Aslı Bolayır; “Hikâyelerimizi anlatmanın farklı yolları var”

Aslı Bolayır; “Hikâyelerimizi anlatmanın farklı yolları var”

Simge Çerkezoğlu

Genç, dinamik, enerjik ve heyecanlı bir kadın Aslı Bolayır… Fransa’da aldığı resim eğitimini sanatla terapi projesiyle sürdüren sanatçı, uzun yıllardır yurt dışında yaşamasına rağmen ülkede yürüttüğü projelerle adından sıklıkla söz ettiriyor. Son olarak hayata geçirdiği gerilla sanatı projesiyle toplumun görünmeyenlerini görünür kılan sanatçı bunu nasıl başardığını bizimle paylaşıyor.

Sanatla terapi, sanat eğitmeniyle terapistin ortak çalışmasını gerektiren, bir anlamda insanların tedavi sürecinin sanatla sürdürülmesine dayanan bir yöntem. 20.  yüzyılın ortalarından itibaren Amerika ve Avrupa'da hızla yayılan bu yöntem Bolayır sayesinde ülkemizde de kullanılmaya başladı. 

“Sanatla terapi aslında insanın içinde olan duyguları dışarı çıkarma hali.  Yaptığımız elbette tam anlamı ile sanat değil. Bu bir anlamda sanatın verdiği malzemeleri kullanarak bir şeyler söyleme tekniği. Hepimiz farklı hikâyeleri içimizde barındırıyoruz. Ama bunları hep aynı şekilde söylemeye çalışıyoruz. Oysa hikâyelerimizi anlatmanın çok farklı yolları var. İşte sanat ve sanatla terapi de bunlardan biri. Her insanın bir hikâyesi, bu hikâyelerin de farklı açıları var. Bunları ne kadar farklı şekillerle dile getirebilirsek önümüze o denli farklı yollar açarız. Böylece kendimize bakış açımız değişirken, kendiyle daha barışık insanlar haline gelebiliriz. Sanat bunun için çok güzel bir araç. Sanat terapisinin yapmaya çalıştığı da bu. Çünkü insan yaratırken en otantik haline dönüyor. Ben de yaptığım tüm çalışmalarla bunu ortaya çıkarmak için uğraşıyorum.” 

SANAT TERAPİSİ VE SOKAK SANATI

Aslında yüksek lisans tezi olarak başlayan sanat terapisi çalışmalarını ülkede nasıl uyguladığını anlatan Bolayır, her zaman Kıbrıs için bir şeyler yapma arzusu içinde olduğuna dikkat çekiyor. 

“Her zaman ülkemde bir şeyler yapma fikri aklımdaydı. Gidip de ülkemi uzaktan sevmek istemedim. Topluma katkım olsun istedim. Bu şekilde gelip gitmeye başladım ve zamanla sanat terapisi çalışmalarıma başladım.  Cezaevinde, SOS Çocuk Köyü’nde ve FEMA ile farklı çalışmalar yaptım. Son olarak ortopedik engellilerle çalıştım. Sonuçta Avrupa Birliği katkıları ile yapılan bu projeyi “Guerrilla Art”, Sokak Sanatı sunumuyla unutulmaz kıldık.”

Sokak Sanatı insanın kendini ifade etmesinin yöntemlerinden biri... Duvara yansıtma yöntemi ya da çizimlerle yapılabilen bu çalışmada hedef insanları etkilemek ve belli konulara dikkat çekmek.

“Avrupa Birliği’nin katkıları ile ortopedik engelliler için başlattığımız projenin geçtiğimiz haftalarda sonuna geldik. Bu projeyle hem onları sanatla mutlu ettik hem de toplumda görünür kıldık. Onların yaptığı çalışmaları aslında bomba atmak gibi ortaya atmayı planladık. Bunu da başardık. Projektör kullanarak çalışmalarını sokakta yansıttık. Bunun için hafta sonunu ve Lefkoşa’nın en kalabalık caddesi olan Dereboyu’nu seçtik. Toros Ltd. binasının beyaz zemini de projeye çok uygundu. Görür görmez aklıma bu geldi. Ayrıca onların da an orada olmalarını sokağa çıkmalarını sağladık. Böylece sanatla “biz buradayız” deme şansı buldular.”  

Bolayır’a göre sanatla tedavi aslında insanın kendini fark etme ve anda olama hali…

“Terapi kelimesi ilk anda çok iddialı gelse de, bazen iki insan birlikte konuşurken bile sonrasında terapi görmüşçesine rahatlayabiliyor. Aslında o sohbette bir şeylerin farkına varmış oluruz. Konuştuğumuz konuya ilişkin bakış açımız artık değişikliğe uğruyor. Aslında arkadaşınızla yaptığınız sohbet tedavi değil insanı farkındalığa yaklaştırma halidir. Sanatla terapi de benzer bir düşünceyi insana hissettiriyor. Ortopedik engellilerle yaptığım son çalışmada grup olarak çalıştık. Onların dinamiğine göre yakınlaştık. Hepsi farkındalığı çok yüksek insanlar. Her birinin ayrı hikayesi var. Pek çok şeyi kendilerince aşmış görünüyorlar. Herkesin kendince sorunları problemleri elbette vardır. Onların da var. Ancak hayatta önemli olan sorun yaşamamız değil. Herkes sorun ve problem yaşar. Esas olan bizim problemleri nasıl yaşadığımız ve aştığımızdır. Sanatla terapi yaparken de bazı şeyler ortaya çıkar ve üzerinde konuşulmaya başlanır. Böylece sorunlar ortaya çıkar. Çözüm arayışları başlar.” 

