Adana’yı Altın Koza heyecanı sardı

Adana Altın Koza Film Festivali’nde yarışmaların başlamasıyla heyecan yükseldi.

Murat OBENLER/ADANA

Bu yıl 30. kez sinemaseverlerle buluşan Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde yarışmaların başlamasıyla heyecan yükselirken bir yandan gösterimler ve film ekiplerinin seyirciyle buluşması bir yandan da panel,söyleşi ve sergi gibi etkinliklerle hem bir nostalji yaşanıyor hem de sinemanın sorunları ve çözüm yöntemleri konuşuluyor.

Çelik: “Sanat, insanlık tarihi boyunca söylenmeyeni söyleyen, cesaret eden, aykırı bir kavramdır ve sanat yüzleştirir”

Festivalin 2.gününde yönetmen Reis Çelik ‘’Lal Gece’’ filminin gösterimine katıldı. Yönetmen, gösterimin ardından Adanalılarla interaktif söyleşide bir araya geldi. Altın Oran Düşünce ve Sanat Platformu ve Sinematek Adana işbirliğiyle, Adana Başkent Hastanesi Kışla Yerleşkesi’nde gerçekleşen sohbette Reis Çelik, soruları cevapladı. Çelik ‘’Cengiz Aytmatov’un Beyaz Gemi kitabını okuduktan sonra filmini izledim ve o gün, ben yönetmen olacağım, dedim. Niye yapmak istedim? Çünkü ben 11 yaşından itibaren kendimi ifade etme derdiyle yaşadım. İnsanlar kendi gerçekleriyle yüzleşmedikçe kendini yenileyemez. Kendi realitesini ortaya koymayan ve kendi derdiyle yüzleşmeyen toplumlar gelişemez. Her şeyi halının altına koyarsanız o halı kokar. Sanatın iki özelliği var. Birincisi. sanat, insanlık tarihi boyunca söylenmeyeni söyleyen, cesaret eden, aykırı bir kavramdır. İkincisi ise sanat; yüzleştirir. Bir romanı okuyunca o toplumla yüzleşirsiniz.  Bu her sanat dalı için geçerli. Toplum ne ile karşı karşıya, toplum neyden etkileniyor, sanatla görürsünüz. Ben de yüzleşme kavramını sinemada işlemek istedim’’ dedi.

Yönetmen Kuka: “Ölüye saygımız sonsuzdur garip bir şekilde. Ama canlıya saygımız yok.”

Festivalin Ulusal Yarışma filmlerinden “Yüzleşme” seyirci karşısına çıktı. Senarist ve yönetmen Filiz Kuka’nın ilk filmi olan Yüzleşme’ye, filmin oyuncuları Asiye Dinçsoy, Okan Urun, Nilay Erdönmez ve Güney Sayın katıldı.  Gösterim sonrası seyircilerin sorularını yanıtlayan yönetmen Filiz Kuka, “İnsanın kendini öldürme isteğini her zaman merak etmiştim. Yüzleşme bir nevi yüzleşememeyi de anlatıyor. Aslında yüzleşemiyorlar, şimdi başlıyor her şey. İnsanlar yüzleşemiyor aslında bu filmde” dedi. Babasını çok erken kaybettiğini, bu filmin kendisini iyileştirmediğini söyleyen yönetmen, “Sadece böyle bir durumla ben karşılaşsam ne yaparım diye düşündüm. Garip bir hissiyatım var. Ölüye saygımız sonsuzdur garip bir şekilde. Ama canlıya saygımız yoktur. Farklı bir hissi var bu filmin bende” dedi.
“Yüzleşme”nin başrol oyuncularından Asiye Dinçsoy da, “Senaryo çok değişik geldi bana. Konu itibariyle işlenmemiş bir hikaye. Oyuncu arkadaşlarımla göz göze anlaşabilmek çok önemliydi. Yüzleşmeler, dertler, sorunlar, sıkıntılar, aile olmak böyle bir şey” dedi. 
Filmin diğer başrol oyuncusu Nilay Erdönmez de film ile ilgili olarak; “Ölüm üstüne düşünmek kaçınılmaz oluyor kimi zaman. Bu filmin etrafında düşünmek, tartışmak, okumak önemliydi benim için de… İster hasta olsun, ister yaşlı olsun birinci dereceden bağlı olduğumuz insanların orada duruyor fikri çok enteresan. His değil, fikir bu. O fikir sende kalsın istiyorsun. Filmde de bu var” diyerek düşüncelerini aktardı.

