BAŞBAKAN ÖMER KALYONCU’NUN
KAMUOYUNA AÇIKLAMASI
Görevi devralan yeni Başbakan sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti’ne ilk resmi ziyaretim bilindiği gibi dün gerçekleşti. Bu ziyaretimiz esnasında, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin, birbirimize daha fazla empatiyle iyileştirilmesi, karşılıklı anlayış ve yarar çerçevesinde geliştirilmesi ele alındı.
Yanı sıra, Kıbrıs’a adil ve kalıcı bir barış getirmek amacıyla süren Toplumlararası Görüşmeler’deki ilerlemenin teşviki ve mümkün olan en kısa sürede bir çözüme varılması; hazırlanan yeni ekonomik protokol üzerindeki son teknik düzeltilerin yapılarak bir an önce imzalanması konularına değinildi.
Şüphesiz görüştüğümüz konuların birisi de, Hükümetimiz iş başına geldiğinden beri, büyük ölçüde bizleri meşgul eden Türkiye’den gelecek suyun dağıtım, işletme, yönetim ve denetimi hakkındaki sorunlardı. Bu konu zorlu müzakereler sonucu Ankara’da imzalanan bir mutabakatla çözümlenmiş bulunuyor. Suyun adaya taşınması, işletilmesi ve yönetilmesi bakımından gerek bizim, gerekse Türkiye tarafının taşıdığı bazı endişeler, soru işaretleri, boşluklar, epeyce bir zaman alan teknik incelemeler sonucunda her iki taraf için de tatminkar bir noktaya getirildi. Birbirimizin endişelerine kulak vererek ve karşılıklı anlayış göstererek ortak bir noktada buluşmamız sağlandı.
Varılan mutabakatı inceleyenler görecektir ki, birçok noktada Hükümetimiz Kıbrıslı Türklerin beklentisi doğrultusunda değişiklikler yapmış, yerel yönetimlerin yetkileri, suyun genel yönetimi ve denetimi bakımından daha ileri kazanımlar elde etmiştir.
Peki nedir elde edilen bu kazanımlar, 7 Nisan 2015’te bize ilk sunulan metinler üzerinde yapılabilmiş değişiklikler nelerdir? Özetle şu şekilde sıralayabiliriz:
1. İlk taslakta suyun yönetiminde DSİ de vardı. Şimdi suyu, entegre su kaynakları yönetimi yaklaşımıyla KKTC’deki su işlerinden sorumlu birim yönetecek.
2. İlk taslakta suyun teslimatı doğrudan İşletmeci’ye yapılmaktaydı. Şimdi, teslimat, KKTC’ye yapılacak. KKTC, kendi belirleyeceği İşletmeci’ye suyu devredecek.
3. Önceki metinde İhale’yi TC ile KKTC birlikte yürütmesi isteniyordu. Şimdi İhale’yi, KKTC yürütecek.
4. Yine ilk taslakta, belediyelerin suyun yönetiminde ve işletmesinde hiçbir rolü yoktu. Şimdi, belediyeler, yeni kurulacak Su Kurumu’nun ve İşletme’nin karar alma mekanizmalarında temsil edilecek, İhale süreci belediyelerle işbirliği içerisinde yönetilecek.
5. İlk taslak, DSİ’nin suyun yönetiminde esas rolü üstlenmesini öngörüyordu. Şimdi DSİ, KKTC’nin ihtiyaç duyması halinde imzalanacak protokollerle teknik destek verecek, sadece geçiş döneminde suyu belediye depolarına taşımaktan sorumlu olacak.
6. Ve yine ilk taslakta, belediyelerin tüm altyapılarını yeni sisteme doğrudan devredeceği söylenmekteydi. Şimdi, belediyeler yeni sisteme katılım konusunda demokratik karar alma mekanizmalarını işletecekler.
7. Daha önce bir “Alım Garantisi” yoktu. Şimdi, tüm belediyelerin sisteme katılmaması halinde, “Alım Garantisi” mekanizması İhale şartnamesinde yer bulacak, böylece belirsizliklerden ötürü başarısız bir ihale sürecinin önüne geçilmiş olacak. (Uygulama Sözleşmesi’nde yer almayan Belediyelere kendi belediye sınırları içerisinde kalan yatırımların şartnamede belirtilen süre içerisinde tamamlanması koşuluyla, temin edilen sudan, “Uygulama Sözleşmesi” kapsamındaki Belediyelerin ihtiyacı karşılandıktan sonra “Alım Garantisi” çerçevesinde belirlenecek miktardan artması halinde sağlanacak).
8. 7 Nisan 2015 tarihinde bize gelen taslakta, belediyelere cirodan verilecek pay belirsizdi. Şimdi, sisteme katılacak belediyeler cirodan %10 pay alacaklar.
9. Daha önce belediyelerin su birimlerindeki personeline ilişkin herhangi bir düzenleme de yoktu. Şimdi ilgili personel İşletmeci tarafından öncelikli olarak değerlendirilecek.
10. Ve yine, “yerli istihdam konusunda makul gayret sarf edileceği” gibi muğalak bir ifade yer almaktaydı. Şimdi, yerli istihdam konusunda KKTC mevzuatının gereği yapılacak.
11. İlk taslakta, İşletmeci’nin enerji giderlerini azaltmak için alternatif enerji yatırımına gitmesi durumunda elde edilecek kazanıma ilişkin bir kural yoktu. Şimdi, tasarrufun %50’si doğrudan tüketici fiyatına yansıtılacak.
12. ve devamla, metinde, İşletmeci’nin vergi düzenlemelerinden doğacak kazancına ilişkin bir kural da yoktu. Şimdi ise, tasarrufun %50’si doğrudan tüketici fiyatına yansıtılacak.
