“Liderlerden bir beklentim yok”

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) milletvekillerinden Fikri Toros, Kanal SİM’de yayınlanan Meyil Adakul’un hazırlayıp sunduğu ‘Geniş Açı’ programına konuk oldu.

“Liderlerden bir beklentim yok”

Lema GÖZAY

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) milletvekillerinden Fikri Toros, Kanal SİM’de yayınlanan Meyil Adakul’un hazırlayıp sunduğu ‘Geniş Açı’ programına konuk oldu.

CTP’li milletvekil Fikri Toros, iki toplum liderinin Federal ortaklığa dair bir bağlılığı, inancı, iradesinin olmadığını düşündüğünü belirterek, “Her iki lider kendi siyasi üsluplarıyla aslında aynı şeyi kast ediyorlar, bir tanesi bunu samimiyetle yapıyor diğeri ise samimiyetsizce yapıyor” ifadelerini kullandı. Toros, Kıbrıs içerisinde iki toplumun ve Kıbrıs’ın ön plana çıkacağı bir müzakere sürecine dair umudu olmadığını kaydederken, liderlerin göreve geldiğinden bu yana geçen süredeki performanslarına işaret ederek, “Ersin Tatar ve Hristodulis bu pozisyonlarını korudukları müddetçe hiçbir şey olmayacaktır. Zaten bu iki liderin göreve geldiklerinden bu yana performanslarına bakarsanız, zaten sıfır performans görürsünüz. Bu da yarın bu sıfır performansın devam edeceğinin en bariz teyididir aslında” dedi.

“Bölgesel ve uluslararası eksende evirilen bir Kıbrıs sorunundan bahsediyoruz”

Toros, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in iki liderin pozisyonlarına rağmen özel inisiyatif alarak müzakereler için zemin arayışının özelde bölgesel, genelde ise Kıbrıs’a da etkisi altına alan uluslararası gelişmeler olduğunu kaydederek şunları söyledi: “Avrupa Birliği’nin (AB) genişleme stratejisi, AB’nin Ukrayna tartışmaları çerçevesinde şu anda oluşturmakta olduğu yeni güvenlik ve savunma mekanizmaları, Türkiye’nin AB ilişkilerinde katılım müzakerelerine olan kararlılığı ve katılım müzakereleri başladığı zamanda öncelikli hedefleri. Suriye’nin yeniden yapılanması fevkalade önemli. Çünkü Doğu Akdeniz’de büyük ülkelerden bir tanesidir. Doğu Akdeniz’in yeniden şekillenmesinde, özellikle uluslararası güçlerinde bu yönetimde provaktif bir yer alarak, konum yapmaya yönelik yürüttüğü mücadele önemlidir. Suriye malum Amerika’nın uydusu olarak, hala daha saldırganlığını ve yayılma stratejisini devam ettirirken, Kıbrıs’ın çok önemli konumu vardır. O kadar önemlidir ki ABD, bu bölgedeki Rus gücünü hafifletip, Amerika’nın gücünü dominant bir noktaya getirme çabası içerisinde Kıbrıs’ı da üs olarak kullanma girişimi sergilemektedir. Bu üssü henüz oluşturmuş değil ama buranın altyapısını kendi askeri standartlarına eriştirerek kullanmaya müsait bir hale getirmektedir. Ve ayrıca Kıbrıs Cumhuriyeti ile yaptığı spesifik, savunma ve güvenlik işbirliği protokolü tahtında, Kıbrıs’ın gerek insani gerek askeri maksatlarda kullanılabileceğini teyit etmektedir. Bu da Amerika’nın bölgedeki varlığının Kıbrıs’ta da olduğunu göstermektedir, daha önce yakın tarihte Yunanistan ve İsrail’de olduğu gibi. Bütün bunlar Türk-Yunan, Türk-AB ilişkilerine sirayet ediyor. Ayrıca Türkiye’nin ABD ile olan ilişkilerine de sirayet ediyor. Türkiye’nin Netanyahu yönetiminin karşısında, Gazze’de yaşayan Filistinlilerin yanında durması da çok ciddi gündem yaratıyor. Türkiye’nin Mısır ile ilişkilerine yeni bir sayfa açmış olması çok önemli. Türkiye’nin Doğu Akdeniz güvenliği ve enerji hakları konusunda fevkalade rol oynuyor. Tüm bu bölgesel ve uluslararası eksende evirilen bir Kıbrıs sorunundan bahsediyoruz. Ve öyle bir noktaya geldik ki bu bölgede çekirdek konumunda olan Kıbrıs ve Kıbrıs sorununun deniz yetki alanlarına olan yansımaları göz ardı edilirse, bu uluslarası güçlerin güç ve konum arayışı sekteye uğrar”

