Barış gazeteciliği iyi gazeteciliktir

Barış gazeteciliği kavramıyla tanışmam üzerinden neredeyse on yıl geçti. Geleneksel gazetecilik pratiklerini eleştirirken, alternatifler üzerinde arayışlarımız da sürüyordu. DAÜ’ye ilk geldiğim yıl (2002), Dr. Metin Ersoy henüz yüksek lisans öğrenci

 

 

 

Barış gazeteciliği kavramıyla tanışmam üzerinden neredeyse on yıl geçti. Geleneksel gazetecilik pratiklerini eleştirirken, alternatifler üzerinde arayışlarımız da sürüyordu. DAÜ’ye ilk geldiğim yıl (2002), Dr. Metin Ersoy henüz yüksek lisans öğrencisiydi. Tezini barış gazeteciliği üzerine yapmak ve benimle çalışmak istediğini söylemişti. Barış gazeteciliğinin fikir babası olarak kabul edilen Johan Galtung ile onun fikirleri çerçeçevesinde barış gazeteciliğini uygulanabilir bir forma büründüren Jake Lynch ve Annabel McGoldrick’in ortaya koydukları ilkeler çerçevesinde Kıbrıslı Türk gazeteciler üzerine bir anket uygulamıştı Metin.

Kıbrıs’ta barış görüşmelerinin en yoğun olduğu dönemlerde barış gazeteciliği fikri de tartışılıyordu. Toplantılar, atölye çalışmaları yapılıyordu. DAÜ İletişim Fakültesi olarak bu fikrin Kıbrıs’ta yaygınlaşması için epey çaba gösterdik. Dr. Sevda Alankuş’un dekanlığı döneminde 2006’da ilk çağrılı barış gazeteciliği konferansını gerçekleştirdik. Bu toplantıya Kıbrıs’ın kuzeyinden ve güneyinden, Türkiye’den ve Yunanistan’dan, Fillistin’den ve İsrail’den gazeteci ve akademisyenleri davet etttik.

Bir gün DAÜ’de, bir gün de ara bölgede yapılan toplantılara katılanlar arasında L.Doğan Tılıç, Mete Çubukçu, Sevgül Uludağ, Cenk Mutluyakalı, Herkül Millas, Semih İdiz, Ferai Tınç, Stelyo Berberakis, Alexis Heraklides, Dov Shinar, Susan Dente-Ross, Bekir Azgın, Mashoed Bailie, Daphnos Economou, Murat Kanatlı, Tony Angostiniotis, Carol Daniel Caspari,  Lea Mandelzis, Nidal Foqaha, Mary Totry, Hisham Abdallah, Zelia Gregoriou, Anat First, Sevda Alankuş gibi tanınmış pek çok gazeteci ve akademisyen vardı. Konferansta ben de bir bildiri sunmuştum.

Daha sonraki yıllarda DAÜ İletişim’de “barış iletişimi” temalı başka uluslararası konferanslar da düzenlendi ve “Barış İçin Araştırma ve İletişim Merkezi” kuruldu.    

BARIŞ GAZETECİLİĞİ YENİDÜZEN İLKELERİ ARASINDA

Yenidüzen gazetesi, Kıbrıs’ta barış gazeteciliği fikrini benimseyen ve yayın ilkeleri arasına alan ilk gazete oldu. Yayın ilkeleri başlıklı belgede, Yenidüzen’in vizyonu altında, “Barış gazeteciliğini ve çok sesliliği yayınların odağına koymak”, Yenidüzen’in misyonu altında da, “Barış gazeteciliğinin tüm değerlerini benimsemek” ifadelerine yer verildi. Benim Yenidüzen’de okur temsilcisi görevini kabul etmemde bu misyonun önemli bir payı olduğunu belirtmeliyim. Gazetedeki 19 Mart 2012 tarihli ilk yazımda şunları söylemiştim: “Yenidüzen gazetesi, Kıbrıs Türk medyası içinde etik ilkelerini ilân eden, barış gazeteciliği misyonunu sahiplenen yegâne gazetedir. O nedenle, okur temsilciliği kurumuna bu gazetenin öncülük etmesinin önemli ve gerekli olduğunu düşünüyorum.” Hatta, barış gazeteciliği dendiğinde ilk aklıma gelen kişi olan Sevgül Uludağ’ın Yenidüzen’de her gün yorulmak, usanmak bilmeden Kıbrıslı Türk ve Rum kayıplar konusunda yazdığı yazıları da not etmeliyim.

 

Kuzey Kıbrıs’ta, yakın geçmişte barış gazeteciliğinden söz edenlerin kolaylıkla Rumcu damgası yediğini biliyoruz. Ancak bugün bu fikri savunan, benimseyen çok sayıda gazetecinin olması gurur vericidir.