Fikret Reyhan: “Sıkıntılı, bıçak sırtı bir konu. Sisli bir kadın hikayesi anlatmaya çalıştım.”

Yarışma filmlerinden bir diğeri olan  “Cam Perde”nin gösterimi de senarist ve yönetmen Fikret Reyhan ile oyuncular; Selen Kurtaran, Uğur Karabulut, Alper Çankaya ve Fatih Sönmez’in katılımıyla gerçekleşti.

Gösterim sonrasında yapılan söyleşide yönetmen Fikret Reyhan: “Gazetede bir haber okumuştum. Sinemacı olarak bir şeyler yapmamız gerekir diye düşündüm. Youtube’da izlediğim bir videodan da çok etkilendim. Çok fazla haberdar oluyor insanlar ama o işin içinde olmak başka bir şey. Onları yaşayanlar, onların faillerini düşündüğünüzde durum çok çok farklı. Kadınlar tarafından hissetmeye, anlamaya çalıştım. Karakterleri yaratırken çok fazla röportaj yaptım, bu durumu yaşayanlarla. Zihni bir sorun olduğunu fark ettim. Cinsiyetçi kodlar yeniden üretiliyordu. Farkında olmadan kodlar içinde gidip geliyordu. Ben nasıl bunları mikro bir dünyadan makro bir dünyaya ulaştırabilirim onu düşündüm.  Nasıl bu zihniyete ulaştırabilirim diye düşününce, kareler oluşmaya başladı. Büyük resme ihtiyacım olan büyük karakterler zamanla oluştu. Öncelikle Selim ve Ömer karakterlerini oluşturdum. Kolay bir süreç olmadı. En acısı da bir noktadan sonra hayatımız normalleşiyordu. O stresin içinde yaşamayı öğrendiğimiz zaman aslında biliyorduk ki o gölgeler her yerden karşımıza çıkabiliyor, zarar görebiliyor insanlar” dedi.
Filmin başrolün oyuncusu Selen Kurtaran ise “Senaryoyu ilk okuduğumda bir erkeğin böyle bir hikayeyi yazması beni çok etkiledi. Böyle bir konuya kafa yorulması hoşuma gitti. Senaryoyu okuduğumda Nesrin’i oynamak istedim. Her şey çok tanıdık geldi ama o hissi sürekli her gün sırtınızda hissetmek, tedirgin olmak ve bunu benimsemiş olmak… Hepsi karmaşık hissiyatlar. Çok içimize işlemiş bir duygu. Farkında olmadan normalleştirebiliyoruz duyguları” diye rolünü anlattı.

Bir Amerikalı siyahi kadının Anadolu’daki yol hikayesi

İlk günün üçüncü yarışma filmi olarak seyirci karşısına çıkan “Öte” ise yönetmen Malik Isasis ile Esra Saydam’ın imzasını taşıyor. Film ekibinden Esra Saydam, İlkin Kitapçı, Osman Ada, Gülsüm Ölgen, Eda Çarıkçı ve Eren Acili’nin katılımıyla gerçekleşen gösterinin ardından soru cevap yapıldı. Esra Saydam; “Arkadaşım Malik Türkiye’de film çekmek istiyordu, dolayısıyla çok küçük bir ekiple film çekmek istedik. Siyahi bir kadın olursa, ikimizde o karaktere bir şeyler ekleyebiliriz dedik. Malik siyahi, ben bir kadın, yalnız bir kadının dolaşmasının ne anlama geldiğini biliyordum. O da siyahi bir kadın olarak dolaşmanın ne anlama geldiğini biliyordu. Filmin öyküsü buradan çıktı” diyerek filmin çıkış öyküsünü anlattı.

Pelikülden Dijitale Sinemada Tasarım

Festival kapsamında Çukurova Altın Koza Film Akademisi’nin düzenlediği, ‘’Pelikülden Dijitale Sinemada Tasarım’’ konulu konuşmada Dr. Öğretim Üyesi Emre Ahmet Seçmen, sinema bölümü öğrencileri ve sinemaseverlerle bir araya geldi. Seçmen, “Geleneksel üretimde bazı filmleri gördükten sonra, bana göre sinema salonlarının önemi bitmeyecektir. Sinemalara kaliteli filmler gelirse eskiden olduğu gibi salonlara dönüş olacaktır” dedi.

