DEVRİM FİLMLERİNDEN BAZI SEÇMELER

Ekim ayına özel olarak devrim konulu filmlerden bazılarını bu sayfalarda paylaşmak istedik.

 

Uygar Erdim
uygarerdim@gmail.com

 

Ekim ayına özel olarak devrim konulu filmlerden bazılarını bu sayfalarda paylaşmak istedik. Elbette ki bu çok daha uzun bir liste olabilirdi. Seçim yaparken filmlerin hem sinema tarihindeki önemine, hem de farklı ülke ve dönemlerden olmasına dikkat etmeye çalıştım. Sıralama ise yapım yılına göre yapılmıştır.

 

1- Potemkin Zırhlısı

(1925-Rusya)
Yönetmen: Sergei Eisenstein

Potemkin Zırhlısı’nın sadece konusu değil, filmin kendisi de sinema tarihi için devrim niteliğindedir. Sinema tarihinde kurgu kuramlarıyla anılan büyük yönetmen Eisenstein’in başyapıtı olan filmdir.  Film, Potemkin isimli savaş gemisinde kötü şartlar içinde yaşamaya mahkûm edilmiş gemi tayfasının isyanını ve bu isyancıları destekleyen Odessa halkının dramını anlatmaktadır. Bu isyan, Büyük Ekim Devrimi’nin de önünü açacak olaylardan bir tanesidir. Tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen film, gerçek bir olayı epik bir şekilde anlatmıştır.

 

2- Metropolis

 (1927- Almanya)
Yönetmen: Fritz Lang

Sinema Tarihinin en iyi bilim kurgu filmlerinden sayılan, Alman dışavurumcu sinemasının temsillerinden 1927 yapımı Fritz Lang’ın yönettiği filmdir.  Bu listeye girmesi için filmin gerçek bir olayı anlatması gerekmiyor. Herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda diktatörlüğe, sınıf ayırımcılığına ve zorbalığa başkaldırı olması yeterlidir. Filmin geçtiği 2026 yılında oligarşik bir yönetim düzeni vardır. İnsanlar ikiye ayrılmıştır. Yeraltında makinelerle birlikte yaşayan sınıf ve yukarıda daha konforlu bir yaşam süren yönetici sınıf… İşin ironik kısmı filmin geçtiği distopik düzen, bundan sadece 8 yıl sonrasını anlatmaktadır. Maalesef bu distopyanın çok da uzağında değiliz. Belki mekânlar Lang’in 1927 yılında düşündüğü gibi değil ancak insanlar bir nevi makineleşmiş durumdadır. Metropolis, gelecekte de olsa insanlar arasında sınıf ayırımının olabileceğini gösteren en güçlü örneklerden bir tanesidir.

 

3- Devrimden Önce

(1964 – İtalya)
Yönetmen: Bernardo Bertolucci

‘Devrimden Önce’ siyaset ve felsefe temelli bir romantik drama filmidir ve Bertolucci’nin uluslararası alanda adını duyuran filmdir.  Kendi filmi için bir tür şeytan çıkarma yorumunu yapan Bertolucci, Marksizmin kabul görmediği ortamlarda büyümüş olmasına rağmen içindeki bu tutkuyu filme yansıtmış gibi görünmektedir. Filmin kahramanı Fabrizio burjuva kökenli bir aileden gelmesine rağmen, Marksistliğe ilgi duymaktadır.  Ancak bir ikilem yaşamaktadır. Bu uğurda ailesinden uzaklaşır, sevgilisinden ayrılır ama o tam olarak nerede durması gerektiğine karar veremez. Bu esnada genç teyzesi Gina da bir süre onlarla yaşamak için gelir ve Fabrizio ona yakınlaşmaya başlar.  Bertolucci’nin filmi 21 yaşındayken çektiğini de belirtmek gerekir.

 

4 - Z 

(1969 – Cezayir, Fransa)
Yönetmen: Costa Gavras

Film, liberal bir politikacının faili meçhul (!) bir cinayete kurban gitmesi ve olayı soruşturmakla görevli bir savcının, ipuçlarını buldukça derin devletin ve politik komploların içerisinde kapana kısılışını anlatmaktadır. Türkçeye ‘Ölümsüz’ olarak çevrilen Z, yakın geçmişimizde gerçekleşen bir olaydır.

Faili meçhul cinayetlere ve derin devlet kavramına aşina bir toplum olarak, ‘Z’ izlenilmesi gereken filmlerden bir tanesidir.

