgili madde içerisinde sorunlar da barındırmaktadır. 2021 yılı verilerine göre Türkiye Cumhuriyeti’nde yer alan bazı üniversitelerin taban puanları KKTC’de yer alan üniversitelerin de altındadır. Dahası, geçtiğimiz yıl alınan yeni kararla 2022 yılı itibariyle Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonrası yapılacak olan tercihlerde adayların 150 ve 180 olan baraj puanlarını geçme zorunluluğu bulunmuyor.

Atatürk Öğretmen Akademisi, ÖSYM dışında kendi özel sınavıyla öğrenci almaktadır. İlgili madde, Atatürk Öğretmen Akademisi sınavında başarısız olanlara ÖSYM sınavı ile ekte belirtilen üniversitelere girme yolunu açmaktadır. Açılan yol beraberinde Atatürk Öğretmen Akademisi’nin işlevselliğini ve önemini azaltmayı getirecektir. Bu değişikliklerin tarihsel ve kültürel bir misyonu olan Atatürk Öğretmen Akademisi’nin kapatılmasını getireceği açıktır. Dünyanın iyi örneklerine baktığınız zaman devletlerin eğitim politikalarında özellikle ilköğretim çağında öğretmen yetiştirmeye yüksek önem verildiğini görebilirsiniz. Atatürk Öğretmen Akademisi bu ülkeye ve bu topluma, planlı bir şekilde ve kendi ihtiyaçlarına göre öğretmen yetiştirmektedir. Yapılmak istenen değişiklikle Atatürk Öğretmen Akademisi, Türkiye Cumhuriyeti’nde yer alan tüm öğretim kurumlarıyla eş tutulmakta ve kurumun varlığı anlamsız bir hale getirilmektedir.”

 

A-B Öğretmen Statüsü: “Değişiklik talebindeki gerçek gerekçe, ‘eğitimde tasarruf’ yapmak”

Sendikaların karşı çıktığı bir diğer değişiklik ise A-B Öğretmen Statüsü ile ilgili. Maviş, bu konudaki tepkilerini şöyle özetledi:

“A-B statüsü sadece öğretmenlerin değil tüm kamu çalışanlarının sahip olduğu bir ekonomik haktır. Öğretmen A-B uygulaması olarak adlandırılan düzenleme bahsedilen ders sayısı azalışıdır. Mevcut yasada tedrisat saatleri düzenlemesi sadece öğretmenlerin sınıfta olması beklenen ders saati sayısı için belirlenir. Ancak, öğretmenlerin ders dışı zamanlarında ne yapmaları gerektiğini düzenleyen resmi bir politika yoktur. Öğretim iş yükü (yani haftalık öğretim saati sayısı), öğretmenlerin yılların deneyimine bağlı olarak azalır.

Öğretmen ders saatlerinin hizmet yılı arttıkça kademeli olarak azaltılması bilimsel temelleri olan evrensel bir pedagojik uygulamadır. Ülkemizde bu uygulama “A Öğretmen” ve “B Öğretmen” olarak yapılmaktadır. Önerilen değişiklikler için sunulan gerekçe “deneyimli öğretmenin öğrenciye ulaşımını, bilgi ve tecrübe aktarmasını sağlamak” olarak ifade edilmiştir ancak bunun nasıl olacağı ve neye dayandığı açık değildir. Örneğin, bu bilgi ve tecrübe aktarımının sağlanması sadece öğretmenin haftada 2 ders saati fazla yapmasıyla mı gerçekleşecektir?

Gerçek gerekçe bu belgeye yazılmayan ‘eğitimde tasarrufsa’ eğer, bu gerekçe de verilerle ortaya koyulmalıdır. Öğretmenlerin tamamının bu statüye geçtikleri zaman ders sayılarında azalma görülmüyor. Bu gerçeğini göz ardı edersek bile, geçtiğimiz yıla göre güncellediğimiz elimizdeki resmi verilere göre, yıllık ‘tasarruf edilecek’ ders sayısı yaklaşık haftalık toplam 900 ders olacak, bu da yaklaşık 37 öğretmenin ders yüküne eşit olmaktadır. Eğitim planlaması tabiri caizse ‘bakkal hesabıyla’ yapılamayacağından, bu sayının reel karşılığının çok daha az olacağı aşikârdır. Bu bağlamda, 112 okuldaki yaklaşık 1900 öğretmenden 30 öğretmen tasarrufu yapmanın ülke ekonomisine ne gibi bir getirisi olacaktır? 

Kaldı ki, ülkemizde öğretmenin çalışma süresi, sınıfta olduğu ders saati sayısı olarak tanımlanır. Küresel deneyim, bunun öğretmenin çalışma süresinin en iyi yasal tanımı olmayabileceğini göstermektedir. Bunun yerine hem öğretim hem de öğretim dışı görevler dâhil olmak üzere okuldaki toplam çalışma saatlerini saymak en makul yol olabilir.

Böylesi bir uygulama öğretmenlerin normalde sınıfta ders öğretme dışı görevlere de fazladan zaman ayırmaları gerektiği gerçeğini kabul eder. Öğretmenler sınıfta geçirdikleri ders sayısı yanında dersleri için haftalık ve yıllık plan yapma, öğrenci çalışmalarının okul sonrası saatlerde analizi, okul etkinliklerini tasarlama, hizmet içi eğitim ve mesleki gelişimlerine zaman ayırma, okul saatleri dışında gezi/gözlem/etkinliklere katılma, veli görüşmeleri, okulda nöbet tutma, hasta veya mazeretli olan meslektaşı yerine ders doldurma, ders dışı okuma-yazma etkinlikleri gibi görevleri de vardır. Tüm bunlara ek olarak okul içinde idari görevler de sürdürürler ve Okul Aile Birliklerinde de yer alırlar. 