 

TÜRKİYE MEDYASININ BARIŞ GAZETECİLİĞİYLE İMTİHANI

Türkiye’de “barış gazeteciliği”ne kavram olarak ilkelerinde ilk yer verenin Doğan Yayın Holding olması biraz şaşırtıcı gelebilir, ama öyle. 10 Aralık 2012 tarihinde açıklanan yenilenmiş yayın ilkeleri arasında, “Terör haberleri verilirken, halkın haber alma hakkı ile terörün propagandasını yapmama ilkesi birlikte gözetilir. Barış gazeteciliği ve insani kaygılar esas alınır” ilkesi de yer aldı. Barış gazeteciliğinin yayın ilkeleri arasına girmesinde Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici’nin önemli bir katkısının olduğunu belirtmeliyim.

 

Aslında Türkiye medyasında uzun bir süredir özellikle Kürt sorunu üzerinden barış gazeteciliği tartışılıyordu. Ben de 2010 yılında Diyarbakırda, Basın Enstitüsü Derneğil ile Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nin ortaklaşa düzenlediği bir toplantıya katılmış, barış gazeteciliğini anlatmıştım. O toplantıda, bir “barış gazetecileri derneği” kurulması önerisi de yapmıştım. Habur süreci olarak adlandırılan ilk çözüm girişiminin başarısızlığa uğramasında basının olumsuz bir rol oynadığı konusunda yaygın bir kanaat vardı o toplantıya katılanlar arasında.

Türkiye hükümetinin 2012 sonunda yeniden başlattığı çözüm arayışları çerçevesinde barış gazeteciliği de yeniden tartışılmaya başlandı. Bu yöndeki ilk çağrının, Doğan Yayın Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan’dan gelmesi ilginçtir. Aydın Doğan, yayın grubu içindeki medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenlerine yeni yılın ilk günlerinde yazdığı mektupta şunları söylemişti: Ülkemizde, son günlerde, terör sorununun çözümü ve Kürt sorunu ile ilgili önemli bazı gelişmeler yaşanıyor. Sürecin seyrini objektif biçimde izlemek ve özgürce yorumlamak temel işlevimiz olmakla birlikte, ülkemizin menfaatleri açısından yüksek derecede sorumlu bir yayıncılık çizgisi izlemek de görevimizdir. Bu bakımdan, bu süreç boyunca, barış dilini korumaya, süreci, olumsuz etkileyebilecek çatışmacı yaklaşımlardan kaçınmaya özen göstermeliyiz. Söylemimizi, sözcüklerimizi seçerken, yaratacağı algıyı göz önüne alarak hareket etmeliyiz. Hepinizin, gazetecilik ilkeleriyle birlikte, yüksek sorumluluk içinde hareket edeceğinize güvenim tamdır.”

Bu çağrının genelde olumlu bir karşılık gördüğünü ve özellikle Radikal gazetesinin çağrıyı sahiplendiğini söylemeliyim. Peki bu fikir yaygınlaşabilir ve uygulama zemini bulabilir mi? Şiddetten ve çatışmadan beslenenen anaakım medya barış gazeteciliği yapabilir mi? Biraz zor gibi görünmekle birlikte olanaksız da değil. Eğer genel yayın politikaları bağlamında bir anlayış değişikliği gerçekleşebilirse ve gazetecilere barış gazeteciliği iyi anlatılabilirse kötümser olmak için bir neden yok.

 

BARIŞ GAZETECİLİĞİ İLKELERİ

Barış gazeteciliğini, “çatışmalı durumlarda çatışmayı körüklemek yerine barış girişimlerini özendiren ve destekleyen, insan haklarını gözeten ve evrensel gazetecilik etiği ilkelerine önem veren gazetecilik” anlayışı olarak tanımlıyorum. Bu tanım çerçevesinde barış gazeteciliğinden beklenenleri de şöyle sıralayacağım:

1.      Barıştan, demokrasiden yana olmak, insan haklarını savunmak.

2.      Çatışmalara ve şiddete değil, sürece odaklanmak.

3.      Sorunun değil, çözümün parçası olmak için çaba göstermek, barış girişimlerini teşvik etmek.

4.      Sadece yetkililerin yapacağı açıklamalara ve atacakları adımlara yer veren bir gazetecilik anlayışı yerine, proaktif gazetecilik yaparak, sürece farklı kesimlerin de katılımını sağlayamak.

5.      Biz ve onlar karşıtlığı kurmaktan kaçınmak.

6.      Nefreti, düşmanlığı, ayrımcılığı körükleyici dil kullanmaktan kaçınmak.

7.      Zalim, barbar, cani, vahşi, hain gibi bir tarafı şeytanlaştırıcı sıfatlar kullanmaktan kaçınmak.

8.      Sadece bir tarafın acıları üzerine yoğunlaşmaktan kaçınmak.

9.      Savaş çığırtkanlığı yapmamak, sansasyonel habercilikten kaçınmak.

10. Gerçeklerin peşinde koşmak, bir tarafın propaganda aygıtı gibi işlev görmekten uzak durmak.

Kuşkusuz bu ilkeler daha da geliştirilebilir. Ancak, yer verdiğim ilkelerin, barış gazeteciliğinden ne anlaşılması gerektiğini genel hatlarıyla anlattığını düşünüyorum. Gazeteciler elbette barış yapamaz, ancak, barışın inşasına ve sürdürülmesine olumlu katkıda bulunabilirler.

      

 

 

 

 

 

      

 

Arşiv Haberleri