44 YILDIR NEDEN YASAK?

Emekli komutanlara ve siyasilere sorduk: Maraş neden 'askeri yasak bölge' ve güvenlik açısından 'yasak bölge' kavramı gereklilik mi?

Didem MENTEŞ


1974’ten bu yana asker kontrolünde kapalı olarak tutulan, “Hayalet Kent” Maraş yeniden tartışma konusu oldu. Kapalı Maraş’a gizlice girerek fotoğraf çektikleri için suçlu bulunan 3 gencin hapis cezasına çarptırılmasının ardından Maraş’ın mevcut durumu ve ‘güvenlik’ konusu tartışmaya açıldı.

YENİDÜZEN, Kapalı Maraş’ın durumuyla ilgili emekli komutanlar, siyasiler ve sivil toplum örgütleriyle görüştü. 

Emekli komutanlar, Kapalı Maraş’ın ‘güvenlik’ boyutunun Birleşmiş Milletler Barış Gücü ve KKTC Meclisi tarafından tekrardan ele alınarak, yasal düzenlemeyle askerin elindeki yetkilerin bir kısmının alınabileceğine vurgu yaparken, sivil toplum örgütleri ve siyasiler, Kıbrıs Türk ile Kıbrıs Rum tarafının ve BM’nin birlikte çalışarak Maraş’ın yeniden topluma kazandırılması gerektiğini vurguladı.

Tümkan: “Güvenliği ancak BM yumuşatabilir”

Emekli Albay Mustafa Kemal Tümkan, Kapalı Maraş’ın güvenlik boyutunun hem Birleşmiş Milletler Barış Gücü hem de KKTC Meclisi tarafından tekrar ele alınması, mevcut yasaların da değişmesi gerektiğini söyledi.

Güvenlik boyutunun 1974 Ateşkes Antlaşması’nın getirdiği bir gereklilik olduğunu belirten Tümkan, Maraş’taki statünün kalıbını kuranın BM Barış Gücü olduğunu, bunu ancak BM’nin yumuşatabileceğini buna bağlı olarak Meclis’in yasal düzenleme yapıp, silahlı kuvvetlerin elindeki yetkilerin bir kısmını alabileceğini ifade etti.

Çelebioğlu: “Askeri açıdan çok önem arz ettiğini düşünmüyorum”

Kapalı Maraş’ın askeri açıdan çok önem arz etiğini düşünmediğini söyleyen emekli Albay Mehmet Volkan Çelebioğlu, Kapalı Maraş’ın stratejik yönden de çok önemli bir bölge olmadığını ifade etti. Çelebioğlu, “Maraş’ın kontrolü bizde olmalı ve turizme açılarak, topluma kazandırılması faydalı olur düşüncesindeyim” dedi.

Soyer: “Görüşmeler başlayıp, Maraş yumuşak bir şekilde ele alınmalı”

Eski Başbakan Ferdi Sabit Soyer ise Maraş’ın kapalı şekilde durmasının hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumlar için ‘yüz karası’ olduğunu dile getirerek, bu durumun sürdürülemez olduğunu söyledi.

“Maraş yasalara göre askeri yasak bölge kapsamındadır ve yasalara göre oraya girmek suçtur. Ancak her yasal olan ahlaki, hukuki ve vicdani değildir” diyen Soyer, bu nedenle biran evvel görüşmelerin başlayıp, Maraş’ın buna bağlı olarak daha yumuşak bir şekilde ele alınması gerektiğini vurguladı.

Soyer, Kıbrıs Türk ile Kıbrıs Rum tarafının ve BM’nin hemen Maraş’ın fizibilitesi için ortak bir çalışma yapması gerektiğini vurguladı.

Atai: “Yeniden topluma kazandırılmalı”

Mağusa Suriçi Derneği Başkan Yardımcısı Serdar Atai, Kapalı Maraş’ın yıllarca insansızlaştırıldığını ve kapalı tutulmasının Mağusalı’nın en büyük kaybı olduğunu söyledi. “Maraş tutsak alınırken Kıbrıslı Türklerin geleceği de tutsak alındı diye hep söyledik” diyen Atai, Maraş’ın biran evvel topluma kazandırılması gerektiğini vurguladı. Atai, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların yeniden bir şey paylaşabileceği, birlikte çalışıp birlikte geleceği kurabileceği bir pilot projenin kurgulanabileceğini söyledi.


 

Eski Başbakan Ferdi Sabit Soyer:
“Maraş’ın yaşama geçmesi için her türlü alternatif gündeme getirilmelidir”

Eski Başbakan Ferdi Sabit Soyer, Maraş’ın kapalı şekilde durmasının hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumlar için ‘yüz karası’ olduğunu dile getirdi. 24 Nisan 2004 referandumunun 14’üncü yıl dönümü olduğunu anımsatan Soyer, “Eğer 24 Nisan 2004’de çözüm olmuş olsaydı, Maraş bugün 25 Nisan’da sahiplerine olduğu gibi devredilecekti” dedi.