ANDA YAŞAMAK  

Sadece sanat eğitim almakla kalmayan Bolayır, sanatla terapi konusunda yaptığı yüksek lisans çalışmasıyla da bizim için önemli bir eksikliği giderdi.

“Yaptığımız çalışmalar sonucunda inanılmaz geri dönüşler alıyorum. Bu inanılmaz bir duygu. Elbette ben katılımcılarda çok büyük değişiklikler beklemiyorum. Amacım zaten bir şey değiştirmek değil sadece insanların yanında olmak, onlarla arkadaş olmak ve belki sadece bir şeylere işaret etmek. Bu terapide amaç katılımcıların sadece o anda olmasını sağlamak. Hepimizin hayatta ilk yapması gereken de budur. Anda yaşamayı öğrenmek. Aklımızdan sürekli bin bir tane hikaye geçiyor. Sanatla terapi bir anlamda aklımızı tertipleme anlamına geliyor. Tabii bir şeyleri unutturmaya çalışmıyoruz. Unutmak mümkün değil. Kimse hiçbir şeyi unutmaz. Anda olmayı becermek, anı yaşayabilmek ve bunu pratikle sürekli hale getirmek önemli.”

İnsan bunları dinleyince özünde her insanın sanatla terapiye ihtiyaç duyabileceğini anlıyor.

“Elbette bu terapi yöntemi sadece belli gruplar için geçerli değil. Herkes bu yöntemden yaralanabilir. Sadece resimle değil sanatın farklı alanlarıyla da bu terapiler yapılabilir. Ancak ülkemiz insanlarının sanata yeterince ilgisi yok. Terapi olarak değil sanatın kendine de fazla ilgi duyulmuyor. Sanat ayrıca merak anlamına da geliyor oysa bizdeki eğitim sistemi merakı öldürüyor. Yine de bu yeniden edinilebilir.  Belki de biz sanatla terapiye ihtiyaç duymuyoruz çünkü adalıyız. Doğaya açığız. Tabii toplumun doğayı ne kadar iyi kullandığı da tartışmaya açık bir konu. Evet, ülkede doğamız var ancak fazla kullanmıyoruz. Doğayı hakkıyla yaşamıyoruz. Yine de sanatla tedaviden daha çok kullanıyoruz. Büyük şehirlerde o yüzden sanat o denli önemli. İnsanların tek kaçış noktası sanat. Biz belki bu kaçışları çok farkında olmasak da doğayla yapıyoruz. Yine de elbette sanatın yerini hiçbir şey dolduramaz. İnsanlar sanatla tedavi olurken hem ortaya çıkardıkları eserlere şaşıyorlar hem de kendilerini tedavi etmiş oluyorlar. Özünde insan ne kadar kendini şaşırtabilirse o denli daha mutlu ve huzurlu olur.”  

******************************

“AYNI ŞEYİ FARKLI ŞEKİLDE SÖYLÜYORUM”

Sanatsal yönüne ilişkin de konuşan Bolayır, başına buyruk birisi olarak kolektif serilere çok da fazla katılmadığını açıklıyor.

“Ancak konu çok ilginç olursa kolektif sergilere katılıyorum. O tip çalışmalara çok girmedim. Her çalışmamın bir amacı vardır. Yaptığım çalışmalar kesinlikle benim hayatımı anlatan eserlerdir. Beğenilir mi o tartışılır ama esas olan bir şeyler söylemektir ve ben hep aynı şeyi söylerim. Aynı şeyi her farklı şekilde söylüyorum. Bir yolculuğu anlatıyorum. Burada bahsi geçen yolculuk her anlamda hem bedensel hem ruhsal yolculukla alakalı bir durum. Eserlerimde sıklıkla kullandığım haritalar da buna gönderme yapıyor. Ben bu yolculuklarla hep bir arayış içindeyim. Ancak ne aradığımı dahi henüz bulamadım.”

Bolayır en son Barselona ve Kıbrıs’ta Fransız Enstitüsü öncülüğünde   açtığı sergiden de bahsederek Akdeniz’de köprü kurmaya çalıştığını anlatıyor. 

“Bir de hayatımın sanat kısmı var. Aralık ayında Fransız Enstitüsü tarafından düzenlenen sergide yer aldım. Bir bacağı Kıbrıs’ta diğeri Barcelona’da gerçekleşen bir sergiydi. Zaten iki şehirde de yaşıyorum. Ben kendimce Akdeniz’in bir ucundan diğer ucuna köprü kurma fikri ile yola çıktım. Sergi anlamında en son çalışmam bu oldu.”

Dergiler Haberleri