Celia’nın Küba’sı

Celia’nın Küba’sı

Feminist Atölye (FEMA)
info@feministatolye.org

 

20 Temmuz 2015…
Gazetelerden : “Küba’nın ABD Büyükelçiği, Washington’da Küba bayrağının göndere çekilmesiyle açıldı. Böylece yaklaşık 50 yıl sonra ABD ile Küba arasındaki ilişkiler ilk kez resmi düzeyde başlamış oldu. Büyükelçiliğin, Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez tarafından resmen açıldığı bildirildi.”

Küba ile ABD arasındaki ilişkiler 50 yıl sonra resmen başladı. Fidel Castro’nun öncülüğünde sosyalist devrimci bir kadro tarafından Küba’da gerçekleştirilen yönetim değişikliği, soğuk savaşın ilk dönemlerine damgasını vuran önemli bir tarihsel süreci simgeliyordu. Dünyanın hızla saflaştığı, devletlerin ya ondan, ya diğerinden olmak zorunda olduğu bir dönemdi. ABD kapitalist blokun lideriydi. Ve Küba tam da bu ülkenin burnunun dibindeydi. /haritaya bakıldığında Meksika Körfezi açık bir ağıza ve Küba da bu ağızın kıyısında duruyor oysa    
Küba devrim sonrasında , ABD’nin yanı başında, onun başarısızlığının! somut göstergesi ve devrimci mücadelenin simgesi haline dönüştü. Fidel Castro ve Che Guevara devrimci kimlikte simgeleşti. Özellikle Che,  dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın, genç devrimcilerin simgesel önderi haline dönüştü ve bu özelliği ile de enternasyonalizme  önemli bir katkı sağladı. 
Celia Sanchez Manduley,  biz adını duymasak da Kübalıların çok iyi bildiği bir kadın. Ve biz bilmesek de  Küba’da Fidel Castro ve Che Guevara’nın isimlerini üçleyen bir  kadının ismi.
1920 yılında doğdu. Oriente diye bilinen, Küba’nın tropikal doğusundaki şeker kasabası Media Luna’da büyüdü.  Celia,  küçük bir çocukken annesin kaybetti ve babası Dr. Manuel Sanchez Silveira’nın çok yakınında büyüdü. Bu onun politik kimliğinin oluşmasında ona önemli katkı sağladı.  Babası Liberal Ortodoks Partisi’ne üye olan kültürlü bir adamdı. Babasının yardımcılığını yaptığı ilk gençlik dönemlerinde yoksul hastaları, yoksulluğu gördü ve yaşadı.  Babasının mesleği ona da birçok avantajlar sağladı.  Yaşadığı bölgede iyi bilinen biri haline gelmişti  ve bu durum  ileride değeri paha biçilmez avantaj sağlayacak  yerel bağlantılar kurmasına olanak sağlamıştı.
Fulgenecio  Batista  1944’te bıraktığı başkanlık görevine 1952’de bir kez daha askeri darbeyle yeniden döndü. İlk iktidar dönemi kendinden önceki döneme göre nispeten daha iyi idi, ancak  bu  geliş, Kübalılar için tam bir felaket olmuştu. Üniversite, basın ve kongre denetim altına alınmış, zalim bir diktatör ortaya çıkmıştı. Büyük miktarda parayı zimmetine geçirmiş  ABD'nın Küba'yı içki, kumar ve fuhuş merkezi yapmasına göz yummuştu. İşte bu dönemde Celia’da milyonlarca Kübalı gibi,  onun diktatörlüğüne karşı çıkmış ve Batista’yı devirmenin şiddetle mümkün olacağına inanarak, direniş organize etmeye başlamıştı.
1953’te   Fidel Castro'nun oluşturduğu ve Batista  diktatörlüğünü silahlı mücadele ile devirmeyi hedefleyen  26 Haziran Hareketi’ne katıldı. Castro, 1956'da Granma yatıyla Küba'ya dönerek  Celia’nın yaşadığı bölge olan Oriente'de karaya çıktı. Burada hükûmet kuvvetleriyle girilen çatışmalarda arkadaşlarının çoğunu kaybetti.   Bu yenilgi sonrasında aralarında kardeşi Raul Castro ve Ernesto Che Guevara'nın da bulunduğu 12 arkadaşıyla birlikte Oriente'nin güneybatısındaki Maestra Dağları’na çekildi. Burada Castro’ya en büyük desteği Celia Sanchez sağladı.  Castro ve arkadaşlarının  hayatta kalmasını sağlayan, Sanchez,  organize ettiği   köylü ailelerle  de   Castro’nun kaybettiği kuvvetler yerine yeniden organize olmasına önemeli katkı sağladı.   Sanchez,  bu dönemden sonra devrimin  başarısına kadar Castro’nun bölgedeki en önemli bağlantısı olmuştur.