‘’Küçük Ekipman Büyük Yaratıcılık’’

Çukurova Altın Koza Film Akademisi’nin düzenlediği ’Küçük Ekipman Büyük Yaratıcılık’’ başlıklı konuşmada ise Görüntü Yönetmenleri Derneği’nden görüntü yönetmeni Nusret Emre Bilgin sinemaseverlerle tecrübelerini paylaştı. Esas 01 Burda AVM Cinemapink’te düzenlenen konuşmada Bilgin, teknolojinin ilerlemesiyle kamera sisteminin küçülmesi ve kameraya erişimin kolaylaşmasına değindi. Teknolojinin ilerlemesiyle üretkenliğin arttığına dikkat çeken Bilgin, ışık, kamera tekniklerini uygulamaları olarak anlattı.

Ergün: “Kendi sinemamızın sahiplenilecek, sırtımızda taşınacak birikimleri var”

Üçüncü günde ise Halil Ergün, Biket İlhan, Şerif Gören, Engin Ayça ve Reis Çelik’in konuştuğu ‘’Cumhuriyetin 100. Yılında Türk Sineması’’ paneli yapıldı. Prof. Dr. Nesrin Aysun Yüksel moderatörlüğünde gerçekleşen paneli, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar da izledi.
Halil Ergün ‘’Kendi sinemamızın sahiplenilecek, sırtımızda taşınacak birikimleri var. Yeşilçam sineması, Türk insanının yaşam macerasında; gencin, ihtiyarın, çocuğun, kadının, erkeğin toplumsal sorunlarla ilgilenmesi; toplumsal ve bireysel sorunlarla çok önemli işlevleri yerine getirmesi konusunda, çok önemli bir sinemadır. Bu sinema macerasında bulunmaktan dolayı gurur duyuyorum. Bu işe emek verenleri saygıyla anıyorum.’’ dedi

Biket İlhan  ‘’Toplumuzda kadın olmak çok zor aşamalardan geçti. Filmlerimiz aracılığıyla bu konularda daha iyi farkındalıklar olduğunu düşünüyorum. Kadının adı yok, demişti Duygu Asena. Bence şu anda kadının adı var ama daha fazla yol alacağımız çok aşama var. Kendi ayakları üzerinde duran kadınlarımız var ve olmaya devam edecek. Umutsuz değiliz, iyi bir yere geldiğimizi düşünüyorum.’’ dedi

Ayça: “Yeşilçam sineması, halkın sözlü ve geleneksel kültüründen beslenen bir sinema.” 

Engin Ayça ‘’Bizim sinemamıza, star sineması denir ama bizde star sineması yok. Bizde, halkın kahramanlarının sinemaya geçmiş halleri var. Aynı şey değil. Yeşilçam sineması, halkın sözlü ve geleneksel kültüründen beslenen bir sinema. Yeşilçamın dünyada örneği yoktur. Ve dünya tarihinde tek örnek olarak yerini almalıdır.’’ dedi.
Şerif Gören ‘’Sinema kahramanlar yaratabiliyor. İnsanlar, karakteri benimseyip onu kahramanlaştırıyor ve rol model olarak alıyor.’’ dedi. Reis Çelik ise,‘’Sinemanın sosyolojik olarak hayatımızdaki değişime katkısı büyüktür.’’ dedi. Panel sonrası Halil Ergün, Atatürk Parkı’nda gösterilen ‘’Dedemin Gözyaşları filmini Adanalılarla birlikte izledi. Film gösterimi öncesi Zeydan Karalar, Ergün’e teşekkür plaketi takdim etti.

Umutsuzluktan çıkış noktası arayan dört gencin hikayesi: “Sanki Her Şey Bir Felaket”

Yönetmen Subaşı, filminin çıkış noktası için çok kolay derken, “Yaşadığım hayat, sıkışmışlık... Kendi ve jenerasyonumun mutsuzluğu, filmi yapmamdaki ilk sebep. Başından beri bununla ilgili bir film yapmayı istiyordum. Bu, aslında benim kısa filmlerimden getirip, devam ettirmeye çalıştığım bir ton. O ton en başından belliydi. Agresif tercihler var filmde. Seyirciye sürekli mesafe koymaya çalışıyor. Bir grup seyirciyi hiç mutlu etmiyor. Onlar ağladığı zaman seyirci de ağlamak istiyor ama ben istemiyorum. Bu da benim hoşuma gidiyor. Seyirciyi biraz göz ardı etmek gerektiğini düşünüyorum.” diyor.

