1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. “Bizim çocuğu da işe alınız”
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

“Bizim çocuğu da işe alınız”

A+A-

Ada yarısında ana babaların en temel talebidir, “Bizim çocuğu da kamuda istihdam ediniz.”
Öyle de…

Başka başka çocukların haklarını çiğnemeden, eşitlikle, yarışarak…
Hem bilgiyi, kapasiteyi ve donanımı gözeterek, hem de özellikle dezavantajlı grupları…

Her istihdam yeni bir kamusal fayda üretmeli, toplumun hizmet ve yaşam kalitesi yükselmelidir.
Bunu düşünen var mı?
Yok!
“Bir dostumuzu daha memnun ettik” yaklaşımı baskın oluyor ne yazık…

***

Üstel koalisyonu ortakları kendi içlerinde “geçici istihdam paylaşımı” yaptılar ya!
Merkezi İhale Komisyonu Başkanı'nın kızı da Ulaştırma Bakanlığı'nda istihdam edildi.
Şimdi ihalelerin tarafsızlık ilkesiyle yapılabilmesi mümkün mü?
Kızı alan bakan, ihaleyi de işaret edecek.

***

“Ulusal” gelenekte hep vardır bu...
Kızını, oğlunu, gelinini, damadını istihdam etmek...
Şöyle bakılır, "birkaç gün bağırırlar, çağırırlar, sonra unuturlar... Çocuk bir ömür boyu kendini kurtarır… Maaşını alır… Özeldeki işini de yapar… Hayatı garanti olur…"

Öyle oluyor gerçekten...
Unutuluyor.
Hatta sonrasında siyasiler, sendikacılar, mesai arkadaşları, bu ayrıcalıklı istihdamları sahipleniyor.

Kadro isteniyor.
Güvence isteniyor.
Terfi isteniyor.

Yıllar geçiyor, bir bakıyorsunuz bu insanlar mağduru oynuyor.
Pankart açarak hak arıyor, hukuktan söz ediyor, eşitsizlikten dert yanıyorlar sonrasında…
Kimse de “sen nasıl istihdam olmuştum, unuttun mu” demiyor.

Şöyle de bir yaklaşım var.
"Ne suçu var çocukların..."
İşte buna katılmıyorum.
Bilmiyorlar mı diğer insanlardan hak çaldıklarını...
Ne suçu var öteki çocukların!
Çalışırken kimse sizin hakkınızı yemesin, işe girerken siz de başkalarının…

***

Böyle gelmiş, böyle gidiyor.
“Talimatlarımızı harfiyen uygulayınız, buna karşılık arada eşinizi, dostunuzu istihdam ediniz” gibi sessiz bir uzlaşı var, asıl yönetimle memurları arasında…

***

Yıllar yılı bu yandaş düzeninin dışında bırakılan yoksul çoğunluk ne yapıyor peki?
Bir umutla sıralarını bekliyorlar.
Çoğu geçim derdinde, farkında bile değil olup bitenin…

Talimat, yandaşlık ve vaade dayalı bu çürümeye çok daha güçlü başkaldırmak gerekiyor.
Maskesiz, samimi, içten...

bizim-cocugu-da-ise-aliniz.jpg


Eğitimdeki eşitsizlik olmalı öncelik

Öğretmenler eylemde bağırıyor: “Boyun eğmeyeceğiz ve susmayacağız.”
Gündem, Öğretmenler (Değişiklik) Yasa Tasarısı.
Tasarının içeriğinden çok daha önemlisi zamanlama bence...
Yeni ders yılında, çok daha güvenli okullarda ve iyi koşullarda eğitimi planlamak olmalıydı öncelik…
Eğitimde eşitsizliğe karşı bir eylem planı hazırlanmalıydı.
Bunlar yerine yine gerilim var eğitimde…

***

Tasarıya gelince…
Ne kadar tehlikeli bir cümle: “Denkliği Bakanlar Kurulunca onaylanan bir öğretim kurumundan mezun olmak.”
Yenisi de böyle, eskisi de…
Diyeceksiniz, nihayetinde önerge Eğitim Bakanlığı’nda hazırlanıyor.
Öyle de…
Yasada tam tarifi yapılmazsa eğer gelecekte ne olacağını kimse bilemez.
Düşünsenize, Ünal ve Tahsin Bey'in kafa kafaya verdiğini...