Celia, Sierra Maestra gerilla mücadelesinde Fidel Castro'nun sağ koluydu. Ocak 1959'daki zaferden sonra Delsa Esther Puebla Tugayı’nın tuğgenerali oldu. Diktatör Fulgencio Batista iktidarına karşı savaşan Kübalıların zor zamanlarda bile içlerinde sevgi ve kadınsı şefkat olduğunu hatırlattı. O sevgi ve şefkatini herkesle paylaşan bir anne, bir arkadaştı ve orduda tuğgenerallik rütbesine yükselen tek kadındı. Niurka Parada, Rene Puig, Magalı Labato Nies Pineiro ve diğer devrimci liderlere göre, Celia, sadeliği ve alçak gönüllüğü ile çok farklıydı.
Tarihin satırlarına büyük harfle yazılanları, küçük harfle yazılanları, hatta yazılmayıp satır aralarında yakalanacak olanları çok iyi öğrendik artık. Tarihi olduğu gibi değil, istedikleri gibi yazarak bugünkü kurguyu yaratanlara inat, kadınların da tarihin her döneminde, erkeklerle aynı sahnede ve hatta sahnenin en önünde yer aldığını yazmanın zamanıdır artık. Yıllardır yazılan ve sadece erkeklerin oluşturduğu tarihin sakladıklarını ortaya dökmeye başlamanın da…
Tarih, erkeğin korumasına muhtaç, saklanan kalabalıklar, savaşacak askerler doğurmaya yarayan kuluçka makineleri olarak konumlandırıyor kadını. Cesaretinin ve direniş gösterecek gücünün olmadığı algısı yaratılmaya çalışılıyor. Masallarda bile zayıf prensesi kurtaran güçlü bir prens, kaybolmuş kızı ormandan çıkaran yakışıklı bir ormancı olmuştur her zaman. Bu algı her alanda farklı modellerle işlenmeye çalışıyorsa da, muhtaç kadın rolü artık inandırıcılığını kaybetmiş, günümüz dünyasında güçlü kadınların varlığı gün gibi karşımızda yer almaktadır. Bugünün güçlü kadınları, geçmişin satırları arasında sıkışan güçlü kadınlarına kapıyı aralayıp, geçmişteki  kadın seslerinin duyulmasına sayfa açıyorlar artık. Tarih yeniden ve bir kez daha yazılıyor.
Celia öyle bir kadındı işte. Tarihe adını yazmaya hevesli değildi ama, devrimin her adımında yer almış, bazen elinde silahı bazen kalemiyle hizmet etmişti halkına.  O  devrimin her anının satır satır kaydını tutmuş,  sonra da sayfa sayfa yazıya dökerek tarihin  belgelenmesini  sağlamıştı.  O müthiş bir devrim ve hareket kadınıydı. Ne savaş alanından, ne de fakirliğin kırıp zayıflattığı muhtaçlığın mücadelesinden kaçmıştı. Köylülerin sadece isyanına değil, eğitimine de önderlik etmişti.
“Savaş alanında yer alan kadın, kadın kimliğini kaybetmiş, erkekleşmiştir.” İddialarını çürütürcesine duyarlı, mücadelesine içtenlikle bağlı, insanlarla sevgi dolu ve güçlü iletişim kurabilen bir yapıya sahip bir kadındı. Ama O, ordulara emir verebilen lider bir kadındı da. Savaş alanlarında binlerce kişiye komuta edebilme yeteneği vardı ama,  aynı zamanda  küçük bir köyde yoksul insanların  ihtiyaçlarını karşılarken gözlerinden akan yaş damlaları da vardı. İşte bu yüzdendi ki halkı onu çok sevmişti.  Batista yönetimi için tehlike arz etmeye ve bölgenin en aranan kadını olmaya başladığı dönemlerde bile, halkı onu korumuş ve tehdit altına girmesine izin vermemişti.
Celia Sanchez, Küba’nın en bilinen insanlarından biriydi. Bu ona hep yetti. Halkı için yaşamıştı ve halkının sevgisi ona yetiyordu.  O şiddeti yaşamıştı. O şiddettin parçası da olmuştu. Ama Celia, şiddeti hiçbir zaman meşrulaştırmamış hep karşı çıkmıştı.
Celia Sanchez bir kahramandı. Sadece kadınların değil. O herkesin kahramanıydı.

www.bbc.com
www.pltturkce.org

 

----------------------------------------------------------------------------


“ Beraber savunduk  Beraber İnşa edeceğiz”

İnsanca yaşamı, adaleti, eşitliği dayanışma  ve birliği temsil eden pankartlarla savaş çocuklarına temiz sayfa açabilecek şans olmak için yola çıkan bu cesur yüreklerin Kobani’ye bir adım kala ölüme gitmeleri yolun sonu değildir.
Dünyanın her yerinde oyuncaklar da çocuk parkları da sevgi yüklü artık..Soruç’ta ölen çiçeklerin sevgisini salıyorlar heryere... Tahammülsüz kanlı ellerin solduramadığı bu çiçekleri barış kokan parklara dikmek için,  seslerini ve yüreklerini tek nefes yaparak barışı haykırmak için mücadeleye devam edeceğiz..

Dergiler Haberleri