Yönetmen Eylem Kaftan:“Bu sadece mağdur hikayesi değil. Umut verici olması da önemli.”

3.günün bir diğer Ulusal Yarışma filmi olan “1 Gün 365 Saat” Yönetmeni Eylem Kaftan filmin gösterimi sonrasında soruları yanıtladı  Kaftan: “Ahbap Derneği Yönetim Kurulu Üyesiyim. Derneğimize bu durumda olan kadınlar geliyor. Sohbetler oluyor. Meselenin çok daha yaygın olduğunun bir kez daha farkına vardım. Konuştukça, cinsel şiddet, aile içi cinsel şiddetle ilgili film yapma fikri oluştu. Özellikle Reyhan, Asya ve Leyla’nın hikayelerinin kesişmiş olması açısından önemliydi. Bu sadece bir mağdur hikayesi değil. Aynı zamanda birbirine güç veren üç kızın hikayesi olması, umut verici olmasıydı önemli olan… En nihayetinde adaletin tecelli etmiş olması bu hikayenin doğalından güçlü bir hikaye olduğunu düşündürdü. Tüm bunlar üzerinden anlatmamın daha doğru olduğunu düşündüm. Aynı zamanda cesur bir annenin üzerinden anlatmanın da daha doğru olduğunu, böyle bir durumla karşılaştıklarında, adalete başvuracaklarında kazanacaklarını göstermesi açısından da onları seçtim.” dedi. 

Tunahan Kurt: “Karakterin arada kalması gerekiyordu.”

Yönetmenliğe gönül vermiş bir emniyet mensubu olan yönetmen Tunahan Kurt, “Karganın Uykusu” filmiyle sinemaseverlerin karşısına çıktı. Gösterim sonrasında izleyenlerin sorularını yanıtlayan Kurt, filmin çıkış hikayesini şöyle aktardı; “Sinema ve hikaye arayışıyla alakalı çıkış hikayemiz. Kuzenimin uyurgezer olması ve teyzemin yazın damda yatarken kuzenimin ayaklarını bağlaması beni çok etkilemişti. Hikaye arayışımda buradan beslendim ilk etapta. Karakterimiz Ahmet uyurgezer ve uykusunda karısını öldürüyor. Ve bunun vicdan azabını yaşıyor. Anlatımda, karakterin arada kalması gerekiyordu. Seyirci ne tamamen sevebilmeli ne de nefret etmeliydi…”

 Zaim: “Belgesel, kendime sorular sorduğum bir deneyim oldu.”

Belgesel Özel Gösterim bölümünde yönetmen Derviş Zaim’in Tavuri filmi gösterildi. Şeytan (tavuri) lakaplı Mustafa Serttaş ekseninde suç, suça bağımlılık, toplum, özgürlük temalarının işlendiği film sonrası Zaim, izleyicilerden gelen soruları cevapladı. Zaim ‘’Belgesel, kendime sorular sorduğum bir deneyim oldu. Her kurmaca film yapan yönetmenin, yolda belgeselle tanışması, onun hayrınadır. Hakikatla olan ilişkinizi daha da netleştirmek gibi size fayda sağlama ihtimali olur. Tavuri’de ihlal ve ihmal edilmiş birinin hikayesini anlattım. Çok zor ve öğretici bir projeydi.’’ dedi.
Festival kapsamında yine Çukurova Altın Koza Film Akademisi’nin düzenlediği, ‘’ Bağımsız Sinema Dağıtım/ Gösterim Alanında Filmkoop Deneyimi ve Yeni Olasılıklar’’ konulu konuşmada Vuslat Saraçoğlu, Önder Özdemir, Özgür Balcı sinemaseverlerle bir araya geldi. Yine gün içinde ‘’Türkiye’de Sinema Eğitimin Sektöre Katkısı’’ başlıklı etkinlikte ise Prof. Dr. Murat Tırpan moderatörlüğünde Prof. Dr. Nezih Orhon, İlker Canikligil, Zeynep Ünal konuşmacı olarak yer aldı.

Kültür & Sanat Haberleri