Bir Gün Yine Allı Turnam *

Bir Gün Yine Allı Turnam, Öz’ün ilk olarak 1976 yılında ziyaret ettiği Sovyetler Birliği izlenimlerini içeren kitabın yenibasımı.

26 Mart 1935 tarihinde doğan ve 6 Mayıs 2006 tarihinde vefat eden Erdal Öz, bir dönemin önemli yazar ve yayıncılarından olarak bilinmekte. Bir dönem Türk Dil Kurumu Yayın Kolu’nda görev yapan Öz, 12 Mart 1971 sonrası üç kez tutuklanmış, aralarında Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan gibi döneminin önemli isimlerle tanışmış ve sonrasında onların öykülerii kaleme almıştır. Yazmış olduğu kitaplar içerisinde, belki de ilk akla gelen 1986 yılında yayımlanmış olan Gülünün Solduğu Akşam kitabıdır. Önceleri Cem Yayınevi’nin çocuk kitapları dizisini yöneten Öz, 1980 yılında bugün Türkiye’de yayıncılık alanında en prestijli yayınevlerinden birisi olan Can Yayınları’nı kurdu. O tarihten beri bir taraftan yazarlık yapan Öz, diğer yandan ise Türkiye ‘de yayıncılık alanının gelişmesi için önemli katkılar koymuş bir yazar, yayıncı, düşün insanı ve entelektüeldir.

Bir Gün Yine Allı Turnam, Öz’ün ilk olarak 1976 yılında ziyaret ettiği Sovyetler Birliği izlenimlerini içeren kitabın yenibasımı. İzlenimlerini 1976 yılında kitaplaştıran Öz, kitabın adını o dönem “Allı Turnam” adıyla yayımlamıştı. “Topu topu on beş gün” kaldığı Sovyetler Birliği gibi, deyim yerindeyse uçsuz bucaksız bir ülkenin tümünü anlatmak gibi bir gayesinin olmadığını kitabın “giriş” kısmında belirten Öz, daha çok kendinde kalan güzellikleri okuyuclarla paylaşmak istediğini ifade ediyor. Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra komünizmin çöküşü ve kapitalizmin ‘nihai zaferini ilan etmesi’nin ardından kitabı baskısı tükendiği halde yıllarca yayımlatmayan Öz, aradan geçen yıllardan sonra “eksik de olsa... o gerçek güzellikleri çok özledim” (s. 10) diyerek kitabı neden yayımlatmaya karar verdiğini, biraz da nostaljik bir şekilde ifade ediyor.

Kitapta 1976 yılındaki Sovyetler Birliği üzerine bizlere farklı gelebilecek tespitlerden bir tanesi, o dönemde kadın-erkek eşitliği kavramı olarak okunabilir. O dönemde emekçi derken kadın-erkek olarak bir ayırım yapılmadığını, deyim yerindeyse her alanda kadınlar ile erkeklerin birlikte çalışabildiklerini gözlemleyen Öz, bunu biraz da idealize ederek, kendi ülkesindeki eksiklikleri söylemeden edemiyor. Sovyetler Birliği’ndeki eğitim sistemi ve bunun nasıl yapılandırıldığını hayranlıkla aktaran Öz, tüm bunları aktarırken diğer yandan, entersan bir şekilde Stalin’e karşo beslediği sempatiyi saklamıyor. Kitabın belki de en ilginç yanlarından birisi, yanlışları olduğunu bildiği halde, bir şekilde,Stalin’e karşı Öz’ün duyduğu sempati. Hatta duyduğu sempatiden ötürü, dönemin bazı Sovyet sanatçı ve yazarları Stalin ve onun kurduğu düzeni eleştirdiğinde, satırlar içinde onlarla fikir birliğinde olmadığını okumak mümkün. Kitabın bir yerinde şöyle diyor Öz: “Stalin’i kötüleyen o kadar çok kişiyle karşılaştım ki Sovyetler Birliği’nde, Leningradlı taksi sürücüsüyle karşılaştığıma sevinir gibi oluyorum” (s. 93).

Kitap boyunca eğitimden edebiyata, o dönem Sovyetler Birliği’nde sanata verilen öneme değinen Öz, bunların sebebinin eğitimde yattığının altını çiziyor. Bunu yaparken de, belki de sadece on beş gün görebildiği Sovyetler Birliği ile kendi kafasında yaratmış olduğu komünizm idealini birleştirerek, orada duyduğu şikayetleri kendi yaşadığı Türkiye ile kıyaslayarak, idealize ediyor. Lakin herşeye rağmen, Öz’ün izlenimleri, aradan geçen yıllar boyunca eskimek şöyle dursun, daha da bir önem kazanmış durumda. Bunun en önemli sebeplerinden birisi, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, o döneme ait olan herşeyin öcüleştirilmesi görülebilir. Öz’ün kitabı, bir yandan o dönem Türkiye’si ve Sovyetler Birliği arasında bir karşılaştırma yapma fırsatı sunarken, “çöken” bir devletin ardında bıraktığı tortulara bakıldığında var olan güzelliklerin de unutulmaması gerektiğini, idealler peşinde koşmanın, çabalamanın, içinde yaşadığımız postmodern dünyada halen önemli olabileceğini hatırlatması açısından önemli.

 

  • Erdal Öz. Bir Gün Yine Allı Turnam. İstanbul: Can Yayınları, 2006.

Dergiler Haberleri