1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. 27’yle hükümet cambazlık
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

27’yle hükümet cambazlık

A+A-

Niye seçime gittik?
Bir azınlık hükümetinden kurtulduk, bir yenisinin kurulmasını istemeyiz değil mi? Ulusal Birlik Partisi’nin temsil ettiği zihniyetle 50 sandalyeli Meclis’te 27 rakamı ile bir hükümet kurarsanız hiçbir kararlı adım atamazsınız.
O nedenle UBP-DP ya da UBP-HP hükümetleri bir başına büyük risk olur.
Ülke iyice bataklığa sürüklenir.

En mantıklısı UBP-DP-HP ortaklığıdır.
Böylesi bir yapıda Halkın Partisi biraz da “sigorta” vazifesi görecektir.

Güçlü bir muhalefet partisi ve halkın güvencesi olarak da Cumhuriyetçi Türk Partisi oradadır.

*  *  *

Kim ne isterse söylesin, koalisyon görüşmesi denen mesele “bakanlık pazarlığı”dır aslında!
Bakanlıklar, bağlı daireler, bankalar falan…

İçerikmiş, programmış, memleketmiş yalan dolan!
Ada yarısının siyasi ikliminde önce bakanlık pazarlığı gelir.

Demokrat Parti de Halkın Partisi de üç vekile karşılık en az iki bakanlık isteyecektir.
Sonuç ne olur, göreceğiz.

Yine en başa dönelim.
Meclis’in yeni döneminde sadece iki partinin grupları olacak, biri Ulusal Birlik Partisi, diğeri Cumhuriyetçi Türk Partisi…

Hükümetin en azından 30 vekille temsil edilmesi için üçlü bir koalisyon çok daha gerçekçi ve sorumlu duruyor. Birkaç vekilin tek parmağı üzerinde oynatacağı yeni bir dönem istemiyorsak eğer…
 


“Çok çalıştım, kaybettim, isterim.”

Seçimde aday olan, kaybeden, aslında Meclis’e girme ihtimaline en yakınları dahi inanmayan ancak seçim sonrası süreçte kendine yer arayanlar var.
“Çok çalıştım, kaybettim, isterim” tayfası onlar!
Hem de ne çoklar!
Şimdi bir de onların ağırlığını hissedeceğiz.

Üst kademe yöneticiliği vekillikten daha kıymetli!
Kimi yönetim kurulları da öyle…

Hele de yaşınız gençse…
Birkaç sene sorumluluk alır, on beş yirmi sene yan gelir yatır, en iyi maaşla yaşarsınız.

En güzeli de “ben istemezdim, görev verdiler, mecburen kabul ettik” denmesidir.
Zorla (!)

Kaymakamlıktan müsteşarlığa, bakanlık müdürlüğünden özel kaleme genelde böyledir.

“Ben hiç istemedim.
Öyledir öyle!

Ah şu kamu reformu!
Bu sonuçlarla yine zor, yine imkânsız gibi!


 



Hazmedilir gibi değil

ss-136.jpg
Siyasetin adaletsizliği bu!
Hande Kayasal, yıllardır Demokrat Parti içerisinde siyaset yapıyor, hiç kopmadı partisinden, hiç söz söyletmedi, kendi duruşunda yalpalamadı.

Seçim zamanı partiyle hiç ilgisi yokken Serhat Akpınar geldi, birinci sıraya oturdu.
Kendine ayrı posterler yaptı, parti içinde parti gibi özel bir propaganda yürüttü, kendi reklamlarını verdi.

O kazandı, Hande Kayasal kaybetti, Girne’de!
Şimdi adalet mi bu?
Siyasetin cilvesi diyeceğim, değil.
Başka bir şey…
Hazmedilmez kolay kolay…



“Kullan, at”

opop-001.jpg

Hani bir söz vardır, “Allahın sopası yok” derler.
İnançlı biri falan olduğumdan değil de meseleyi güzel özetler…
Seçimin en güzel kaybedeni onlar oldu, partilerinden ayrılan ve siyaseti bir pazarlık unsuruna dönüştürenler.

Hepsi kaybetti!
Hem de ne güzel kaybetti…

Hasan Büyükoğlu ve Mesut Genç, Halkın Partisi’nden istifa ederek, azınlık hükümetinin güvenoyu almasını başarmıştı.
Sonrasında törenle Ulusal Birlik Partisi’ne katıldılar.
Öyle anlaşılıyor ki ilk seçimde “adaylık” karşılığı hükümete “koltuk değneği” oldular.

Seçmen affetmedi.

Bertan Zaroğlu da öyle!
Yeniden Doğuş Partisi içerisinde eğer hırsına yenilmese, hemen başkanlık derdine düşmese, kendi seçmen kitlesinin sorunlarına yoğunlaşsa, kendinin değil kendini seçenlerin önünü açmak için uğraşsa ve partisi içerisinde mücadelesini sürdürseydi, muhtemelen şimdi yine Meclis’te olacaktı.

O da ihtişamlı törenlerle parti değiştirdi, yakasına rozetini taktı, sandıkta kaldı.

UBP’ye de helal olsun, uzmanlaştı artık, böylesi isimleri “kullan, at” konusunda!
 


Fark ettim !

İstediğin kadar yaz, çok az insan tümünü okuyor, okuyanların çoğu da istediğini anlıyor.
Sosyal medyada paylaştığın tek cümle kadarsın çoğu zaman!

 

 

Bu yazı toplam 1443 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar