“Başbakan’ın telefonu çalacak, karşıdaki ses, “Alo ben Tuğrul” diye söze girecek…”

CTP milletvekili Birikim Özgür, resmi web sitesinden paylaştığı değerlendirmede önemli tespitlerin yanı sıra ‘ciddi tehlikelere’ de yer verdi…

• “T.C. Büyükelçiliği mensupları Koordinasyon Ofisi ile ilgili “sahaya inecek kadar” duyarlı iken kendilerini de bağlayan iki devletli bir anlaşmanın gereklerinin yerine getirilmesi konusunda Koordinasyon Ofisi konusundaki duyarlılıklarının urubu kadar bir duyarlılık içerisinde ise yakın zamanda Başbakan’ın telefonu çalacak, karşıdaki ses, “Alo ben Tuğrul” diye söze girecek ve Türkiye resmen KKTC’yi protokole uygun hareket etme konusunda uyaracak…”

• “6 ay sonra emekliye ayrılacak biri müdür atanıyor, emeklilik ikramiyesi 61 bin TL, maaşı 1,140 TL artacak!..”

• “Azınlık Hükümeti’nin, sayıları 450’ye yakın dar bir kamu çalışanı kesiminin maaşlarına yıllık yaklaşık 8 milyon TL’lik bir artış yapmaya hazırlandığı bilgimizde…”

YENİDÜZEN (Özel)

Maliye eski Bakanı, CTP Milletvekili Birikim Özgür,  Gazetelerde Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün, “Önemli olan protokolü imzalamak değil orada yazılanları hayata geçirmektir” şeklindeki açıklamasını okuyunca şaşırdığını belirtti, UBP-DP azınlık hükümetinin icraatlarının hiçbir biçimde protokolün hedefleri ile uyumlu seyretmeğine işaret etti.

Birikim Özgür, resmi web sitesinden paylaştığı değerlendirmede önemli tespitlerin yanı sıra ‘ciddi tehlikelere’ de yer verdi.

“Protokolün hedefi maaş ve benzeri ödemelerin düşürülmesi…”

Türkiye ile imzalanan protokolün, 2016, 2017, 2018 yılları sonlarında maaş ve maaş benzeri ödemelerin sırasıyla yerel bütçenin yüzde 78, 76,5 ve 75’ine düşürülmesi hedefini içerdiğine vurgu yapan Özgür, bu hedef tutturulamazsa diğer hedeflerin tümünün de anlamını yitireceğine işaret etti.

Bu hedefe göre 2016, 2017 ve 2018’de maaş ve maaş benzeri ödemelerin her yıl reelde en az 50’şer milyon TL düşürülmesi gerektiğine değinen Özgür’ün ifadeleri devamla şöyle:
“Eşel mobil sistemine göre 6 aylık periyotlarla maaşların enflasyon oranında artırıldığı dikkate alınırsa ve 2015 verilerine göre hesaplanan 50 milyon TL’nin de 2016-2018 dönemi için nominal değeri göz önünde bulundurulursa, maaş ve maaş benzeri ödemelerin
1) 2016’da 61 milyon TL, 2017’de 73 milyon TL ve 2018’de 87 milyon TL civarlarında DÜŞMESİ için tedbir alınması veya
2) her yıl bütçe gelirlerinin aynı miktarlarda artışını sağlayacak somut bir formül üretilmesi gerekiyor (örneğin vergi ve harçların artırılması, vb. gibi). Ne var ki UBP-DP azınlık hükümetinin icraatları hiçbir biçimde bu verilerle uyumlu seyretmiyor”.

“6 ay sonra emekliye ayrılacak biri müdür atanıyor, emeklilik ikramiyesi 61 bin TL, maaşı 1,140 TL artacak!”

Başbakan Özgürgün’ün açıklamasının şaşırtıcı olmasının sebebinin de bu olduğuna değinen Özgür, çünkü yeni müşavirler yaratılarak maaş ve maaş benzeri ödemeler artırıldığına işaret etti.

6 ay sonra yaş haddinden emekliye ayrılacak bir kişinin müdür atanacağı bilgisini de paylaşan Özgür, bu sayede söz konusu kamu çalışanının emeklilik ikramiyesinin 61 bin TL artacağına ve aylık emekli maaşnını da 1,140 TL yükseleceğine dikkat çekti.

“Umurlarında mı? Tam aksine… Zaten bu ve benzeri atamaların rasyonel gerekçesi bu kişilere birtakım avantajlar sağlamak”  diyen Özgür, “Böylelikle yaşamları boyunca UBP ve DP’ye hizmette sınır tanımayacaklar. Bu koşullarda protokolde yer alan maaş ve maaş benzeri ödemelere ilişkin taahhüttün bir önemi kalır mı?” şeklinde konuştu.

“450’ye yakın dar bir kamu çalışanı kesiminin maaşlarına yıllık yaklaşık 8 milyon TL’lik bir artış…”

Hükümetin, Özelleştirme (Değişiklik) Yasa Önerisi ile sayıları 450’ye yakın dar bir kamu çalışanı kesiminin maaşlarına yıllık yaklaşık 8 milyon TL’lik bir artış yapmaya hazırlandığına da vurgu yapan Özgür,  Hükümet’in yaz tatili başlamadan yasa Meclis Genel Kurulu’ndan geçsin hedefinde olduğunu, talimatı da Başbakan Özgürgün’ün verdiğini ifade etti, “Aynı Başbakan, “Önemli olan protokolü imzalamak değil orada yazılanları hayata geçirmektir” dediği zaman insan şaşırmayıp ne yapsın?” diye sordu.

