Kitapla barış

Baranga, iki dilli bir yayınevi olarak Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin birbirlerini daha iyi okumalarına, yeniden yakınlaşmalarına ve barış çabalarına katkı yapmak amacıyla çalışıyor…

Meltem SONAY- Anna MİSİAOULİ

İki dilli bir yayınevi olarak Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin birbirlerini daha iyi okumalarına, yeniden yakınlaşmalarına ve barış çabalarına katkı yapmak amacıyla kurulan Baranga, Türkçe eserleri Yunanca’ya, Yunanca eserleri Türkçe’ye kazandırmayı, yeni eserleri ise iki dilde yayınlayarak ve ortak bir yayın kültürü oluşturmayı hedefliyor.

‘Kitapla Barış’ sloganıyla hareket eden Baranga yayın evi kurucuları Abdullah Korkmazhan ve Maria Siakalli, YENİDÜZEN ve HARAVGİ’ye konuştu, yayın evinin kuruluşunu, hedeflerini anlattı…

Eşitsizlikçi-sömürüye dayalı tahakkümcü sistemlere, resmi tarih ve resmi eğitime, milliyetçi, ırkçı, cinsiyetçi ve şovenist yaklaşımlara karşı, eşitlikçi, özgürlükçü, adil, barışçıl ve eleştirel bir yayın çizgisi izleyen Baranga, ‘ortak çatımız’ Kıbrıs’ta, kitaplarla ‘ortak çatı’ sağlama çabasında…

Baranga’nın yaratıcıları, Yunanca olarak yayınlanan “Türkiye Solunun Kıbrıs Çıkmazı” isimli kitabın yazarı, siyaset ve barış mücadelesinin aktif isimlerinden Abdullah Korkmazhan ile Türkolog, çevirmen, Kıbrıs Yazarlar Birliği Genel Sekteri, şair Maria Siakalli, ‘birbirimizi okuyabilmenin önemini’ vurguluyor.

  • YENİDÜZEN- HARAVGİ: Sizleri tanıyabilir miyiz? Nasıl bir araya geldiniz ve yayınevi fikri nasıl doğdu?
  • Maria Siakalli: İsmim Maria Siakalli… Türkoloji okudum, Kıbrıs Üniversitesi’nde… İstanbul’da Kültürel İncelemeler Programı’nda master yaptım, Bilgi Üniversitesi’nde… Ondan sonra Kıbrıs’a döndüm. Şu an doktora yapıyorum, yine Türkoloji Bölümü’nde. Aynı zamanda İngiliz Okulu’nda öğretim görevlisiyim ve çevirmenim… Ve tabi ki barış aktivistiyim…
     
  • Abdullah Korkmazhan: Türkiye- Orta Doğu çalışmaları ana bilim dalında doktora yaptım Kıbrıs Üniversitesi’nde… Bunun yanı sıra akademisyenim. Kitap, araştırma çalışmaları yapıyorum. Siyasi mücadele, barış mücadelesi içerisinde de aktif bir şekilde çalışmaya devam ediyorum.
    Yayınevi yeni bir mecra bizim için Maria ile… Biraz da pratiğe dökme anlamında güzel oldu. İşbirliğinden, ortak mücadeleden bahsederiz, ortak üretimden… Baranga herhalde güzel bir örnek oluşturuyor bunun için diye düşünüyorum.
    Maria ile yaklaşık iki yıl önce tanıştık, benim kitabımın Yunanca’ya çevirisini yaptı. Aynı zamanda Maria’nın doktora çalışması için birçok kaynak bulduk ve aslında bunların Kıbrıs Rum Toplumu’na da ulaştırılması gerektiğini düşündük. Kıbrıs Rum tarafında bulduğumuz kaynakların Yunanca’dan Türkçe’ye çevrilerek karşı topluma da bu kaynakların ulaştırılması gerektiğini, bu anlamda ciddi eksiklikler olduğunu tartışırken, öyle bir yayın evimiz olsa da bunlar çevirip bassak dedik… Fikir oradan çıktı. Ondan sonra kuruluş hazırlıklarına başladık. 2018 Aralık’ta kurduk.
    Baranga iki dilli bir yayın evi… Hedefi Kıbrıs Tür tarafında yazılmış eserleri, Türkiye’de Türçe yazılmış bazı eserleri Yunanca’ya çevirip Kıbrıslı Rum okuyucunun bilgisine sunmak, aynı şekilde Kıbrıs Rum tarafında yazılmış eserleri, siyasi olabilir, edebiyat olabilir, şiir olabilir, çevirip, Türkçe baskısını yapıp, Kıbrıslı Türk okuyucuya sunmak.
    Esas hedef toplumların birbirini daha iyi okumasına kattı sunmak çünkü ciddi anlamda bu konuda bir boşluk var. Örneğin Kıbrıs’ın güneyinde önemli bir kitap yayınlanır ve bu bazen, kişinin veya bir kurumun girişimi olmasa Kıbrıslı Türk okuyucunun bilgisine gelmez veyahut çok sonradan gelir.
    Bizim buradaki hedefimiz bir kitabı hem Türkçe, hem de Yunanca, iki dilde yayınlamak.
     
