Okur temsilcisi olarak, çocukları konu alan haberlerde daha dikkatli olunması ve sorumlu davranılması gerektiği konusunda değerlendirmeler yapmıştım. Bu hafta, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Türkiye Temsilciliği tarafından hazırlanan, “Çocuk Haberlerinin Etik Kuralları” başlıklı belgeyi paylaşmak istiyorum.
İLKELER
1. Her çocuğun onuru ve haklarının her durumda dikkate alınması ve saygı gösterilmesi;
2. Çocuklarla görüşme yaparken ve çocuklara ilişkin haber hazırlarken, her çocuğun özel yaşamı, gizlilik hakkı, görüşlerini iletme, kendilerini etkileyecek kararlara katılma ve potansiyel olanlar dahil her tür zarardan korunma haklarına özel bir önem verilmesi;
3. Tek tek her çocuğun yararı, çocuklarla ilgili konularda tanıtım-savunu ve çocuk haklarının yaygınlaştırılması ve hayata geçirilmesine öncelik verilmesi;
4. Çocuğun yüksek yararının ne olduğunun belirlenmesinde, yaş ve olgunluk düzeyi de gözetilerek, çocukların görüşlerinin dikkate alınmasına gereken önemin verilmesi;
5. Herhangi bir haberin siyasal, sosyal ve kültürel yansımaları açısından, çocuğun durumunu en iyi bilen ve bu durumu en iyi değerlendirebilecek konumda olan kişilere danışılması;
6. Kimlikler değiştirilmiş, gizlenmiş veya kullanılmamış olsa bile, bir çocuğu, kardeşlerini veya yaşıtlarını risk altına sokacak haber ve görüntülerin yayımlanmaması.
ÇOCUKLARLA GÖRÜŞME YAPARKEN GÖZETİLECEK NOKTALAR
1. Hiçbir çocuğa en küçük biçimde zarar vermeyin; kültürel değerlere önyargıyla veya duyarsız yaklaşan, çocuğu tehlikeye sokan, küçük düşmesine neden olabilecek veya yaşanmış travmatik olaylarla ilgili olarak çocuğun acılarını depreştirebilecek sorular, tutumlar ve yorumlardan kaçının.
2. Görüşme yapacağınız çocukları cinsiyet, ırk, din, statü, eğitim durumu veya fiziksel yeterlilikler temelinde ayrımcılık yaparak seçmeyin.
3. “Canlandırma” yaptırmayın: Çocuklardan kendi öykülerinin bir parçası olmayan şeyler anlatmalarını veya hareketlerde bulunmalarını istemeyin.
4. Gerek çocuğun gerekse yanındaki yetişkinin bir muhabirle konuştuklarını bilmesini sağlayın. Görüşmenin amacını ve nasıl kullanılacağını görüşme yapılan çocuğa da açıklayın.
5. Her tür görüşme, video kaydı ve mümkünse belgesel fotoğraflar için çocuğun ve yanındaki yetişkinin iznini alın. Mümkünse ve gerekliyse bu izin yazılı olsun. İzin alınırken, çocuğun ve yanındaki kişinin buna hiçbir şekilde zorlanmadığının ortaya konması, kendilerinin yerel ve küresel biçimde yaygınlaştırılabilecek bir haberin parçası olduklarını baştan bilmelerinin sağlanması uygun olacaktır. Genel olarak bu, söz konusu izinin çocuğun kendi dilinden belgelenmesini ve kararın çocuğun güvendiği bir yetişkinle görüşerek alınmasını gerektirir.