13. Son olarak, söz konusu ilk taslakta, tahkimde TC maddi hukuk kuralları geçerli olacak deniliyordu. Şimdikinde, uluslararası bir tahkim merkezi olan İstanbul Tahkim Merkezi’ne başvurulacak.
Sanırım, içinde bulunduğumuz şartlar altında, Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkiler çerçevesinde, elde ettiğimiz kazanımlar iyi niyet sahibi herkes tarafından görülebilmektedir. Böylece de, halkımızın büyük çoğunluğunun görüş ve beklentilerine hitap eden bir sonuç ortaya çıkarılmıştır.
Ne var ki, orası da bir gerçektir ki, bir müzakere süreci daima iki taraf arasında cereyan eder. Tarafların her ikisinin de gerek ekonomik ve mali, gerekse siyasi ve sosyal anlamlarda eşit olması, ve bir müzakerenin de böylesi bir gerçek anlamdaki eşitlik temelinde şekillenebilmesi, dünyadaki örneklerden de görüleceği üzere oldukça ender bir durumdur. Netice itibarıyla, birçok reform yapma hedefiyle göreve gelen Hükümetimiz, yalnızca su konusunu değil, vatandaşlarımızı doğrudan ilgilendiren meselelerden daha başka özelleştirme taleplerine ya da yatırım konularına ve mali sorunlara; nihayet imzalanacak Ekonomik Protokol’den Kıbrıs Sorunu’nun acilen çözüme kavuşturulma ihtiyacına, ve bu noktalarda Türkiye’nin oynamakta olduğu kilit role kadar birçok unsuru bir arada değerlendirmek durumundaydı. Nitekim öyle de yapıldı.
Su konusunda ortaya çıkan metin, yetkili birimlerimiz, teknik komitelerimiz ve uzmanlarımız tarafından sabırla, en ince ayrıntısına kadar yürütülen istişare ve müzakerelerin bir başarısıdır. Sıra suyun bereketinden yararlanmaya gelmiştir. Su hayattır denir, bilhassa bir ada ülkesi olup yeraltı kaynakları açısından sıkıntılar çeken bizim ülkemiz için bu özellikle doğru bir sözdür. Suyun her iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir dönem açmasını, ekonomik girdilerinin yanı sıra, tüm Kıbrıslılar ile Türkiye arasında barış, istikrar, karşılıklı yarar ve yakınlaşma doğrultusunda da işlevler görmesi bizim başlıca dileğimizdir.
Kıbrıs’ta, adil ve kalıcı bir çözüm arayışlarında önemli mesafeler kat ettiğimiz bir dönemdeyiz. Müzakere süreci olumlu şekilde devam ediyor. Söz konusu su projesi, kurulacak Federal Cumhuriyet’te, Kıbrıs Rum tarafı açısından da hayati bir değer taşıyor. Tabii bizler, daha şimdiden suyun barış ve yakınlaşma doğrultusunda kullanılması gerektiği inancındayız. İki toplum arasındaki görüşmelerin ilerlediği böyle hassas bir dönemde Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin olumlu seyretmesi de hakeza büyük bir önem arz ediyor.
Öte yandan, Meclis’imizde önemli ve öncelikli yasalar bir an önce ve geçirilip uygulamaya konmak durumundadır. Gerçi, “Dernekler Yasası”, “Trafik Dairesi”, “Beyaz Kimlik” gibi yasalar geçmiş, “Tarım Reformu” ve “Belediyeleri İyileştirme” etrafındaki reformlar da komitelerde hazırlanıp sunulmuş ve öncelikli olarak üzerine eğildiğimiz yasal düzenlemelerdir.
Diğer bir önemsediğimiz icraatımız ise, güvenlik konusudur. Ülke içinde vatandaşımızın huzurunu sağlamaya kararlıyız. Gazetelere yansıyan muhtelif yasadışı olaylar, hırsızlık, soygunculuk, bazı defalarda cinayete varan şiddet olayları, tecavüz ve istismarlar 7’den 70’e tüm Kıbrıslı Türkleri tedirgin eden olaylardır. Memleketimizin her noktasındaki ve günün her saatindeki emniyetin tesisi için elimizden gelen her girişimde bulunmak maksadıyla bazı yeni tedbirleri yakında uygulamaya koyacağız. Güvenlikle ilgili birimlerle ve yetkililerle toplantılar düzenleyerek bu yeni tedbirleri görüşmeye başladığımızı da halkımıza bildirmek istiyorum.
Son olarak, daha önce de açıkladığım üzere, Sayın Davutoğlu ile tesis etmiş bulunduğumuz olumlu diyaloğun, gerek şahsımı, gerekse hükümetimi çok memnun ettiğini bir kez de vurgulamak istiyorum. Sayın Davutoğlu, bana ve heyetimize büyük bir ilgi göstermişlerdir. Son derece samimi, karşılıklı anlayışa dayalı diyaloğumuzun gelişerek süreceği inancındayım. Şimdi, Hükümetimizin yeni atılımlar yapmaya hazırlandığı bu dönemde, gündemimizdeki birçok reformu ve projeyi uygulayabilmek için Türkiye Cumhuriyeti ile böylesi olumlu bir ilişkiye ihtiyacımız vardır. Önümüzde daha iyi günlerin bulunması, nihayet esas amacımız olan, Avrupa değerlerine bağlı, eşitlik ve barış içinde federal bir Kıbrıs kurulmasının yolu da bu iyi ilişkilerden geçecektir.
Ömer Kalyoncu
KKTC Başbakanı