  • YENİDÜZEN- HARAVGİ: Yayın evinin ismi neden Baranga? Bu isme nasıl karar verdiniz?
  • Abdullah Korkmazhan: İki dilli, iki toplumlu bir yayın evi kuralım derken, isminin de iki topluma da hitap eden bir isim olması gerektiğini düşündük ve araştırdık.
    Ortak kelimeler nelerdir her iki tarafta, değerlendirdik…  Birçok kelime vardı. Baranga, ‘çatı’ demek. Ve biz Kıbrıs’ı ortak çatımız olarak düşledik, logomuz da çatı şeklinde bir kitap… İki toplumda da telaffuzu, yazılışı hemen hemen aynı olan bir kelime, ortak bir kelimemiz. Kıbrıs lehçesi…
     
  • Maria Siakalli: Herkesi kapsayabilir… Herkesin çatısının altına girebileceği bir şey olsun istedik.
     
  • YENİDÜZEN- HARAVGİ: Baranga bugüne kadar kaç kitap çevrilip yayınlandı?
  • Abdullah Korkmazhan: Maria Siakalli ve Tamer Öncül’ün hazırladığı "Kuşaktan Kuşağa Kıbrıs Şiiri" var, üç dilli yayınlandı. Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum şairlerin şiirlerini kuşaktan kuşağa derleyip bastık. Bir de Ahmet An’ın TMT’nin Kurbanları kitabı var…
    Halil Karapaşaoğulları’nın kitabı çıkacak iki dilli… Hüseyin Bahça’nın kitabı var üzerinde çalıştığımız. Grigoris İonnidis’in Denktaş isimli kitabını da, Yunanca’dan Türkçe’ye çeviriyoruz.
     
  • Maria Siakalli: Bir de Kemal Behçet var… Safir… Daha çok gençlere yönelik bir kitap… Hedefimiz her alanda kitaplar olması. Hem edebiyat olsun, tarih olsun, siyaset olsun…
     
  • YENİDÜZEN- HARAVGİ: Baranga’nın yayın çizgisi nedir?
  • Abdullah Korkmazhan: Barışa hizmet eden yayınlar olması lazım. Milliyetçilik ve şovenizmle aramızda mesafemiz var… Ve eleştirel bir yaklaşımımız var. Edebiyat olsun, tarih olsun, şiir olsun, eleştirel bir çizgisi olması lazım
    Barışa, iki toplumun yakınlaşmasına hizmet eden çalışmalar olması gerekiyor. Bizim çalıştığımız çerçeve bu… Her kitabı çevirip basmıyoruz.

 

Maria SİAKALLİ : “Ben, hem Kıbrıslı Türk, hem de Kıbrıslı Rum yazarların eserlerini okuyabiliyorum, bu çok da güzel bir şey ama fark ediyorum ki bu birçok insan için ‘olağanüstü’ bir şey…  Bunun daha doğal ve normal bir şey olmasını istiyorum, bu yüzden kitapları çevirmek istiyorum. Olağanüstü, istisna bir şey olmasın, herkes okuyabilsin…”

 

  • Maria Siakalli: Bir de tabi ki yazarın da görüşlerine önem veriyoruz… Gençlere de önem veriyoruz. Ben özellikle genç bir şair olarak, özellikle Kıbrıs’taki genç yazarların çok fırsatı olmuyor, çok destek verilmiyor. Adanın iki tarafında da, özellikle de güneyde aslında…
    Ben özellikle gençlere destek, fırsat vermek istiyorum. 
     