6. Çocukla nerede ve nasıl görüşüleceği konusunda titiz olmak gerekir. Görüşmeci ve foto muhabiri sayısı sınırlı tutulmalıdır. Çocuğa, kendini rahat hissedeceği, görüşmeci dahil başka hiç kimsenin herhangi bir zorlaması olmadan öyküsünü serbestçe anlatabileceği bir ortam sağlayın ve bunu ona hissettirin. Film, video ve radyo görüşmelerinde kullanılan görsel veya işitsel arka planın çocuk, yaşamı ve gündemdeki öyküsü konusunda neler çağrıştırabileceğini de hesaba katın. Evin ve çevrenin gösterilmesinin çocuğu tehlikeye düşürmeyeceğinden veya olumsuz yönde etkilemeyeceğinden emin olun.
Çocuklarla ilgili haberlerde gözetilecek kurallar
1. Hiçbir çocuğun daha fazla damgalanmasına izin vermeyin; ek fiziksel veya psikolojik zarar, yaşam boyu istismara, kendi çevresinde ayrımcılığa veya dışlanmaya maruz kalma gibi durumlar dahil olmak üzere çocuğun olumsuz tepkilere uğramasına yol açabilecek kategorileştirmelerden veya betimlemelerden kaçının.
2. Çocuğun başından geçenler veya imgesi için her durumda doğru bir çerçeve sağlayın.
3. Aşağıda belirtilen durumlardan herhangi birine maruz kalan bir çocuğun adını her zaman değiştirin ve görüntüsünü gizleyin:
a. Cinsel istismar veya sömürüye maruz kalanlar,
b. Fiziksel veya cinsel istismar olayının failleri,
c. Çocuk, ebeveyn veya vasi durumundaki kişinin tam ve konuya vakıf onayı olmadığı sürece HIV virüsü taşıyan, AIDS’li veya AIDS yüzünden ölen çocuklar,
d. Suç teşkil eden bir fiilden dolayı suçlanan veya mahkum edilen çocuklar.
4. Zarar görme riskinin fiilen veya potansiyel olarak var olduğu belirli koşullarda, aşağıdaki konumlarda yer alan çocukların adlarını değiştirin ve görüntülerini gizleyin:
a. Halen savaşan veya eskiden savaşmış çocuklar,
b. İltica statüsü arayan, mülteci veya kendi ülkesinde yerinden olmuş kişiler.
5. Belirli durumlarda, çocuğun kimliğinin -adının ve/veya teşhis edilebilir görüntüsünün- kullanılması çocuğun yararına olabilir. Bununla birlikte, çocuğun kimliği kullanıldığında bile ilgili çocuk herhangi bir zarara karşı korunmalı, damgalanma veya dışlanma gibi durumlara karşı desteklenmelidir. Özel durumlarla ilgili bazı örnekler aşağıda yer almaktadır:
a. Çocuğun, kendini ifade etme ve görüşünün başkalarınca dikkate alınma hakkından yararlanmak amacıyla muhabirle temas kurduğu durumlar.
b. Çocuğun süreklilik taşıyan bir programın veya sosyal seferberliğin parçası olduğu ve böyle tanımlanmak istediği durumlar.
c. Çocuğun psikolojik bir program kapsamında yer aldığı ve sağlıklı gelişim için adının ve kimliğini talep ettiği durumlar.
6. Çocuğun söylediklerinin doğruluğunu, başka çocuklarla, yetişkinlerle veya tercihen her ikisiyle birlikte teyit edin.
7. Çocuğun risk altında olup olmadığı konusunda kuşkular varsa, haber ne kadar çarpıcı olursa olsun tek bir çocuktan söz etmek yerine çocukların içinde bulundukları genel durumu dile getirin.
Haftanın manşeti: Günde 5 yurttaş
Yenidüzen gazetesinde geçen hafta yayımlanan haberler içinde en dikkat çekici olanı, Meltem Sonay imzalı, 30 Ekim tarihli gazetenin manşet haberi olan “Günde 5 yurttaş” haberiydi. Haberde, 2002 yılı Şubat-Eylül dönemini kapsayan 8 aylık sürede toplam 1312 kişiye vatandaşlık verildiği duyuruluyordu. Sonay, ayrıca, hem haberin kaynağı TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcı’yla hem de CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy’la görüşmüş ve habere tepkilerini yansıtmıştı. İçişleri Bakanı’yla da görüşse ve haberde belirsiz gibi görünen soruları yöneltse haber daha iyi olabilirdi. Örneğin, Bakanlar Kurulu’nun vatandaş yapmayı zorunlu gördüğü 70 kişinin niçin zorunlu kişiler statüsünde yer aldıkları sorusu cevapsız kalmıştır.