“Siyasi eşitlik, biz Kıbrıslı Türkler için en önemli noktadır”

CTP’nin Kıbrıs sorununa ilişkin tavırlarına ve girişimlerine yönelik konuşan Toros, daha öncede hem kendisinin hem de parti başkanı Tufan Erhürman’ın kamuoyu ile sürekli paylaşarak, muhataplarına da anlattıkları pozisyonlarını bir kez daha Kanal SİM ekranlarında aktardı. Toros, müzakerelerin 6 başlık altında başladığına işaret ederek, CTP olarak özetle 4 başlık altında politika güttüklerini belirtirken, başlıklarını şöyle anlattı: “Siyasi eşitlik, biz Kıbrıslı Türkler için en önemli noktadır. Siyasi eşitlik, BM Konseyi’nin 1991 yılında oybirliği ile aldığı 716 sayılı karar da tanımlanmıştır. Biz dolayısıyla, bir Güvenlik Konseyi kararı olduğu ve çok açık bir şekilde tanımlandığı için bunun müzakereye ya da herhangi bir al-ver’e tabi olmamasında ısrarlıyız. Bugüne kadar çünkü oldu. 716 sayılı kararlardan ayrı geçmiş müzakerelerde de önemli bir yakınlaşma olan, dönüşümlü başkanlığında siyasi eşitlik başlığı altında peşinen kabul edilmesi ve müzakereye kapalı olmasını sağlamaktır. Bugüne kadar başarısızlıkla sonuçlanan süreçlerde bize göre esas sorunlu olan unsurlardan bir tanesi siyasi eşitlik noktasında Rum liderliğinin gösterdiği cesaretsizlik ve isteksizlikti. 2. İse her barış sürecinde olduğu gibi yeniden başlayacak olan bu süreç muhakkak takvimli olması lazımdır. Herkes üzerinde bu baskıyı hissetmelidir. Ucu açık görüşmeler, bitmeyen ve aslında başarısızlığı davet eden bir metottur. Bunda çok rahatız, başarılı sonuç veren barış süreçleri böyle gerçekleşmiştir geçmişte. 3. İse bu yeni süreç, sonuç odaklı olmalıdır. Bir kere Crans Montana’ya kadar, bir yığın yakınlaşma elde edilmiştir. Aslında farklılıklar o kadar az kalmıştır ki 30 Haziran 2017’de Genel Sekreter bunları 6 başlık altında özetleyebilmiştir. Dolayısıyla o varılan tüm yakınlaşmalara kesin bağlılık belirtilmelidir. Hiçbir şekilde bunlara geri dönüş yapılmamalıdır. Son olarak 4. Başlığımız ise eğer yine Annan Planı’nda Talat-Hristofyas ve Akıncı-Anastasiadis sürecinde olduğu gibi Kıbrıslı Türk tarafının samimi ve yapıcı yaklaşımına rağmen, Rumlar gerekse müzakere sürecinde gerekse referandum sürecinde olumsuz tavır sergilerlerse, o zaman Kıbrıslı Türklerin geleceği üzerindeki izolasyonlar ve dünyadan kopukluk gibi bunların devam etmeyeceğine dair bir güvence supabı istiyoruz.”