  • Abdullah Korkmazhan: Biraz alışılmışın dışındadır bizim anlayışımız… Yayın evi kurduk, büyük paralar kazanalım derdinde değiliz. Bir yazarın, bir şairin yerine kendinizi koyduğunuzda, en büyük endişesi, ‘acaba beğenilecek miyim’dir, ‘Benim kitabı mı basarlar mı’dır… Özellikle genç yazarlar için adanın iki tarafında da bu ciddi sorundur.
    Biz gerçekten esas hakemin okuyucu olduğunu düşünüyoruz… Biz çalışmayı yargılayacak olan okuyucudur. Dolayısıyla olabildiğince bir çalışma yapıp bunu yayınlamak isteyen ama çeşitli sebeplerden yayınlayamayan arkadaşlara da, gençlere de yardımcı oluyoruz. Bunun örnekleri var…
    Hem çalışmaları hem Türkçe, hem Yunanca yayınlansın, tüm Kıbrıs’a ulaşsın… Biz yurt olarak tüm Kıbrıs’ı kabul ettiğimiz için, ana dilimiz yayın evi olarak hem Türkçe, hem de Yunanca… Dolayısıyla bu çerçevede bir yaklaşımımız var.
     
  • Maria Siakalli: Bir de ben, hem Türkçe’de, hem de Yunanca’da birçok kitap okuyabildiğim için, hem Kıbrıslı Türk, hem de Kıbrıslı Rum yazarların eserlerini okuyabiliyorum, bu çok da güzel bir şey ama fark ediyorum ki bu birçok insan için ‘olağanüstü’ bir şey…
    Ve ben bunun daha doğal ve normal bir şey olmasını istiyorum bu yüzden özellikle bu kitapları çevirmek istiyorum. Olağanüstü, istisna bir şey olmasın, herkes okuyabilsin…

Abdullah KORKMAZHAN: “İki toplumun birbirini okuması hem çözüm çabalarına hem de geleceğe dair, Federal Kıbrıs düşümüze çok ciddi katkıları olacaktır... Ortak bir kitap, okur, yayın kültürüne de katkı sunmayı hedefliyoruz kendi çapımızda…”

 

  • YENİDÜZEN- HARAVGİ: Peki birbirimizi okuyabilmenin önemi nedir?
  • Abdullah Korkmazhan: Daha eskilere gittiğimizde ortak bir yazım kültüründen bugüne oranla bahsedebiliriz ama o zamanlarda bile Türkçe gazeteler, Rumca gazeteler, Rumca kitaplar, Türkçe kitaplar vardı ama ortak bir yayın kültürü, yayın kültürü de vardı…
    74’ten sonra bu tamamen ortadan kalktı. Kıbrıs Rum toplumu kendi içine dönük bir kültür oluşturdu, Yunanca dilinde yazılan eserler çerçevesinde… O dilde yayıncılık çerçevesinde… Aynı şey bizim için de geçerli…
    Ve biz hep resmi tarihten öğrendik, örneğin Kıbrıs’ın Rum yazım hayatının tarihini… Kıbrıs’ta enler yaşandığına dair, geçmişe dönük tarihi olaylar…
    Örneğin bir 74 savaşını bir Kıbrıslı Rum’um gözünden göremedik veyahut Kıbrıslı Rum’kar 63’ü bir Kıbrıslı Türk’ün gözünden hiç okuyamadı…
    İşte TMT’nin Kurbanları diye bir kitabımız var. Mesela TMT çok konuşulmuştur ama Kıbrıslı Türk Basını’nda o dönem çıkan haberler çerçevesinde, Kıbrıslı Türk ilericilerin gözünden Kıbrıs Rum toplumu TMT’yi hiç okumamıştır. Aynı şey yine Kıbrıs Türk Toplumu için de geçerli.
    Dolayısıyla biz özellikle yeni kuşak, hem geçmişte bir arada da yaşamadığı için, hem de dil sorunundan dolayı ciddi anlamda kopuk gelişiyor ve bu soruna biz kitapla müdahale etmek istiyoruz. Yani birçok şekilde buna müdahale edebilirsiniz, eğitimle, ortak iş yaparak, ortak seyahatler düzenleyerek…
    Kitap da bunun en önemli araçlarından biridir diye düşünüyoruz… Zaten sloganımız da ‘Kitapla barış’tır…
    İki toplumun birbirini okuması hem çözüm çabalarına hem de geleceğe dair, Federal Kıbrıs düşümüze çok ciddi katkıları olacaktır. Belki de ileride hem Yunanca, hem de Türkçe düşünüp yazabilen Kıbrıslı yazarlarımız, gazetecilerimiz olacak. Ortak bir kitap, okur, yayın kültürüne de katkı sunmayı hedefliyoruz kendi çapımızda.
     
