Nalan Nar
Yedi yıllık turizm yolculuğumda birçok güzel yer görüp keşfettim, ama Kapadokya, kalbimde her zaman ayrı bir yere sahip oldu. Burası, bir hayalden bile öte; gökyüzüne uzanan peri bacaları, yerin altına saklanmış şehirleri ve mistik vadileriyle her ziyaretimde beni büyüledi. Her defasında aynı heyecanla misafirlerimi buraya getirdim, şimdi de sizlere bu eşsiz coğrafyayı anlatmak, gitmeden önce gözünüzde canlandırabilmeniz için kısa bir yolculuğa çıkarmak istiyorum.
İlk olarak sizlere gezilecek yerler hakkında bilgi vermek istiyorum. Misafirlerimizin gittiğinde hayran kaldığı yerlerden biri olan Ihlara Vadisi, Melendiz Çayı’nın milyonlarca yıl süren sabırlı akışıyla oluşmuş, doğayla tarihin iç içe geçtiği bir cennet köşesidir. Vadi boyunca uzanan yüzlerce basamak sonunda sizi saran serinlik ve kuş sesleri arasında yürümek, adeta zamanda bir yolculuktur. Kayalara oyulmuş yüzlerce yıllık kiliseler ve freskler, ziyaretçilere mistik bir keşif duygusu sunar. Bunun yanı sıra misafirlerin hayranlık duyduğu yerlerden biride; Derinkuyu Yeraltı Şehri. Kapadokya’nın yerin altına gizlenmiş gizemli dünyasıdır. Yaklaşık 85 metre derinliğe inen bu yeraltı şehri, binlerce insanı barındırabilecek kadar geniştir ve Bizans döneminde baskınlardan korunmak amacıyla yapılmıştır. Dar tünelleri, taş kapıları ve gizli bölmeleri gezen herkes kendini tarih içinde kaybolmuş gibi hissetmektedir.
Kapadokya’nın simgesi olarak bilinen ve herkes tarafından beğenilen yerlerden biri ise; Göreme Açık Hava Müzesi. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Göreme Açık Hava Müzesi, Kapadokya'nın ruhunu en iyi yansıtan yerlerden biridir. Kayalara oyulmuş manastırlar, şapeller ve yemekhanelerle dolu bu alan, 9. yüzyıldan kalma freskleriyle ziyaretçileri büyüler. Misafirler burada sadece taş değil, inançla şekillendirilmiş bir yaşam tarzını da görürler. Kapadokya’da sıcak hava balonlarıyla gökyüzüne yükselmek, sadece bir aktivite değil; hayat boyu unutulmayacak bir deneyimdir. 1990’lı yıllarda turizme kazandırılan bu aktivite, günümüzde Kapadokya’nın simgesi haline gelmiştir. Güneşin ilk ışıklarıyla vadiler, peri bacaları ve taş evler üzerinde süzülürken izlenen manzara, adeta bir masal diyarına açılan kapı gibidir. Burada bulunan Elmalı Kilise, Göreme Açık Hava Müzesi içindeki en iyi korunmuş kiliselerden biridir. 11. yüzyıla tarihlenen bu yapı, canlı renklerdeki freskleriyle dikkat çeker. İsa'nın hayatından sahneleri anlatan bu duvar resimleri, misafirlere bir sanat galerisindeymiş gibi hissettirmektedir.
Bunun yanı sıra Kapadokya’nın en ikonik görüntüsünü sunan Üç Güzeller (Peri Bacaları), biri büyük, biri orta, biri küçük olmak üzere yan yana duran bu üç peri bacası, efsaneye göre bir prenses ve ailesini temsil eder. Misafirler bu doğal heykeller karşısında doğanın sabrına ve sanatına hayran kalır. Fotoğraf tutkunları için eşsiz bir arka plan olmuştur.
Kapadokya’nın sanatla yoğrulmuş en özel kasabalarından biri olan Avanos, Kızılırmak’ın nazlı kıyısında kurulmuştur. Bu bölge, çömlekçiliğin binlerce yıllık gelenekle günümüze taşındığı yerdir. Kırmızı toprak ve suyun birleşiminden doğan seramikler, Hititlerden bu yana ustaların ellerinde hayat bulmuştur. Atölyelerde kendi çömleklerini yapmayı deneyebilir ve bu geleneksel sanatla birebir temas kurabilir. Bende kendi çektiğim resmi sizlerle paylaşacağım.
Kapadokya Mutfağının Lezzetleri
Bunun yanı sıra Kapadokya’yı misafirlerimizin tercih etmesindeki en büyük nedeni yöresel yemekleridir. Hadi gelin şimdi sizlere biraz yöresel yemeklerden bahsedeyim.
Testi Kebabı
Et, sebzeler ve baharatlar özel bir çömlek (testi) içinde pişirilir ve servis öncesi testinin ağzı kırılarak açılır. Hem lezzeti hem sunumuyla unutulmaz bir deneyim sunar.
Ayva Dolması
İç pilavla doldurulmuş ayvalar, tatlı ile tuzlunun eşsiz uyumunu sunar. Kapadokya mutfağının ne kadar yaratıcı olduğunu gösteren örneklerden biridir.
Nevşehir Tava
Etin patates, biber ve domatesle taş fırında pişirildiği nefis bir yemektir.
Aside Tatlısu
Un, su ve pekmezle yapılan sade bir tatlıdır.
Kapadokya’yı Ziyaret İçin En Güzel Zamanlar
Kapadokya, yılın farklı dönemlerinde sunduğu eşsiz manzaralarla her mevsim ziyaretçilerini büyülemeye devam etmektedir. Özellikle beyaz örtüyle kaplandığı şubat ve mart aylarının başı, karlar altındaki peribacalarını görmek isteyenler için büyüleyici bir atmosfer sunmaktadır. Ancak bölgenin en canlı ve renkli hali ilkbaharda, yani nisan ve mayıs aylarında ortaya çıkıyor. Doğanın uyanışıyla birlikte vadiler yeşile bürünürken, rengarenk çiçekler bu büyülü coğrafyaya ayrı bir güzellik katmaktadır. Sonbaharın ılık havası eşliğinde Ekim ayı da Kapadokya’yı keşfetmek için ideal zamanlardan biridir. Altın sarısı yapraklarla süslenen vadiler, huzur dolu bir atmosfer arayan misafirler için adeta bir tabloyu andırır. Kapadokya, her mevsim sunduğu farklı güzelliklerle yıl boyunca cazibesini koruyan eşsiz bir destinasyondur. Kalemin gölgesinde şekillenen bu satırlar, Kapadokya’nın ruhunu yansıtma çabasının bir ürünüydü. Bu yolculukta bana eşlik eden ve bu sayfada yer veren Yenidüzen Gazetesi’ne gönülden teşekkür ederim. Her hikâyenin bir anlatanı, her anlatının bir yuvası vardır; bu yazı da kendi yuvasını burada buldu. Kapadokya'nın büyülü atmosferini kelimelerle aktarabilmek benim için büyük bir mutluluktu. Umarım bu satırlarda, o masalsı coğrafyanın ruhunu hissedebilmişsinizdir.