Ülkemizde öğretmenlerin bu görevlerin her birini ya evde ya da okulda boş zamanlarında yerine getirmeleri beklenir, ancak bunları ne zaman veya ne kadar süreyle yapacakları konusunda resmi bir tanım yoktur.”

 

Zorunlu Ek Ders: “Öğretmenler yasadışı şekilde ödenek almaksızın zorla çalıştırılacak”

KTÖS Genel Sekreteri Maviş, karşı çıktıkları bir diğer konunun ise “zorunlu ek ders” olduğunu ifade ederek, değişiklik kapsamında öğretmenlerin ödenek almaksızın zorla çalıştırılacağını ve bu durumun yasadışı bir durum oluşturacağını anlattı:

“Değişiklik önerilen bu maddede ‘İhtiyaç duyulması halinde Bakanlığın onayı ile öğretmenlere haftalık ders saatleri üzerinde ek ders görevi verilir. Öğretmen, kendisine verilen ek ders görevine girmekle yükümlüdür’ ifadesi yer almaktadır. Mevcut Yasanın 100 (1) maddesi 56’ncı maddedeki ek çalışma ödeneğinin verilmesini, bu maddede belirtilen tüzüğün çıkarılmasına ve her mali yıl bütçesinde münhasıran bu maksat için tahsisat bulunmasına ve konulan tahsisat miktarının açılmasına bağlar. İlgili tüzükte ise ‘her mali yılbaşında, Bakanlık tüm öğretim kurumlarında yapılması muhtemel ek çalışmayı ve bunun gerektireceği ek ödeneği bir plan program altında hazırlayarak o yılın Bakanlık bütçesine, münhasıran bu maksat için belirlenmiş bir ek ödenek olarak yansıtır.’ hükmü bulunmaktadır.

Bakanlık bu tüzüğü yıllardır çalıştırmamaktadır. Pandemi döneminde ek ders yapan ve hafta sonu okullarda düzenlenen törenlerde ek mesai yapan öğretmenleri ödememiştir. Dahası, bu konuyla ilgili mahkemeye gidilmiş ve Bakanlık ek ders/ek mesai ödeneği vermediği için dava kaybetmiştir ve hem hüküm masrafı hem de dava masraflarını ödemek durumunda kalmıştır.

Bakanlık tüzüğü bugünkü şekliyle uygulamaya devam edeceğinden, bu yapılmak istenen değişiklikle öğretmen ek çalışma ödeneği verilmeksizin zorunlu olarak ek ders veya ek mesai yapmak durumunda bırakılacaktır. Özetle, yasayla öğretmenler ödenek almaksızın zorla çalıştırılacak ve bu da gayrı-yasal bir durum oluşturacaktır.”

 

Okul Öncesi Eğitim: “Öğretmenlerin ders saatleri gerekçesiz olarak artırılmak istenmekte”

Karşı durdukları son maddenin ise okul öncesi öğretmenlerin ders saatleriyle ilgili olduğunu söyleyen Maviş, öğretmenlerin ders saatlerinin gerekçesiz olarak artırılmak istendiğini anlattı:

“Okul öncesi öğretmenlerin ders saatleri gerekçesiz olarak artırılmak istenmektedir. Sözlü olarak bizlere, sadece eğitim biliminden bihaber birinin söylemesini beklediğimiz ‘yaş grubu daha düşük olunca eğitim daha kolay, o nedenle diğer yaş gruplarıyla okul öncesinin ders saatlerini eşitleyelim’ gibi bir gerekçe sunulmuştur. Yasada öğretmen ders saatleri yıllar önce üzerinde tartışılarak bir uzlaşı çerçevesinde belirlenmiştir. Takdir edersiniz ki gerekçesi dahi olmayan bir öneriyi ne kabul edebilir ne de konu üzerine fikir beyan edebiliriz.”

 

“Tasarı bu şekliyle devam ederse, her türlü hukuksal ve sendikal mücadeleyi vermeye devam edeceğiz”

Maviş, “Eylem ve grevler bakanlık geri adım atana kadar devam edecek mi?” sorusuna, “Demokratik bir süreç izlenmeden, yaz aylarında zorla önümüze gelen şekliyle bu yasa tasarısı geçerse her türlü hukuksal ve sendikal mücadeleyi vermeye devam edeceğiz” şeklinde yanıt verdi.

 

Tek talep yasal değişiklik değil… “Bu, öğretmenin ‘artık yeter’ çığlığıdır”

Sendikaların taleplerinin, Öğretmenler Yasası’ndaki değişiklikle sınırlı olmadığını söyleyen Maviş, “Bu yaşanan süreç ve Eğitim Bakanlığının tavrı bardağı taşıran son damla olmuştur” dedi. Öğretemenlerin pandemi sürecinden bu yana okullarda yüzlerce sorunla boğuştuğunu ifade ederek, “Öğretmenler sorunlarla mücadelesinde tek başına bırakılmıştır, Eğitim Bakanlığı’ndan herhangi bir destek görmemiştir” ifadelerini kullandı.

Maviş, “Sürekli olarak gündeme getirdiğimiz okul içi ve okul dışı eğitim sorunlarıyla boğuşurken, bir de mesleğine ve yasasına saldırı gelmiştir” diyerek, “Bu, öğretmenin ‘artık yeter’ çığlıdır” vurgusu yaptı.

Özel Haber Haberleri