  • YENİDÜZEN- HARAVGİ: Kıbrıs lehçesi ile yazılan kitapları çevirme düşünceniz var mı?
  • Abdullah Korkmazhan: Tabi ki ama çevirisi çok zor… Uzun süre çalışılması gerekiyor ama yapacağız.
  • Maria Siakalli: Yapacağız çok önemli ama zor…  Tamer Öncül’le birlikte hazırladığımız şiir şekçisinde çok düşündük Kıbrıs Rumcası, Kıbrıs Türkçesi olsun mu ama çevirmenler için çok zor olurdu. O ayrı bir proje olarak yapılabilir. Örneğin ben şu anda Kıbrıs Türkçesi’ne hakim değilim… Lehçeyi anlıyorum ama konuşamıyorum, yazamıyorum ve düşünemiyorum da. Çok özel bir proje ama yapmak lazım.
    Her iki tarafta da kendi anadilimizi küçümsüyoruz. Standart Türkçe’yi veya Yunanca’yı, düzgün, doğru bir dil olarak algılıyoruz ama halbuki hiç öyle bir şey yok. Bizim anadilimizde düzgün ve doğru bir dil sonuçta. Maalesef bu eğitimde gelişen bir şey, birçok eğitmen çocuklara ‘düzgün konuşun’ diyor. Çocuklar direkt olarak kendi anadillerini yanlış, kötü bir dil olarak algılayıp küçümsüyorlar. Halbuki öyle bir şey yok… Farklıdır… Farklı bir dil olabilirdi aslında ama maalesef yine milliyetçilik bu konuya da müdahale etti ve çoğu Kıbrıslı kendi anadilini küçümsüyor.
    Çevirisi konusunda zorluk çekebiliriz ama aklımızda öyle bir proje de var, yapacağız.
     
  • YENİDÜZEN- HARAVGİ: Nasıl tepkiler aldınız bugüne kadar, destek var mı? Ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
  • Maria Siakalli: Hep olumluydu aslında aldığımız tepkiler… İnsanlardan çok destek geldi. Hepimizin bildiği gibi, Kıbrıs’taki makamlar, yetkililer kültüre, eğitime çok destek vermiyor. Bu nedenle en büyük zorluğumuz maddi anlamda oldu.
    Bu iş için, her iş gibi maddi destek gerekiyor. Onlar bulmak zor oluyor. Hiçbir yerden destek almadık, tamamen kendi çabamızla devam ediyoruz. Ama onun dışında en azından yakın çevremiz bize çok destek veriyor.
     
  • Abdullah Korkmazhan: Kültür sanata verilen destek ortada, her iki tarafta da… Söz konusu olan iki toplumlu, barışa hizmet eden bir çalışma olunca da iki taraftaki resmi makamlar ekstradan engeller çıkarabiliyor ama bu bizi çok da engellemiyor.
    Ciddi engel yok ama destek hiç yok. Tamamen kendi çabalarımızla çalıştırdığımız biz süreç.
     
  • Maria Siakalli: Ama tabi biz bu yola çıkarken bunu da hesaplamıştık.
     
  • Abdullah Korkmazhan: Zaten böyle bir çalışmada bağımsız olunmazsa istediğin kapsamda da yapamazsın. Birilerine bağımlı bir şekilde, destek alarak geliştirmeye çalışırsan, giderek de esnemeye çalışırsın bazı noktalarda… Çok da büyük desteklere ihtiyacımız yok aslında.
    Kitabı basıyoruz, satıyoruz, ödüyoruz.
     