Bu 8 milyon TL’ye yakın meblağın her yıl artacağına ve söz konusu kesimin emekliliğine de yansıyacağına vurgu yapan Birikim Özgür, bu artışın ardından haliyle başka kesimlerin taleplerinin de gündeme geleceğini belirtti.

“Adalet bunun neresinde?”

En mağdur kesimin özel sektör çalışanları olduğuna da işaret eden Maliye eski Bakanı Özgür, yıllardır ülkede sadece kamu çalışanları yaşıyormuşçasına bir politika güdüldüğünü ifade etti.

Diğer yandan kamu çalışanlarının çok büyük bir kesimi de eşitsizliklerden, sosyal adaletsizlikten ve bilumum çarpıklıktan bıkıp usanmış durumda olduğuna değinen Özgür, bu anlamda en meşru talebin de 47/2010 sayılı yasa ile istihdam edilenlerin talepleri olacağına işaret etti.

Özgür’ün ifadeleri devamla şöyle:
“Yarışma sınavından geçerek kamunun gerçek ihtiyaç duyduğu öğretmen, doktor ve mühendis gibi kadrolara istihdam edilenlerin sosyal adalet beklentisi göz ardı edilecek ama diğer yandan yarışma sınavından geçmeden ve bir kısmı gizli işsiz konumunda olan bir kesimin talepleri karşılanacak…

Üstelik bu yapılırken, “başka taleplere ilişkin örnek teşkil etmemesi koşuluyla” denilerek, 47/2010 sayılı yasa kapsamında istihdam edilenlerin taleplerinin önü kesilecek!

Bu dar kesim kısa sürede 6,500 TL’nin üzerinde bir maaş alabilecekken 47/2010 sayılı yasa kapsamında olan ve yarışma sınavından geçen bir üniversite mezunu 7 sene çalıştıktan sonra kadrosunun derece terfisi açılırsa ve sınavda başarılı olup terfiyi alırsa 18. sene sonunda en fazla 5,000 TL maaş çekebilecek.
Adalet bunun neresinde?”.

“Hükümet herhangi bir kesime ‘güzellik’ yapacaksa, açıklamak zorunda!”

Günübirlik siyaset yapma yerine geleceği kurma iddiasıyla siyaset yapma derdinde olanlar için bu ülkede iktidar olmanın da, muhalefet olmanın da çok zor olduğunu ifade eden Özgür, Hükümet’in herhangi bir kesime bir “güzellik” yapacaksa, söz konusu düzenlemenin T.C. ile imzalanan 2016-2018 protokolündeki hedeflerle ne şekilde ilişkilendirileceğini; haklı talepleri bulunan tüm kesimlerin dikkate alınıp alınmayacağını; ülkenin içinde bulunduğu mali krizin esas unsuru olan kamu borç stokuna ilişkin nasıl bir “borç ödeme planı” hazırladıklarını ve tüm bu ilave mükellefiyetlerin yani harcamaların karşılanabilmesi için yıllar itibariyle gelirlerin nasıl artırılacağını somut verilerle ve şeffaf bir biçimde açıklamak zorunda olduğunun altını çizdi.

“Mali kriz derinleşecek, Türkiye’ye mali bağımlılık artacak, kamu borçları daha da büyüyecek”

Aksi takdirde, Protokol ihlal edilerek Türkiye nazarında Kıbrıslı Türklere güven sorunun büyütüleceğine ve toplumsal haysiyetimiz de bundan büyük bir yara alacağı görüşüne yer veren Özgür, sosyal adalet duygusu daha da zedeleneceğinden bilhassa kamuda çalışma barışı ve verimsizlikle ilgili sorunların daha da büyüyeceğini ifade etti.

Özgür, “Borç ödemesi gerçekleştiremediğimiz her yıl gelecek nesillerden “çalarak” yaptığımız harcamalara yenileri eklenecek ve mali kriz derinleşecek, Türkiye’ye mali bağımlılık artacak, kamu borçları daha da büyüyecek ve “kendi ayakları üzerinde durabilecek bir sistemle federal çözüm koşullarına hazırlanma” şeklinde özetlenebilecek toplumsal vizyonumuz iyiden ulaşılamaz olacaktır şeklinde konuştu.

“Yakın zamanda Başbakan’ın telefonu çalacak, karşıdaki ses, “Alo ben Tuğrul” diye söze girecek…”

Birikim Özgür’ün ifadeleri devamla şöyle:
“T.C. Büyükelçiliği mensupları Koordinasyon Ofisi ile ilgili “sahaya inecek kadar” duyarlı iken kendilerini de bağlayan iki devletli bir anlaşmanın gereklerinin yerine getirilmesi konusunda Koordinasyon Ofisi konusundaki duyarlılıklarının urubu kadar bir duyarlılık içerisinde ise yakın zamanda Başbakan’ın telefonu çalacak, karşıdaki ses, “Alo ben Tuğrul” diye söze girecek ve Türkiye resmen KKTC’yi protokole uygun hareket etme konusunda uyaracak.

Çünkü T.C. bu konuya müdahil olmak için meşru bir zemine sahiptir. Her türlü enstrüman da protokol sayesinde ellerinde vardır, taahhütlerin karşılıklı yerine getirilmediği koşullarda, “ben de taahhütlerimi yerine getirmiyorum” deme hakkı saklıdır.
Hal bu iken, UBP-DP azınlık hükümetinin toplumsal vizyonumuza bizi yakınlaştırabileceğini veyahut da altına imza attıkları ve henüz mürekkebi kurumamış olan uluslararası taahhütleri yerine getirip toplumsal haysiyetimizi koruyabileceğini kim iddia edebilir?”

Özel Haber Haberleri