Bir eleştiri: Haberin kaynağı, TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcı’ydı. Mehmet Çakıcı, milletvekili olarak sahip olduğu hakkı kullanarak yazılı soru önergesi vermiş ve İçişleri Bakanlığı’ndan resmi rakamları talep etmişti. Çakıcı, kendisine resmi yazıyla verilen rakamları öncelikle TDP yayın organı Ortam gazetesiyle paylaştı. Haber, Ortam gazetesinde 29 Ekim 2012 tarihinde, “8 ayda 1312 yeni vatandaş daha!” başlığıyla manşetten duyuruldu. Ertesi gün haberi birinci sayfadan veren tek gazete Yenidüzen oldu. TDP Genel Başkanı’nın normal olarak haber değeri yüksek olan bu bilgiyi tüm medyayla aynı anda paylaşması gerekirdi.
Sözlükleri de medyayı da nefret dilinden arındırmak gerekir
1 Kasım tarihli Yenidüzen’de yayımlanan, “Devletin dili nefret saçıyor” başlıklı haberde, Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüklerinde nefret ve ırkçılık içeren ifadelerin yaygın biçimde kullanılmaya devam ettiği belirtiliyordu. Haber, Akşam gazetesinden alınmıştı.
Biraz araştırınca, özgün haberin kaynağının Akşam değil, Taraf olduğunu gördüm, Akşam da Taraf’tan almıştı yani (http://www.aksam.com.tr/devletin-dili-nefret-saciyor--140405h.html). Haberin Akşam’da yayımlanma tarihi, 23 Eylül 2012. Gazetecilik tabiriyle söylersek, bayat haber. Belki soruna dikkat çekmek için kullanılmıştır diye düşünebiliriz.
Peki nefret dili nedir? www.nefretsoylemi.org sitesinde, “Nefret söyleminin temelinde önyargılar, ırkçılık, yabancı korkusu/düşmanlığı, tarafgirlik, ayrımcılık, cinsiyetçilik ve homofobi yatar” deniyor. Sitede nefret söylemi türleri ve gazetelerden örnek haberler de yer alıyor.
Sitede, Türkiye medyasındaki nefret söylemi üzerine 2008 yılından bu yana yapılan taramaların raporları da var. Örnek olması bakımından, bu araştırmada kullanılan nefret söylemi kategorilerini vermekle yetineceğim:
1) Abartma/Yükleme/Çarpıtma: Bir kişi ya da olaydan yola çıkarak bir topluluğa yönelik olumsuz
genellemeleri, çarpıtmaları, abartmaları, olumsuz atıfları içeren ifadeler.
2) Küfür/Hakaret/Aşağılama: Bir topluluk hakkında doğrudan küfür, aşağılama, hakaret içeren ifadeler.
3) Düşmanlık/Savaş Söylemi: Bir topluluk hakkında düşmanca, savaşı çağrıştıran ifadelerin yer aldığı ifadeler.
4) Doğal kimlik öğesini nefret, aşağılama unsuru olarak kullanma/Simgeleştirme: Doğal bir kimlik öğesinin nefret, aşağılama unsuru olarak kullanıldığı, simgeleştirildiği ifadeler.
Kıbrıs Türk medyası üzerine bugüne kadar bir çalışma yapılmadı bu konuda. Ama Kıbrıs Türk medyasında nefret söylemi kapsamına giren ifadelerin sıklıkla yer aldığını da görüyoruz. İş, konuya duyarlı akademisyenlere düşüyor.