 

5- The Secret of Santa Vittoria

(1969 - ABD)
Yönetmen: Stanley Kramer

Bu filmi de buraya bonus olarak ekleyebiliriz. Listedeki tek komedi filmidir. Öyle bir köy düşünün ki, yaşanan her gelişmenin çok uzağında, ellerinden bir şey değiştirmek gelmiyor ve insanlar nasıl yaşamaya alıştıysa öyle yaşamaya devam ediyor. Ha Mussolini gitmiş, ha devrim olmuş. Her halükarda içmeye devam edilsin! Sizce de bizdeki durumlara benzemiyor mu? Değiştirmeye gücümüzün yetmediği şeyleri kabullenerek yaşamak ve dış dünyada ne olursa olsun aynı şekilde hayatlarımıza devam etmeye çalışmak! Ancak işte her zaman öyle olmuyor. Hikâyenin geçtiği tatlı İtalyan kasabasında şarap ne ise, Kıbrıs’ta da mangal o’dur.  Yani insanların hayat tarzını etkileyecek olan birşey kapıya dayandığı zaman isyan bayrağı çekilir. Filmin konusu ise:

İtalya’da bağcılık ve şarapçılıkla hayatını geçiren insanların yaşadığı küçük bir kasabada Faşist Mussolini’nin öldüğü duyurulur. Bölge halkı bir süre sonra bu durumu kutlamaya başlar ve bu kutlamaların önünü çeken, vaktiyle Mussolini destekçisi şarap evi sahibi Bombolini (Anthony Quinn)’dir. Kendilerini kasabadan kurtarmak isteyen faşist yönetim; belediye başkanlığını, çoğu zaman sarhoş olan Bombolini’ye bırakırlar. Ancak hemen arkasından kötü haber gelir. İkinci dünya savaşı sonrası geri çekilen Alman ordusu, uğradığı köylerden haraç almakta ve köylünün mallarına el koymaktadır. Kasaba halkı, ölümü bile göze alarak 1 milyon şişe şarap stoğunu Alman ordusundan saklamaya çalışır.

 

6- Yıldız Savaşları

(1977 – ABD)
Filmin Yaratıcısı: George Lucas [1]


Bir popüler kültür filminin bu listede olması dikkat çekebilir ancak bu, ‘Yıldız Savaşları’nın devrim içeriği olan bir hikâyesi olduğunu değiştirmez. Dokuz serilik (şimdilik)  bu filmin özet olarak konusu ise:

‘Uzun, çok uzun zaman önce ve çok uzak bir galakside’ bir senato üyesi, gizli planlarını harekete geçirerek galakside bir karmaşa yaratır ve ortaya çıkan paniği fırsat bilerek, önce barış yanlısı kişileri ve demokrasinin savunucuları Jedi savaşçılarını hain ilan ederek kendisinin ‘imparator’ olarak seçilmesini sağlar ve tüm galaksiyi egemenliği altına alır. Bundan sonraki tüm mücadele, galaksiye tekrar barışı ve özgürlüğü getirmeye çalışacak olan asiler ve imparatorluk düzeni arasında geçecektir.
Star Wars sadece bir bilim kurgu filmi değil, aynı zamanda içerisinde çeşitli politik komplo teorilerinin olduğu bir isyan filmidir.

7- Gandhi

(1982, İngiltere – Hindistan)
Yönetmen: Richard Attenborough

En önemli biyografik filmlerden bir tanesidir. 1900’lü yılların başlarında İngiliz sömürgesinde olan Hindistan, Gandhi önderliğinde İngiltere’ye karşı pasif direnişe başlar. Tüm dünyada barışın ve direnişin sembolü olarak akıllara kazınan efsanevi kişilik Gandhi’yi usta oyuncu Ben Kingsey canlandırmıştır. Filmin bir sahnesinde yaklaşık üç yüz bin kişinin yer aldığı film, en kalabalık insan sayısı rekorunu elinde tutmaktadır.

8- Danton

(1983 – Batı Almanya, Fransa, Polonya)
Yönetmen: Andrzej Wajda

Danton; Fransız Devrimi’nin önemli bir figürüdür. Siyaset, bazen aslında inmeyi bekleyen bir giyotinden farksızdır. Film, Danton’un devrim sonrasında 1793 yılında Paris’e geri dönüp eski mücadele arkadaşlarıyla karşı karşıya gelmesini ve Halk Koruma Komitesi’nin infazlarını önlemeye çalışmasını anlatmaktadır.