  • Maria Siakalli: Bazı matbaalar bize destek…
     
  • Abdullah Korkmazhan: Evet bazı matbaalar yapıyor baskıyı, bize zaman veriyor, biz de o sürede kitap tanıtımlarıyla, satışlarıyla faaliyetleri karşılaşıyoruz. Kitabına katkı yapabilecek yazarlar oluyor…
     
  • Maria Siakalli: Her iki tarafta da Yazarlar Birlikleri olarak çok ciddi sıkıntılar çekiyoruz. Örneğin güzel bir etkinlik yapmak istiyoruz, yurt dışından yazarlar çağırmak istiyoruz ama neredeyse hiçbir yerden destek gelmiyor. Bazen devletten destek alıyoruz ama bu sefer devlete göre hareket etmemiz gerekiyor, bu da bize, bir yazarın doğasına aykırı bir durum. Yine de biz vazgeçmiyoruz, pes etmiyoruz… Kendi çabamızla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ama tabi ki yurt dışına çıktığımız zaman, yurtdışında yer alan bir festivale veya etkinliğe katıldığımız zaman, oradaki yazarlarla konuştuğumuz zaman bize ne kadar büyük bir haksızlık yapıldığını görüyoruz. Özellikle Avrupa’da birçok yazar başka bir iş yapmak zorunda kalmadan eserlerini yazabiliyor, yazar olmak yetiyor ama bizde öyle bir şey yok tabi… Bir yazarın bir kere kendi kitabını çıkarabilmek için kendisinin para vermesi gerekiyor. Hiçbir yerden destek yok, fon yok… Gerçekten çok büyük bit fark var.  Çok büyük bir haksızlığa uğruyoruz bence… Güya, sözde makamlar, yetkililer ‘kültüre destek veriyoruz, önemsiyoruz, ülkemizin kültürü çok önemlidir’ gibi sürekli açıklamalarda bulunuyor ama pratikte yeterli destek yok.
     
  • Abdullah Korkmazhan: Kültür- sanat alanında gerçekten çok sayıda yetişmiş insanımız var. Eğer ilgili kurumlardan hak ettikleri desteği bulsalar, bence çok güzel çalışmalar çıkabilir Kıbrıs’tan… Hatta dünya edebiyatı, dünya yazın hayatı içerisine girebilir… Ki bugün gerek Kıbrıslı Rum, gerek Kıbrıslı Türk olsun Türkiye’ye, Yunanistan’a gidip büyük başarılara imza atmış birçok isim vardır. Neden bu başarıları oralarda sağlamışlar… Çünkü istedikleri bu başarıları temellendirebilecekleri bir zemin buralarda bulamamışlar
     
  • Maria Siakalli: Yani yurt dışında tanınıyor ama Kıbrıs’ta tanınmıyor. İnanılmaz bir şey gerçekten. Yazarlar Birlikleri olarak bazen dilenci gibi hissediyoruz kendimizi… Çok küçük bir miktar alabilmek için bile bir sürü formalite ile uğraşmak zorunda kalıyoruz. Gerçekten Kıbrıs’a yakışmıyor.
     
  • Abdullah Korkmazhan: Kitaba, yazara verilen değerin göstergesidir aslında… Bir kitap için bir miktar fon alabilmek için başvuru yaparsınız size beleşci gözüyle bakılır. Çünkü gereksiz bir şey olduğu anlayışı var. ‘Kitap yazacaksınız, yayınlayacaksınız da ne olacak’ anlayışı var.
     
  • Maria Siakalli: Ya da bazı kitapçılar siz kitabınızı onlara sunduğunuz zaman, ‘Maalesef şiir satılmaz’ diyebiliyor… Bu ülkemiz için çok trajik bir şey. Bir ürün olarak görülüyor şiir…
     
  • YENİDÜZEN- HARAVGİ: Baranga olarak hedefleriniz arasında neler var?
  • Maria Siakalli: Biz Baranga’yı sadece bir yayın evi olarak görmüyoruz. İleride Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin gelebileceği, işbirliği yapabileceği bir merkez olarak düşünüyoruz. İleride, her şey yolunda giderse bir mekanımız olsun istiyoruz ve orada bir sürü etkinlik olsun istiyoruz, Yunanca dersi gibi, Türkçe dersi gibi…
    Şiir geceleri, konferanslar, seminerler olsun istiyoruz… Biraz büyük bir hayal bu ama neden olmasın!..  
     
  • Abdullah Korkmazhan: İki toplumlu bir kitap- kafe projemiz de var… Böyle bir hayalimiz de var.

 

Röportaj Haberleri