Bu gerçeğe karşı Maraş’ın hala daha kapalı durmasını eleştiren Soyer, “Bu Kıbrıslı Rumlar için siyasi yüz karasıdır. Aynı zamanda senelerdir burayı kapalı tutup, bir nevi Kıbrıs sorunun çözümünde konuyu pazarlık kozu haline getirip de Maraş’ın izbeleşmesine ve ‘Hayalet Kent’ haline dönmesine yol açılan hadisenin tarafı olarak bizler için de siyasi bir utançtır” dedi. Bu durumun artık sürdürülemez olduğuna dikkat çeken Soyer, “Maraş yasalara göre askeri yasak bölge kapsamındadır ve yasalara göre oraya girmek suçtur. Ancak her yasal olan hukuki ve vicdani değildir” dedi. Bugün yasalarla belirlenmiş bu yasağın vicdani, ahlaki ve hukuki olmadığına işaret eden Ferdi Soyer, gerçek tablonun bu olduğunu belirtti. Bu nedenle biran evvel görüşmelerin başlayıp, Maraş’ın buna bağlı olarak daha yumuşak bir şekilde ele alınması gerektiğini söyleyen Soyer, “ilk yapılması gereken iş; Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs Rum tarafı ve BM’nin hemen Maraş’ın fizibilitesi için ortak bir çalışma yapmasıdır. Bu ortak çalışmaya bağlı olarak Maraş’ın yaşama geçmesi için her türlü alternatif gündeme getirilmelidir. Dolayısıyla bunun böyle sürdürülmesi sürdürülebilir değildir” dedi.

Soyer, şöyle devam etti: “ Evet, yasaya göre askeri yasak bölgedir. Evet, askeri yasak bölge kapsamında bir girişim yapan yasalar karşısında suç işlemiş olur. Bunu yargılamak gerekir ama bunların hiçbiri ahlaki, vicdani ve hukuki değildir. Dolayısıyla bu ahlaki ve vicdani olmayan durumu değiştirmek gerekir. Bizim toplumun demokratik yüzü ve kimliği bunu biran evvel çare bulmaya itmelidir. Bunda gecikme bu ahlaki ve vicdani olmayan durumu sürdürerek, sonuç elde etmeye çalışmak dünyada ve toplumun içerisinde hem bizim hem Türkiye’nin izlenimini bozar. Bu yüzden buna bir çare bulması kanısındayım”


 

Mağusa Suriçi Derneği Başkan Yardımcısı Serdar Atai:
“Maraş bir an evvel topluma kazandırılmalı”

Mağusa Suriçi Derneği Başkan Yardımcısı Serdar Atai, Kapalı Maraş’ın yıllarca insansızlaştırıldığını ve kapalı tutulmasının Mağusalı’nın en büyük kaybı olduğunu söyledi. “Maraş tutsak alınırken Kıbrıslı Türklerin geleceği de tutsak alındı diye hep söyledik” diyen Atai, Maraş’ın biran evvel kazandırılması gerektiğini vurguladı. Atai, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların yeniden bir şey paylaşabileceği, birlikte çalışıp birlikte geleceği kurabileceği bir pilot projenin kurgulanabileceğini söyledi. Yıllardır Mağusa için üç ayaklı bir planları olduğunu söyleyen Atai, “Mağusa’da bir yatırım havuzu oluşturularak hem Maraş’ın yeniden mimariyle ilgili kaynak kullandırılması hem de Suriçi’nin belli bir master plan dahilinde butik otellerde, hediyelik eşya satıcılarıyla yeniden şekillendirilebilir. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine de girmenin önü açılabilir. Mağusa Limanı da ticari limandan turizm limanına dönüştürülerek hem yatların hem de gezici gemilerin yanaşabileceği bir şekle dönüştürülmesi gibi bir plan var. Önümüzdeki dönemde de ufakta çözüm görünmüyor. Maraş da Suriçi de ve liman da yeniden güven artırıcı önlemler paketinin hayata geçirilmesi arzumuzdur. İnşallah bu yönde adımlar atılır”

Olan olaylarla da Maraş’ın kendini hatırlattığını aktaran Atai, “gerek ihlaller gerekse bölgede yangınlar çıkıyor. Ne kadar o şekilde tutulacak? Maraş’ı o şekilde tutma ve insanları sürekli onunla etkileşim halinde tutma çok ciddi bir travma kaynağıdır. Ekonomik ve sosyal yaşamımızda travma kaynağıdır. Maraş’ın çevresinin biran evvel yenileneceği, hayata kazandırılacağı günleri görmeyi arzuluyoruz.


