10 YIL GEÇTİ

24 Nisan 2004… Tek kanatla uçmadı barış güvercini…

24 Nisan 2004… Kıbrıs’ta Annan Planı’nın referanduma sunuluş tarihi… Kıbrıslı Türklerin EVET, Kıbrıslı Rumların HAYIR dediği günün yıl dönümü… Tam 10 yıl önceydi, barış  ve çözüm umutlarının zirve yaptığı, Kıbrıs sorununu çözümüne en çok yaklaşıldığı gündü… Tam 10 yıl geçti… YENİDÜZEN 10 yılın ardından dönemin başbakanı Mehmet Ali Talat, dönemin muhalefet partisi BDH lideri Mustafa Akıncı ve sivil toplumdan sendikacı Mehmet Seyis’e geçen 10 yılı sordu…

İşte 10 yılın yorumları


Didem MENTEŞ

Dönemin 'Başbakanı' Mehmet Ali Talat: “Bugün başka dinamikler çözümü yine teşvik etmektedir”

“Referandumdan bugüne 10 yıl geçti ve bu 10 yıl bir kere daha hem bize hem de dünyaya çözümsüzlüğün ne kadar zararlı olduğunu gösterdi. 10 yıl önce referandum başarılı olsaydı bugün bambaşka bir Kıbrıs’ta yaşamış olacaktık. Dünya da bu istikrarsızlığın kaynağından kurtulmuş olacaktı. Bu 10 yılın olumsuz olması bize ne kadar yüksek maliyetli olduğunu göstermiş oldu. Kıbrıs Türk siyaseti, 2003 yılında Kıbrıs Rum tarafının tek başına AB’ye girmesine çanak tutmasaydı elbette Kıbrıs’ta yapılan referandumdan ‘hayır’ sonucu çıkmayacaktı. Bu da bize gösteriyor ki doğru politikalar doğru zeminde iyi sonuç verir. Doğru politikalar uygun olmayan zeminde iyi sonuçlar doğurmayabilir. Yeni Kıbrıslı Türkler 2004’de ‘evet’ demiş olduğu halde sorunun çözümü sağlanamadı ve bunun maliyeti en fazla Kıbrıslı Türklerin oldu, en önemli husus bu… Çözüm sürecinden beklentim ise tabi ki geçen defa yapılan yanlışlıkların tekrarlanmamasıdır ve bu kez gerçekten çözüme ulaşmamızdır. Bizim için 2004 yılında var olan koşullar farklı biçimde bugün vardır. Yani Kıbrıs’ın AB süreci bugün yoktur ama Kıbrıslı Rumların çökük ekonomisinin kendine gelmesi için ve doğalgazı değerlendirmek için çözüm şart altına geçmiştir. Bugün başka dinamikler çözümü yine teşvik etmektedir. Bunlardan Kıbrıslılar olarak yararlanabilir, sorunu çözebilecek ve bu 50 yıllık sorundan kurtulabileceğiz” 

--------------------------------------------------------------


Dönemin Muhalefet Partisi (BDH) Başkanı Mustafa Akıncı: “Önemli olan Kıbrıslıların ortak akılda buluşmasıdır”

“24 Nisan 2004’ün üzerinden 10 yıl geçti. 10 yıldır Kıbrıs sorunu derin dondurucuya konuldu. En temel nedeni ise Kıbrıslı Türklerin haricinde herkesin alacağını almış olmasıdır. 2003- 2004’de yaşananlar hafızalardadır. Avrupa Birliği’nin, Rusya’ya doğru 10 ülkeyle genişleme stratejisi vardı. Kıbrıs sorunun çözümü gündeme gelmesiyle, o stratejiye Yunanistan’ın veto tehdidi vardı. Rumların yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB’ye üye yapılmadığı takdirde geriye kalan 9 ülkeyi de veto edecekti. AB, Yunanistan’ın vetosunu aştı. Kıbrıs sorunu çözülmeden Kıbrıs, AB’ye üye yapıldı dolayısıyla genişleme sağlandı. Yunanistan istediğini elde etti. Kıbrıslı Rumlar çözüme değil AB’ye üyeliğine önceliği verdi. Türkiye de hedefine ulaştı. 2005 Ekim ayında Türkiye kendi üyeliği için AB ile müzakereleri başlattı. Bunun önemli nedeni Annan Planı’na destek vermesiydi. Kıbrıslı Türkler ise bireysel olarak Avrupalı olduk ama toplumsal haklarımızla Avrupa içerisinde yerimizi alamadık. 10 yıldır derin dondurucuda tutulan Kıbrıs sorunu bir dış dinamikle yeniden gündeme geldi. Doğalgaz ile Kıbrıs sorunu ısıtılamaya başlandı. Ayrıca her iki toplumun ekonomik sıkıntı çekme kaygısı önemli bir dinamik oldu. Önemli olan Kıbrıslıların ortak akılda buluşmasıdır. Kıbrıslıların çıkarına olacak yarar paydasında buluşması gerekiyor. Yoksa yine herkes alacağını alır. Uyanık olmak lazım”

----------------------------------------------------

Dev-İş Başkanı Mehmet Seyis: “Bugün toplum liderleri sanki zorla masada duruyor gibiler”

“Referandumun üzerinden bugün 10 yıl geçti. Mutlaka ki o dönemi düşündüğümüzde çözüme bir ivme kazandık. Toplumun çözüm istediğini haykırdığı bir dönemdi. Kapıların açılmasıyla çözüme yönelik samimi adımlar atılırken, referandumda Kıbrıslı Türkler sandığa iradesini yansıtmasıyla da bunu gösterdi. Bugüne varıldığında liderliklerde samimiyetten uzak bir duruş görüyoruz. Bugün toplum liderleri sanki zorla masada duruyor gibiler. Kapıların açılması, toplumun yakınlaşmasında önemli bir etki koymuştur. Umudum kapıların açılması gibi önemli adımların atılmasıdır. Ancak masadaki liderlerin samimiyetlerine inanmıyoruz. Onların masadan kaçamayacakları bir sürece giriyoruz. Bu noktada iki toplum çözüm istencini daha açık bir şekilde göstermelidir. Sadece liderlerin inisiyatiflerine bırakılmaması gerekir. Bu iradeyi açıkça söylemek, partiler, sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin dahil olacağı ortak eylemler ve etkinlikler düzenlenmelidir. Halkın dahil olabileceği ve çözümün ilerlemesine teşvik edeceği bir irade ortaya konulacak bir sürece girilmesini bekliyoruz. Bilmeliyiz ki yeniden oluşacak bir referandum yeni bir başarısızlığa tahammülü olmayacaktır. Görüşme süreçlerinin böyle bir fırsatı yakalayabilmemiz üzerinden 10 yıl geçti. Yeniden yakalayabilmemiz dolayısıyla liderliklerin ve her iki toplum da gerçek çözüm için tüm güçleri ortaya koymalıdır”

Siyaset Haberleri