Devrim mücadelesi kazanılsa bile, sıkıyönetim, rekabet ve iktidar olma arzusu yine galip gelebilir ve devrim kendi çocuklarını bile infaz edebilir. Danton, çok yönlü bir siyasi film ve usta yönetmen Andrzej Wajda imzasını taşıyor. Danton’u ise Fransız oyuncu Gérard Depardieu canlandırıyor.

9 - Land and Freedom

(1995, Almanya-İspanya-İtalya-İngiltere)
Yönetmen: Ken Loach

Sınıf ayrımcılığına verilen mücadelenin en büyük savunucularından yönetmen Ken Loach imzasını taşıyan filmde, 1930’lu yılların İspanya iç savaşına gidiyoruz. İşsiz bir genç olan David, İngiltere’den İspanya’ya gidip diktatör Franco’ya karşı verilen mücadelede devrimci hareket cephesine katılır.  ‘Ülke ve Özgürlük’ filmi, Loach’ın Avrupa idealizmine ve Faşizme kayıtsız kalınmasına karşı getirdiği en büyük eleştirilerden biridir. Film, verilen mücadelenin sadece tek bir hedefe yönelik değil ama aynı amaçlar uğrunda bölünen sosyalist cephelerin de devrimi nasıl kötü etkilediğini anlatmaktadır. Söz konusu sadece faşizmi yıkmak değil, ancak aynı tarafların uzlaşıya ulaşabilmesidir.  Karakterimiz David, tüm bu taraflar arasında kararsızlık yaşarken anarşist bir kadına aşık oluyor ve film sadece tarihi ve politik bir film olmakla kalmayıp, idealist sosyalizm arayışındaki gençliğin bireysel bir gözlemi oluyor.

10 - V for Vendetta

(2005 – ABD, Almanya, İngiltere)
Yönetmen:  James McTeigue
Çizgi Roman Yaratıcıları: Alan Moore ve David Lloyd

Bir çizgi roman uyarlaması olan ‘V for Vendetta’, listede gerçek bir olaya dayanmayan filmlerden biri olsa da gerçek bir karaktere gönderme vardır. Filmin konusu 2020 İngilteresinde gerçekleşmekte ve antikahraman kahramanımız Vendetta, barut komplosu olarak bilinen suikast girişimcisi Guy Fawkes’a özenip, totaliter düzenin savunucularını yok etmek ve insanların özgürleşmesini istemektedir. Halk, baskıcı rejimin ‘terörist’ ilan ettiği Vendetta’nın faaliyetlerini benimsemiş ve ‘V’ artık kitlesel bir direnişin sembolü haline gelmiştir. Vendetta, politik derinliği olan bir aksiyon filmi veya süper kahraman filmi kıvamında bir politik gerilim filmi olarak da tanımlanabilir. Filmden akılda kalıcı bir replik:

“Bu maskenin altında etten daha fazlası var. Bu maskenin altında bir fikir var, Bay Creedy ve fikirlere kurşun işlemez.”

 

11 – Che Part 1 (The Argentine) – Part 2 (Guerrilla)

(2008, Fransa-ABD-İspanya)
Yönetmen: Steven Soderbergh

Avrupa’daki faşist diktatorya düzenine karşı yapılan halk hareketlerinden sonra bu defa Orta ve Güney Amerika’ya gidiyoruz.  Arjantinden yola çıkan doktor Ernesto Che ve Fidel Castro’nun, Batista rejimini devirmek için Küba’ya gidişlerinin öyküsünün anlatıldığı filmde, Che’yi Benicio Del Toro canlandırıyor. Filmin tek bölüm halinde yayınlanması düşünülmüş ama çok uzun olması sebebiyle iki bölüme ayrılmıştır. Birinci bölüm ‘The Argentine’, İkinci bölüm ise “Guerrilla” adını taşımaktadır. Birinci bölümde Che’nin yükselişi ve bir devrimci olması anlatılmaktayken, ikinci bölümde ise onun son zamanlarını ve Bolivya’da bir devrim yapmaya çalışması ancak bunun başarısızlıkla sonuçlanmasını izleriz. Yönetmen Soderbergh, iki filmdeki zıt hikâyeyi görselliğine de taşımış ve sinematografik bağlamda da çok önemli iki eser ortaya çıkarmıştır.


[1] Burada filmin yaratıcısı tabirinin kullanılmasının nedeni, Lucas’ın sadece dört filmin yönetmenliği üstlenmesidir. Serinin geri kalanını farklı yönetmenler yönetmiştir ancak Lucas, Star Wars evreninin yaratıcısıdır.

Dergiler Haberleri