Emekli Albay Mehmet Volkan Çelebioğlu:
“Askeri açıdan çok önem arz edeceğini düşünmüyorum”

“Kapalı Maraş askeri açıdan çok önem arz edeceğini düşünmüyorum” söyleyen emekli Albay Mehmet Volkan Çelebioğlu, Kapalı Maraş’ın stratejik yönden de çok önemli bir bölge olduğunu düşünmediğini dile getirdi. Çelebioğlu, “Kapalı Maraş askeri açıdan çok önem arz edeceğini düşünmüyorum. Maraş’ın stratejik yönden de çok önemli bir bölge olduğunu düşünmüyorum. Bunca yıldır açılmaması da üzücüdür. Bir zamanlar anlaşma olduğu takdirde o anlaşmanın Kıbrıslı Türklerin lehine çevrilmesi konusunda katkı sağlayacağını değerlendirmişlerdi. O şekilde düşünülmüştü ama şimdi bir anlaşma gözükmüyor. Gördüğüm kadarıyla Rumlar hepsini istiyor. Maraş’ın kontrolü bizde olmalı ve turizme açılarak, topluma kazandırılması faydalı olur düşüncesindeyim” şeklinde konuştu. 

Kapalı Maraş’a girerek fotoğraflarının çekilmesi ve cezai yaptırım uygulanması konusunda ise Çelebioğlu, “Asker yerler bölge bölge ayrılmıyor. Kapalı Maraş da genel kapsam içerisinde kullanıldığı için de bu cezai yaptırımlar o maksatla ayrıştırılamıyor. Kapalı Maraş’ı da kapsıyor. Askeri bölge dendiği zaman bir bütündür, Kapalı Maraş’ı ayrı tutmak söz konusu değildir. O yüzden askeri yasak bölge olduğundan dolayı cezai yaptırımlar da diğer bölgelerde olduğu gibi Kapalı Maraş için de aynıdır” dedi.


Emekli Albay Mustafa Kemal Tümkan:
“Güvenlik boyutu BM ve Meclis tarafından tekrar ele alınmalı”

Emekli Albay Mustafa Kemal Tümkan, Kapalı Maraş’ın güvenlik boyutunun hem Birleşmiş Milletler Barış Gücü hem de KKTC Meclisi tarafından tekrar ele alınması, mevcut yasaların da değişmesi gerektiğini söyledi. Kapalı Maraş’taki durumun sadece Silahlı Kuvvetlerin ve KKTC Meclisi’nin elinde olmadığına dikkat çeken Tümkan,  1974 Ateşkes Antlaşması’nın getirdiği bir boyut, bir gereklilik olduğunu belirtti. Güvenlik durumunun tekrar ele alınması gerektiğini, sadece Türk tarafının verebileceği bir karar olmadığını söyleyen Tümkan, Türk tarafının gerek Silahlı Kuvvetler gerekse Meclis olarak 1974 Barış Harekatı’ndan sonrasında ortaya konan şartların gereğini yaptığını vurguladı. Tümkan, “Güvenlik konusu BM Barış Gücü Temsilciliği’ne sorulması gerekir. 1974- 1975 döneminde konan güvenlik koşulları şuan var mıdır gerekli midir yoksa orası artık bir şekilde ele alınıp gerek güvenlik alanı olarak daraltılması gerekse kullanıma açılması BM’yi ilgilendirir. BM ‘bu çapta bir güvenliğe gerek yoktur’ derse, ona göre Meclisimiz de yasaları ve Silahlı Kuvvetleri’nin oradaki yetkilerini daraltabilecek. Bizim tek taraflı yapacak bir şeyimiz yoktur” dedi.

Mustafa Kemal Tümkan, şöyle konuştu: “Kapalı Maraş’ta herhangi bir olay gündeme geldiğinde, sanki de askerin veya KKTC Meclisi’nin siyasi yapısının eksikliği gibi yansıtılıyor ama esasta böyle değildir. Bu 1974 sonrasındaki ateşkes süreci halen daha gündemde dolayısıyla askeri bölgelerin oluşumu, özellikle Maraş bölgesinin emniyeti tamamen o dönemin gerekleri oturduğu içindir, bu da BM’nin kontrolündedir. Bugün hala daha Barış Gücü askerleri Maraş’ın içerisindedir. Bu gerekli midir gereksiz midir? Binaları mı bekler neyi bekler? Sivil toplum yok çatışma yok dolayısıyla o statünün kalıbını kuran BM’dir. Bunu BM yumuşatacak, o yumuşattığı zaman da KKTC Meclisi yasal düzenleme yapıp, silahlı kuvvetlerin elindeki yetkilerin bir kısmını alacak. Silahlı kuvvetler şuanda kendisine verilen görev neyse onu yapar”

 

İlgili Haberler

Özel Haber Haberleri