Cilt çatlaklarında tedavi

Ciltte oluşan çatlaklar genellikle kalçalar, uyluk, diz çevresi, diz çukuru, dirsek bölgesi ve bel bölgesinde yerleşir.

Ciltte oluşan çatlaklar genellikle kalçalar, uyluk, diz çevresi, diz çukuru, dirsek bölgesi ve bel bölgesinde yerleşir. Gençlerin büyüme atakları sırasında, gebelikte, aşırı şişmanlıkta, uzun süreli kortizon kullanımında oluşabilir. Gebelik döneminde gebelerin %70’inden fazlasında izlenir. Gebelikteki çatlaklar genellikle karın bölgesi ve meme çevresinde yerleşirler. Çatlakların oluşumunda genetik faktörlerin yanı sıra kortizon kullanımı ve derinin mekanik gerilimi sorumlu tutulmaktadır. Genel sağlık açısından anlamlı bir problem oluşturmayan bu durum estetik açıdan hastaları rahatsız ettiği ve psikolojik problemlere yol açtığından önleyici yaklaşımlarda bulunmak ve uygun vakalarda tedavi seçeneklerini değerlendirmek hastaların yaşam kalitelerini iyileştirmek açısından önem taşımaktadır.

Cilt çatlakları için bugüne kadar birçok tedavi seçeneği öne sürülmüş olup günümüzde halen altın standart bir tedavi yöntemi yoktur. Dıştan deriye uygulanan tretinoin, glikolik asit, trikloroasetik asit ve deriyi nemlendirici tedavilerin yeni oluşan çatlaklarda kullanılabileceği belirtilse de bunlar olgunlaşmış (eski) çatlaklar üzerinde etkisizdirler. Bunlar arasında en ön planda olanı tretinoin kremdir. Hyaluronik asit içeren kremler özellikle koruyucu, önleyici amaçla önerilebilir. Kimyasal soyuculardan özellikle glikolik asitin kollajen (destek doku) oluşumunu uyardığı bildirilmiştir. Nemlendirici kullanımı ve yağ masajlarının da özellikle koruyucu tedavide yeri olduğu belirtilmektedir. Bunun yanı sıra diyet veya egzersiz ile kilo verilmesinin de çatlakların görünümünü azaltmadığı bilinmektedir. Derinin nemini koruması normal fonksiyonlarını ve gelişimini devam ettirmesi açısından önemlidir.

UYGULANAN TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Pulse dye lazer, Nd:YAG lazer ve diode lazer deride çatlakların tedavisinde sıklıkla kullanılmakta olup 308nm excimer lazer ile çatlaklarda renkte iyileşme bildirilmiştir ancak bu uygulama derideki doku kaybının giderilmesinde etkili olmamaktadır.

Nonablatif fraksiyone fototermoliz ve ablatif fraksiyone CO2 lazer Asya ırkında ciltteki çatlakların tedavisinde en etkili bulunan yöntemlerdendir. Yeni geliştirilmiş bir lazer uygulaması olan fraksiyone fototermoliz çevre dokuya zarar vermez.

Radyofrekans tedavisi ve özellikle son yıllarda kullanılan altın iğneli radyofrekans tedavisi ciltteki çatlakların tedavisinde iyi sonuçlar veren etkili ve güvenli bir yöntemdir. Yapılan çalışmalarda radyofrekans cihazı ile tedavi sonrası deride kollajen sentezinde (derinin destek dokusu) kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı artış saptanmıştır. Etkili ve güvenli olduğu bilinmektedir. Radyofrekans uygulama sonrası bölgeye trombositten zenginleştirilmiş plazma (PRP) uygulanabilir. Bu yöntem kişinin kendisinden alınan az miktardaki kanın özel işlemlerden geçirildikten sonra elde edilen trombositlerden zengin plazmanın yine aynı kişiye geri verilmesi şeklindeki uygulamadır. Doku hasarında trombositler bölgeye ilk ulaşan kan elemanlarıdır ve birçok büyüme faktörü salgılayarak doku tamirinde önemli rol oynarlar. Cilt çatlakları bulunan kişilerde Radyofrekans ve PRP’nin birlikte uygulaması ile %42.1 oranında belirgin düzelme sağlanmakta ve hastaların %63.2’si sonuçtan çok memnun kalmaktadır.

Ciltte oluşan çatlakların tedavisinde kullanılan bir başka yöntem dermaroller uygulamasıdır. Dermaroller tedavisinin temel amacı deri üzerinde 1,5mm derinliğe kadar ulaşabilen ince iğnelerle çok sayıda kanal açılması ve bu kanallar aracılığıyla ilaçların geçişinin arttırılmasıdır. Uygulama sırasında kaşıntı, kızarıklık, noktasal kanama ve ağrı dışında yan etki gözlenmeyen ve her deri tipinde uygulanabilen bu yöntem cilt çatlaklarının tedavisi için bir alternatif olarak görülmektedir.

ALTERNATİF TIP

Ciltteki çatlakların tedavisinde alternatif tıp alanında bitkisel tedaviler de denenmiş ve yan etkilerinin azlığı, maliyetinin düşüklüğü sebebiyle tercih edilmiştir. Bu amaçla zeytin yağı, badem yağı ve kakao yağı özellikle gebeler tarafından önleyici ve tedavi amaçlı uzun zamandan beri kullanılmaktadır. Gebelikte bu tür yağların kullanımın derideki çatlakların oluşumunu engellemediği bilinmekle beraber oluşan çatlakların daha hafif şiddette olmasını sağladıkları ileri sürülebilir.

Ciltte oluşan çatlakların tedavisinde son yıllarda uygulanmaya başlanan Biodermogenesi metodu ile bio-uyumlu manyetik alan ile birlikte bazı spesifik serumlar cilde yedirilerek iyileşme amaçlanmaktadır. Bu tedavinin derideki eski çatlaklarda da etkili olduğu ve çatlakların olduğu bölgedeki derinin renginde de iyileşme sağladığı belirtilmektedir. Yeni bir tedavi yöntemi olan biodermogenesi metodu ile ilgili net bilgiler verebilmek için daha fazla çalışmalara ihtiyaç vardır.  

“ALTIN YÖNTEM YOK”

Sonuç olarak ciltteki çatlakların tedavisinde altın standart bir yöntem olmamakla beraber farklı hastalar farklı tedavi yöntemlerinden fayda görebilmektedir. Bu konuda ortak görüş tedaviye mümkün olduğunca erken safhada başlanmasıdır. Tedavi seçiminde özellikle ablatif lazer gibi girişimsel yöntemlerde tedavi sonrası lekelerin oluşması riski açısından hastanın deri tipinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Tedavi başarısı deri çatlaklarının evresi (ne kadar zamandan beri bulunduğu), hastanın yaşı ve deri tipi ile korelasyon göstermektedir.

Yüz güldürücü sonuçlar hastaların az bir kısmında elde edilebilse de derideki çatlakların psikolojik açıdan rahatsızlık oluşturduğu hastalarda tedavi alternatifleri denenmelidir.

Yeni uygulanmaya başlanan yöntemler tedavi açısından ümit vermektedir.

Dergiler Haberleri