Toros, mülkiyet sorununa işaret etti: “Siyasi sorun olan bir yerde hukuk tek başına tecelli edemez”

Kıbrıslı Türk liderliğinin izlemesi gereken yollara ilişkin değerlendirmede bulunan Toros, ‘mülkiyet sorununun siyasi bir sorun olduğunu, Kıbrıs sorununun bir sonuçlarından bir tanesi olduğunu’ belirtirken, “O yüzden 6 müzakere başlığından bir tanesi mülkiyettir. Kıbrıs sorunu devam ettiği sürece mülkiyet sorununun çözümü de Kıbrıs sorununun çözümüne dair yürütülen müzakere masasıdır. BM himayesinde kurulan masadır. Siz bu masayı terk etmiş bir lider olarak, bu masaya dönmeyeceğini hatırlatan bir lider olarak, sadece bu sorunun Rumların kişisel, hukuki işlemlerle ele almasını teşvik ettiniz. Siyasi sorun olan bir yerde hukuk tek başına tecelli edemez” dedi. “Ersin Tatar’ın mevcut pozisyonunun devam ettiği sürece ve resmi müzakereler sonuç odaklı müzakereler hala bir çıkmaz da olduğu sürece Kıbrıslı Türkler olarak bu riske maruz kalacağız” yorumunda bulunan Toros, Kıbrıslı Rumların tavırlarını da tasvir etmediklerini belitti. Toros, Kıbrıslı Rumların mülkiyet konusunda bireysel tutuklamalar başlatması ve ilerletmesinin Kıbrıslı Türkleri federal ortaklıktan soğuttuğunu da diplomatlarla gerçekleştirdikleri görüşmelerde aktardıklarını ifade etti.

“Hükümet aslında halk iradesine karşı duran bir hükümettir; bu asla kabul edilemez”

Disiplin Tüzüğü gündemiyle Kıbrıslı Türk toplumunun verdiği mücadeleleri ve yol haritasını değerlendiren Toros, Kıbrıslı Türklerin herhangi bir dini inanca dair bir tepki vermediğinin altını çizerek şunları söyledi: “Kıbrıslı Türkler her inanca saygılıdır. Bu tartışmaya açık değildir. Kıbrıslı Türklerin çok hassas olduğu toplumsal varoluş mücadelesinde, bu belirsizliğin sona ermesi mücadelesinde, kendi yurtlarında siyasi eşitlik ve yarınları kurgulama meselesinde en önemli ve hassas olunan değerlerle hususlar, laiklik, özgürlük, demokrasi ve bilimselliktir. Biz Kıbrıslıyız, bizim kendimize ait değerlerimiz, kültürümüz, demokrasi anlayışımız, özgürlük anlayışımız var. Bu günlük yaşantımızda, basın-medya’da, hükümetin aldığı kararlarda, eğitimde de yaşamımızın her alanında tartışmaya açık olmayan, tartışmaya müsaade etmediğimiz, tolere etmediğimiz güçlü değerlerimiz vardır. Bizim tepkimiz, geniş kapsamlı bir siyasi projenin içerisinde atılan bir adım. Bu adımda bizimle paylaşılarak ya da bilimselliğin temsilcileriyle paylaşarak, istişare edilerek değil; emrivaki ile oldu-bittiye getirilerek bizlere dayatılması ve empoze edilmesidir. Hiçbir kız çocuğu 18 yaşından önce okul üniforması hilafına, böyle bir iradeye sahip olmamalıdır. Bir kız çocuğu 18 yaşından itibaren, reşit olduğu günden itibaren kendi kararını vermekte özgürdür. Kıbrıslı Türklerin buna karşı bir tepkisi yoktur. Kıbrıslı Türklerin tepkisi bir siyasi projenin –ki ne demek istediğimi biliyorsunuz, tekrar telaffuz etmek istemiyorum- o yönde yapılan bir dayatmaya karşı bir tepkidir. Kıbrıslı Türkler diyor ki, veriler vardır, eğitim bilimciler vardır, bizim demokrasi ve özgürlük değerlerimiz vardır bunları dikkate alın, saygılı olun denilmektedir. Bundandır ki 3 haftadır yapılan eylemlerde her siyasi görüşten insan vardır. Toplumun her kesimini temsil eden insanlar vardır, bu öfke toplumsal bir öfkedir. Ve bunu dikkate almayan hükümette aslında halk iradesine karşı duran bir hükümettir ve bu asla kabul edilebilir değildir. Disiplin Tüzüğü’nde yapılan bu değişiklik derhal geri çekilmelidir.”

Haberler Haberleri