Hiç abartmıyorum, Kara Harp Okulu'nu Öğretmen Akademisi'ne denk tutabilirler.

Hatta İmam Hatip Koleji'ni...

***

İlkokul öğretmenleri yıllardır bu ülkede yetişiyor, Öğretmen Akademisi’nde, yine bu ülkenin koşullarında...
Bu önemli…
Öğretmen Akademisi korumamız ve geliştirmemiz gereken değerlerimizden biri…

Ciddi bir ikilem var tabii…
İlkokullarda yabancı dil, müzik gibi özel uzmanlık alanlarında çok daha yetkin eğitime ihtiyaç duyuluyor.

Türkiye ya da Avrupa’nın iyi üniversitelerinde “sınıf öğretmenliği” eğitimi almış yine buralı çocuklar var.
İlkokul öğretmeni olamıyorlar.

Paris’in en iyi konservatuarında müzik eğitimi aldığınızı düşününüz…
Ya da “University of Oxford”ta İngilizce…
İlkokullarımızda müzik ya da İngilizce öğretmeni olma şansınız yok.
Öğretmen Akademisi’ni de sistemin içerisine dahil ederek bu ikilemi aşmalıyız.
Çünkü “uzmanlığa” karşı direnmenin sonu gelmez.

***

Atatürk Öğretmen Akademisi’ni yapılandırmayı tartışmamız gerekiyor.
Çünkü böyle giderse gerçekten kapanacak akademi!
Eğitimin güncel ihtiyaçlarına yanıt veremeyecek…
Yeni teknolojiler ve yenilikçi eğitim metotlarıyla ciddi bir dönüşüm şart…

İyiyi örnek alarak akademiyi geliştirmeliyiz.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) eğitim raporunda en başta Finlandiya var.
Estonya, Danimarka, Polonya gibi ülkeler geliyor ardından…
Buralardan uzmanlar çağıralım, tartışalım, Finlandiya Modeli üzerinden eğitimi kurgulayalım.

Eğitim endeksinde Türkiye sondan dördüncü sırada!
Talimat oradan geliyor diye kötüyü örnek almak zorunda değiliz.

Hem akademiyi dönüştürelim, hem de yüksek standartlı üniversitelerden mezun öğretmenlerimizi ilkokullarımıza kazandırmanın doğru yöntemini bulalım.

egitim-esitsizlik.jpg


A, B öğretmende ‘geri adım’

Yeni Öğretmenler Yasası’nda ‘A’ ve ‘B’ öğretmen kategorilerinde yapılmak istenen değişikliği olumlu görmüştüm.
Bakan “geri adım atmış” bu yönde!
Tam da öyle: Geri adım.

A öğretmen, B öğretmen diye yaratılan verimsizliği geçmişte de yazmıştım.
Bunu gerçekten aklım almıyor.
Öğretmenin ders saati deneyim kazandıkça azalıyor.
Yıllandıkça daha az sınıfa giriyor öğretmen…
Niye?
Öğretmene "ödül" olabilir bu ama öğrenciye "ceza."
Pek çok genç öğretmen de “A-B Öğretmen” uygulamasından mutsuz...
Eşitsizlik bu…

Yine geçmişte yazmıştım.
Öğretmenlerin, eğitim ve gençlik bakanlıkları dışında “üst kademe yöneticisi” atanması da engellenmelidir.
Ulaştırma ya da Turizmde, Ekonomi ya da Maliye’de öğretmen kökenli üst kademe yöneticileri hangi mantığa sığıyor…

Okullar olmalıdır öncelikle öğretmenin yeri…

Bu yazı toplam 2672 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar